HEREDOT
Katılımcı
Tarihimizdeki kadın kahramanlardan Fatma Seher Hanım’ı anlatan ibretlik bir yazı.
Kuva“yı Milliye devrinde en çok adı işitilen kadın kahramanlardan biri de, Fatma Seher Hanım dır. İsminin başındaki Fatma dan dolayı Kara Fatma diye bahseden kaynaklar da vardır. Fakat O, daha ziyade Fatma Seher olarak tanınmıştır.
Fatma Seher Hanım ın Kuva“yı Milliye devrinde vaki hizmetlerine dair Harp Tarihi Encümeni Arşivi nde hayli vesika vardır. Hisarcık ta Kaynarca mıntıkası kumandanı Naim imzalı ve 27 Ağustos 1920 tarihli Süvari Livasına (Tugayına) yazılan raporda:
..Fatma Seher Hanım ın cepheden geri gelen efrat üzerindeki tesiri her türlü takdirin fevkindedir denilmektedir. Bu yazıya karşı gönderilen cevapta ise; Bugünkü harekatta pek çok yararlığı görülmüş olan Fatma Seher Hanım a çok teşekkür ederim kaydı vardır. Ayrıca 26“27 Ağustos 1921 tarihli ve 193 sayılı Liva Ta mimi ile de Fatma Seher Hanım bütün efrat ve zabitana karşı alenen takdir edilmekte ve kahramanlıkları örnek gösterilmektedir.
BİR KADIN ZABİT
Kuva–yı Milliye nin en meşhur kadın kahramanlarından biri olan Fatma Seher Hanım harb nihayetlerinde, memleketi olan Erzurum a gitmek üzere yola çıkmıştı. Güzergahta bulunan Trabzon da bir hayli kalmış ve burada yayınlanmakta bulunan İstikbal Gazetesi ne sergüzeştlerini bizzat anlatmıştı. Onun şahsiyet ve mücadelelerinin aydınlanması mevzuunda son derece ehemmiyetli malumatı ihtiva eden bu röportajı aynen ve fakat çok cüz i bir surette sadeleştirerek arzediyoruz:
Geçen hafta içinde, İnebolu ya uğrayan Fransız vapuru oradan, kendisini görenleri hayrette bırakan harikulade bir şahsiyete sahip bir yolcu almış, Trabzon da bırakmıştır. Bu yolcu, bir zabittir. Başındaki turuncu kefiyesi, TBMM ordusunun serpuş nümunesine uymayan bu zabitin yakasında nefti bir müselles (üçgen) içinde iki yıldız, elinde gümüş saplı bir kamçı, ayağında zarif botlar vardı. Bu zabit, ufak tefek yapılı, bir bölük kumandanıdır. Adı, Fatma Seher Hanım dır. Bir ecnebi, bu satırları okuduğu zaman ki bilir ne kadar hayret edecektir. Bir zabit kadın bir zabit Bilmem dünyadaki bütün orduların içinde bir kadın zabit var mıdır? Bu kadın üç senedir, bir düzine Yunanla harb eden eski bir çeteci ve bir senelik bir ordu zabitidir. Bu, ufak tefek kadının erkek elbisesi içinde taşıdığı çok kahraman, aynı zamanda çok mütevazi gönlünü, ah bir görüşüp anlasanız
VATANIN BAĞRINDA NAMAHREM ELİ
Kocası, Vanlı Ezdeşin Bey idi. Büyük Sarıkamış kavgasında şehid düşmüştü. Edirne de 5. fırkada iken karısı yanında idi. Kendi Kafkas ta, harbe giderken karısı Edirne de çocukları ile kalmıştı. Mütarekeye kadar, Edirne den çıkmadı, mütareke olunca İstanbul a geldi. Oradan, Konya–Diyarbakır tarikiyle Van a, babası meşhur aşiret reisi Yusuf Abdal Ağa nın yanına gitti. Vatan o günlerde derin, karanlık bir girdaba doğru, durmamacasına yuvarlanıyordu. Ne taze gelinlerde neşe, ne de, bir ayağı çukurda olan ihtiyarlarda ruh istirahati vardı. İngiliz zabitleri, üç taraftan sınırları aşmış hey et halinde Åz(ark hududuna doğru ilerliyorlar, her şeyi de Türk Hükümeti nin nüfuzunu alaya alarak idare makinesine elkoymuş bulunuyorlardı. Kimi yerde Rumlar, kimi yerde Ermeniler, kimi yerde her iki unsur birden binlerce seneden beri şerefine yan bakılamamış asil Müslüman ve Türk e hakaret ediyorlardı.
(ehid binbaşı karısı, Van da, daha epey uzakta idi. Lakin, için için yanıp tutuşmaya başlamıştı. Asabi, hasta, sert olmuştu. Birgün geldi ki, kadınlık hilim ve sükunundan kendisinde eser kalmadı. O günlerde, evvela Trabzon Kongresimdaha sonra Erzurum Kongresi akdediliyordu. Erzurumlu Ãyşe Hanım ın kızı artık daha fazla duramadı ve birgün kardeşi Mehmed çavuş la birlikte teşkilata adam toplamaya koyuldu.
Az zamanda yüz“yüzelli kişi kadar toplandı. Fatma Seher Hanım bu sırada dokuz yaşindaki kızı Fatıma ile Istanbul a geçti. Oradaki kardeşi Süleyman ı da yanına aldı. Ve bir gün, Istanbul dan onsekiz tüfek de kaçırarak Alemdağı yoluyla az evvel ta Van dan yüzelli kişilik çetesiyle gelen kardeşi Mehmed çavuş la Izmit civarında Taşköprü de iltihak etti.
BEN KARA FATMAYIM
Bir cuma gecesi Beşevler civarında kain Kabakça dan soluk soluğa bir adam geldi. Bir numaralı çete reisi Mehmed çavuş a bir imdat mektubu getirdi. Köylü iki gözü iki çeşme anlatıyordu:
–Bizim köyden Mehmed i bu gece gerdeğe koyduk. Tam bu sırada, köyümüzü bir Rum ve Ermeni çetesi bastı, eve girdiler, zavallı Mehmed i bağladılar. Zevcesini de perişan ettiler. Gavurlar Gavurlar
Köylünün nefesi tutuldu. Sonunu söyleyemedi. Nihayet hıçkırarak bağırdı:
“Kara Fatma, Allah aşkına, din aşkına imdat ! Yetiş Kara Fatma, ırzımıza düşman tecavüz etti. Ertesi gün, kaç zamandır Davulcular ormanında gizlenmiş olan yüzelli kişilik çetesinin başına geçen Kara Fatma; Gülbahçe, Mecidiye, Orhaniye, Arpalık köylerinin imam ve muhtarlarıyla, ileri gelenlerini ormana celbettirdi. Onlara:
“Ben Kara Fatma yım. Ermeni jandarmalarının (!) sizden her ay aldıkları iki yüz lirayı bundan sonra vermeyeceksiniz. Sizin ırzınızı, malınızı ben bekleyeceğim.
Köylüler memnun döndüler. Kara Fatma artık kendini meydana vurmuştu Kara Fatma yanına onyedi kişi aldı, gözlerini kan bürümüş köylüye:
“Düş önüme dedi. çıkıp gittiler.
KARA FATMA NIN İMDADI
Kara Fatma, onyedi kişiyle Kabakça yı sardı. Zalimler, köyün bütün genç kızlarını gelin evine doldurmuşlar, nara atarak, hora teperek eğleniyorlardı. Iffetli Türk kizlarının boğuk feryatları bu habis gürültüler arasında o kadar yanık, o kadar tüyler ürpertici bir halde geliyordu ki Onyediler Kara Fatma nin komutasını sabırsızlıkla bekliyorlardı. Tam bu sırada, evden iki haydut çıktı. Bir kızı saçlarından tutmuşlar, avludaki samanlığa doğru sürüklüyorlardı. Samanlığın kapısı önüne geldikleri zaman, Sabancalı Murad ve Mecidiyeli Musa çavuş ile Kara Fatma nın oğlu Seyfeddin uzaklardan yetiştiler ve iki haydudu hakladılar. Talihsiz kız, düşüp bayılmıştı. Evin içindekiler ise samanlık önündeki hadiselerden bihaber, vicdan sızlatan eğlencelerine devam ediyorlardı. Bir ara, birkaç haydut daha, iki kızı sürükleyerek evden çıkardılar, Kara Fatma da daha fazla beklemeyi faydalı bulmadı ve erkeklere garip görünen bir kükreyişle bağırdı:
“Ateş!..
DÜŞMAN HATTINDA ŞEHİT KARISI
“dört gün sonra Ordu, İzmit üzerinden taarruza başlayınca, Kara Fatma da orduya katılarak Kuva“yı Milliye nin kahraman askerleriyle birlikte düşmana karşı savaştı dört gün boyunca. Bir yandan, harbediyor, bir yandan da yaralanan askerlerin yaralarını sarıyordu.
12 Haziran 1921 de ordu ile beraber muzafferen İzmit e girdi. Orada 12 gün kaldı. 13. gün kıtasıyla İznik havalisine Avdan Yaylası na gitmesi emrini aldı. Kendisi hasta idi, kardeşi ile maiyetindekiler gittiler. Kendisi de onbir gün zarfında iyi olur olmaz Oğul Paşa da kıt asına katıldı
29 Ağustos 1921 de düşman, Kara Fatma nın tuttuğu cepheye; Kaynarca, Bereket Karadin üzerinden taarruza kalktı. Harp kaçınılmaz oldu. Birinci gün onbir saat, ikinci gün dokuz saat devam etti. Kara Fatma sol kolundan, oğlu sağ ayağından yaralandılar. İkinci gün akşam üzeri, Yunanlılar dört saat geriye çekildiler. Kara Fatma muzaffer olmuştu
ONBİR YAŞINDAKİ KÜÇÜK FATMA
Fatma Hanım mücahedeye atıldığı zaman dokuz yaşındaki kızı da yanında idi.
Fatma Hanım anlatıyor:
“Bu kız da deli midir, nedir bilmem şimdiye kadar yanımdan hiç ayrılmadı. Onu ekseriya İzmit te bırakıyordum, fakat durmuyor, neferlerin peşine takılarak ta siperlere kadar geliyordu. Kaç defa harb ederken bana ve askerlerime mataralarla su taşımıştır. Bu çarpışmada zavallı kız sağ elini kaybetti. Şimdi İzmit tedir diyor.
Fatma Hanım bu defa izinli olarak Ankara ya geldiğinde kızı bir mektup yazdırarak ona göndermiş, mektubunda kendisinden küçük bir tabanca isteyerek, Sağ elim yok ama, sol elle pek güzel atıyorum anne! diye yazmış. Yardım Heyeti Reisi birgün kendisinden bir fotoğrafını çıkarmaları için müsaade talep etmiş. Fatma Hanım tabii müsaade etmiş. Fotoğrafı alındıktan sonra Amerikalı kendisinden bu hediyesine mukabil ne hediye edilirse memnun olacağını sormuş. Fatma Hanım,
“Hani onbeşli Ingiliz filintaları vardır demiş. Onlardan bulamadım, hediye edersiniz, nihayetsiz dereceke makbule geçer. Amerikalı; yüzük, bilezik, küpe yerine silaha, bombaya meyli olan bu kadının karşısında cidden hayrette kalmış. Ancak, o silahtan bulamamış da, iki tane saplı Ingiliz bombası hediye etmiş.
BEN KADINKEN İYİ DİKERDİM
Fatma Hanım; yürüyüşü, gezişi ve muaşereti itibariyle tam anlamıyla asker bir karaktere sahip olmuştur.. Filhakika askerlik onun ruhuna işlemiştir. Şu sözler kendisine aittir: Ben kadınken iyi dikiş dikerdim.
Hakikaten kadınlığı onun için bir mazi idi artık. Ancak, bir annede bulunması gerektiği kadar da şefkatlidir. Mecazlarında, kinaye ve istiarelerinde muhayyilesine hakim olan bütün timsaller hep askerdir. Birgün karargah zabitlerinin güçlüğünden bahsederken Menzil, posta beygiri gibi bir yerde durmuyor ki demiştir. Fatma Seher Hanım ın Trabzon İstikbal Gazetesinde yayımlanan bir röportajında nereye gideceği, cepheye ne zaman döneceği, harpten sonra da asker kalıp kalmayacağı sorulduğunda:
“Kırk gün izinliyim, buradan evvela Erzurum a gideceğim. Üç senedir görmediğim ana ocağıma şöyle bir hal hatır soracağım. Oradan Sarıkamış a varıp Kazım Karabekir Paşa Hazretlerine hürmetlerimi arzedeceğim. Van a kadar ya giderim ya gitmem. Orası uzaktır. Olur da günümü geçirirsem mesul olurum. Hoş, kumandanım çalışanlara pek bir şey demez, beni sever, ama nemelazım. Bir saat evvel işbaşına dönmeli. Ya ben varmadan taarruz başlarsa!.. Benim üç senedir harbettiğim yerlerde ne taze kızım, ne taze gelinim, ne de dikili fidanım var. Fakat, bütün Türkiye benim toprağım. Ve bütün Türkler benim kızım, kardeşim, babam. Ah şu, vatan uğruna gaza etmenin tadını tatmak yok mu?..
Kuva“yı Milliye devrinde en çok adı işitilen kadın kahramanlardan biri de, Fatma Seher Hanım dır. İsminin başındaki Fatma dan dolayı Kara Fatma diye bahseden kaynaklar da vardır. Fakat O, daha ziyade Fatma Seher olarak tanınmıştır.
Fatma Seher Hanım ın Kuva“yı Milliye devrinde vaki hizmetlerine dair Harp Tarihi Encümeni Arşivi nde hayli vesika vardır. Hisarcık ta Kaynarca mıntıkası kumandanı Naim imzalı ve 27 Ağustos 1920 tarihli Süvari Livasına (Tugayına) yazılan raporda:
..Fatma Seher Hanım ın cepheden geri gelen efrat üzerindeki tesiri her türlü takdirin fevkindedir denilmektedir. Bu yazıya karşı gönderilen cevapta ise; Bugünkü harekatta pek çok yararlığı görülmüş olan Fatma Seher Hanım a çok teşekkür ederim kaydı vardır. Ayrıca 26“27 Ağustos 1921 tarihli ve 193 sayılı Liva Ta mimi ile de Fatma Seher Hanım bütün efrat ve zabitana karşı alenen takdir edilmekte ve kahramanlıkları örnek gösterilmektedir.
BİR KADIN ZABİT
Kuva–yı Milliye nin en meşhur kadın kahramanlarından biri olan Fatma Seher Hanım harb nihayetlerinde, memleketi olan Erzurum a gitmek üzere yola çıkmıştı. Güzergahta bulunan Trabzon da bir hayli kalmış ve burada yayınlanmakta bulunan İstikbal Gazetesi ne sergüzeştlerini bizzat anlatmıştı. Onun şahsiyet ve mücadelelerinin aydınlanması mevzuunda son derece ehemmiyetli malumatı ihtiva eden bu röportajı aynen ve fakat çok cüz i bir surette sadeleştirerek arzediyoruz:
Geçen hafta içinde, İnebolu ya uğrayan Fransız vapuru oradan, kendisini görenleri hayrette bırakan harikulade bir şahsiyete sahip bir yolcu almış, Trabzon da bırakmıştır. Bu yolcu, bir zabittir. Başındaki turuncu kefiyesi, TBMM ordusunun serpuş nümunesine uymayan bu zabitin yakasında nefti bir müselles (üçgen) içinde iki yıldız, elinde gümüş saplı bir kamçı, ayağında zarif botlar vardı. Bu zabit, ufak tefek yapılı, bir bölük kumandanıdır. Adı, Fatma Seher Hanım dır. Bir ecnebi, bu satırları okuduğu zaman ki bilir ne kadar hayret edecektir. Bir zabit kadın bir zabit Bilmem dünyadaki bütün orduların içinde bir kadın zabit var mıdır? Bu kadın üç senedir, bir düzine Yunanla harb eden eski bir çeteci ve bir senelik bir ordu zabitidir. Bu, ufak tefek kadının erkek elbisesi içinde taşıdığı çok kahraman, aynı zamanda çok mütevazi gönlünü, ah bir görüşüp anlasanız
VATANIN BAĞRINDA NAMAHREM ELİ
Kocası, Vanlı Ezdeşin Bey idi. Büyük Sarıkamış kavgasında şehid düşmüştü. Edirne de 5. fırkada iken karısı yanında idi. Kendi Kafkas ta, harbe giderken karısı Edirne de çocukları ile kalmıştı. Mütarekeye kadar, Edirne den çıkmadı, mütareke olunca İstanbul a geldi. Oradan, Konya–Diyarbakır tarikiyle Van a, babası meşhur aşiret reisi Yusuf Abdal Ağa nın yanına gitti. Vatan o günlerde derin, karanlık bir girdaba doğru, durmamacasına yuvarlanıyordu. Ne taze gelinlerde neşe, ne de, bir ayağı çukurda olan ihtiyarlarda ruh istirahati vardı. İngiliz zabitleri, üç taraftan sınırları aşmış hey et halinde Åz(ark hududuna doğru ilerliyorlar, her şeyi de Türk Hükümeti nin nüfuzunu alaya alarak idare makinesine elkoymuş bulunuyorlardı. Kimi yerde Rumlar, kimi yerde Ermeniler, kimi yerde her iki unsur birden binlerce seneden beri şerefine yan bakılamamış asil Müslüman ve Türk e hakaret ediyorlardı.
(ehid binbaşı karısı, Van da, daha epey uzakta idi. Lakin, için için yanıp tutuşmaya başlamıştı. Asabi, hasta, sert olmuştu. Birgün geldi ki, kadınlık hilim ve sükunundan kendisinde eser kalmadı. O günlerde, evvela Trabzon Kongresimdaha sonra Erzurum Kongresi akdediliyordu. Erzurumlu Ãyşe Hanım ın kızı artık daha fazla duramadı ve birgün kardeşi Mehmed çavuş la birlikte teşkilata adam toplamaya koyuldu.
Az zamanda yüz“yüzelli kişi kadar toplandı. Fatma Seher Hanım bu sırada dokuz yaşindaki kızı Fatıma ile Istanbul a geçti. Oradaki kardeşi Süleyman ı da yanına aldı. Ve bir gün, Istanbul dan onsekiz tüfek de kaçırarak Alemdağı yoluyla az evvel ta Van dan yüzelli kişilik çetesiyle gelen kardeşi Mehmed çavuş la Izmit civarında Taşköprü de iltihak etti.
BEN KARA FATMAYIM
Bir cuma gecesi Beşevler civarında kain Kabakça dan soluk soluğa bir adam geldi. Bir numaralı çete reisi Mehmed çavuş a bir imdat mektubu getirdi. Köylü iki gözü iki çeşme anlatıyordu:
–Bizim köyden Mehmed i bu gece gerdeğe koyduk. Tam bu sırada, köyümüzü bir Rum ve Ermeni çetesi bastı, eve girdiler, zavallı Mehmed i bağladılar. Zevcesini de perişan ettiler. Gavurlar Gavurlar
Köylünün nefesi tutuldu. Sonunu söyleyemedi. Nihayet hıçkırarak bağırdı:
“Kara Fatma, Allah aşkına, din aşkına imdat ! Yetiş Kara Fatma, ırzımıza düşman tecavüz etti. Ertesi gün, kaç zamandır Davulcular ormanında gizlenmiş olan yüzelli kişilik çetesinin başına geçen Kara Fatma; Gülbahçe, Mecidiye, Orhaniye, Arpalık köylerinin imam ve muhtarlarıyla, ileri gelenlerini ormana celbettirdi. Onlara:
“Ben Kara Fatma yım. Ermeni jandarmalarının (!) sizden her ay aldıkları iki yüz lirayı bundan sonra vermeyeceksiniz. Sizin ırzınızı, malınızı ben bekleyeceğim.
Köylüler memnun döndüler. Kara Fatma artık kendini meydana vurmuştu Kara Fatma yanına onyedi kişi aldı, gözlerini kan bürümüş köylüye:
“Düş önüme dedi. çıkıp gittiler.
KARA FATMA NIN İMDADI
Kara Fatma, onyedi kişiyle Kabakça yı sardı. Zalimler, köyün bütün genç kızlarını gelin evine doldurmuşlar, nara atarak, hora teperek eğleniyorlardı. Iffetli Türk kizlarının boğuk feryatları bu habis gürültüler arasında o kadar yanık, o kadar tüyler ürpertici bir halde geliyordu ki Onyediler Kara Fatma nin komutasını sabırsızlıkla bekliyorlardı. Tam bu sırada, evden iki haydut çıktı. Bir kızı saçlarından tutmuşlar, avludaki samanlığa doğru sürüklüyorlardı. Samanlığın kapısı önüne geldikleri zaman, Sabancalı Murad ve Mecidiyeli Musa çavuş ile Kara Fatma nın oğlu Seyfeddin uzaklardan yetiştiler ve iki haydudu hakladılar. Talihsiz kız, düşüp bayılmıştı. Evin içindekiler ise samanlık önündeki hadiselerden bihaber, vicdan sızlatan eğlencelerine devam ediyorlardı. Bir ara, birkaç haydut daha, iki kızı sürükleyerek evden çıkardılar, Kara Fatma da daha fazla beklemeyi faydalı bulmadı ve erkeklere garip görünen bir kükreyişle bağırdı:
“Ateş!..
DÜŞMAN HATTINDA ŞEHİT KARISI
“dört gün sonra Ordu, İzmit üzerinden taarruza başlayınca, Kara Fatma da orduya katılarak Kuva“yı Milliye nin kahraman askerleriyle birlikte düşmana karşı savaştı dört gün boyunca. Bir yandan, harbediyor, bir yandan da yaralanan askerlerin yaralarını sarıyordu.
12 Haziran 1921 de ordu ile beraber muzafferen İzmit e girdi. Orada 12 gün kaldı. 13. gün kıtasıyla İznik havalisine Avdan Yaylası na gitmesi emrini aldı. Kendisi hasta idi, kardeşi ile maiyetindekiler gittiler. Kendisi de onbir gün zarfında iyi olur olmaz Oğul Paşa da kıt asına katıldı
29 Ağustos 1921 de düşman, Kara Fatma nın tuttuğu cepheye; Kaynarca, Bereket Karadin üzerinden taarruza kalktı. Harp kaçınılmaz oldu. Birinci gün onbir saat, ikinci gün dokuz saat devam etti. Kara Fatma sol kolundan, oğlu sağ ayağından yaralandılar. İkinci gün akşam üzeri, Yunanlılar dört saat geriye çekildiler. Kara Fatma muzaffer olmuştu
ONBİR YAŞINDAKİ KÜÇÜK FATMA
Fatma Hanım mücahedeye atıldığı zaman dokuz yaşındaki kızı da yanında idi.
Fatma Hanım anlatıyor:
“Bu kız da deli midir, nedir bilmem şimdiye kadar yanımdan hiç ayrılmadı. Onu ekseriya İzmit te bırakıyordum, fakat durmuyor, neferlerin peşine takılarak ta siperlere kadar geliyordu. Kaç defa harb ederken bana ve askerlerime mataralarla su taşımıştır. Bu çarpışmada zavallı kız sağ elini kaybetti. Şimdi İzmit tedir diyor.
Fatma Hanım bu defa izinli olarak Ankara ya geldiğinde kızı bir mektup yazdırarak ona göndermiş, mektubunda kendisinden küçük bir tabanca isteyerek, Sağ elim yok ama, sol elle pek güzel atıyorum anne! diye yazmış. Yardım Heyeti Reisi birgün kendisinden bir fotoğrafını çıkarmaları için müsaade talep etmiş. Fatma Hanım tabii müsaade etmiş. Fotoğrafı alındıktan sonra Amerikalı kendisinden bu hediyesine mukabil ne hediye edilirse memnun olacağını sormuş. Fatma Hanım,
“Hani onbeşli Ingiliz filintaları vardır demiş. Onlardan bulamadım, hediye edersiniz, nihayetsiz dereceke makbule geçer. Amerikalı; yüzük, bilezik, küpe yerine silaha, bombaya meyli olan bu kadının karşısında cidden hayrette kalmış. Ancak, o silahtan bulamamış da, iki tane saplı Ingiliz bombası hediye etmiş.
BEN KADINKEN İYİ DİKERDİM
Fatma Hanım; yürüyüşü, gezişi ve muaşereti itibariyle tam anlamıyla asker bir karaktere sahip olmuştur.. Filhakika askerlik onun ruhuna işlemiştir. Şu sözler kendisine aittir: Ben kadınken iyi dikiş dikerdim.
Hakikaten kadınlığı onun için bir mazi idi artık. Ancak, bir annede bulunması gerektiği kadar da şefkatlidir. Mecazlarında, kinaye ve istiarelerinde muhayyilesine hakim olan bütün timsaller hep askerdir. Birgün karargah zabitlerinin güçlüğünden bahsederken Menzil, posta beygiri gibi bir yerde durmuyor ki demiştir. Fatma Seher Hanım ın Trabzon İstikbal Gazetesinde yayımlanan bir röportajında nereye gideceği, cepheye ne zaman döneceği, harpten sonra da asker kalıp kalmayacağı sorulduğunda:
“Kırk gün izinliyim, buradan evvela Erzurum a gideceğim. Üç senedir görmediğim ana ocağıma şöyle bir hal hatır soracağım. Oradan Sarıkamış a varıp Kazım Karabekir Paşa Hazretlerine hürmetlerimi arzedeceğim. Van a kadar ya giderim ya gitmem. Orası uzaktır. Olur da günümü geçirirsem mesul olurum. Hoş, kumandanım çalışanlara pek bir şey demez, beni sever, ama nemelazım. Bir saat evvel işbaşına dönmeli. Ya ben varmadan taarruz başlarsa!.. Benim üç senedir harbettiğim yerlerde ne taze kızım, ne taze gelinim, ne de dikili fidanım var. Fakat, bütün Türkiye benim toprağım. Ve bütün Türkler benim kızım, kardeşim, babam. Ah şu, vatan uğruna gaza etmenin tadını tatmak yok mu?..