Herkes aynı şeyi söylüyorsa, kimse bir şey düşünmüyor demektir.”
GİRİŞ:
Her insan dünyaya geldiği andan itibaren, kendisini ve çevresinde var olanları anlamaya çalışır. Çevresiyle girdiği etkileşimler sonucunda bilgi edinir ve kendine özgü değerler geliştirir. Edindiği bilgi ve değerler aracılığıyla varolanlar karşısında bir tavır sergiler, çevresini kontrol etmeye ve geleceğe yönelik hedeflerini şekillendirmeye çalışır. Yani her insan inanç ve anlayışları doğrultusunda bir dünya görüşü, geleceğe bakış açısı, yaşam biçimi, kısacası bir yaşam felsefesi oluşturma çabasındadır.
Bireyler birlikte toplumları ve ülkeleri oluşturmaktadır.Bireyler gibi ülkelerin de benimsediği felsefeleri vardır. Ülkeler geleceklerine bu felsefi çerçeveden bakarlar ve amaçlarını gerçekleştirmeye çalışırlar. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesi de, “istiklâl’e kavuşup, muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkmak” sözünde yatmaktadır.
Bireylerin ve toplumların şekillendirilmesinde ve amaçlarını gerçekleştirmesinde eğitim ve öğretim kurumları önemli bir görev üstlenmektedir. Eğitim öğretim sisteminin bireysel, toplumsal, evrensel bilgi ve değerler doğrultusunda nasıl yapılandırılacağı tüm ülkelerde önemli bir problem alanını teşkil etmektedir. Ülkeler bu soruna eğitim politikaları aracılığıyla çözüm getirmeye çalışırlar. Eğitim politikalarının ve bunların uygulamaya koyuluş biçiminin temelinde ise benimsenen eğitim felsefesi yatmaktadır. “Eğitimin felsefi temelleri konusunda bilgi sahibi olmadan yapılacak bir öğretim, harita olmadan bilinmeyen bir yola çıkmaya benzetilmektedir”.
Bu görüşler doğrultusunda “Türk Milli Eğitiminin Felsefesi” hakkında alt yapı oluşturma adına bu bölümde eğitim kavramının tanımı yapılıp, eğitim ve felsefe ilişkisi ele alındıktan sonra tarihsel literatür ışığında eğitim akımları ve felsefeleri temel savları dikkate alınarak, kısaca açıklanacak ve Türk Milli Eğitim sistemi’nin felsefi yönü bu temel üzerine oturtularak irdelenmeye çalışılacaktır.
EĞİTİM:
Literatürde eğitim kavramı hakkında farklı tanımlamalar yapılmıştır.
Osmanlıca “terbiye” kavramında karşılık bulan eğitim; Batı dillerinde “educare” beslemek, “educario” geliştirici ortam hazırlamak, “educere” ise yükseltmek yukarı kaldırmak anlamına gelmektedir.
Türkiye Türkçesi’nde eğitim sözcüğü, 1950’li yıllardan itibaren kullanılmaktadır.(Şişman,2006) Eğitim kavramı Türkçe’de eğ-mek, fiilinden türetilmiş olup, Eğmek, bükmek, uygulamak, öğretmek, yetiştirmek, geliştirmek, alıştırmak, egemenlik altına almak, yenilgiye uğratmak, ezmek, kırmak, yönlendirmek gibi anlamlara gelir. Daha önce eğitim yerine terbiye kavramı kullanılmaktaydı halen bazı durumlarda da kullanılagelmektedir. Arapça olan terbiye kavramı, “rab” sözcüğünden türetilmiş bir mastar ve isimdir. Rab ise Allah’ın sıfatlarından biri olup “terbiye edici” anlamına gelir. Bir hadiste “beni rabbim terbiye etti, ne güzel terbiye etti” denilmektedir.
Kişinin zihni,bedeni,duygusal,toplumsal yeteneklerinin, davranışlarının istenilen doğrultuda geliştirilmesi, ya da ona bir takım amaçlara dönük yeni yetenekler,davranışlar, bilgiler kazandırılması yolundaki çalışmaların tümüdür.
En yaygın kullanımıyla bireylerin davranışlarında kendi yaşantıları yoluyla kasıtlı ve istendik değişmeler meydana getirme sürecidir .
Bu süreçten geçen insanın kişiliği farklılaşır.bu farklılaşma eğitim sürecinde kazanılan bilgi,beceri,tutum ve değerler yoluyla gerçekleşir. Tam da bu noktada eğitimin aynı zamanda bir “kültürleme” aygıtı olduğu akla gelmektedir.
Toplumbilimi (sosyoloji)’ nin en temel kavramlarından biri olan “kültürleme” ya da popüler ifadesi ile “sosyalizasyon” (toplumsallaşma ) ; bir toplumun üyesi olan – olacak insanoğlunun üyesi olduğu toplumunun kültürel öğelerini öğrenmesi sürecidir.İnsanın kişilik yapısı büyük ölçüde içinde doğduğu ve yetiştiği kültür tarafından belirlenir.her toplum kendi kültürünün özelliklerini yeni kuşaklara aktarır.Toplumun, bireyleri kendi kültürünün istek ve beklentilerine uyacak şekilde etkilemesi ve değiştirmesine “kültürleme” denir.(Güvenç,1972)
Toplumsallaşma süreci, doğuştan başlayarak tüm yaşam boyu süren uzun bir dönemi kapsar. Bu süreç aracılığıyla birey, bir kişilik kazanmaktadır.Başka bir deyişle, toplumsallaşma, belirli bir toplumun davranış kalıplarını kişiliğine mal ederek o topluma ait bir birey durumuna gelişi olayıdır.
Durkheim’in eğitim’i “daha yaşlı kuşakların henüz toplumsal yaşama hazır duruma gelmemiş kuşaklar üzerindeki eylemi” olarak tanımlayışı da bir anlamda toplumsallaşmayı ifade etmektedir. (Tezcan,1997)
Kültürleme ailede, sokakta, işyerinde her türlü seremoni ve merasimde bilinçli ya da bilinçdışı kendiliğinden oluşan ve bireysel olan öğrenmeleri de kapsar (ki eğitimciler kültürlemenin bu kısmını “informal”; amaçlı olarak yapılanını ise “formal eğitim” olarak adlandırırlar). Kültürleme’nin amaçlı olarak yapılan kısmı eğitimdir.Bu nedenle, eğitim “kasıtlı kültürleme süreci” olarak da tanımlanmaktadır.
EĞİTİM VE FELSEFE
*Eğitim felsefesi; eğitime yön veren , amaçları şekillendiren ve eğitim uygulamalarına yol gösteren bir disiplin veya sistemli fikir ve kavramlar bütünüdür.
*Eğitim felsefesi; eğitimi bir bütün olarak ele alan ve kültürün vazgeçilmez bir öğesi biçiminde düşünen özenli , eleştirici ve yöntemli çalışmaların tümüdür.
*Eğitim felsefesi; eğitim uygulamalarına yön veren bir disiplindir.
Çünkü , eğitimde uygulama değeri olmayan bir fikir ve düşünce sistemi fazla anlam taşımaz.
Bu yönü ile eğitim felsefesi eğitim uygulamalarını sürekli eleştirici bir yaklaşımla değerlendirmek , uygulamaların dayandığı teorik temelleri incelemek ve eğitim uygulamaları için ülke gerçekleri ve ihtiyaçları , toplumun , kültürün ve insanın niteliği ile tutarlı eğitim teorileri ortaya koymak durumundadır.
*Eğitim felsefesi; eğitimin amaçlarını , kimin niçin eğitileceğini , ülkenin felsefesi ile tutarlı olarak koymak durumundadır.
Bir ülke insanlarının hayat görüşleri , inançları ve değerleri eğitim amaçlarına yansır.
Eğitim felsefesi epistemoloji (Bilgi felsefesi) den de yaralanır. Bilginin doğası , bilgi sisteminin yapısı , kaynakları (bilginin) ve bilginin geçerliği gibi epistemolojinin konusu olan sorunlarla eğitim programlarını hazırlayanlar yakından ilgilenmek durumundadır.
Eğitimle uğraşanlar felsefeden yaralanarak en azından felsefenin süzgecinden eğitimle ulaşmak istedikleri hedefleri ortaya koyar ve uygulamaları değerlendirmek için standartlar ve normlar formüle ederler. Her toplum kendi düşünce sistemini geliştirir.
Eğitim felsefesinde ortaya konan eğitimle ilgili düşünce kuramları normal felsefeden esinlenen yaklaşımlardır.
Eğitim felsefesi de (felsefe gibi) eğitimi; bütün unsurları doğrudan ve dolaylı ilgili olduğu bütün alanları dikkate alarak bir bütün olarak kavramlaştırmak durumundadır.
GİRİŞ:
Her insan dünyaya geldiği andan itibaren, kendisini ve çevresinde var olanları anlamaya çalışır. Çevresiyle girdiği etkileşimler sonucunda bilgi edinir ve kendine özgü değerler geliştirir. Edindiği bilgi ve değerler aracılığıyla varolanlar karşısında bir tavır sergiler, çevresini kontrol etmeye ve geleceğe yönelik hedeflerini şekillendirmeye çalışır. Yani her insan inanç ve anlayışları doğrultusunda bir dünya görüşü, geleceğe bakış açısı, yaşam biçimi, kısacası bir yaşam felsefesi oluşturma çabasındadır.
Bireyler birlikte toplumları ve ülkeleri oluşturmaktadır.Bireyler gibi ülkelerin de benimsediği felsefeleri vardır. Ülkeler geleceklerine bu felsefi çerçeveden bakarlar ve amaçlarını gerçekleştirmeye çalışırlar. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesi de, “istiklâl’e kavuşup, muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkmak” sözünde yatmaktadır.
Bireylerin ve toplumların şekillendirilmesinde ve amaçlarını gerçekleştirmesinde eğitim ve öğretim kurumları önemli bir görev üstlenmektedir. Eğitim öğretim sisteminin bireysel, toplumsal, evrensel bilgi ve değerler doğrultusunda nasıl yapılandırılacağı tüm ülkelerde önemli bir problem alanını teşkil etmektedir. Ülkeler bu soruna eğitim politikaları aracılığıyla çözüm getirmeye çalışırlar. Eğitim politikalarının ve bunların uygulamaya koyuluş biçiminin temelinde ise benimsenen eğitim felsefesi yatmaktadır. “Eğitimin felsefi temelleri konusunda bilgi sahibi olmadan yapılacak bir öğretim, harita olmadan bilinmeyen bir yola çıkmaya benzetilmektedir”.
Bu görüşler doğrultusunda “Türk Milli Eğitiminin Felsefesi” hakkında alt yapı oluşturma adına bu bölümde eğitim kavramının tanımı yapılıp, eğitim ve felsefe ilişkisi ele alındıktan sonra tarihsel literatür ışığında eğitim akımları ve felsefeleri temel savları dikkate alınarak, kısaca açıklanacak ve Türk Milli Eğitim sistemi’nin felsefi yönü bu temel üzerine oturtularak irdelenmeye çalışılacaktır.
EĞİTİM:
Literatürde eğitim kavramı hakkında farklı tanımlamalar yapılmıştır.
Osmanlıca “terbiye” kavramında karşılık bulan eğitim; Batı dillerinde “educare” beslemek, “educario” geliştirici ortam hazırlamak, “educere” ise yükseltmek yukarı kaldırmak anlamına gelmektedir.
Türkiye Türkçesi’nde eğitim sözcüğü, 1950’li yıllardan itibaren kullanılmaktadır.(Şişman,2006) Eğitim kavramı Türkçe’de eğ-mek, fiilinden türetilmiş olup, Eğmek, bükmek, uygulamak, öğretmek, yetiştirmek, geliştirmek, alıştırmak, egemenlik altına almak, yenilgiye uğratmak, ezmek, kırmak, yönlendirmek gibi anlamlara gelir. Daha önce eğitim yerine terbiye kavramı kullanılmaktaydı halen bazı durumlarda da kullanılagelmektedir. Arapça olan terbiye kavramı, “rab” sözcüğünden türetilmiş bir mastar ve isimdir. Rab ise Allah’ın sıfatlarından biri olup “terbiye edici” anlamına gelir. Bir hadiste “beni rabbim terbiye etti, ne güzel terbiye etti” denilmektedir.
Kişinin zihni,bedeni,duygusal,toplumsal yeteneklerinin, davranışlarının istenilen doğrultuda geliştirilmesi, ya da ona bir takım amaçlara dönük yeni yetenekler,davranışlar, bilgiler kazandırılması yolundaki çalışmaların tümüdür.
En yaygın kullanımıyla bireylerin davranışlarında kendi yaşantıları yoluyla kasıtlı ve istendik değişmeler meydana getirme sürecidir .
Bu süreçten geçen insanın kişiliği farklılaşır.bu farklılaşma eğitim sürecinde kazanılan bilgi,beceri,tutum ve değerler yoluyla gerçekleşir. Tam da bu noktada eğitimin aynı zamanda bir “kültürleme” aygıtı olduğu akla gelmektedir.
Toplumbilimi (sosyoloji)’ nin en temel kavramlarından biri olan “kültürleme” ya da popüler ifadesi ile “sosyalizasyon” (toplumsallaşma ) ; bir toplumun üyesi olan – olacak insanoğlunun üyesi olduğu toplumunun kültürel öğelerini öğrenmesi sürecidir.İnsanın kişilik yapısı büyük ölçüde içinde doğduğu ve yetiştiği kültür tarafından belirlenir.her toplum kendi kültürünün özelliklerini yeni kuşaklara aktarır.Toplumun, bireyleri kendi kültürünün istek ve beklentilerine uyacak şekilde etkilemesi ve değiştirmesine “kültürleme” denir.(Güvenç,1972)
Toplumsallaşma süreci, doğuştan başlayarak tüm yaşam boyu süren uzun bir dönemi kapsar. Bu süreç aracılığıyla birey, bir kişilik kazanmaktadır.Başka bir deyişle, toplumsallaşma, belirli bir toplumun davranış kalıplarını kişiliğine mal ederek o topluma ait bir birey durumuna gelişi olayıdır.
Durkheim’in eğitim’i “daha yaşlı kuşakların henüz toplumsal yaşama hazır duruma gelmemiş kuşaklar üzerindeki eylemi” olarak tanımlayışı da bir anlamda toplumsallaşmayı ifade etmektedir. (Tezcan,1997)
Kültürleme ailede, sokakta, işyerinde her türlü seremoni ve merasimde bilinçli ya da bilinçdışı kendiliğinden oluşan ve bireysel olan öğrenmeleri de kapsar (ki eğitimciler kültürlemenin bu kısmını “informal”; amaçlı olarak yapılanını ise “formal eğitim” olarak adlandırırlar). Kültürleme’nin amaçlı olarak yapılan kısmı eğitimdir.Bu nedenle, eğitim “kasıtlı kültürleme süreci” olarak da tanımlanmaktadır.
EĞİTİM VE FELSEFE
*Eğitim felsefesi; eğitime yön veren , amaçları şekillendiren ve eğitim uygulamalarına yol gösteren bir disiplin veya sistemli fikir ve kavramlar bütünüdür.
*Eğitim felsefesi; eğitimi bir bütün olarak ele alan ve kültürün vazgeçilmez bir öğesi biçiminde düşünen özenli , eleştirici ve yöntemli çalışmaların tümüdür.
*Eğitim felsefesi; eğitim uygulamalarına yön veren bir disiplindir.
Çünkü , eğitimde uygulama değeri olmayan bir fikir ve düşünce sistemi fazla anlam taşımaz.
Bu yönü ile eğitim felsefesi eğitim uygulamalarını sürekli eleştirici bir yaklaşımla değerlendirmek , uygulamaların dayandığı teorik temelleri incelemek ve eğitim uygulamaları için ülke gerçekleri ve ihtiyaçları , toplumun , kültürün ve insanın niteliği ile tutarlı eğitim teorileri ortaya koymak durumundadır.
*Eğitim felsefesi; eğitimin amaçlarını , kimin niçin eğitileceğini , ülkenin felsefesi ile tutarlı olarak koymak durumundadır.
Bir ülke insanlarının hayat görüşleri , inançları ve değerleri eğitim amaçlarına yansır.
Eğitim felsefesi epistemoloji (Bilgi felsefesi) den de yaralanır. Bilginin doğası , bilgi sisteminin yapısı , kaynakları (bilginin) ve bilginin geçerliği gibi epistemolojinin konusu olan sorunlarla eğitim programlarını hazırlayanlar yakından ilgilenmek durumundadır.
Eğitimle uğraşanlar felsefeden yaralanarak en azından felsefenin süzgecinden eğitimle ulaşmak istedikleri hedefleri ortaya koyar ve uygulamaları değerlendirmek için standartlar ve normlar formüle ederler. Her toplum kendi düşünce sistemini geliştirir.
Eğitim felsefesinde ortaya konan eğitimle ilgili düşünce kuramları normal felsefeden esinlenen yaklaşımlardır.
Eğitim felsefesi de (felsefe gibi) eğitimi; bütün unsurları doğrudan ve dolaylı ilgili olduğu bütün alanları dikkate alarak bir bütün olarak kavramlaştırmak durumundadır.