Psikolog Ceyda Subaşı, geçmişte soyun devamı, çocuk sahibi olma, cinsel ihtiyaçları giderme, maddi ve manevi güvence gibi nedenlere bağlı olarak gerekli görülen evliliğe bakışın günümüzde değiştiğini belirtti. Subaşı, UNESCO'nun gençlik dönemini 28 yaşına kadar çıkardığını ve artık Türkiye'de de geçmişte olduğu gibi 18 yaşına kadar evlenmeyen kızlara "evde kaldı" gözüyle bakılmadığını belirtti.
Ekonomik ve eğitim düzeyinin yükselmesinin yanı sıra kadınların çalışma hayatına girerek yaşamsal güvenceye kavuşması, erkeklerin de kariyer sahibi olmalarının evliliği ertelemeye yönlendirdiğini anlatan Subaşı, şunları söyledi: "Kırsal kesimde kadınlar aileden gördükleri baskı, ekonomik sıkıntılar ya da yaşam koşullarının onları mutlu etmemesi arayışa ve en kısa yoldan evliliğe yönlendiriyor. Ancak, büyük kentlerde hem erkekler hem de özellikle çalışma yaşamında olan kadınlarda evliliğe karar verme yaşı artıyor."
Madalyonun iki yüzü
Subaşı, erken yaşta evliliklerin, çiftlerin kişilik gelişiminin benzer dönemlerden geçmesine, böylelikle birbirine uymada daha esnek, karşılıklı beklentileri yerine getirirken daha toleranslı ve uyumlu olmalarını sağladığını vurguladı.
İlerleyen yaşlarda ise hem kadınların hem de erkeklerin daha seçici davrandıklarına dikkati çeken Subaşı, şunları kaydetti: "Kişi artık ten, saç ve göz renginden fiziksel görüntüsüne, karakteri, aile yapısı ve çevresini kadar birçok konuyu dikkate alıyor. Bu da evlilik zamanının geçmesine neden oluyor. Halk arasında söylendiği gibi (armuda saplı, üzüme çöplü) diyor. Kişiliğin gelişmesi, zamanın ilerlemesi ile bireyler daha seçici hale geliyor. Kafalarında oluşturdukları eş hayalini gerçek yaşamda bulamayanlar bile arayışı sürdürmekte ısrar edince geç kaldığının farkına varmıyor. Ayrıca, ideal evlilik yaşı geçtiğinde, kişinin doğacak çocuklarıyla kuşak çatışması daha yoğun oluyor ve iletişim zorlaşıyor."
Evlilik neden korkutuyor
Geç kalınan evliliklerde, kişinin yaşam koşullarının değişecek olması, özgürlüğün kısıtlanması gibi gerekçelerin ön plana çıktığını ifade eden Subaşı, "İlerleyen yaşta daha kalıplaşmış bir yaşam ve düşünce şekli karşımıza çıkmaktadır. Yeni bir insanı tanımak, ona güvenmek daha çok zorlaşmıştır. Emek ve zaman istemektedir. Kişinin buna gücü ve isteği kalmamıştır" şeklinde konuştu.
Subaşı, evliliğin insanın yaşamını yönlendiren önemli bir karar, hatta hayatın dönüm noktası olduğuna dikkati çekerek, "Burada önemli olan bireylerin farklı düşüncelerin etkisinde kalmadan tamamen kendi istekleriyle karar vermeleridir" dedi.
Evlilik konusunda ne aceleci ne de fazla karamsar ve geç kalınmamaya özen gösterilmesi, duygusal ve fiziksel etkileşimin mutlaka olması gerektiğini belirten Subaşı, "İyi bir ilişki insanın yaşamını güzelleştirir, yanlış evlilik ise tam tersi etki yapar" uyarısında bulundu.