Devlet ve Toplumda Laikleşme
Bir toplumun içinde yaşayan insanlar arasında sayısız ilişkiler vardır. Bunlar, ailenin kurulması, işlemesi, sona ermesi, kişinin mal edinmesi, ekonomik hayatın düzenlenmesi gibi çok önemli ilişkilerdir. Bu ilişkilerin
belli kurallara göre işlemesi zorunluluktur. Aksi halde toplumda huzursuzluk kargaşa çıkar, mutsuzluk olur ve bireylerin hayatı tehlikeye girer. işte, bireylerin hayat ilişkilerinde uymak zorunda oldukları kurallara "Hukuk" denir. Bu kuralların uygulanıp uygulanmadığını denetlemek için toplum üzerinde bir otoriteye ihtiyaç vardır. Bu otorite "Devlet" tir. Devlet dediğimiz bu olgu ortaya çıkınca onunla bireyler arasında yeni ilişkiler doğar. Devlet, hukuk kurallarına uymayanları cezalandırmak zorundadır. Bunun için de ayrı kurallara ihtiyaç vardır. Böylece bir dizi hukuk kuralı daha ortaya çıkar. Görüldüğü gibi hukuk, insanların birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerini düzenleyen kurallardır. Devlet hukuk kurallarını koymak ve uygulanmasını
sağlamakla gövelidir. fiu halde, onun kurduğu düzen, aslında bir hukuk düzenidir. Hukuk kuralları, toplumun ihtiyaçları, çağın gerekleri ve en önemlisi devletin temel prensiplerine uygun olarak hazırlanır. Bu nedenle her devletin kendine özgü bir hukuk sistemi vardır. Türkiye Cumhuriyeti, millî bağımsız, demokratik ve lâik esaslar üzerine kurulmuştur. Ayrıca millet egemenliği temeline dayandırılmıştır.
Türk Medenî Kanunu'nun Kabulü ve Karakteri:
Hukuk kurallarının, vatandaşların birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerini düzenlediği daha önce açıklanmıştı. Bu ilişkilerin niteliği ve çeşidi zaman içinde değişme gösterir. Hukuk kurallarının da bu değişmeye ayak uydurması, zamanın ihtiyaçlarına cevap vermesi gerekir. Yoksa, toplumda adalet ve güven sarsılır.
Türk Kadınının Tarihteki Yeri ve Siyasal Hakları:
Türk tarihinde kadınlar her zaman toplum ve aile hayatında yüksek ve şereşi bir yere sahip olmuşlardır. ilk Türk devletleri döneminde kadın, erkeklere eşit olarak saygı görürdü. Aile, tek eşliliğe dayanırdı. Çocuklar
üzerinde baba kadar annenin de hakkı olduğu kabul edilirdi. Mülkiyet bakımından erkek ve kadın eşit haklara sahipti. "Hakanın emirlerinde "Hatun"un adına da yer verilirdi. Devlet yönetiminde Hatun da söz
sahibiydi. Kurultaya katılır, elçileri kabul ederdi. Türk toplumunun huzurlu ve mutlu bir hayat sürmesi için zamanını doldurmuş ve yetersiz kalmış hukuk kurallarının değiştirilmesi gerekiyordu. Hukuk kurallarının temelden değiştirilmesi konusunda atılan ilk önemli adım, yeni bir medeni kanunun kabul edilmesidir. Medenî kanun, hukukun temeli sayılmaktadır. Çünkü, bu kanun; kişi, aile, eşya, borçlar ve miras hukuklarını kapsar. Medenî kanunu hazırlamakla görevli komisyon, o zamana kadar hazırlanmış olan bütün medenî kanunları inceledi. Bunların en yenisi, en pratiği ve demokrasi ilkelerine uygun olanı isviçre Medenî Kanunu'ydu. Sosyal bünyemize de uygun olan bu kanunun, Türk Medenî Kanunu haline getirilmesine karar verildi. TBMM tarafından 17 fiubat 1926 da kabul edilen Türk Medenî Kanunu ve Türk Borçlar Kanunu 4 Ekim 1926 tarihinde yürürlüğe girdi.
Türk Medenî Kanunu ile:
* Kadınla erkek arasında toplumsal ve ekonomik alanda tam bir eşitlik sağlanmıştır.
* Birden fazla kadınla evlilik kaldırıldı.
* Evlenme işleminin şahitler ve resmî nikâh memuru huzurunda yapılması esası getirildi. Resmî evlenmeden sonra dînî nikâh kıyılması serbestti.
* Kadın da erkek gibi boşanma davası açabilecek, ancak boşanmaya hâkim karar verecekti.
* Boşanma halinde kadın ve çocukların hakları güvenceye alındı.
* Miras hukukunda, kadın ve erkeğin eşitliği sağlandı
* Aile hayatında mutlu ve güvenli bir dönem başladı.
Kadının, Türk toplum ve aile hayatındaki yeri Osmanlı Devleti zamanında önemli ölçüde değişti. "Kadınlar, erkeklere göre daha az haklara sahip oldular. Bu durum evlenme, boşanma miras ve eğitimde açıkça görülmekteydi. Bu farklılık cumhuriyet dönemine kadar devam etti. 1926 yılında çıkarılan Medenî Kanunla kadın haklan yeniden düzenlendi ve güvence altına alındı, Yalnız, Medenî Kanunda siyasî haklarla ilgili bir hüküm yoktu. Bu sebeple Türk kadınları siyasî haklara daha sonra kavuştular. Kadınlara siyasî hakların
verilmesi demokrasinin gereğidir. Vatanın kurtarılmasında canla başla görev yapan Türk kadınlarının ülke yönetiminde söz sahibi olmaları hem bir hak, hem de bir vatandaşlık görevidir. Kadınlar, 1930 yılında belediye, 1933 yılında da muhtarlık seçimlerine katılma hakkını elde ettiler. 5 Aralık 1934' te milletvekili seçme ve seçilme hakkını elde eden Türk kadınları, siyasî hayatta üzerlerine düşen görevi en iyi şekilde yerine getirdiler. Türk kadınları siyasî haklara bazı ileri batı ülkelerindeki (Fransa, italya gibi) kadınlardan daha önce sahip oldular. Türkiye bu konuda birçok ülkeye örnek olmuştur.
Bir toplumun içinde yaşayan insanlar arasında sayısız ilişkiler vardır. Bunlar, ailenin kurulması, işlemesi, sona ermesi, kişinin mal edinmesi, ekonomik hayatın düzenlenmesi gibi çok önemli ilişkilerdir. Bu ilişkilerin
belli kurallara göre işlemesi zorunluluktur. Aksi halde toplumda huzursuzluk kargaşa çıkar, mutsuzluk olur ve bireylerin hayatı tehlikeye girer. işte, bireylerin hayat ilişkilerinde uymak zorunda oldukları kurallara "Hukuk" denir. Bu kuralların uygulanıp uygulanmadığını denetlemek için toplum üzerinde bir otoriteye ihtiyaç vardır. Bu otorite "Devlet" tir. Devlet dediğimiz bu olgu ortaya çıkınca onunla bireyler arasında yeni ilişkiler doğar. Devlet, hukuk kurallarına uymayanları cezalandırmak zorundadır. Bunun için de ayrı kurallara ihtiyaç vardır. Böylece bir dizi hukuk kuralı daha ortaya çıkar. Görüldüğü gibi hukuk, insanların birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerini düzenleyen kurallardır. Devlet hukuk kurallarını koymak ve uygulanmasını
sağlamakla gövelidir. fiu halde, onun kurduğu düzen, aslında bir hukuk düzenidir. Hukuk kuralları, toplumun ihtiyaçları, çağın gerekleri ve en önemlisi devletin temel prensiplerine uygun olarak hazırlanır. Bu nedenle her devletin kendine özgü bir hukuk sistemi vardır. Türkiye Cumhuriyeti, millî bağımsız, demokratik ve lâik esaslar üzerine kurulmuştur. Ayrıca millet egemenliği temeline dayandırılmıştır.
Türk Medenî Kanunu'nun Kabulü ve Karakteri:
Hukuk kurallarının, vatandaşların birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerini düzenlediği daha önce açıklanmıştı. Bu ilişkilerin niteliği ve çeşidi zaman içinde değişme gösterir. Hukuk kurallarının da bu değişmeye ayak uydurması, zamanın ihtiyaçlarına cevap vermesi gerekir. Yoksa, toplumda adalet ve güven sarsılır.
Türk Kadınının Tarihteki Yeri ve Siyasal Hakları:
Türk tarihinde kadınlar her zaman toplum ve aile hayatında yüksek ve şereşi bir yere sahip olmuşlardır. ilk Türk devletleri döneminde kadın, erkeklere eşit olarak saygı görürdü. Aile, tek eşliliğe dayanırdı. Çocuklar
üzerinde baba kadar annenin de hakkı olduğu kabul edilirdi. Mülkiyet bakımından erkek ve kadın eşit haklara sahipti. "Hakanın emirlerinde "Hatun"un adına da yer verilirdi. Devlet yönetiminde Hatun da söz
sahibiydi. Kurultaya katılır, elçileri kabul ederdi. Türk toplumunun huzurlu ve mutlu bir hayat sürmesi için zamanını doldurmuş ve yetersiz kalmış hukuk kurallarının değiştirilmesi gerekiyordu. Hukuk kurallarının temelden değiştirilmesi konusunda atılan ilk önemli adım, yeni bir medeni kanunun kabul edilmesidir. Medenî kanun, hukukun temeli sayılmaktadır. Çünkü, bu kanun; kişi, aile, eşya, borçlar ve miras hukuklarını kapsar. Medenî kanunu hazırlamakla görevli komisyon, o zamana kadar hazırlanmış olan bütün medenî kanunları inceledi. Bunların en yenisi, en pratiği ve demokrasi ilkelerine uygun olanı isviçre Medenî Kanunu'ydu. Sosyal bünyemize de uygun olan bu kanunun, Türk Medenî Kanunu haline getirilmesine karar verildi. TBMM tarafından 17 fiubat 1926 da kabul edilen Türk Medenî Kanunu ve Türk Borçlar Kanunu 4 Ekim 1926 tarihinde yürürlüğe girdi.
Türk Medenî Kanunu ile:
* Kadınla erkek arasında toplumsal ve ekonomik alanda tam bir eşitlik sağlanmıştır.
* Birden fazla kadınla evlilik kaldırıldı.
* Evlenme işleminin şahitler ve resmî nikâh memuru huzurunda yapılması esası getirildi. Resmî evlenmeden sonra dînî nikâh kıyılması serbestti.
* Kadın da erkek gibi boşanma davası açabilecek, ancak boşanmaya hâkim karar verecekti.
* Boşanma halinde kadın ve çocukların hakları güvenceye alındı.
* Miras hukukunda, kadın ve erkeğin eşitliği sağlandı
* Aile hayatında mutlu ve güvenli bir dönem başladı.
Kadının, Türk toplum ve aile hayatındaki yeri Osmanlı Devleti zamanında önemli ölçüde değişti. "Kadınlar, erkeklere göre daha az haklara sahip oldular. Bu durum evlenme, boşanma miras ve eğitimde açıkça görülmekteydi. Bu farklılık cumhuriyet dönemine kadar devam etti. 1926 yılında çıkarılan Medenî Kanunla kadın haklan yeniden düzenlendi ve güvence altına alındı, Yalnız, Medenî Kanunda siyasî haklarla ilgili bir hüküm yoktu. Bu sebeple Türk kadınları siyasî haklara daha sonra kavuştular. Kadınlara siyasî hakların
verilmesi demokrasinin gereğidir. Vatanın kurtarılmasında canla başla görev yapan Türk kadınlarının ülke yönetiminde söz sahibi olmaları hem bir hak, hem de bir vatandaşlık görevidir. Kadınlar, 1930 yılında belediye, 1933 yılında da muhtarlık seçimlerine katılma hakkını elde ettiler. 5 Aralık 1934' te milletvekili seçme ve seçilme hakkını elde eden Türk kadınları, siyasî hayatta üzerlerine düşen görevi en iyi şekilde yerine getirdiler. Türk kadınları siyasî haklara bazı ileri batı ülkelerindeki (Fransa, italya gibi) kadınlardan daha önce sahip oldular. Türkiye bu konuda birçok ülkeye örnek olmuştur.