Denizde Isıran Balık ve Küçük Denizci Mert
Mert, yedi yaşında, deniz aşığı bir çocuktu. Dalgaların sesi, ayaklarının altında hissettiği ıslak kum ve tuzlu deniz kokusu onu büyülemeye yeterdi. Yaz tatilini babaannesiyle geçirmek için geldiği sahil kasabasında, her gün erkenden kalkar, elinde renkli kovası ve minik küreğiyle plaja koşardı.
Bir sabah, güneş yeni doğarken, Mert her zamanki gibi kumsalda oyun oynamaya başladı. Kova kumla doldu, kumdan kaleler yükseldi. Sonra gözü denize takıldı. “Bugün de denizle arkadaşlık etme günü!” diye mırıldandı ve paçalarını sıvayarak, yavaşça suya girdi.
Deniz suyu, ilk başta biraz soğuk gelse de, Mert kısa sürede alıştı. Suyun içinde yürürken, ayak parmaklarını suda oynamaya başladı. Tam o sırada, ayak başparmağında bir gıdıklanma hissetti. “Ha ha, gıdıklandım!” diye güldü Mert. Ama gıdıklanma devam edince, merakla aşağıya baktı.
Ve işte o an, küçük bir sürprizle karşılaştı! Minik, gümüş renkli bir balık, Mert’in ayak başparmağını ısırıyordu. Ama bu bildiğimiz ısırmalardan değildi. Balık, sanki küçük bir gıdıklama makinesi gibi, hafif hafif ısırıyor, sonra geri çekiliyordu.
Mert, şaşkınlıkla olduğu yerde kalakaldı. “Sen de kimsin?” diye sordu balığa. Balık sanki onu duyuyormuş gibi, kuyruğunu salladı ve tekrar Mert’in başparmağını gıdıkladı. Mert, dayanamayıp kahkahalarla gülmeye başladı.
“Yaramaz balık!” dedi gülerek. “Sen de benim gibi oyun oynamayı seviyorsun anlaşılan!”
Mert, balıkla oynamaya karar verdi. Ayak parmaklarını suya daldırıyor, balık da gelip onları gıdıklıyordu. Etrafta oynayan diğer çocuklar, Mert’in gülme seslerini duyunca merakla yanına geldiler.
“Mert, ne oldu?” diye sordular. Mert, onlara başparmağını işaret ederek, “Baksana, bu balık benimle oyun oynuyor!” dedi. Çocuklar, şaşkınlıkla Mert’in parmağını ısıran balığı izlediler.
Bir çocuk, “O da seni ısırıyor mu?” diye sordu endişeyle. Mert, kahkahalar atarak, “Yok canım, ısırmıyor, sadece gıdıklıyor!” dedi. Çocuklar, bu duruma çok güldüler.
O günden sonra, Mert her gün denize girdiğinde, yaramaz balığı aradı. Bazen balık hemen gelirdi, bazen de Mert onu biraz beklemek zorunda kalırdı. Ama ne olursa olsun, o gün mutlaka bir oyun arkadaşı bulurdu.
Bir gün, Mert yine denizde oynarken, yaramaz balık ortalarda görünmüyordu. Mert, biraz üzüldü. “Acaba nereye gitti?” diye düşündü. Tam o sırada, kalabalık bir balık sürüsü Mert’in ayaklarının etrafını sardı. Ve içlerinden biri, yine Mert’in başparmağını gıdıkladı!
Mert, sevinçle güldü. “Siz de mi geldiniz benimle oynamaya?” diye sordu balıklara. Balıklar, sanki anlamış gibi, Mert’in etrafında dönüp durdular. O günden sonra, Mert denize girdiğinde, sadece bir değil, birçok yaramaz balıkla oynamaya başladı.
Mert, denize olan sevgisi daha da arttı. Çünkü biliyordu ki, deniz sadece dalgalardan ve kumdan ibaret değildi; aynı zamanda içinde yaşayan küçük, sevimli ve yaramaz balıkların da eviydi. Ve Mert, o balıklarla arkadaş olmaktan çok mutluydu.
Tabii ki, her seferinde biraz daha dikkatli olmaya da özen gösteriyordu. Çünkü o yaramaz balıklar, bazen gıdıklamayı biraz abartabiliyorlardı! Ama Mert, o minik ısırmalara aldırmıyor, her deniz macerasından kahkahalarla ayrılıyordu. Çünkü biliyordu ki, deniz ona hem eğlence hem de en iyi arkadaşları sunuyordu.
Ve böylece, küçük denizci Mert’in, denizdeki yaramaz balıklarla olan komik hikayesi, her yaz tekrarlanmaya devam etti. Kim bilir, belki de bir sonraki yaz, siz de Mert'le denizde karşılaşıp, onun yaramaz balık arkadaşlarıyla tanışabilirsiniz!
Mert, yedi yaşında, deniz aşığı bir çocuktu. Dalgaların sesi, ayaklarının altında hissettiği ıslak kum ve tuzlu deniz kokusu onu büyülemeye yeterdi. Yaz tatilini babaannesiyle geçirmek için geldiği sahil kasabasında, her gün erkenden kalkar, elinde renkli kovası ve minik küreğiyle plaja koşardı.
Bir sabah, güneş yeni doğarken, Mert her zamanki gibi kumsalda oyun oynamaya başladı. Kova kumla doldu, kumdan kaleler yükseldi. Sonra gözü denize takıldı. “Bugün de denizle arkadaşlık etme günü!” diye mırıldandı ve paçalarını sıvayarak, yavaşça suya girdi.
Deniz suyu, ilk başta biraz soğuk gelse de, Mert kısa sürede alıştı. Suyun içinde yürürken, ayak parmaklarını suda oynamaya başladı. Tam o sırada, ayak başparmağında bir gıdıklanma hissetti. “Ha ha, gıdıklandım!” diye güldü Mert. Ama gıdıklanma devam edince, merakla aşağıya baktı.
Ve işte o an, küçük bir sürprizle karşılaştı! Minik, gümüş renkli bir balık, Mert’in ayak başparmağını ısırıyordu. Ama bu bildiğimiz ısırmalardan değildi. Balık, sanki küçük bir gıdıklama makinesi gibi, hafif hafif ısırıyor, sonra geri çekiliyordu.
Mert, şaşkınlıkla olduğu yerde kalakaldı. “Sen de kimsin?” diye sordu balığa. Balık sanki onu duyuyormuş gibi, kuyruğunu salladı ve tekrar Mert’in başparmağını gıdıkladı. Mert, dayanamayıp kahkahalarla gülmeye başladı.
“Yaramaz balık!” dedi gülerek. “Sen de benim gibi oyun oynamayı seviyorsun anlaşılan!”
Mert, balıkla oynamaya karar verdi. Ayak parmaklarını suya daldırıyor, balık da gelip onları gıdıklıyordu. Etrafta oynayan diğer çocuklar, Mert’in gülme seslerini duyunca merakla yanına geldiler.
“Mert, ne oldu?” diye sordular. Mert, onlara başparmağını işaret ederek, “Baksana, bu balık benimle oyun oynuyor!” dedi. Çocuklar, şaşkınlıkla Mert’in parmağını ısıran balığı izlediler.
Bir çocuk, “O da seni ısırıyor mu?” diye sordu endişeyle. Mert, kahkahalar atarak, “Yok canım, ısırmıyor, sadece gıdıklıyor!” dedi. Çocuklar, bu duruma çok güldüler.
O günden sonra, Mert her gün denize girdiğinde, yaramaz balığı aradı. Bazen balık hemen gelirdi, bazen de Mert onu biraz beklemek zorunda kalırdı. Ama ne olursa olsun, o gün mutlaka bir oyun arkadaşı bulurdu.
Bir gün, Mert yine denizde oynarken, yaramaz balık ortalarda görünmüyordu. Mert, biraz üzüldü. “Acaba nereye gitti?” diye düşündü. Tam o sırada, kalabalık bir balık sürüsü Mert’in ayaklarının etrafını sardı. Ve içlerinden biri, yine Mert’in başparmağını gıdıkladı!
Mert, sevinçle güldü. “Siz de mi geldiniz benimle oynamaya?” diye sordu balıklara. Balıklar, sanki anlamış gibi, Mert’in etrafında dönüp durdular. O günden sonra, Mert denize girdiğinde, sadece bir değil, birçok yaramaz balıkla oynamaya başladı.
Mert, denize olan sevgisi daha da arttı. Çünkü biliyordu ki, deniz sadece dalgalardan ve kumdan ibaret değildi; aynı zamanda içinde yaşayan küçük, sevimli ve yaramaz balıkların da eviydi. Ve Mert, o balıklarla arkadaş olmaktan çok mutluydu.
Tabii ki, her seferinde biraz daha dikkatli olmaya da özen gösteriyordu. Çünkü o yaramaz balıklar, bazen gıdıklamayı biraz abartabiliyorlardı! Ama Mert, o minik ısırmalara aldırmıyor, her deniz macerasından kahkahalarla ayrılıyordu. Çünkü biliyordu ki, deniz ona hem eğlence hem de en iyi arkadaşları sunuyordu.
Ve böylece, küçük denizci Mert’in, denizdeki yaramaz balıklarla olan komik hikayesi, her yaz tekrarlanmaya devam etti. Kim bilir, belki de bir sonraki yaz, siz de Mert'le denizde karşılaşıp, onun yaramaz balık arkadaşlarıyla tanışabilirsiniz!