• Merhaba Ziyaretçi.
    "Hoşgeldin sonbahar "
    konulu resim yarışması başladı. İlgili konuya BURADAN ulaşabilirsiniz. Sizi de beğendiğiniz 2 resmi oylamanız için bekliyoruz...

Denizdeki yaramaz balıkla karşılaşan küçük bir çocuğun komik hikayesi

yesim434

Hırçın Karadeniz Kızı Biricik Yeşim
AdminE
Denizde Isıran Balık ve Küçük Denizci Mert

Mert, yedi yaşında, deniz aşığı bir çocuktu. Dalgaların sesi, ayaklarının altında hissettiği ıslak kum ve tuzlu deniz kokusu onu büyülemeye yeterdi. Yaz tatilini babaannesiyle geçirmek için geldiği sahil kasabasında, her gün erkenden kalkar, elinde renkli kovası ve minik küreğiyle plaja koşardı.

Bir sabah, güneş yeni doğarken, Mert her zamanki gibi kumsalda oyun oynamaya başladı. Kova kumla doldu, kumdan kaleler yükseldi. Sonra gözü denize takıldı. “Bugün de denizle arkadaşlık etme günü!” diye mırıldandı ve paçalarını sıvayarak, yavaşça suya girdi.

Deniz suyu, ilk başta biraz soğuk gelse de, Mert kısa sürede alıştı. Suyun içinde yürürken, ayak parmaklarını suda oynamaya başladı. Tam o sırada, ayak başparmağında bir gıdıklanma hissetti. “Ha ha, gıdıklandım!” diye güldü Mert. Ama gıdıklanma devam edince, merakla aşağıya baktı.

Ve işte o an, küçük bir sürprizle karşılaştı! Minik, gümüş renkli bir balık, Mert’in ayak başparmağını ısırıyordu. Ama bu bildiğimiz ısırmalardan değildi. Balık, sanki küçük bir gıdıklama makinesi gibi, hafif hafif ısırıyor, sonra geri çekiliyordu.

Mert, şaşkınlıkla olduğu yerde kalakaldı. “Sen de kimsin?” diye sordu balığa. Balık sanki onu duyuyormuş gibi, kuyruğunu salladı ve tekrar Mert’in başparmağını gıdıkladı. Mert, dayanamayıp kahkahalarla gülmeye başladı.

“Yaramaz balık!” dedi gülerek. “Sen de benim gibi oyun oynamayı seviyorsun anlaşılan!”

Mert, balıkla oynamaya karar verdi. Ayak parmaklarını suya daldırıyor, balık da gelip onları gıdıklıyordu. Etrafta oynayan diğer çocuklar, Mert’in gülme seslerini duyunca merakla yanına geldiler.

“Mert, ne oldu?” diye sordular. Mert, onlara başparmağını işaret ederek, “Baksana, bu balık benimle oyun oynuyor!” dedi. Çocuklar, şaşkınlıkla Mert’in parmağını ısıran balığı izlediler.

Bir çocuk, “O da seni ısırıyor mu?” diye sordu endişeyle. Mert, kahkahalar atarak, “Yok canım, ısırmıyor, sadece gıdıklıyor!” dedi. Çocuklar, bu duruma çok güldüler.

O günden sonra, Mert her gün denize girdiğinde, yaramaz balığı aradı. Bazen balık hemen gelirdi, bazen de Mert onu biraz beklemek zorunda kalırdı. Ama ne olursa olsun, o gün mutlaka bir oyun arkadaşı bulurdu.

Bir gün, Mert yine denizde oynarken, yaramaz balık ortalarda görünmüyordu. Mert, biraz üzüldü. “Acaba nereye gitti?” diye düşündü. Tam o sırada, kalabalık bir balık sürüsü Mert’in ayaklarının etrafını sardı. Ve içlerinden biri, yine Mert’in başparmağını gıdıkladı!

Mert, sevinçle güldü. “Siz de mi geldiniz benimle oynamaya?” diye sordu balıklara. Balıklar, sanki anlamış gibi, Mert’in etrafında dönüp durdular. O günden sonra, Mert denize girdiğinde, sadece bir değil, birçok yaramaz balıkla oynamaya başladı.

Mert, denize olan sevgisi daha da arttı. Çünkü biliyordu ki, deniz sadece dalgalardan ve kumdan ibaret değildi; aynı zamanda içinde yaşayan küçük, sevimli ve yaramaz balıkların da eviydi. Ve Mert, o balıklarla arkadaş olmaktan çok mutluydu.

Tabii ki, her seferinde biraz daha dikkatli olmaya da özen gösteriyordu. Çünkü o yaramaz balıklar, bazen gıdıklamayı biraz abartabiliyorlardı! Ama Mert, o minik ısırmalara aldırmıyor, her deniz macerasından kahkahalarla ayrılıyordu. Çünkü biliyordu ki, deniz ona hem eğlence hem de en iyi arkadaşları sunuyordu.

Ve böylece, küçük denizci Mert’in, denizdeki yaramaz balıklarla olan komik hikayesi, her yaz tekrarlanmaya devam etti. Kim bilir, belki de bir sonraki yaz, siz de Mert'le denizde karşılaşıp, onun yaramaz balık arkadaşlarıyla tanışabilirsiniz!
 
Denizdeki Yaramaz Balıklar ve Küçük Denizci Mert - Devamı

Mert, yazın ilerleyen günlerinde, yaramaz balıklarla oynamaya o kadar alışmıştı ki, artık denize girerken özel bir hazırlık yapıyordu. Yanında getirdiği küçük renkli kurabiyeleri suya atıyor, balıkların dikkatini çekiyordu. Balıklar, bu minik ziyafetten çok hoşlanmışlardı. Öyle ki, Mert suya girer girmez, bir anda etrafını çeviriyorlardı.

Bir gün, Mert yine balıklarla oynarken, kumsalda oturan yaşlı bir balıkçı, onların bu hallerini izliyordu. Merakla yanına geldi ve “Küçük denizci, sen bu balıklarla ne yapıyorsun böyle?” diye sordu gülümseyerek.

Mert, heyecanla “Onlarla oyun oynuyoruz!” dedi. “Bakın, parmaklarımı gıdıklıyorlar!”

Yaşlı balıkçı, Mert’in parmaklarına doğru eğildi ve dikkatle baktı. Sonra, kahkahalarla gülmeye başladı. “Ah, küçük denizci! Bu balıklar, ‘Mızmız Balıkları’ derler bunlara! Çok yaramazdırlar ama bir o kadar da sevimli. Sadece gıdıklamayı severler, can yakmazlar.”

Mert, bu yeni bilgiyi heyecanla karşıladı. “Demek onların adı Mızmız Balıkları! Çok komik!” diye güldü. O günden sonra Mert, balıklara “Mızmızlarım” diye seslenmeye başladı.

Günler böyle neşeyle geçerken, bir gün beklenmedik bir olay yaşandı. Kıyıya yakın bir yerde, denizanası sürüsü belirdi. Denizanaları, yüzmeye çalışan çocukları korkutuyor ve bazıları da hafifçe yakıyordu. Mert ve arkadaşları da denize girmekten korkmaya başladılar.

Mert, Mızmız Balıklarını çok özlemişti ama denizanasından da korkuyordu. Bir süre, kumsalda oturup, denizi izlemekle yetindi. Ama içindeki deniz özlemi giderek artıyordu.

Bir gün, Mert, dayanamayıp denize girmeye karar verdi. Ama bu kez yanında küçük bir ağ getirmişti. Ağın içine birkaç kurabiye koydu ve suya doğru yavaşça soktu. Mızmız Balıkları, hemen yemeğin kokusunu almışlardı. Bir anda ağın etrafını sardılar.

Mert, ağı yavaşça yukarı doğru çekti. Ve işte o an, çok şaşırtıcı bir şey oldu! Mızmız Balıkları, ağın içinde kalmamışlardı. Onun yerine, denizanası sürüsünün etrafında bir halka oluşturmuşlar ve denizanalarını kumsala doğru itmeye başlamışlardı.

Mert, gözlerine inanamadı. Mızmız Balıkları, onun için bir kahraman olmuşlardı! Çocuklar, korkularını yenip denize girdiler. Denizanası tehlikesi, Mızmız Balıklarının sayesinde ortadan kalkmıştı.

O günden sonra, Mızmız Balıklarının ünü tüm sahil kasabasına yayıldı. Herkes, onların ne kadar akıllı ve sevimli olduklarını konuşmaya başladı. Mert ise, Mızmız Balıklarıyla olan arkadaşlığıyla gurur duyuyordu.

Yaz sonuna doğru, Mert’in babaannesiyle birlikte evine dönme vakti gelmişti. Vedalaşma vakti geldiğinde, Mert çok üzgündü. Mızmız Balıklarını çok özleyecekti. Sahilde durdu, denize doğru baktı ve “Sizi çok özleyeceğim, Mızmızlarım!” diye seslendi.

Tam o sırada, sudan birçok Mızmız Balığı fırladı ve Mert’in parmaklarını gıdıklamaya başladı. Mert, gülerek “Sizi de özleyeceğim!” dedi. Ardından, küçük birer öpücük göndererek Mızmız Balıklarıyla vedalaştı.

Mert, evine döndükten sonra bile denizi ve Mızmız Balıklarını hiç unutmadı. Onlarla geçirdiği güzel yaz, kalbine kazınmıştı. Her gece uyumadan önce, onların o küçük gıdıklamalarını hatırlar, gülümserdi.

Ve böylece, küçük denizci Mert’in, denizdeki yaramaz ama bir o kadar da sevimli Mızmız Balıklarıyla olan dostluğu, tüm çocuklara anlatılan güzel bir hikaye oldu. Bu hikaye, sadece eğlenceli bir macera değil, aynı zamanda doğayla, hayvanlarla ve farklı canlılarla kurulan dostluğun ne kadar değerli olduğunu da hatırlatıyordu. Ve en güzel yanı, Mert'in bu dostluğu hayatı boyunca sürecekti. Belki bir sonraki yaz, Mert yine deniz kenarında Mızmız Balıklarıyla karşılaşacak ve maceralarına kaldığı yerden devam edecekti. Çünkü biliyoruz ki, bazı dostluklar asla bitmez, özellikle de denizin derinliklerinde kurulanlar!
 
Geri
Top