Din ve Din Anlayışı (7.Sınıf)
Dünyada çeşitli dinler vardır. Aynı şekilde bir dinin içinde de değişik anlayışlarda insanlar bulunabilmektedir. Bu insanların hepsi de aynı dine inanmakla birlikte çeşitli sebepler yüzünden birbirinden farklı, hatta çoğu konuda birbirine ters anlayışlara sahip olabilirler. Anlayışların farklı oluşu, bütün dinlerde var olan bir şeydir ve normal karşılanmalıdır.
Allahın Peygamberimize gönderdiği tek din vardır; o da İslamdır. Bu dinin temel kaynakları bellidir. Kitabı Kuran, değişmez ve sabittir. Kuranın çizdiği yön ve ulaşmak istediği amaç açık ve nettir.
Ancak insanların kendi bilgileri, çağının yaygın düşünce akımları, kültürleri, onların dinî anlayışlarını şekillendirir. Hepimiz aynı çağda yaşamadığımızdan, aynı şekilde her birimizin bilgisi, kültürü, eğilimleri değişik olduğundan dinî anlayışlarımız da az çok birbirinden farklı olabilir. Bu yüzden tarih içinde İslam içinde birçok farklı görüşler, mezhepler, akımlar çıkmıştır. Aşırı uçlara gidenleri hariç tutmak şartıyla bu mezheplerin tümü de İslam çatısı altındadır ve onlardan hiçbiri başlı başına İslamın kendisiyle özdeşleştirilemez. Çünkü dinin herhangi bir anlayış tarzı, o dinin bizzat kendisi değildir.
Arapların, Türklerin İranlıların, Uzakdoğuda yaşayan Müslümanların ortak noktaları sayılamayacak kadar çok olmakla birlikte, aralarında anlayış farklılıklarından doğan ayrılıklar da normal olarak bulunmaktadır. Ancak bu farklılıkların, diğer dinler göz önüne alındığında oldukça az olduğunu onların da dinin özündeki ayrılıklar olmayıp bazı tali konularda olduğunu sevinerek söyleyebiliriz. Örneğin Kuzey Afrikada yaşayan bazı Müslümanlar namazda ellerini bağlamaz, İranda yaşayanların çoğunluğu secde ederken alınlarını koydukları yere, önceden hazırladıkları topraktan yapılmış dairemsi, yassı bir cisim koyarlar. Bu uygulamalarını açıklarken, alnın konduğu toprağın temiz olması gerektiği, bu yüzden temizliğinden emin oldukları o cismi koyduklarını söylerler. Doğu ve Güneydoğu kökenli bazı vatandaşlarımız içinde alkol bulunduğu ve şaraba kıyasla onun da dinen pis sayıldığı gerekçesiyle kolonya kullanmaz. Bazı Müslümanlar vücuttan çıkan kanın abdesti bozduğunu söylerken bazı Müslümanlar bunun aksini söyler. Bu farklılıkların her birinin kendilerine göre gerekçeleri ve dayandığı dinî temeller bulunmaktadır.
İnançların bazı ayrıntı meselelerinde Müslümanlar arasında birtakım farklılıklar bulunmaktadır. Örneğin daha çok İran ve Irakın bir kısmında yaşayan Şiî mezhebine tabi olanlar Peygamberimizden sonra on iki imam seçildiğine bu imamların günahsız, masum insanlar olduğuna, tüm Müslümanların bu imamlara uymalarının gerekli olduğuna inanırlar. On iki imam olarak kabul ettiği kimseler Hz. Alinin soyundan gelen ve babadan oğula devam eden bir silsiledir. On ikinci imam onların inancına göre kayıp olmuştur ve ahiret kopmadan önce mehdi sıfatında ortaya çıkacak ve yeryüzünü düzene sokacaktır. Son imam ortaya çıkmadan işler tam olarak asla düzelmez. Bu mezhep Peygamberimizin kendisinden sonra yerine Hz. Aliyi bıraktığını, ancak Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömerin siyasi hilelerle onun hakkını gasp ettiğine inanır.
Görüldüğü gibi bu inanç ve uygulama farklılıklarının hiçbiri dinin özüne ait farklılıklar değildir.
Dünyada çeşitli dinler vardır. Aynı şekilde bir dinin içinde de değişik anlayışlarda insanlar bulunabilmektedir. Bu insanların hepsi de aynı dine inanmakla birlikte çeşitli sebepler yüzünden birbirinden farklı, hatta çoğu konuda birbirine ters anlayışlara sahip olabilirler. Anlayışların farklı oluşu, bütün dinlerde var olan bir şeydir ve normal karşılanmalıdır.
Allahın Peygamberimize gönderdiği tek din vardır; o da İslamdır. Bu dinin temel kaynakları bellidir. Kitabı Kuran, değişmez ve sabittir. Kuranın çizdiği yön ve ulaşmak istediği amaç açık ve nettir.
Ancak insanların kendi bilgileri, çağının yaygın düşünce akımları, kültürleri, onların dinî anlayışlarını şekillendirir. Hepimiz aynı çağda yaşamadığımızdan, aynı şekilde her birimizin bilgisi, kültürü, eğilimleri değişik olduğundan dinî anlayışlarımız da az çok birbirinden farklı olabilir. Bu yüzden tarih içinde İslam içinde birçok farklı görüşler, mezhepler, akımlar çıkmıştır. Aşırı uçlara gidenleri hariç tutmak şartıyla bu mezheplerin tümü de İslam çatısı altındadır ve onlardan hiçbiri başlı başına İslamın kendisiyle özdeşleştirilemez. Çünkü dinin herhangi bir anlayış tarzı, o dinin bizzat kendisi değildir.
Arapların, Türklerin İranlıların, Uzakdoğuda yaşayan Müslümanların ortak noktaları sayılamayacak kadar çok olmakla birlikte, aralarında anlayış farklılıklarından doğan ayrılıklar da normal olarak bulunmaktadır. Ancak bu farklılıkların, diğer dinler göz önüne alındığında oldukça az olduğunu onların da dinin özündeki ayrılıklar olmayıp bazı tali konularda olduğunu sevinerek söyleyebiliriz. Örneğin Kuzey Afrikada yaşayan bazı Müslümanlar namazda ellerini bağlamaz, İranda yaşayanların çoğunluğu secde ederken alınlarını koydukları yere, önceden hazırladıkları topraktan yapılmış dairemsi, yassı bir cisim koyarlar. Bu uygulamalarını açıklarken, alnın konduğu toprağın temiz olması gerektiği, bu yüzden temizliğinden emin oldukları o cismi koyduklarını söylerler. Doğu ve Güneydoğu kökenli bazı vatandaşlarımız içinde alkol bulunduğu ve şaraba kıyasla onun da dinen pis sayıldığı gerekçesiyle kolonya kullanmaz. Bazı Müslümanlar vücuttan çıkan kanın abdesti bozduğunu söylerken bazı Müslümanlar bunun aksini söyler. Bu farklılıkların her birinin kendilerine göre gerekçeleri ve dayandığı dinî temeller bulunmaktadır.
İnançların bazı ayrıntı meselelerinde Müslümanlar arasında birtakım farklılıklar bulunmaktadır. Örneğin daha çok İran ve Irakın bir kısmında yaşayan Şiî mezhebine tabi olanlar Peygamberimizden sonra on iki imam seçildiğine bu imamların günahsız, masum insanlar olduğuna, tüm Müslümanların bu imamlara uymalarının gerekli olduğuna inanırlar. On iki imam olarak kabul ettiği kimseler Hz. Alinin soyundan gelen ve babadan oğula devam eden bir silsiledir. On ikinci imam onların inancına göre kayıp olmuştur ve ahiret kopmadan önce mehdi sıfatında ortaya çıkacak ve yeryüzünü düzene sokacaktır. Son imam ortaya çıkmadan işler tam olarak asla düzelmez. Bu mezhep Peygamberimizin kendisinden sonra yerine Hz. Aliyi bıraktığını, ancak Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömerin siyasi hilelerle onun hakkını gasp ettiğine inanır.
Görüldüğü gibi bu inanç ve uygulama farklılıklarının hiçbiri dinin özüne ait farklılıklar değildir.