• Merhaba Ziyaretçi.
    "Bahar geldi hoşgeldi 🌼🍃"
    konulu fotoğraf yarışması başladı. İlgili konuya BURADAN ulaşabilirsiniz. Sizleri de objektifinize takılan bir bahar resmiyle yarışmada görmek isteriz...

Cumhuriyet'in Yabancı Millileri

BIYIKLI

V.I.P
V.I.P
Cumhuriyet'in yabancı millileri

Dilleri ve dinleri farklı; ancak kalpleri Türk milli forması için atıyor. Kimi Rus, kimi Brezilyalı, kimi Çin kimi de Etiyopyalı; ama hayalleri bir. İşte yabancı millilerimiz.

Fenerbahçe’nin milli futbolcusu Mehmet Aurelio, başarıdan başarıya koşan atlet Elvan, voleybolun sultanı Natalia Hanikoğlu, hentbolda Nergis Türkay ve Olesin Coşkun, okçu Natalia Nasaridze, masatenisçi Pengfei Jiang ve hamleleriyle rakiplerini 'mat eden’ Ekaterina Atalık. Duygu, düşünce ve beğenileriyle bizlerden biri. Ay-Yıldızlı formayı gururla taşıyor, İstiklal Marşı okunurken duygulanıyorlar.

Sezen Aksu dinleyip Hababam Sınıfı’nı izliyor, içli Türk filmlerini gözyaşlarıyla takip ediyorlar. Yine bizler gibi baklavaya bayılıyor, kebap yemeden ‘duramıyor’lar.

Yarın Cumhuriyet’in kuruluşunun 83. yıldönümü. Bu vesile ile yabancı millilerimizin kapısını çaldık. İşte milli takım formasıyla birçok başarıya imza atan “Cumhuriyet’in yabancı millileri”nin kendilerine dair içten cevapları.

ELVAN ABEYLEGESSE

Etiyopyalı politikacılar, ‘Aman bizim çocukları geçme!’ diye telefon ediyor
Elvan Abeylegesse’yi Türkiye’de geniş kitleler, 2003’te 5000 metre Dünya Atletizm Finali’nde tanıdı. Spikerin “Koş Elvan, aslan Elvan, kaplan Elvan” şeklindeki bağrışları kulaklarımızda yankılana dursun Elvan ipi göğüsleyip birinci oldu. Elvan’ın Türk bayrağını alarak tribünlere koşmasıyla Türkiye ayağa kalktı. Çok cüzi bir transfer ücretiyle Etiyopya’dan Türkiye’ye gelen ve Enka Spor formasını giyen Elvan, bir süre sonra Türk vatandaşlığına geçti. Sonra da Atletizm Milli Takımı’nın vazgeçilmez oyuncusu oldu. Elvan, Milli formayla dünya rekorlarına imza atarken 65 milyon Türk’ün kalbinde taht kurdu. Kendisini bu topraklara ait bir insan gibi hisseden Elvan, Hababam Sınıfı izliyor, Sezen Aksu dinliyor ve, “Türk bayrağının dalgalandığı yerde yaşamak ve burada ölmek istiyorum.” diyor. Yarışma öncesi Etiyopyalı politikacılar ve spor adamlarından, “Bizim çocukları sakın geçme!” baskısına aldırmadan kalbi de ayakları da Türkiye atıyor.

Milli formayı ilk giydiğinizde neler hissettiniz?
Çok duygulandım, çok mutlu oldum. Milli formayı giydiğim zaman gözyaşlarıma hakim olamadım. Bu benim için ikinci milli formaydı; ama diğerinden daha ağır geliyordu bana... Benim için çok değişik bir duyguydu. İlk vatanım adına yarışan arkadaşlarımla ben yarışıyordum.

T.C. vatandaşı olduktan sonra, sokakta dolaşırken bunun bir ayrıcalığını hissettiniz mi?
Burada yaşayan her Türk gibi kendimi sokakta rahat ve özgür hissediyorum. Benim Türk’ten bir farkım yok.

Türkiye’de müsabaka öncesi İstiklal Marşı okunur, siz de ezberlediniz mi? En azından ilk dörtlüğünü biliyor musunuz?
İstiklal marşlarına bildiğim kadarıyla eşlik ediyorum. Marşımızı tam anlamıyla bilmiyorum; ama sözlerinin etkileyiciliği karşısında çok duygulanıyorum.

CHAO JİANG

Kendimi Türk gibi hissediyorum
Çin Halk Cumhuriyeti’nin Xian kentinde 1989’da doğan Jiang, babası masatenisi antrenörü Chao Jiang’ın Türkiye’ye çalışmak için gelmesinin ardından İstanbul’la ilk kez 1995 yılında tanışmış. Türkiye’den masatenisi antrenörü Sabahattin Sabrioğlu ile birlikte 2 Türk sporcu, 1993’te Çin’e kampa gitmiş ve Penfei’nin babası Chao Jiang ile çalışmışlar. Döndüklerinde Balkan Şampiyonası’nda ilk kez derece yapınca, Chao Jiang’ı Türkiye’ye davet etmişler. Chao da 1993’te Türkiye’ye gelmiş ve antrenörlük yapmaya başlamış. Annesiyle birlikte Türkiye’ye ilk kez 1995’te gelen Jiang, masatenisi sporuna da İstanbul’da babasının antrenörlük yaptığı Yeşilyurt Spor Kulübü’nde başlıyor. Daha sonra babası Penfei’yi, Çince öğrenmesi için 1996 yılında Xian’a gönderiyor. Xian’da babasının bir öğrencisinin antrenörlüğünde spora devam eden Jiang, 1999’da Türkiye’ye tekrar geliyor ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Masatenisi Takımı’nda oynamaya başlıyor. Ortaokulu da İstanbul’da okuyan Jiang, şimdi Oğuzkaan Koleji’nde lise 2. sınıf öğrencisi.

Milli formayı ne zaman giydin?
İlk olarak 2002’de Avrupa Yıldızlar Şampiyonası’nda forma giydim. Çok mutlu oldum. Çünkü masatenisine profesyonel olarak Türkiye’de başladım. Başta Çinli olduğum için beni oynatmıyorlardı. Sonra federasyon ve kulübümün yardımıyla milli takıma çağrıldım. Türkiye’de ilk derecemi 2002’de Balkan Şampiyonası’nda elde ettiğimde kalbim heyecandan neredeyse duracaktı. İlk kez Türk forması giydiğinde ne hissettin? Heyecanlandım tabii. Zaten kendimi Türk olarak hissediyorum. Sadece gözlerim çekik olduğu için dışardan Çinlisin diyorlar. Hiçbir zaman Çinli gibi hissetmedim. 1999’da Türkiye’ye geldiğimde 11 yaşındaydım. Yedi yıldan beri bu ülkede yaşıyorum. Türkiye adına yarışmak gurur verici bir şey. Sonuçta yaşadığın ülkeyi temsil ediyorsun.

2004’te Avrupa şampiyonu olarak Türkiye’ye masatenisinde ilk altın madalyayı kazandırdın. Şampiyonluğunu biraz anlatır mısın?
İstiklal Marşı çalınınca çok duygulandım. Bizim marşımız içten söylenen, insanı motive eden bir marş. Mehmet Akif Ersoy, çok güzel bir şekilde ifade etmiş. Gururlanarak onu söyledim, hatta ağlayacaktım. Çünkü masatenisinde ilk defa uluslararası bir müsabakada Türk Milli Marşı çalıyordu.

NERGİS TÜRKAY

Türk olup da İstiklal Marşı’nı bilmemek saygısızlık
Dile kolay tam 12 yıldır Türk Milli Takımı’na hizmet ediyor. Milli takımın başarılı olması için elinden geleni yapıyor. Diğer takım arkadaşlarına örnek olacak özveri içerisinde büyük gayret gösteriyor. 1986 yılında hentbol yaşamına başlayan Nergis Türkay’ın Türkiye macerası 1995’li yıllara dayanıyor. Kastamonu Sağlıkspor’un yeni transferi olarak Türkiye’ye getirilen başarılı hentbolcü, vakit geçirilmeden Türk vatandaşlığına başvuruyor. Nergis Türkay vatandaşlığın ardından Türkiye’de var olma savaşı veren Bayan Hentbol Milli Takımı’nın kadrosunda buluveriyor kendini. Sonrasında tam 12 yıl. Hâlâ Çankaya Belediyesi Bayan Hentbol Takımı’nda oynayan genç sporcu Türkiye’yi çok seviyor, milli formayı giymektense gurur duyuyor.

Milli formayı ilk giydiğinizde neler hissettiniz?
Tabii ki gurur duydum. Çünkü herkese nasip olan bir şey değil. Ben Türk Milli Takım formasını ilk kez Adana’da giydim. İspanya ile Avrupa Şampiyonası eleme maçımız vardı. O tribünlerin dolu olması beni çok etkiledi. Heyecanlandım. İnanılmaz bir duyguydu benim için.

Uzun süredir Türkiye’desiniz. Burada olmaktan mutlu musunuz?
Azerbaycan’da 1986 yılında spor yaşantıma başladım. Orada çok vasat bir hentbolcüyken Kastamonu Sağlıkspor’un antrenörü Hüsnü Şınaforoğlu beni Türkiye’ye getirdi. 1995 yılında Türkiye’ye gelerek hemen vatandaş oldum. Daha sonra milli takımda oynadım. Kastamonu Sağlıkspor’da 8 yıl, Havelsan’da 2 yıl oynadım. Şimdi Çankaya Belediyesi takımında oynuyorum ve mutluyum.

OLESA COŞKUN

Olesia: Futbola aşırı ilgiden rahatsızım
Bayan hentbolünün en önemli kulüplerinden birisi olan Toprak Mahsülleri Ofisi (TMO) takımına 1995 yılında geldi Olesia Coşkun. Oynadığı başarılı hentbolü ile kısa zamanda milli takım kapısını araladı. Eski bir hentbolcü olan Serdar Coşkun ile 1999 yılında hayatını birleştirdi. Diğer sporcular gibi naylon evlilik değil gerçek bir evlilik yaptı Olesia. Milli formayı taşımaktan gurur duyduğunu her fırsatta söyleyen başarılı sporcu, 14 yaşındaki kızını bir Türk gibi yetiştirdiğini belirtiyor. Türk insanının sadece futbola odaklanmasını istemeyen Olesia, amatör branşların biraz daha yakın takibe alınması dileğinde bulunuyor.

Milli formayı ilk giydiğinizde neler hissettiniz?
Gururlandım ve çok mutlu oldum. Kendi ülkemin değil Türkiye’nin formasını giymek benim için çok önemliydi. Hâlâ ilk gün heyecanı gibi milli maça çıkınca heyecanlanıyorum. Bu benim hislerimi anlatıyor galiba.

NATALİA HANİKOĞLU


Milli forma aşkına çocuk yapmayı erteliyorum
2003 yılındaki Avrupa Şampiyonası’nda ikinci olan Türk milli voleybol takımının sultanlarından biri de oydu. Alınan sayılarda, vurulan smaçlarda, karşılanan servislerde diğer takım arkadaşlarıyla beraber seviniyor, kaybedilen sayılarda kahroluyordu. O attıkça 70 milyon seviniyor, o güldükçe biz de gülüyorduk. Doğuştan Türk değildi ama çok güzel Türkçe konuşuyor, Türk milli takımı formasını giyiyor ve resmî olarak da Cumhuriyet’in bir vatandaşı olduğunu deklare ediyordu. Biz de onu çok seviyorduk. 2000 yılından itibaren Voleybol milli takımının formasını giymeye başlayan Natalia Hanikoğlu da Türkiye’yi çok sevdiğini söylüyor. Milli formayı giymeyi gurur verici olarak tanımlayan ünlü voleybolcu başta kuru fasulye olmak üzere Türk yemeklerinin hepsini yapabildiğini söylüyor. “Türk gibiyim.” diyen Hanikoğlu toplumdan gördüğü ilgiyi anlatırken de insanlar yerine insanlarımız diyecek kadar kendini buraya ait hissediyor. Milli forma aşkı nedeniyle çocuk yapmayı ertelediğini söylüyor.

Türk milli formasını ne zaman giydiniz?
2000 yılında giydim. Türk Milli Takımı’nda oynamam gerekiyordu. Ama bunun için 1999’a kadar bekledim. Aslında çok ilginç bir duygu; çünkü hem Rus hem Türk milli takımında oynadım. Ama çok gurur verici bir şey. Ben de bu formayı milli takımı kazanmak için her şeyi yaptım.

Neden Türk vatandaşı oldunuz?
Türkiye’yi ve Türkleri çok seviyorum. Benim eşim bir Türk. O zaman eşimle yeni tanışmıştık, çıkıyorduk. Ben ona, Türk vatandaşı olmak istiyorum dedim. Bana, benim için böyle bir şey şart değil dedi. Evlendik, hem Türkiye vatandaşı oldum hem de milli takıma çağrıldım.



Zaman
 
Geri
Top