• Merhaba Ziyaretçi.
    "Hoşgeldin sonbahar "
    konulu resim yarışması başladı. İlgili konuya BURADAN ulaşabilirsiniz. Sizi de beğendiğiniz 2 resmi oylamanız için bekliyoruz...

Cumhuriyet'imizin İlk Resmi Konuğu (Afgan Kralı Amanuallah Han)

wien06

V.I.P
V.I.P
Cumhuriyet'imizin İlk Resmi Konuğu Afgan Kralı Amanuallah Han

Mustafa Kemal, ‘En büyük eserim’ dediği Cumhuriyet’i tanıtmak, dünyaya anlatmak istiyordu. Ama Cumhuriyet’in ilanı üzerinden 5 yıl geçtiği halde, hiçbir yabancı devlet adamı ülkeye gelmemişti.

Takvimler 20 Mayıs 1928 gününü gösterirken, İstanbul, “Genç Cumhuriyet’in ilk konuğu” olarak, Türkiye’ye resmî bir ziyarette bulunan Afganistan kralı Ama****ah Han ve eşi Kraliçe Süreyya’yı coşkuyla karşılıyordu.

Sabahın erken saatlerinden itibaren, Boğaz’ın iki kıyısında, ellerinde Türk ve Afgan bayrakları, kadınlı, erkekli bir kalabalık, donanmaya ait gemilerin top atışları arasında, konukları getiren İzmir Vapuru’nu görünce, coşkuyla dalgalandı.

Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal, daha Kurtuluş Savaşı yıllarında kendisine ve ülkesine büyük yakınlık gösteren, destek olan Afgan kralı Ama****ah Han’ın bu gezisine büyük önem vermekteydi. Bunu nedeni, kişisel dostluk kadar, Afgan kralının Türkiye Cumhuriyeti’ni resmî olarak ziyaret eden ilk devlet adamı olmasıydı.

O tarihte aslında Türkiye, Batı dünyasından bakıldığında, belirli bir yalnızlık içindeydi. Çeşitli çevreler Türkiye’nin bu yalnızlığını, ‘Türkiye, Batı dünyasında yerini alamıyor’ şeklinde yorumlarken, Mustafa Kemal de bunun sıkıntısını yaşıyordu:

Ankara’nın başkent oluşunun üzerinden tam 5 yıl geçtiği halde, bazı yabancı büyükelçilikler bunu kabullenmemiş ve Ankara’ya taşınmamışlardı...

İşte ‘sevindirici haber’ tam da o günlerde geldi: Eşi Kraliçe Süreyya ile birlikte, yaklaşık 6 ay süren bir Avrupa gezisine çıkmış olan Afgan kralı Ama****ah Han, Türkiye’ye gelmek istiyordu. Afganistan’da bazı dönüşümler gerçekleştirme emelleri peşindeki kral, Mustafa Kemal’in ‘Yeni Türkiye’sini yerinde görmek istemişti...

Kralın isteğine olumlu cevap verilirken, karşılama ve ağırlama hazırlıkları da, kısa sürede adeta bir seferberliğe dönüştü. Kral, eşi ve maiyeti Sıvastopol’dan gemiyle alınıp İstanbul’a, oradan da trenle Ankara’ya getirilecekti.
Bu yolculuk için, Seyr-i Sefain İşletmesi’nin en iyi gemilerinden İzmir Vapuru tahsis edildi.

Geminin kaptanlığını, Türkiye'nin ilk transatlantiği Gülcemal'i Amerika'ya götürüp getiren deneyimli Lütfi Kaptan yapacak, gemiye Peyk-i Şevket ve Berk-i Satvet muhripleri refakat edeceklerdi.

İzmir Vapuru bu gezi için, ‘süratle tadil edildi’... Kamaraların bazıları genişletilirken, güverteye kıymetli halılar konuldu, salonda da bir ‘Kış Bahçesi’ oluşturuldu.

Kral ve kraliçenin geceleyeceği kamara da, birbirinden değerli tablolarla süslenirken ağır, ipekli perdeler asıldı. Yatak ve yastıklar ise, tamamen kuştüyünden yapıldı.

Gemi yolculuğa hazırlanırken, başkent Ankara'da da kenti güzelleştirme çalışmaları hızlandırılmıştı. Bilal N. Şimşir'in ‘Atatürk ve Cumhuriyet’ adlı eserinde belirttiğine göre; “Koca koca ağaçlar uzaklardan sökülüp kralın geçeceği caddelere dikilmiş ve başkent bir gecede yeşillendirilmişti”.
Bu arada, Ankara Palas'ın devam eden inşaatı hızlandırılıp tamamlandı. Ziyaretten birkaç gün önce perdeleri takılan ‘başkentin ilk modern oteli’ Afganlı konukların hizmetine hazırlandı.

Mustafa Kemal ayrıca, o sıralarda hazırlıkları sürdürülmekte olan Etnografya Müzesi’nin açılışının, kralın geleceği güne yetiştirilmesi talimatını vermişti.
İzmir Vapuru ve refakatçi savaş gemileri, 14 Mayıs günü İstanbul’dan ayrıldılar. Gemide kalabalık bir heyet bulunuyordu. Krala birinci mihmandar olarak, Orgeneral Fahrettin Altay, ikinci mihmandar olarak da Korgeneral Naci Eldeniz tayin edilmişlerdi.

Gemide, Kabil Büyükelçisi Nebil Batı, Protokol Genel Müdür Yardımcısı Sada Bey, protokol memurları, Seyr-i Sefain İşletmesi Genel Müdürü Sadullah Bey, tercümanlar, gazeteciler ve foto muhabirleri bulunmaktaydı.
Karadeniz'i tam ortasından, dümdüz bir hatla geçmeye çalışan İzmir Vapuru bir ara fırtına nedeniyle zor durumda kaldıysa da, Lütfi Kaptan’ın deneyimi sayesinde, bu tehlike geçiştirildi.

Gemi, 17 Mayıs günü Sıvastopol limanına girdi ve törenle karşılandı. Ruslar, o gece Türk heyetine peş peşe birkaç yerde ziyafet verdiler.
Kral Ama****ah Han ve Kraliçe Süreyya, maiyetleriyle, 18 Mayıs günü saat 12.00'de bir istimbotla İzmir Vapuru'na çıktılar. Karşılama sırasında top atışı yapılırken, geminin grandi direğine, kralın özel sancağı çekildi. Ruslar, 38 uçakla gemiyi uğurladılar.

Mihmandarı ve diğer yetkililerle tanışan kralı, herkes çok sempatik ve resmiyetten uzak bulmuştu. Kral hemen gazetecileri çevresine toplayarak, Türk basınına ilk demecini verdi:

“Türkler bizim ve tüm Doğu dünyasının gözbebeğidir. O ne yaparsa biz de onu yaparız.”

Ne var ki, geminin telsizinin İstanbul'u ‘tutturamaması’ nedeniyle, bu demeci gazetelere ulaştırmak mümkün olamadı.
‘İzmir’ 19 Mayıs günü, Boğaz'ın Karadeniz kıyılarının üç mil açığında saf tutan Hamidiye ve Mecidiye kruvazörlerinin de aralarında bulunduğu beş savaş gemisi tarafından karşılanarak, 21 pare top atışıyla selamlandı.
Daha sonra vali başkanlığındaki bir heyet gemiye çıkarak konuklara 'Hoşgeldiniz' dedi. Ama****ah Han da, “Türkler, siz bizim gözbebeğimizsiniz. Burada kardeş bir milletin içinde bulunduğumdan dolayı çok memnunum...” diyerek karşılık verdi.

Boğaz boyunca ağır ağır süzülen İzmir Vapuru'nu İstanbullular iki kıyıdan izlerken, savaş uçakları da İzmir’in güvertesinde boğazı seyreden kral ve kraliçeyi selamlıyorlardı.

Haydarpaşa'da yapılan törenden sonra, trenle Ankara'ya hareket edildi. Başkent Ankara'da, 20 Mayıs sabahı adeta yer yerinden oynamış, kral ve kraliçeyi karşılamaya koşan halk, Ankara İstasyonu’ndan Evkaf Oteli'ne kadar olan alanı erkenden, hınca hınç doldurmuş, çevredeki dükkânlara Türk ve Afgan bayrakları asılmıştı.

Caddenin iki tarafında mızraklı süvari askerleri tören için beklerken, bando marşlar çalıyordu.

Trenin geleceği peron ise, protokole mensup kişilerle dolup taşmaktaydı. Gazi, saat tam 11.30'da istasyona giren trenin son vagonundaki konuklarını önce selamladı; daha sonra kralın elini sıktı.

İki lider, bunu takiben, kucaklaştılar. Kral sağındaki Kraliçe Süreyya'yı Gazi'ye takdim etti. Gazi kraliçenin de elini sıktı ve yolculuklarının nasıl geçtiğini sordu.
Tören kıtasının denetlenmesinden sonra, istasyon kapısında kralı bekleyen zevat içinde yer alan Belediye Başkanı Asaf Bey, kısa bir ‘hoş geldiniz’ konuşması yaptı ve kraliçeye bir buket sundu. Kral ise, cevaben, Ankara halkına teşekkürlerini bildirdi.

Gazi, daha sonra konuklarını üstü açık bir otomobille, kalacakları Ankara Palas'a götürdü. Yol boyunca süren tezahüratın otel önünde de devam ettiğini gören Ama****ah Han, birkaç kez otelin büyük balkona çıkarak, halkı selamladı.
Çankaya Köşkü’ne iade-i ziyaretten sonra Meclis’e gidildi. Kral ve kraliçe Meclis’te gazi ve şehit yakınlarına madalya verilmesi törenini izlediler.

Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal
20 Mayıs akşamı Gazi, konuklar onuruna, Ankara Palas'ta 100 kişilik bir ziyafet verdi. Yemekte yaptığı konuşmada, Türk- Afgan kardeşliğine değinerek özetle şunları söyledi:
“İstikbalin yüksek ufuklarından doğmaya başlayan güneş, asırlardan beri ıstırap çeken milletlerin talihidir. Bu talih bir daha artık siyah bulutlara bürünmesin, milletinizin ve onların hükümdarının ve pek muhterem kraliçe hazretlerinin talihi ve tealisi (ilerlemesi) parlak olsun” .

Kral Ama****ah Han da, cevaben şunları söyledi: “Aziz ve alicenap kardeşim, aziz Türkiye topraklarına muvasalat (ulaşmak) ve mümtaz zatınız ve kardeş Türk milletiyle vukua gelen mülakat (görüşme) münasebetiyle duymakta olduğum nihayetsiz kalb-i sürurumu (sonsuz kalp sevincimi) zaptedemiyorum. İşte bu, benim temsil ettiğim Afgan milletinin kardeşçe hissiyatıdır...”
Kral ve kraliçe Ankara'da, her dakikası dolu yoğun bir programın yer aldığı bir hafta geçirdiler. 21 Mayıs günü Başbakan İnönü, Köşk’te konuklara yemek verdi.

22 Mayıs günü, Ankara Valisi Vehbi Bey başkanlığında bir heyet, kral ve kraliçeyi kaldıkları otelde ziyaret ederek kral ve kraliçeye hediyeler sundu.
Ziyaretin resmî bölümü bittiği için, Ankara Palas'tan ayrılıp Çankaya'ya, Maraş Milletvekili Midhat Bey'in köşküne yerleşen kral ve kraliçe, 22 Mayıs günü kentteki Afgan uyrukluları kabul ettiler.

Daha sonra Gazi ile birlikte öğle yemeği yediler. Gazi, krala İstanbul'da ‘Leon Sarıyan Müessesesi’ tarafından yapılmış ve kabzası pırlantalarla işlenmiş değerli bir kılıç armağan etti.

Daha sonra at yarışlarını izleyen kral ve kraliçe, 25 Mayıs günü de Ankara'da yeni açılan resim sergisini ziyaret ettiler. Kral, muhtelif ressamların 20 tablosunu beğenerek, satın aldı.

Gazi, 26 Mayıs günü konuklarını, adını taşıyan çiftlikte bekliyordu. Onları çiftliğin kapısında karşılayarak her tarafı gezdirdi. Saat 17.30'a kadar süren gezi sırasında Gazi, konuklarına çiftliği nasıl kurduğunu anlattı.
Saat 18.00 sıralarında Mustafa Kemal, çiftlikteki Marmara Havuzu’nda konuğu Ama****ah Han ile birlikte, sandalla kısa bir gezinti yaptı.

Gezinin Ankara'daki son gününde ise Kız Öğretmen Okulu, Erkek Lisesi, Mimar Kemalettin Okulu, Müze, Numune Hastanesi ve Telsiz İstasyonu gezildi.
Kral ve Kraliçe 27 Mayıs günü, gelişlerinde olduğu gibi, törenle uğurlandılar. Mustafa Kemal konuklarını Gazi İstasyonu’na kadar uğurladı ve burada, ayrılırken kral ile kucaklaştı.

İstanbul’a ulaşan konuklar, Sanayi-i Nefise Mektebi’ni (Güzel Sanatlar Akademisi), Harbiye’yi ve Sipahi Ocağı’nı ziyaret ettiler. İkinci gün ise, Kız Öğretmen Okulu, Darülfünûn, Hürriyet-i Ebediye Anıtı ve Ayasofya ziyaret edildikten sonra, Topkapı Sarayı gezildi.

Kral ve kraliçe, 1 Haziran günü yine İzmir Vapuru ile Batum'a hareket ederlerken, herhalde, unutulmaz anılarla Türkiye'den ayrılıyorlardı... Bu ziyaret, Türk-Afgan dostluğunu güçlenirken, o güne kadar Ankara'yı başkent olarak kabullenmemekte direnen ülkeler arasında da, bir çözülme yaşanmasının ilk adımı olmuştu: Bir süre sonra, İtalyan Büyükelçiliği, Ankara'ya taşınacağını açıkladı.
 
Geri
Top