Atlarımızın etrafında bir toz bulutu var. Sağdan, soldan uzun saman kolları geçiyor. Sağda yamaca sığınmış, mü-tevazi bir hastahane çadırı!.. Biraz sonra bir parıltı ve müşiş bir gümbürtü dağlara uzanıyor. Karapınar'ın arkasındaki toplarımız faaliyete geldi diyorlar. Bu, uzun ve müşiş inilti, dağlarda birbirine cevap vererek uzayan dev sesleri buna top faaliyeti diyorlar.
Şimdi tepedeyiz, etrafta daha az sert, fakat daha pis ve engin tarrakalar vadilerde ve tepelerde dolaşıyor. Derin bir siperin içinde kürklü bir gölge var. Telefonla kalın bîr sesle emir veriyor. Bu, Grup Kumandanı Kâzım Bey!.. Du-atepe'ye onun fırkaları hücum ediyor.
Başkumandan ayakta arkasında geniş bir pelerin uzaklara bakıyor. İsmet Paşa daha iyi dinlemek için başını telefona eğmiş. Biraz uzakta Fevzi Paşanın geniş arkası gö-lünüyor. Omuzları önüne mütemayil dağlara bakıyor. Etrafta gelen giden yaverler. Siperin içinde harekât işini devam ettiren zabitler var. Önümüzde bir ova, karşımızda çepçevre müdevver içice sarı, kızıl, mor dumanlı dağlar. En garpta sarı iki yüksek tepeli bir dağ, işte o Duatepe ve biz ona hücum ediyoruz.
Güneşin en yüksek, rüzgârın en kuvvetli olduğu anda kavga azıyor. Duatepe'nin üstü birkaç ağızlı yanardağ gibi dumanları tâ gökte!.. Yanındaki sırtlarından ve arkasındaki Kartaltepe'nin dargın ve siyah zirvelerinden topraklar, dumanlar fışkırıyor. Coşkun ve ebedi bir homurtu ortasında rengârenk dumanları beyaz kandiller gibi uçuşan şarapneller bu semavî teranenin sahnesidir. Bu bir dev dünyasına benziyor. İşte artık bir yer görünüyor. Topların köpüren, azan, çıldıran iniltileri arasında bir şey işitilmez oldu, bakıyorum. Fevzi Paşanın omuzları dua eder gibi büsbütün eğilmiş, Başkumandanın mavi gözleri yükseklere bakıyor, göğe akıyor. İsmet Paşanın gözleri sabit bîr ateşe benziyor. Biraz ilerde neferlerin yanık yüzlerinde kalbi buran bir bekleyiş bir ıztırap var. Bir otomobil arkamızda kumandanları hemen aldı götürdü. Ben sevgili kardeşlerimin arasındayım: Dizlerimin altında taş, başımın üstünde duman ve ateş var...
Hangi an bilmiyorum. Uzaktan bir dört nal sesidir. Zabit arkadaş yanımıza geliyor, bir fırkamız arkadan Çekir-deksiz'e girdi. Duatepe'deki Yunanın arkası çevrildi.
Bütün ordunun ruhunu Duatepe'den çıkan zafer birbirine vurmuş gibi tepede kumandan, zabit nefer hepsinin nazarları Duatepe'de. Toplar susmuş, duman dağılmış... Düşmanın kaçan kollarından çıkan toz bulutlarını ufuklarımızın ziyası parlatıyor, Duatepe'nin üstünde bir tek adam ayakta duruyor, o çıkanlardan ilk sağ vâsıl olan neferdir. Belki dua ediyor:
— Allahım! Türk milletini daim koru!...
Hâkimiyeti Millîye 8 Eylül 1921 Halide Edib(Yaralı treninde )
Şimdi tepedeyiz, etrafta daha az sert, fakat daha pis ve engin tarrakalar vadilerde ve tepelerde dolaşıyor. Derin bir siperin içinde kürklü bir gölge var. Telefonla kalın bîr sesle emir veriyor. Bu, Grup Kumandanı Kâzım Bey!.. Du-atepe'ye onun fırkaları hücum ediyor.
Başkumandan ayakta arkasında geniş bir pelerin uzaklara bakıyor. İsmet Paşa daha iyi dinlemek için başını telefona eğmiş. Biraz uzakta Fevzi Paşanın geniş arkası gö-lünüyor. Omuzları önüne mütemayil dağlara bakıyor. Etrafta gelen giden yaverler. Siperin içinde harekât işini devam ettiren zabitler var. Önümüzde bir ova, karşımızda çepçevre müdevver içice sarı, kızıl, mor dumanlı dağlar. En garpta sarı iki yüksek tepeli bir dağ, işte o Duatepe ve biz ona hücum ediyoruz.
Güneşin en yüksek, rüzgârın en kuvvetli olduğu anda kavga azıyor. Duatepe'nin üstü birkaç ağızlı yanardağ gibi dumanları tâ gökte!.. Yanındaki sırtlarından ve arkasındaki Kartaltepe'nin dargın ve siyah zirvelerinden topraklar, dumanlar fışkırıyor. Coşkun ve ebedi bir homurtu ortasında rengârenk dumanları beyaz kandiller gibi uçuşan şarapneller bu semavî teranenin sahnesidir. Bu bir dev dünyasına benziyor. İşte artık bir yer görünüyor. Topların köpüren, azan, çıldıran iniltileri arasında bir şey işitilmez oldu, bakıyorum. Fevzi Paşanın omuzları dua eder gibi büsbütün eğilmiş, Başkumandanın mavi gözleri yükseklere bakıyor, göğe akıyor. İsmet Paşanın gözleri sabit bîr ateşe benziyor. Biraz ilerde neferlerin yanık yüzlerinde kalbi buran bir bekleyiş bir ıztırap var. Bir otomobil arkamızda kumandanları hemen aldı götürdü. Ben sevgili kardeşlerimin arasındayım: Dizlerimin altında taş, başımın üstünde duman ve ateş var...
Hangi an bilmiyorum. Uzaktan bir dört nal sesidir. Zabit arkadaş yanımıza geliyor, bir fırkamız arkadan Çekir-deksiz'e girdi. Duatepe'deki Yunanın arkası çevrildi.
Bütün ordunun ruhunu Duatepe'den çıkan zafer birbirine vurmuş gibi tepede kumandan, zabit nefer hepsinin nazarları Duatepe'de. Toplar susmuş, duman dağılmış... Düşmanın kaçan kollarından çıkan toz bulutlarını ufuklarımızın ziyası parlatıyor, Duatepe'nin üstünde bir tek adam ayakta duruyor, o çıkanlardan ilk sağ vâsıl olan neferdir. Belki dua ediyor:
— Allahım! Türk milletini daim koru!...
Hâkimiyeti Millîye 8 Eylül 1921 Halide Edib(Yaralı treninde )