[h=1]Edatlar Çeşitleri, Özellikleri ve Örnekler[/h] Tek başlarına anlamları olmayan, başka kelimelerle öbekleşerek değişik ve yeni anlam ilgileri kuran, birlikte kullanıldıkları kelimelere cümlede anlam ve görev kazandıran kelimelere edat denir.
Bazı dil bilgisi kitapları bağlaçları, edatları ve ünlemleri bir araya getirerek edatlar başlığı altında şu şekilde sınıflandırır:
Kurt gibi acıkmıştım. (benzerlik)
Eve gittim, fakat onu bulamadım. (bağlaç)
Konuşmak üzere ayağa kalktı. (edat)
Sen de benin kadar çalışsan... (zarf öbeği)
Derenin karşısına geçtik. (ad)
Her söylenene karşı çıkıyor. (birleşik fiilde isim)
Bana doğruyu söyle. (isim)
Doğru söze ne denir? (sıfat)
Lütfen doğru oturun. (zarf)
Beride bir adam duruyor. ( isim)
Beri taraf oldukça dikenli. (sıfat)
Biraz beri gel. (zarf)
Bir ömür boyu yalnız yaşadı. ( zarf)
Biz bu dünyada hep yalnızız. (isim)
Parkta oturan yalnız adam onun babasıydı. ( sıfat)
Meyveler güzel, yalnız biraz renksiz. (bağlaç)
bu kadarını, senin gibisi
Her şey bıraktığım gibiydi. (ek-fiilin "di"li geçmiş zaman çekimi ile isim gibi kullanılmış, yüklem olmuş)
Eve doğru yürüdüm. (edat tümleci)
[h=1]BAŞLICA EDATLAR[/h] [h=1]"ile" [/h]
Bizi boş vaatlerle kandırdılar. (araç)
Hasan yaşlı annesiyle oturuyordu. (beraberlik)
Arabanın gürültüsüyle irkildi. (neden)
Baharla birlikte leylekler de geldi. (zaman)
Araba ile>arabayla
Yar ile sohbet ne güzel. (birliktelik)
Not: "ile" kelimesi "ve" gibi kullanılırsa bağlaç olur.
Bir kola ile simit aldım. (kola ve simit)
Soyut bir kelimeyle öbekleşirse edat değil "durum zarfı" olur.
Öfkeyle kalkan zararla oturur. (nasıl, öfkeli ve zararlı)
Sevinçle boynuma sarıldı. (nasıl, sevinçli bir hâlde, durum zarfı)
[h=1]"gibi" [/h] Benzetme edatlarındandır.
Yalın hâldeki kelimelerle birlikte kullanılır.
Benzetme, eşitlik anlamları katar.
Kurşunlar, yağmur gibi yağıyordu. (zarf, benzetme)
Uyandığı gibi yataktan fırladı. (zarf, anında, zaman anlamı katmış)
Onun gibisi nerede bulunur? (isim, özne)
Kadınsı bir gülüşü vardır onun. (kadın gibi)
[h=1]"sanki" [/h]
Biri kapıyı çalıyor sanki. gibi, öyle zannediliyor
Sanki bütün kabahat benim. sözde, inanmama, öyle zannediliyor
Aldın da ne kazandın sanki? uyarı, ne kazandığını sanıyorsun?
Gelseydi ne olurdu sanki? ne olacağını sanıyordu ki?
Sanki bu da mı güzel? Öyle mi sanıyorsun?
Kısa öyküde daha başarılı sanki öyle gibi.
Not: "sanki" edatıyla "gibi" edatı bir arada kullanılırsa anlatım bozukluğu ortaya çıkar:
Sanki beni dövecek gibiydi. (yanlış)
"Beni dövecek gibiydi." ya da "Sanki beni dövecekti."
[h=1]"kadar, -E kadar" [/h] Benzetme edatlarındandır.
Yalın hâldeki veya -E yönelme eki almış kelimelerle kullanılır.
"kadar" şeklinde kullanıldığında üzerine ek alabilir.
Gül kadar güzelsin. (benzerlik)
Mektubu okuyunca köyünü görmüş kadar sevindi. (gibi)
Bir ton kadar kömür almış (ölçü, aşağı yukarı)
Yüz kadar asker evin önünden geçti. (ölçü, aşağı yukarı)
İçmiş kadar olduk. (zarf)
Ne kadar güçlü bir adam... (zarf)
Evin deniz kadar havuzu var. (sıfat)
Akşama kadar çalıştık. (değin anlamında, zarf tümleci)
[h=1]"için" [/h] -"Amaç, neden, özgülük, görelik, karşılık" bildirir.
-"Hakkında, nedeniyle, yüzünden, maksadıyla" anlamlarını ifade eder.
-Yalın hâldeki ya da iyelik eki almış kelimelerle birlikte kullanılır.
-İsim olarak kullanıldığında üzerine ek alabilir.
Sınavı kazanmak için çalışmak gerekir. (sınavı kazanmanın şartı)
Sıkıldığı için dışarı çıktı. (neden, dışarıya çıkmanın sebebi)
Bu ayakkabıyı babam için aldım (özgülük)
Bu iş için kaç lira ödedin? (karşılık)
Senin için sorun yok tabi. (görelik)
Bizim için ne diyorlar? (hakkımızda)
Sizin için üç kişilik yer ayrıldı. (aitlik)
Tüm bu hazırlıklar bizim içindi. (isim, yüklem)
Vatan için ölenler yüreğimizde yaşarlar. (amaç, özne)
Uyumak için odasına çekildi>uyumak üzere
Senin için iyi bir gündü>sana göre
Ne için söyledin sanki?>ne diye
[h=1]"üzere, üzre"[/h]
Kitabı yarın vermek üzere alabilirsin. (şartıyla, koşul)
On dakika konuşmak üzere kürsüye çıktı. (için, amaç)
Acele edin, güneş batmak üzere. (zamanda yakınlık)
Konuştuğumuz üzere yarın buluşacağım. (gibilik)
[h=1]"-E göre" [/h] Yönelme hâl ekiyle birlikte kullanılır, yani bu eki almış kelimelerden sonra gelir.
Kendi üzerine de ek alabilir.
Ayağını yorganına göre uzat. (bakarak, ölçüsünde, uygunluk, kadar)
Allah dağına göre kış verir. (uygunluk)
Anlatılanlara göre ikisi de suçluymuş. (bakılırsa, yönünden)
Siz bana göre daha gençsiniz. (karşılaştırma)
Kemal, Hasan'a göre daha uzundu. (karşılaştırma)
Bana göre ayakkabınız var mı? (uygunluk)
[h=1]"karşı" [/h][h=1]"-E" yönelme hâl ekiyle kullanılarak "için, hakkında, yönelme, ilgili olma" anlamları katar.
Edebiyata karşı ilgim vardı. (hakkında, yönelik)
Denize karşı bir balkonu var. (yönelik)[/h]
Sabaha karşı uyuyabildim. (zarf öbeği)
Not: "karşı" kelimesi isim ve sıfat olarak kullanılabilir; birleşik fiil yapabilir.
Karşı köyde akrabaları vardı. (sıfat)
Derenin karşısına geçtik. (ad)
Her söylenene karşı çıkıyor. (birleşik fiil)
[h=1]"diye" [/h]
Yağmur yağıyor diye dışarı çıkmadı. (neden)
[h=1]"doğru" [/h]
Bana doğru bakıyor.
Doğru söze ne denir? (sıfat)
Lütfen doğru oturun. (zarf)
[h=1]"dolayı, ötürü"[/h]
Çalışmadığından ötürü canı sıkılıyor.
[h=1]"karşın, rağmen "[/h]
Çok uğraşmama karşın başaramadım.
Tanımamasına rağmen onu takdir ediyordu.
[h=1]"beri" [/h]
Okuldan beri hiç susmadı.
Yıllardan beri bu köyde yaşamaktalar.
Kar, sabahtan beri yağıyor.
Beri taraf oldukça dikenli. (sıfat)
Biraz beri gel. (zarf)
[h=1]"yalnız" [/h] İsim, sıfat, zarf ve bağlaç olarak kullanılabilen bu kelime "sadece, bir tek" anlamına gelmek şartıyla edat olarak da kullanılabilir. Bu yönüyle diğer kelime türlerinden ayırt edilebilir.
Bir ömür boyu yalnız yaşadı. (tek başına, zarf)
Biz bu dünyada hep yalnızız. (tek başına, isim)
Parkta oturan yalnız adam onun babasıydı. (tek, sıfat)
Meyveler güzel, yalnız biraz renksiz. (ama, bağlaç)
Cebinde yalnız yol parası vardı. (sadece, edat)
Beni yalnız sen anlarsın. (sadece, bir tek)
[h=1]"ancak" [/h] "yalnız, sadece, özgülük, sınırlandırma, olsa olsa" anlamları katar.
Seni ancak ebediyyetler eder istiab (sadece)
Onu ancak para ilgilendirir. (sadece, bir tek)
Bu işten ancak Hasan Usta anlar. (sadece)
Bu kömür ancak üç ay yeter. (en fazla, olsa olsa)
Sabah çıktılarsa akşama ancak gelirler. (belki, ihtimal)
[h=1]"değil" [/h] İsim cümlelerinin yüklemini olumsuzlaştırır.
Yolumu kesen bu değildi.
Olumsuz eylem cümlelerini olumlu; olumluları da olumsuz yapar:
Bu haberi duymamış değiliz. duymuşuz
Bu haberi duymuş değiliz. duymamışız
[h=1]"mi" [/h] -Soru edatıdır.
-Farklı anlam ilgileri kurar.
-Ek alabilir.
Babanız İstanbul'dan döndü mü? (soru)
Onu gördüm mü sinirleniyorum. (zaman)
Sıcak mı sıcak bir havaydı. (pekiştirme)
Çalıştın mı her şeyi başarırsın. (koşul)
[h=1]EDAT İLE BAĞLACIN KARIŞTIRILMAMASI[/h] 1. Edatlar cümlenin bir öğesi olurken, bağlaçlar bir öğe özelliği göstermez.
(Öğe içinde yer alabilirler). Sabaha karşı eve gelmişlerdi. (Edat-Zarf Tümleci) / Kitapları ve defterleri çantasına koydu. (Nesne) ("Ve" bağlacı nesneleri birbirine bağlamıştır.)
2. "İle, yalnız, ancak" gibi kelimeler hem edat hem bağlaç görevinde kullanılabilir.
Cümle içindeki anlamı bu nedenle önemlidir. Ayrıca şu pratik yolla bu kelimelerin edat mı, bağlaç mı olduğunu anlayabiliriz:
."İle" yerine "ve" getirilebiliyorsa; "ile" bağlaçtır. Defter ile kalemi çantaya koydum. / Arkadaşları ile konuşmuyordu. (Birincisinde "ve" gelebildiği için bağlaç; ikincisinde "ve" kullanılamadığı için edattır.)
."Yalnız, ancak" kelimeleri yerine "ama" bağlacı getirilebiliyorsa, bu kelimeler bağlaçtır. "Sadece" kelimesi getirilebilirse bu kelimeler edat olur. Almak isterim ancak param kalmadı. / Bu işi ancak sen yapabilirsin.
3.Edatlar cümleden atılamaz. Cümle anlamsızlaşır. Bağlaçlar cümleden çıkartılınca cümlenin anlamı daralsa da cümle anlamsızlaşmaz.
Senin gibisini görmedim. / Senin görmedim. (Cümle anlamsızlaştı. Bu nedenle "gibi" edattır.) Koştum ama yetişemedim. / Koştum yetişemedim.
(Cümle anlamını pek kaybetmedi. Bu nedenle "ama" bağlaçtır.)
DİKKAT! Bu özellik her zaman için geçerli olmayabilir...
Bazı dil bilgisi kitapları bağlaçları, edatları ve ünlemleri bir araya getirerek edatlar başlığı altında şu şekilde sınıflandırır:
-Bağlama edatları bağlaçlar
-Son çekim edatları edatlar
-Ünlem edatları ünlemler
[h=1]Özellikleri ve Örnekler [/h] -Son çekim edatları edatlar
-Ünlem edatları ünlemler
- Türkçede isimler ve fiiller anlamlı kelimelerdir. Edatlar ise tek başlarına anlam ifade etmezler; ancak cümlede anlam kazanır veya sadece diğer kelimelere anlam katarlar.
- Kelimeler arasında çeşitli anlam ilişkileri kurduğu için edatlara yardımcı kelimeler de denir.
Kurt gibi acıkmıştım. (benzerlik)
- Edatlar önceki kelimeyle sonraki kelime arsında anlam ilgisi kurar. Bağlaçtan ve zarflardan farkı, yeni bir anlam ilgisi koruyor olmasıdır.
Eve gittim, fakat onu bulamadım. (bağlaç)
Konuşmak üzere ayağa kalktı. (edat)
- Edatlar cümleden çıkarılınca cümlenin anlamında bir eksiklik, daralma veya bozulma olur.
- Tek başlarına kullanamazlar. Başka kelimelerle birleşerek sıfat ya da zarf görevli öbekler oluştururlar.
Sen de benin kadar çalışsan... (zarf öbeği)
- Tek başlarına iken isim, sıfat, zarf, bağlaç olarak kullanılabilir. Bu durumda edat olmaktan çıkar:
Derenin karşısına geçtik. (ad)
Her söylenene karşı çıkıyor. (birleşik fiilde isim)
Bana doğruyu söyle. (isim)
Doğru söze ne denir? (sıfat)
Lütfen doğru oturun. (zarf)
Beride bir adam duruyor. ( isim)
Beri taraf oldukça dikenli. (sıfat)
Biraz beri gel. (zarf)
Bir ömür boyu yalnız yaşadı. ( zarf)
Biz bu dünyada hep yalnızız. (isim)
Parkta oturan yalnız adam onun babasıydı. ( sıfat)
Meyveler güzel, yalnız biraz renksiz. (bağlaç)
- Bazı edatlar sadece hâl ekleri ile birlikte kullanılırlar. Bazıları da üzerlerine ek alabilirler:
bu kadarını, senin gibisi
- Cümlede veya isim tamlamasında isim görevi alabilir; ek-fiil alarak yüklem olabilir.
Her şey bıraktığım gibiydi. (ek-fiilin "di"li geçmiş zaman çekimi ile isim gibi kullanılmış, yüklem olmuş)
- Edat grupları (edat ve edattan önceki kelimenin oluşturduğu kelime grubu) cümlede çoğunlukla zarf veya edat tümleci olur.
Eve doğru yürüdüm. (edat tümleci)
[h=1]BAŞLICA EDATLAR[/h] [h=1]"ile" [/h]
- "Araç, alet, neden, zaman, birliktelik" ilgisi kurar.
Bizi boş vaatlerle kandırdılar. (araç)
Hasan yaşlı annesiyle oturuyordu. (beraberlik)
Arabanın gürültüsüyle irkildi. (neden)
Baharla birlikte leylekler de geldi. (zaman)
- "-le" şeklinde bitişik de yazılabilir.
Araba ile>arabayla
- "ne ile, kiminle" sorularına cevap verir.
Yar ile sohbet ne güzel. (birliktelik)
Not: "ile" kelimesi "ve" gibi kullanılırsa bağlaç olur.
Bir kola ile simit aldım. (kola ve simit)
Soyut bir kelimeyle öbekleşirse edat değil "durum zarfı" olur.
Öfkeyle kalkan zararla oturur. (nasıl, öfkeli ve zararlı)
Sevinçle boynuma sarıldı. (nasıl, sevinçli bir hâlde, durum zarfı)
[h=1]"gibi" [/h] Benzetme edatlarındandır.
Yalın hâldeki kelimelerle birlikte kullanılır.
Benzetme, eşitlik anlamları katar.
- Birlikte kullanıldığı kelime ile birlikte sıfat, zarf ve isim olabilir.
Kurşunlar, yağmur gibi yağıyordu. (zarf, benzetme)
Uyandığı gibi yataktan fırladı. (zarf, anında, zaman anlamı katmış)
- İsim veya zarf gibi kullanıldığında cümle öğeleri oluşturur. Bu durumda ek alabilir.
Onun gibisi nerede bulunur? (isim, özne)
- Bu edatın yerini bazı ekler alabilir:
Kadınsı bir gülüşü vardır onun. (kadın gibi)
[h=1]"sanki" [/h]
- Benzetme edatıdır.
- Bu edatı bulunduran cümlelerde "sanmak, zannetmek" anlamları vardır.
- "benzetme, uyarı, sözüm ona, sözde, inanmama" anlamları katar.
Biri kapıyı çalıyor sanki. gibi, öyle zannediliyor
Sanki bütün kabahat benim. sözde, inanmama, öyle zannediliyor
Aldın da ne kazandın sanki? uyarı, ne kazandığını sanıyorsun?
Gelseydi ne olurdu sanki? ne olacağını sanıyordu ki?
Sanki bu da mı güzel? Öyle mi sanıyorsun?
Kısa öyküde daha başarılı sanki öyle gibi.
Not: "sanki" edatıyla "gibi" edatı bir arada kullanılırsa anlatım bozukluğu ortaya çıkar:
Sanki beni dövecek gibiydi. (yanlış)
"Beni dövecek gibiydi." ya da "Sanki beni dövecekti."
[h=1]"kadar, -E kadar" [/h] Benzetme edatlarındandır.
Yalın hâldeki veya -E yönelme eki almış kelimelerle kullanılır.
"kadar" şeklinde kullanıldığında üzerine ek alabilir.
- "Karşılaştırma, benzerlik, eşitlik, yaklaşıklık, ölçü" anlamları katar.
Gül kadar güzelsin. (benzerlik)
Mektubu okuyunca köyünü görmüş kadar sevindi. (gibi)
Bir ton kadar kömür almış (ölçü, aşağı yukarı)
Yüz kadar asker evin önünden geçti. (ölçü, aşağı yukarı)
- Birlikte kullanıldığı kelimeyle isim, sıfat ya da zarf oluşturur.
İçmiş kadar olduk. (zarf)
Ne kadar güçlü bir adam... (zarf)
Evin deniz kadar havuzu var. (sıfat)
- Ad tamlamasında ad (tamlanan) olarak da kullanılabilir.
- "kadar" kelimesi zarf tümleci de yapar, edat tümleci de:
Akşama kadar çalıştık. (değin anlamında, zarf tümleci)
[h=1]"için" [/h] -"Amaç, neden, özgülük, görelik, karşılık" bildirir.
-"Hakkında, nedeniyle, yüzünden, maksadıyla" anlamlarını ifade eder.
-Yalın hâldeki ya da iyelik eki almış kelimelerle birlikte kullanılır.
-İsim olarak kullanıldığında üzerine ek alabilir.
- Bu edatla kurulan söz öbekleri, cümlede genellikle edat tümleci olarak kullanılır.
Sınavı kazanmak için çalışmak gerekir. (sınavı kazanmanın şartı)
Sıkıldığı için dışarı çıktı. (neden, dışarıya çıkmanın sebebi)
Bu ayakkabıyı babam için aldım (özgülük)
Bu iş için kaç lira ödedin? (karşılık)
Senin için sorun yok tabi. (görelik)
Bizim için ne diyorlar? (hakkımızda)
Sizin için üç kişilik yer ayrıldı. (aitlik)
Tüm bu hazırlıklar bizim içindi. (isim, yüklem)
Vatan için ölenler yüreğimizde yaşarlar. (amaç, özne)
- "-E" yönelme hâl eki ve "üzere", "-E göre", "diye" edatları bazı durumlarda bu edatın yerini tutabilir:
Uyumak için odasına çekildi>uyumak üzere
Senin için iyi bir gündü>sana göre
Ne için söyledin sanki?>ne diye
[h=1]"üzere, üzre"[/h]
- "Amaç, koşul, zamanda yakınlık, gibilik" anlamları katar.
Kitabı yarın vermek üzere alabilirsin. (şartıyla, koşul)
On dakika konuşmak üzere kürsüye çıktı. (için, amaç)
Acele edin, güneş batmak üzere. (zamanda yakınlık)
Konuştuğumuz üzere yarın buluşacağım. (gibilik)
- Bu edatın üzerine ek gelebilir:
[h=1]"-E göre" [/h] Yönelme hâl ekiyle birlikte kullanılır, yani bu eki almış kelimelerden sonra gelir.
Kendi üzerine de ek alabilir.
- ."Görelik, uygunluk, yönünden, bakımından ve karşılaştırma" anlamları katar.
Ayağını yorganına göre uzat. (bakarak, ölçüsünde, uygunluk, kadar)
Allah dağına göre kış verir. (uygunluk)
Anlatılanlara göre ikisi de suçluymuş. (bakılırsa, yönünden)
Siz bana göre daha gençsiniz. (karşılaştırma)
Kemal, Hasan'a göre daha uzundu. (karşılaştırma)
Bana göre ayakkabınız var mı? (uygunluk)
- "-cE" eki bu edatın yerini tutabilir.
[h=1]"karşı" [/h][h=1]"-E" yönelme hâl ekiyle kullanılarak "için, hakkında, yönelme, ilgili olma" anlamları katar.
Edebiyata karşı ilgim vardı. (hakkında, yönelik)
Denize karşı bir balkonu var. (yönelik)[/h]
- Zaman bildiren kelimelere eklenip "doğru, sularında" anlamları katar ve zarf öbeği oluşturur.
Sabaha karşı uyuyabildim. (zarf öbeği)
Not: "karşı" kelimesi isim ve sıfat olarak kullanılabilir; birleşik fiil yapabilir.
Karşı köyde akrabaları vardı. (sıfat)
Derenin karşısına geçtik. (ad)
Her söylenene karşı çıkıyor. (birleşik fiil)
[h=1]"diye" [/h]
- Amaç ve neden ilgileri kurar.
Yağmur yağıyor diye dışarı çıkmadı. (neden)
[h=1]"doğru" [/h]
- Yönelme eki ile birlikte kullanılarak yön bildirir.
Bana doğru bakıyor.
- Zamanda yakınlık bildirerek zarf öbeği de oluşturur.
- Ad, sıfat ve zarf da olabilir. Bu durumlarda edat değildir.
Doğru söze ne denir? (sıfat)
Lütfen doğru oturun. (zarf)
[h=1]"dolayı, ötürü"[/h]
- Ayrılma hâl ekiyle birlikte neden ilgisi kurar.
Çalışmadığından ötürü canı sıkılıyor.
- "-den" ekiyle de aynı anlam sağlanır.
[h=1]"karşın, rağmen "[/h]
- Yönelme ekiyle birlikte karşıtlık ilgisi kurar.
Çok uğraşmama karşın başaramadım.
Tanımamasına rağmen onu takdir ediyordu.
[h=1]"beri" [/h]
- "-dEn" ayrılma hâl ekiyle birlikte eylemin başlangıç yerini ve zamanını belirler.
Okuldan beri hiç susmadı.
Yıllardan beri bu köyde yaşamaktalar.
Kar, sabahtan beri yağıyor.
- "beri" kelimesi ad, sıfat, zarf da olabilir. Bu durumda edat değildir.
Beri taraf oldukça dikenli. (sıfat)
Biraz beri gel. (zarf)
[h=1]"yalnız" [/h] İsim, sıfat, zarf ve bağlaç olarak kullanılabilen bu kelime "sadece, bir tek" anlamına gelmek şartıyla edat olarak da kullanılabilir. Bu yönüyle diğer kelime türlerinden ayırt edilebilir.
Bir ömür boyu yalnız yaşadı. (tek başına, zarf)
Biz bu dünyada hep yalnızız. (tek başına, isim)
Parkta oturan yalnız adam onun babasıydı. (tek, sıfat)
Meyveler güzel, yalnız biraz renksiz. (ama, bağlaç)
Cebinde yalnız yol parası vardı. (sadece, edat)
Beni yalnız sen anlarsın. (sadece, bir tek)
[h=1]"ancak" [/h] "yalnız, sadece, özgülük, sınırlandırma, olsa olsa" anlamları katar.
Seni ancak ebediyyetler eder istiab (sadece)
Onu ancak para ilgilendirir. (sadece, bir tek)
Bu işten ancak Hasan Usta anlar. (sadece)
Bu kömür ancak üç ay yeter. (en fazla, olsa olsa)
Sabah çıktılarsa akşama ancak gelirler. (belki, ihtimal)
[h=1]"değil" [/h] İsim cümlelerinin yüklemini olumsuzlaştırır.
Yolumu kesen bu değildi.
Olumsuz eylem cümlelerini olumlu; olumluları da olumsuz yapar:
Bu haberi duymamış değiliz. duymuşuz
Bu haberi duymuş değiliz. duymamışız
[h=1]"mi" [/h] -Soru edatıdır.
-Farklı anlam ilgileri kurar.
-Ek alabilir.
Babanız İstanbul'dan döndü mü? (soru)
Onu gördüm mü sinirleniyorum. (zaman)
Sıcak mı sıcak bir havaydı. (pekiştirme)
Çalıştın mı her şeyi başarırsın. (koşul)
[h=1]EDAT İLE BAĞLACIN KARIŞTIRILMAMASI[/h] 1. Edatlar cümlenin bir öğesi olurken, bağlaçlar bir öğe özelliği göstermez.
(Öğe içinde yer alabilirler). Sabaha karşı eve gelmişlerdi. (Edat-Zarf Tümleci) / Kitapları ve defterleri çantasına koydu. (Nesne) ("Ve" bağlacı nesneleri birbirine bağlamıştır.)
2. "İle, yalnız, ancak" gibi kelimeler hem edat hem bağlaç görevinde kullanılabilir.
Cümle içindeki anlamı bu nedenle önemlidir. Ayrıca şu pratik yolla bu kelimelerin edat mı, bağlaç mı olduğunu anlayabiliriz:
."İle" yerine "ve" getirilebiliyorsa; "ile" bağlaçtır. Defter ile kalemi çantaya koydum. / Arkadaşları ile konuşmuyordu. (Birincisinde "ve" gelebildiği için bağlaç; ikincisinde "ve" kullanılamadığı için edattır.)
."Yalnız, ancak" kelimeleri yerine "ama" bağlacı getirilebiliyorsa, bu kelimeler bağlaçtır. "Sadece" kelimesi getirilebilirse bu kelimeler edat olur. Almak isterim ancak param kalmadı. / Bu işi ancak sen yapabilirsin.
3.Edatlar cümleden atılamaz. Cümle anlamsızlaşır. Bağlaçlar cümleden çıkartılınca cümlenin anlamı daralsa da cümle anlamsızlaşmaz.
Senin gibisini görmedim. / Senin görmedim. (Cümle anlamsızlaştı. Bu nedenle "gibi" edattır.) Koştum ama yetişemedim. / Koştum yetişemedim.
(Cümle anlamını pek kaybetmedi. Bu nedenle "ama" bağlaçtır.)
DİKKAT! Bu özellik her zaman için geçerli olmayabilir...