Doğu Karadeniz Bölgesi, Türkiye’nin en fazla yağmur yağan bölgelerinden biridir. Yaz aylarında bile günlerce yağmur yağar, arkasından her tarafı sis kaplar. Yağmurlu ve sisli hava bazen haftalarca devam eder, güneş görünmez, insanları bunaltacak bir duruma getirir.
Maçkalı Ömer Kayaoğlu’nun “Güneş Duası” ile ilgili kaleme aldığı şiiri, manzarayı iyi bir şekilde yansıtmaktadır:
Güneş duasına çıktık
On verenden beş istedik
Tanrı’dan güneş istedik
Kurutalım ilafları
Yolu şaşır arasıra
Git ıslat dedik yağmura
Su isteyen tarafları
“Artsın ekbilmesin” dedik
“Taşsın dökülmesin” dedik
Kazanları külekleri
Un koyduk kuymuk taşına
Çıktık güneş duasına
Duman örttü dilekleri
Güneş duası, daha önce merhum Ahmet Caferoğlu tarafından Azerbaycan’da tespit edilmiş ve Şamanizm ile ilgisi bir makale ile açıklanmıştır2. Yine adı geçen yazar ağız araştırmaları yapmak için Trabzon ve Rize’de saha araştırması yaparken yörede Güneş Duası Geleneği’ni tespit etmiş, Kuzeydoğu İllerimiz Ağızlarından Toplamalar adlı eserinin ön sözünde kısa bir bilgi vermiştir.
Belirleyebildiğimiz kadarıyla konu hakkında daha sonraki yıllarda herhangi bir kapsamlı çalışma yapılmamıştır. Ahmet Caferoğlu, Trabzon ve Rize’de, birbirini tamamlayacak biçimde, bir güneş duası ve bir de pratik derlemiştir.
Güneş Duası şimdiye kadar Rize, Trabzon ve Gümüşhane’de derlenmiştir. Diğer yörelerde olup olmadığı bilinmemektedir. Uygulama şu şekildedir: Günlerce yağmur yağar, sisli hava devam eder, güneş görünmez. 5 ile 10 yaşları arasındaki çocuklar, bir araya gelip “bir publik, bubirdak (Rize), / guskuzura (trabzon) edelim” derler.
Bir çalı süpürgesi bulurlar. Ona kol ve bacaklar yaparlar, kırmızı renkli insan kıyafeti giydirip, başın puşi bağlanır, insana benzetmeye çalışırlar. Bir kolundan bir çocuk, bir kolundan diğer bir çocuk tutar. Arkadaşları da arkada. Her çocuk havanın açma günü için bir gün tutar. Bu dualar okunurken çocuklar, ellerindeki uzun ip bağlı torbayı, kıl torbayı ipin ucunu tutarak evin içine atarlar. Ev ev dolaşıp hep birlikte dua okurlar:
Şimdiye kadar tespit edilen Güneş Duaları şunlardır:
Allahdan güneş isderuz
Verenün teknesine bereket
Mermeyenün teknesine başum gadar
Bir kokmiş sıçan düşsün.
Abluk kubluk ne ister?
Yağ kabından yağ ister,
Tuz kabından tuz ister,
Un kabından un ister,
Allah’tan güneş ister.
Publig, publig ne ister?
Allah’tan güneş ister,
Kaşık kaşık yağ ister,
Verene bir koç oğlan,
Vermeyene kör topal kız ister.
Ey yaylacı süt ana,
Al dolaptan kaşığı,
Git kaymağın başına,
Git küleğin başına,
Yağ kabından yağ ver,
Tuz kabından tuz ver,
Un kabından un ver
Allah kırmızı güneş verecek,
Yarın otlar kuruyacak.
Ev sahibi, Güneş Duasını okuyan çocuklara istediklerini verir. Ev sahibi istediklerini verdikten sonra arkalarından, yörede tavli olarak bilinen ucu yanan odun atar. Çocuklar bütün evleri ziyaret ettikten sonra köyün/obanın kenarına çıkarlar, odun toplayıp bir ateş yakarlar.
Topladıkları malzemeyi bir kazana atıp yemek / çorba pişirirler ve topluca yerler. Yemek pişirirken yemeğin yağından sağa sola, havaya kaşık kaşık atarlar: “Allah’ım yarın kırmızı güneş ver.” derler. Yemek pişerken ateşin etrafında tulum/zurna ile horan veya başka bir oyun oynanır.
Çalı süpürgesinden yaptıkları korkuluğu ise bir dere kenarına atarlar. Çocuklar havanın açacağı günü beklemek üzere akşam dağılırlar. Hangi çocuğun tuttuğu günde hava açarsa, o çocuk talihli sayılır.
Prof. Dr. Necati DEMİR
Maçkalı Ömer Kayaoğlu’nun “Güneş Duası” ile ilgili kaleme aldığı şiiri, manzarayı iyi bir şekilde yansıtmaktadır:
Güneş Duası
Dumandan çiseden bıktıkGüneş duasına çıktık
On verenden beş istedik
Tanrı’dan güneş istedik
Kurutalım ilafları
Yolu şaşır arasıra
Git ıslat dedik yağmura
Su isteyen tarafları
“Artsın ekbilmesin” dedik
“Taşsın dökülmesin” dedik
Kazanları külekleri
Un koyduk kuymuk taşına
Çıktık güneş duasına
Duman örttü dilekleri
Güneş duası, daha önce merhum Ahmet Caferoğlu tarafından Azerbaycan’da tespit edilmiş ve Şamanizm ile ilgisi bir makale ile açıklanmıştır2. Yine adı geçen yazar ağız araştırmaları yapmak için Trabzon ve Rize’de saha araştırması yaparken yörede Güneş Duası Geleneği’ni tespit etmiş, Kuzeydoğu İllerimiz Ağızlarından Toplamalar adlı eserinin ön sözünde kısa bir bilgi vermiştir.
Belirleyebildiğimiz kadarıyla konu hakkında daha sonraki yıllarda herhangi bir kapsamlı çalışma yapılmamıştır. Ahmet Caferoğlu, Trabzon ve Rize’de, birbirini tamamlayacak biçimde, bir güneş duası ve bir de pratik derlemiştir.
Güneş Duası şimdiye kadar Rize, Trabzon ve Gümüşhane’de derlenmiştir. Diğer yörelerde olup olmadığı bilinmemektedir. Uygulama şu şekildedir: Günlerce yağmur yağar, sisli hava devam eder, güneş görünmez. 5 ile 10 yaşları arasındaki çocuklar, bir araya gelip “bir publik, bubirdak (Rize), / guskuzura (trabzon) edelim” derler.
Bir çalı süpürgesi bulurlar. Ona kol ve bacaklar yaparlar, kırmızı renkli insan kıyafeti giydirip, başın puşi bağlanır, insana benzetmeye çalışırlar. Bir kolundan bir çocuk, bir kolundan diğer bir çocuk tutar. Arkadaşları da arkada. Her çocuk havanın açma günü için bir gün tutar. Bu dualar okunurken çocuklar, ellerindeki uzun ip bağlı torbayı, kıl torbayı ipin ucunu tutarak evin içine atarlar. Ev ev dolaşıp hep birlikte dua okurlar:
Şimdiye kadar tespit edilen Güneş Duaları şunlardır:
Guza guza
Gus guzuraAllahdan güneş isderuz
Verenün teknesine bereket
Mermeyenün teknesine başum gadar
Bir kokmiş sıçan düşsün.
Abluk kubluk ne ister?
Yağ kabından yağ ister,
Tuz kabından tuz ister,
Un kabından un ister,
Allah’tan güneş ister.
Publig, publig ne ister?
Allah’tan güneş ister,
Kaşık kaşık yağ ister,
Verene bir koç oğlan,
Vermeyene kör topal kız ister.
Ey yaylacı süt ana,
Al dolaptan kaşığı,
Git kaymağın başına,
Git küleğin başına,
Yağ kabından yağ ver,
Tuz kabından tuz ver,
Un kabından un ver
Allah kırmızı güneş verecek,
Yarın otlar kuruyacak.
Ev sahibi, Güneş Duasını okuyan çocuklara istediklerini verir. Ev sahibi istediklerini verdikten sonra arkalarından, yörede tavli olarak bilinen ucu yanan odun atar. Çocuklar bütün evleri ziyaret ettikten sonra köyün/obanın kenarına çıkarlar, odun toplayıp bir ateş yakarlar.
Topladıkları malzemeyi bir kazana atıp yemek / çorba pişirirler ve topluca yerler. Yemek pişirirken yemeğin yağından sağa sola, havaya kaşık kaşık atarlar: “Allah’ım yarın kırmızı güneş ver.” derler. Yemek pişerken ateşin etrafında tulum/zurna ile horan veya başka bir oyun oynanır.
Çalı süpürgesinden yaptıkları korkuluğu ise bir dere kenarına atarlar. Çocuklar havanın açacağı günü beklemek üzere akşam dağılırlar. Hangi çocuğun tuttuğu günde hava açarsa, o çocuk talihli sayılır.
Prof. Dr. Necati DEMİR