• Merhaba Ziyaretçi.
    "Hoşgeldin sonbahar "
    konulu resim yarışması başladı. İlgili konuya BURADAN ulaşabilirsiniz. Sizi de beğendiğiniz 2 resmi oylamanız için bekliyoruz...

Filistin

KıRMıZı

TeK BaşıNa CUMHURİYET
V.I.P
125px-Flag_of_Palestine.svg.png


85px-Palestine_COA_%28alternative%29.svg.png


250px-LocationPalestine.svg.png


220px-Palestinearab.jpg




Resmi İsmi: Filistin Ulusal Yönetimi
İngilizce İsmi: Palestine
Kendi Dilindeki İsmi: Al-Solata al-Wataniya Al-Filastiniya
Başkenti: Gaza
Nüfus: 4,017,000
Yüzölçümü: 5860 km2
Para Birimi: İsrail şekeli, Ürdün dinarı
Dili: Arapça, İbranice
Dini: Sünni İslam, Musevilik, Hristiyanlık


Filistin (İbranice: פלשתינה, Yunanca: Παλαιστίνη, Arapça: فلسطين), Doğu Akdeniz'de ve Orta Doğu'da, İsrail topraklarının bir kısmını ve Gazze Şeridi ve Batı Şeria gibi Filistinlilerin kontrolündeki toprakları kapsayan bölge. Bölgenin sınırları oldukça tartışmalıdır ve bazı kaynaklar Ürdün'ü de dahil ederler. Filistin (bazı kaynaklarda bir kısmı), Kutsal Topraklar olarak bilinir ve Yahudiler, Hıristiyanlar ve Müslümanlar için kutsaldır. 20. yüzyıldan beri bölgede Arap ve Yahudi milli unsurlarının mücadelesi devam etmekte, zaman zaman uzun süreli şiddete ve hatta savaşa dönüşmektedir.
471px-MiddleEast.A2003031.0820.250m.jpg

Bölgenin uydu fotoğrafı (2003). Ülke sınırları siyah ile gösterilmiştir.

Kökenbilim

Filistin kelimesinin kökeni Yunanca Philistia sözcüğüdür ve Filistinlerin yurdu anlamına gelir. Antik Filistinliler (İng: Philistine) M.Ö. 12. yüzyılda güney sahilinde, Tel Aviv-Yafa ve Gazze arasındaki küçük bir bölgeyi ele geçirmişler ve ilk kez Antik Yunan yazarlar bu bölge için Philistia ismini kullanmışlardır. Filistin adı, 2. yüzyılda Romalılar tarafından Suriye Eyaleti'nin güneyini tarif etmek amacıyla Suriye Filistini şeklinde kullanılmış ve yeniden canlandırılmıştır. Buradan Arapçaya girmiş, en az İslam tarihinin başından beri kullanılagelmiştir.

Roma İmparatorluğu'ndan sonra Filistin adının resmi olarak kullanımı, Osmanlı İmparatorluğu yıkılıp bölge İngiliz mandası oluncaya kadar ortadan kalktı. İngiliz mandası olan Filistin, hemen hemen tüm modern İsrail'i, Batı Şeria'yı ve günümüz Ürdün'ü olan Şeria Nehri'nin doğusunu kaplıyordu.[1] Birleşik Krallık daha sonra Şeria Nehri doğusundaki toprakları ayrı bir idari yönetim altına aldı.[1]

Bu yazıda Antik Filistinlilerin bölgeye yerleştiği M.Ö. 12. yüzyıldan önceki halklar da tanımlama kolaylığı açısından zaman zaman Filistin halkı olarak adlandırılmıştır. Bu durum bir etnik köken belirtmemektedir.

Tarihçe

Taş ve Bakır Çağı

Natufi kültürünün yayılışı


Arkeolojik bulgular, Yontma Taş Devri'nde Filistin bölgesinde yaşayan insanların aynı dönemde Avrupa'da yaşayan Neandertal'lar ile aynı gruptan olduğunu ve kültürlerinin de benzer olduğunu göstermektedir.

Orta Taş Devri'nde bölgede Natufi kültürü hakim oldu. Natufiler mağaralarda yaşıyor, muhtemelen ziraatle uğraşıyorlardı. Cilalı Taş Devri'nde hayvanları evcilleştirmeye, tahıl yetiştirmeye, kilden kap-kacak yapmaya ve kasabalar kurmaya başladılar. Örneğin Jericho yöresinde M.Ö. 7000 yıllarına ait, bu durumu ispatlayan kalıntılar vardır.

Bölgede Taş Devri'nden Bakır Çağı'na geçiş M.Ö. 5. ila 4. binyıllarda gerçekleşti. Muhtemelen M.Ö. 4. binyılda Gassuliler bölgeye göç ettiler. Gassulilerin kökeni belirsizdir. Gassuli ismi günümüzde, Ürdün Vadisi'ndeki Tulaylāt al-Ghassūl kazı alanına atfen verilmiştir.

Gassulilere ait kalıntılar çoğunlukla güney Filistin'de bulunmaktadır. Muhtemelen M.Ö. 4. binyılın sonuna doğru kuzeyden güneye yeni halklar göçetti. M.Ö. 3. binyılda, Bronz Çağı'nın başlarında Filistin'de çok çeşitli halklar yaşıyordu ve bunlar zamanla kaynaşarak yerleşik bir şehir toplumunu oluşturdular.

Filistin halkı, bölgede İbrani krallıkları kurulana kadar Antik Mısır tarih sistemini kullandı.

Bronz Çağı

İlk Bronz Çağı

Antik Mezopotamya


Filistin'de bilinen tarihi kasabaların çoğu Bronz Çağı'nda kuruldu. Bu kasabaların gelişimi, Antik Mısır'daki Eski Krallık dönemine denk gelir ve 1. hanedan döneminden kalma M.Ö. 2925 yılına ait kalıntılar bu çaprazlama tarih tespitinde kullanılmıştır. Filistin'deki Bronz Çağı'na ait kalıntılar ise Megiddo, Jericho, Tall al-Farah, Tel Bet She'an, Khirbat al-Karak ve Ai (Khribat 'Ayy)'da çıkarılmıştır. Bu sitelerin hepsi orta ya da kuzey Filistin'dedir ve Bronz Çağı'nın başlarına aittir. Güneyde Tel Lakhish, Kiriath-sepher ve Tel Hasi'de bulunan kalıntılar ise Üçüncü Bronz Çağı'na aittir. Bu dönemdeki Sami Filistin halkına günümüzde tanımlama kolaylığı açısından zaman zaman Kenanlılar denmekle birlikte "Kenan" terimi M.Ö. 2000 yıllarına kadar kullanılmamıştır.

M.Ö. 3. binyılda Filistin'de surlarla çevrilmiş kasabalar ortaya çıktı. Bu kasabaların Mısır ve Mezopotamya örneklerinde olduğu gibi tek bir bayrak altında toplandığına dair kanıt yoktur. Filistin'deki kasabalar muhtemelen bağımsız şehir devletleri olarak kaldılar ancak gevşek şekilde Antik Mısır'ın siyasi kontrolü altındaydılar.

M.Ö. 23. yüzyıl civarında Filistin'de şehir hayatı azaldı ve pastoral bir döneme girildi. Bunda muhtemelen Şeria Nehri'nin doğusundan gelen göçebelerin büyük etkisi oldu. Göçebelerin büyük bir kısmının Suriye Çölü'nden gelen Amoritler olduğu düşünülmektedir. Bu dönemde Suriye'deki Ebla ve Mezopotamya'daki Akadların Filistin üzerindeki hegemonyasına dair net bir bilgi yoktur. Ancak Filistin'e doğudan gelen göçebeler, Mısır'ın Asyalılar tarafından işgali ve M.Ö. 20. yüzyılda Eski Krallık döneminin tamamen sona erişi arasında bir ilişki olduğu düşünülmektedir.

Bu dönemde Filistin halkı hem benzer hem farklı yönleri olan müttefik kabilelerden oluşuyordu. Bu kabilelerin çoğu yarıgöçebe ve pastoral bir yapıya sahipti. Kabileler arasında şehir hayatına en az katkı sağlayanlar kuzeylilerdi. Bu konudaki arkeolojik bulgular Kitabı Mukadddes ile uyum içerisindedir. Zira Joshua'nın Kitabı'nda tepelerde yaşayan Amoritlerin aksine Kenanlıların düzlüklerde ve tarıma elverişli sahillerde yaşadıkları anlatılır.

Orta Bronz Çağı

İsrailoğulları'nın Filistin'e girişi Orta Bronz Çağı'nda gerçekleşti. Orta Bronz Çağı (yaklaşık M.Ö. 2000 ila M.Ö. 1550) Eski Ahit ve Tanah'taki öykülerin arka planını oluşturur.

Bu çağda yeni kap-kacak türleri, yeni silahlar üretildi, ölü gömme adetlerinde değişiklikler meydana geldi. Filistin'de bir kez daha tarıma dayalı şehir hayatı ön plana çıktı. M.Ö. 20. yüzyıldan itibaren Filistin'de kurulmaya başlanan, Suriye ve Mezopotamya benzeri hanedanlıkların, yerleşik hayata alışan yerel halkların mı yoksa yeni göçmen akımlarının mı eseri olduğu net olarak bilinmemektedir.

Bu yeni medeniyet, Fenike-Kenan sahil şeridindeki kasabalarla çok sıkı ilişkiler içindeydi. Antik Mısır dökümanları 12. Hanedan dönemindeki (M.Ö. 1938 - M.Ö. 1756) Filistin'e dair önemli bilgiler içerir. Bu belgelerde Mısır'ın Filistin'e gösterdiği alaka ve bölgedeki etkisi görülmektedir. Bu dönemdeki Filistin kültürü ile M.Ö. 14 ve 13. yüzyıllarda bölgeye göçen İsrailoğulları'nın karşılaştığı kültür aynıdır.

M.Ö. 19. yüzyıldan itibaren Filistin'de şehir hayatı oldukça gelişti. Bazı kasabalar üzerinde yürünebilen taştan korkuluklu surlarla çevrildiler. Bu durum bölgede yabancı unsurların, muhtemelen Asyatik Hyksos'ların etkisinin görülmeye başladığının kanıtıdır. Hyksoslar muhtemelen Amoritler ile aynı soydandılar ve M.Ö. 1630 civarında kuzey Mısır'da hüküm sürdüler. Hyksoslar, Habiru (Mısırca: Apiru) denen Sami halktan unsurlar taşıyorlardı. Habiru sözcüğü "yabancı" anlamına geliyordu ve bu gruba göçebeler, kaçaklar, haydutlar ve alt tabakadan işçiler dahildi. Oldukça tartışmalı olmakla birlikte Habiru sözcüğü, İbrani (İngilizce: Hebrew) sözcüğü ile etimolojik olarak akrabadır.

Hyksoslar, M.Ö. yaklaşık 1550 yıllarında Mısırlılar tarafından Filistin'e sürüldüler. Megiddo, Jericho ve Kiriath-sepher şehirlerindeki yıkımdan kaçan Habirular da, Filistin'de askeri bir aristokrasi oluşturdular ve kasabaların savunmalarını güçlendirmenin yanı sıra yerel dokuyu bozmadan Filistin'e zenginlik ve Mısır kültüründen unsurlar getirdiler.

Son Bronz Çağı

Yeni Krallığın tek yerli firavunu olan I. Ahmose'nin M.Ö. 1514'teki ölümünden sonra Mısırlılar Filistin'i işgal etmeye başladılar. Kraliçe Hatshepsut döneminde (M.Ö. 1479-58) Filistinliler, Mısır hakimiyetine karşı başkaldırmaya başladılar. Bu isyan dalgası bir sonraki firavun III. Thutmose tarafından güç kullanarak bastırıldı. Thutmose istikrarlı bir yönetim kurdu ve bu durum ondan sonrakiler tarafından da uzun süre devam ettirildi. Amarna olarak bilinen bu döneme ait arkelojik bulgular oldukça detaylıdır. Örneğin Retenu bölgesi (Suriye-Filistin), üç idari bölgeye bölünmüştü ve Mısırlı valiler tarafından yönetiliyordu. Bunlardan üçüncüsü (Kenan), Mısır sınırından Biblos'a kadar olan Filistin'i kapsıyordu. Mısır Firavunlarının Filistin'e özel bir ilgi göstermesinin nedeni M.Ö. 1375 kadar Mitanniler, daha sonra da Hititler tarafından rahatsız edilen Fenike ve Güney Suriye'nin güvenliğini sağlamaktı.[4]

M.Ö. 1292'den sonra, 18. hanedanın sonlardaki güçsüz firavunlar gidip yerine 19. hanedanın I. Seti ve II. Ramses (M.Ö. 1279-13) gibi güçlü kralları geldi. Bu krallar Hititlerin güneye akınlarını körelttiler ve çatırdamakta olan Mısır İmparatorluğu'nu güçlendirdiler.

M.Ö. 13. yüzyılın sonlarında Filistin'deki Kenanlı vassal prenslikler, yabancı bürokratlara yapılan ödemeler ve yolsuzluklar nedeniyle oldukça zayıflamıştı. Bu dönemde İsrailoğulları, Şeria Nehri'nin doğusundaki dağlık bölgenin büyük kısmını ve Batı filistini ele geçirdiler. Arkeolojik bulgular, Filistin'deki İsrailoğulları yerleşiminin, Kitabı Mukaddes'tekinden çok daha farklı ve karmaşık olduğunu göstermektedir. 19. hanedanın sonlarında Filistin'deki Mısır hakimiyeti son buldu. M.Ö. 12. yüzyılda Mısır, Filistin tarihini çok az etkiledi.

Filistin'in bundan sonraki tarihi incelenirken sıklıkla Kitabı Mukaddes'e başvurulur. Kitabı Mukaddes'teki bilgilerin doğruluğu oldukça tartışmalı olmakla birlikte arkelojik bulguların ya da diğer belgelerin yetersiz olduğu durumlarda başlıca kaynaktır.

Demir Çağı

İsrailoğulları ve Antik Filistinliler


İsrailoğulları Filistin'e ilk kez Son Bronz Çağı'nda gelmeye başlamakla beraber M.Ö. 12. yüzyıla kadar bölgeye tam olarak yerleşmemişlerdir. Yarıgöçebe İbrani kavimlerin Kenan'a yerleşmesi ile bölgede İsrailoğulları'nın nüfusu büyük miktarda arttı. Gibeoniteler gibi yerleşik Kenanlılar da komşu yerleşik kabileler yerine işgalcilerin yanında yer aldılar. İsrailoğulları kısa zamanda yıkıntıların arasında yeni kentler kurdular.

Olayların akışı tarihin normal seyrini izleseydi, Esdraelon denen sahil boyundaki bölgede yaşayan Kenanlılar, bölük pörçük durumdaki İsrailoğullarını muhtemelen hakimiyetleri altına alabilirlerdi. Ancak III. Ramses döneminde (M.Ö. 12. yy. başları) yaşanan Denizci Halklar istilası bu durumu engelledi. Bu Denizci Halklar arasında Ege (muhtemelen Girit) kökenli Filistinliler (İng: Philistines) güney sahiline yerleştiler ve yaklaşık birbuçuk asır zarfında Filistin'in çoğunu ele geçirdiler.

Bu dönemde III. Ramses tarafından paralı asker ve kale muhafızı olarak kullanılan ve Mısır'da Peleset olarak bilinen kişilerin de Filistinli olduğu kabul edilir. Aynı esnada Şeria Nehri'nin doğusuna yeni halklar yerleşiyordu: Güneyde Edomitler, Ölü Deniz'in doğusunda Moabitler ve Suriye Çölü kıyısında, Gilead'ın hemen doğusunda Amonitler. İsrailoğulları tarafından kendileri gibi İbrani kabul edilen bu halklar, İsrailoğullarının işgalinden önce bölgeye yerleşmişlerdi. Edomitler, Moabitler ve Amonitler, Eski Ahit döneminin sonuna kadar çoktanrılı inançlarını muhafaza ettiler.

Tektanrılı inançlarındaki güçlü merkeziyetçi yapı ve çok ciddi etik disiplini, İsrailoğulları'nı tüm komşularından farklı kılıyordu. Yehova ile İsrailoğulları arasındaki Musevi ahit geleneği, çok güçlü Mişkan ritüeli, farklı boyları sonraki dönem Yunan amfiktyonları gibi birbirine bağlıyordu. Boylar arasındaki bu dini bağı aşındıran yıkıcı kabilecilik geleneği ise gevşek bir ittifak bağı ile dizginlenebiliyordu ancak yine de sıklıkla iç savaşa dönüşüyordu. İsraioğulları, komşularının aralıksız saldırılarına maruz kalmasa, muhtemelen hiçbir zaman siyasi bir birliktelik oluşturmazdı. Karşıt girişimlere rağmen Şaul, yaklaşık olarak M.Ö. 1020'de tüm İsrail'in kralı oldu.

Davud ve Süleyman

Şaul, Amonitleri ve Filistinlileri yenilgiye uğrattı ancak Filistinlilerle yaptığı bir savaşta hayatını kaybetti. Şaul'un yerine geçen Davud Filistinlileri ağır bir yenilgiye uğrattı ve Şeria Nehri doğusundaki üç İbrani eyaletini fethetti. Suriye'den gelen Aram halkının akınları Davud'u Aram eyaletlerini kuzeyde Orontes Nehri üzerindeki Hamas sınırına kadar ele geçirmek zorunda bıraktı. Doğu'da Fırat Nehri'ne kadar olan Suriye Çölü'ndeki göçmen halklar üzerinde gevşek bir hakimiyet kurdu. Davud, krallığında Mısır benzeri bir idari yapı kurdu ve nüfus sayımı yaptırdı. Planlarını gerçekleştiremeden öldü ancak yerine geçen Süleyman bunları tamamladı.

Süleyman'ın iktidarı (M.Ö. 10. yüzyıl ortaları) İsrailoğulları'nın siyasi tarihinin zirvesini oluşturur. Süleyman, Davud tarafından fethedilmiş, ülkenin dışına taşan toprakların kontrolünü kaybetmesine rağmen ekonomik düzenlemeler açısından inanılmaz bir başarı gösterdi. Akdeniz ticaretinin can damarını kontrol eden Fenike'deki Hiram ve Sur şehirleri ile birlikte uzak diyarlara ekonomik seferler düzenledi. Muhtemelen bir doğu Afrika ya da Hindistan şehri olan Ophir'den altın, tavuskuşu, sandal ağacı gibi değerli malları Filistin'e getirdi.

Güney'de Saba'ya (Yemen) kadar ulaştı ve buradaki Araplarla ticaret yaptı. Bu ticari gelişmeler, gemi teknolojisindeki yenilikler ve Arap devesinin evcilleştirilerek kervanlarda kullanılması ile mümkün oldu. Süleyman Akaba Körfezi yakınında büyük bir kale ya da depo inşa ettirdi. Bu dönemde zarif ve detaylı bir mimari örneği sergilenmiştir. Süleyman gösterişli bir kraliyet sarayı ve Kudüs Tapınağı'nı inşa ettirdi. Birçok kasabayı surlarla çevirdi. En çok bilinenleri Megiddo, Hazor ve Gezer'dir.

Süleyman dönemindeki mimari harcamalar ekonomiyi oldukça zorluyordu. Ticaret gelirleri ve vassal eyaletlerin haraçları masrafları karşılamıyordu. İsrailoğulları hem zorunlu işçi ordularında kullanılıyor hem de çeşitli vergilerin altında eziliyorlardı. Bu şartlar göz önüne alındığında, Büyük Kral'ın ölümünden sonra kuzeydeki İsrailoğulları'nın isyan etmesi ve Birleşik İsrail Krallığının parçalanması hiç de şaşırtıcı değildir.

İsrail Krallığı'nın kalıntıları iki yüzyıl daha ayakta kaldı. Bu arada yine İsrail Krallığı gibi Yehova'ya inanan ve Musevi geleneğinden gelen güneydeki küçük Yehuda Krallığı ile dönem dönem savaşlar gerçekleşti. Yehuda Kralı Asa, büyüyen Şam Krallığı ile ittifaka girdi. Bu durum Yehuda üzerindeki İsrail baskısını azalttı. Şam, İsrail'e saldırdı ve Şeria Nehri doğusu ile Yarmuk Nehri kuzeyindeki toprakları ele geçirdi. Şam ile İsrail arasındaki uzun süren savaşlar, Asurluların M.Ö. 732'de Şam'ı ele geçirmesine kadar devam etti


İlyas ve Elyasa

İsrailoğulları hakkında en çok bilgiye sahip olunan dönem M.Ö. 9. yüzyılda, İlyas ve Elyesa peygamberlerin yaşadığı dönemdir. Bu dönemde İsrailoğulları Amrid hanedanı tarafından yönetiliyordu. Hanedanın kurucusu Kral Amri, Samaria'yı başkent ilan etti. Burada kraliyet binaları inşa etti ve şehri gösterişli surlarla çevirdi. Günümüzde bu döneme ait birçok arkeolojik kalıntıya ulaşılmıştır.

Amri'nin oğlu Ahab, dini hikâyelerde bazen kahraman, bazen kötü adam olarak resmedilir. Ahab çok karmaşık uluslararası ilişkiler kurdu ve bunun bedelini Ramoth-Gilead'da hayatıyla ödedi. Amrid hanedanı, M.Ö. 841 civarında kanlı bir şekilde sona erdi. Başa geçen Yehu hanedanı, yaklaşık bir asır hüküm sürdü.

M.Ö. 740 yılında Kuzey Suriye'deki Arpad, Asur kralı III. Tiglath-pileser tarafından ele geçirildi. M.Ö. 738'de İsrail ve Yehuda krallıkları Asurlulara tarihlerinde ilk defa haraç vermeye başladılar. M.Ö. 733'de Asurlular Gilead ve Celile'yi ele geçirdiler ve Manasseh ile Ephrahim kabileleri haricinde tüm bölgeyi Asur hakimiyetine aldılar. M.Ö. 732'de Şam'ı ele geçirdiler ve Aram Devleti'ne son verdiler. Son olarak M.Ö. 722'de Samaria'yı ele geçirdiler ve İsrail Krallığı'na son verdiler.

Asur ve Babil hakimiyeti

Asur ordularının salgın bir hastalık nedeniyle kırılması, Davud ve Süleyman geleneğinin son temsilcisi olan Yehuda Krallığı'nın sonunu geciktirdi. M.Ö. 612 yılında iyice zayıflamış olan Asurluların başkenti Nineveh Medeler tarafından ele geçirildi. Yehuda kralı Josiah Mısırlı Necho ile yaptığı bir savaşta hayatını kaybetti.

Bu arada Babillilerin Kasdu (Chaldean) kralları oldukça güçlenmişlerdi. Babilli Nabopolassar ve Medialı Cyaxares Asur krallığını bölüştüler. Cyaxares'in oğlu II. Nebukadnezar Suriye ve Filistin'i ele geçirdi.

Mağlup Mısırlılar ise Filistin'le ilgilenmeye devam ettiler. Filistinliler de Babil karşıtı her türlü koalisyona dahil oldular. Bu koalisyonların hiçbiri başarılı olmadı ve çoğu Kasdu orduları tarafından bastırıldı. M.Ö. 587/586 yıllarında Kudüs yerle bir oldu. Halkını, ateşle oynadıklarını söyleyerek çok önceden uyaran İbrani peygamber Jeremiah Mısır'da öldü. Yehuda Krallığı yerle bir oldu ve toprakları neredeyse tamamen terkedildi.

Pers hakimiyeti

M.Ö. 539'da Pers Kralı II. Cyrus, Media'daki zaferinin ardından Lidya ve Babil'i de alarak o güne kadar görülen en büyük imparatorluğu kurdu. I. Darius döneminde (M.Ö. 522-486) uygulanan idari reformlarla Fenike, Filistin-Suriye ve Kıbrıs, Pers İmparatorluğunun 5. eyaleti (satraplık) oldular.

II. Cyrus'un ilk icraatlarından biri yayınladığı bir fermanla (yak. M.Ö. 538) Yehuda topraklarının ve yıkılan Kudüs Tapınağı'nın yeniden inşasını emretmek oldu. Babil'de sürgünde olan Yahudiler Kudüs'e geri döndüler ve İkinci Tapınağın inşası başladı.

Roma Filistini
Arap hakimiyeti
İslamiyet'in ortaya çıkışı
Emeviler
Abbasiler
Fatımiler
Haçlı Seferleri

Bu bölgeye,özellikle Kudüs'ü geri almak için 8 tane Haçlı Seferi yapılmıştır. I.Haçlı Seferi'nde kurulan Kudüs Krallığı Memlük Devleti tarafından 1299 yılında yıkılmıştır.

Osmanlı hakimiyeti

Filistin bölgesi, Haçlı Seferlerinin ardından yaklaşık iki asır boyunca Memlük hakimiyetinde kaldı. Yavuz Sultan Selim döneminde, Mercidabık Savaşı’ndaki Osmanlı galibiyeti sonucu 24 Ağustos 1516'da bir kısmı Osmanlı topraklarına katıldı. Bölgenin tamamı ise Kanuni Sultan Süleyman zamanında Osmanlı hakimiyetine geçti. Kanuni döneminde İbrahimi dinlerce önemli olan "Harem" kısmının bakımı yapılarak etrafındaki duvarlar yeniden inşa edildi. Osmanlı Devleti, Filistin’i Suriye sınırları içinde Şam’a bağlı Kudüs, Gazze, Nablus ve Safed olmak üzere dört sancağa ayırdı. Daha sonra bu sancaklar Kudüs’e bağlı birer eyalet oldu. Filistin emirlerlerinden Cezzar Ahmet Paşa döneminde Mısır’ı ele geçiren Fransız İmparatoru Napolyon Bonapart, Filistin’in Yafa şehrini aldı. Cezzar Ahmet Paşa yönetimindeki Osmanlı ordusu 1798'de Akka Kalesi civarında Napolyon’u geri çekilmek zorunda bıraktı.

Osmanlının gerileme döneminde, Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa, Filistin’in tamamını ele geçirdi. Filistin 1840 yılına kadar Mısır’ın yönetimi altında kaldı. Ancak daha sonra tekrar Osmanlı idaresine geçti.

1877 tarihinde Kudüs Osmanlı merkezine bağlı bir Mutasarrıflık oldu. Bir yıl sonra ise Nablus ve Akka Kudüs Mutasarrıflığı'na bağlandı. Böylece Filistin’in kuzeyi Beyrut Valiliği'ne güneyi ise Kudüs Mutasarrıflığı idaresine bırakıldı.

I. Dünya Savaşı’ndan yenik çıkan Osmanlı İmparatorluğu Filistin’deki 402 yıllık hakimiyetini kaybederken çok değer verdiği Kudüs'e zarar gelmemesi için şehri askeri bakımdan boşaltarak tarihe ve kültüre olan saygısını göz önüne alarak şehir dışında savunma yaptı. Bugünkü Birleşmiş Milletler'in temelini oluşturan Milletler Cemiyeti (İng: League of Nations) Filistin'i İngiliz himayesine (manda) verdi.
 
Filistin Devleti
Filistin (Arapça: فلسطين‎, filastin) ya da resmi adıyla Filistin Devleti (Arapça: دولة فلسطين‎, dawlat filastin) Ortadoğu'da, tarihi Filistin bölgesinde bir Arap devleti. Bağımsızlığı 15 Kasım 1988'de Cezayir'de ilan edilmiştir. Aralarında Çin, Rusya, Hindistan ve Türkiye'nin de bulunduğu yüzden fazla ülke tarafından resmen tanınmaktadır. Bağımsızlığı ilan edildiği sırada Filistin Kurtuluş Örgütü'nün Filistin topraklarında hiçbir kontrolü yoktu. Günümüzde sadece Batı Şeria ve Gazze Filistinlilerin kontrolündedir ve bu bölgeler İsrail ordusunun işgali altındadır. Filistin ve İsrail yönetimleri arasındaki barış görüşmeleri devam etmektedir.


*****

Filistinli Araplar
782px-Peasant_Family_of_Ramallah_1900-1910.jpg

Ramallah'ta yaşayan Filistinli bir ailenin 1900 ila 1910 yılları arasında çekilen fotoğrafı
Filistinli Araplar ya da kısaca Filistinliler, Filistin bölgesi kökenli Arap halk. Dünya genelinde yaklaşık 12 milyon Filistinli Arap vardır ve bunlardan sadece yarısına yakını herhangi bir devletin vatandaşlığına sahiptir.

Dağılım
Filistinliler, başlıca Filistin'deki kendi kontrollerindeki bölgelerde, İsrail'de ve başta Ürdün olmak üzere civar Arap ülkelerinde yaşarlar. Ortadoğu dışındaki en büyük Filistinli nüfusu yaklaşık yarım milyon kişi ile Şili'dedir. İsrail nüfusunun %16'sını Müslüman, %2'sini Hristiyan Filistinliler oluşturur.

Din
Filistinlilerin çoğunluğu Sünni Müslüman'dır. Ayrıca önemli miktarda Hristiyan bir azınlık vardır. Hristiyan Filistinlilerin çoğu Filistin dışındaki bölgelerde yaşarlar.

Dil
Filistinlilerin çoğu Arapça'nın Filistin lehçesini kullanırlar. İsrail vatandaşı olan Filistinlilerin çoğu İbranice ve Arapça olmak üzere iki anadile sahiptir.


*****

Filistin Ulusal Yönetimi
Filistin Ulusal Yönetimi (Arapça: السلطة الوطنية الفلسطينية / Es Sulta el Vataniyye el Filistiniyye), Batı Şeria ve Gazze Şeridi'ni yöneten geçici bir idari örgüttür.

Filistin Ulusal Yönetimi 1994'te, İsrail hükûmeti ve Filistin Kurtuluş Örgütü arasında yapılan Oslo'daki uzlaşma görüşmelerinden sonra iki taraf arasındaki uzlaşma görüşmeleri sırasında 5 yıllık geçici dönem hükûmeti olarak kuruldu.

Tarih
327px-Filistin_BM_Paylasim_Plani.jpg

BM paylaştırma planı, 1947​

Eskiçağ'da Filistin Doğu Akdeniz Uygarlığının iki merkezi (Mısır ve Mezopotamya) arasında yer alıyordu. Kendisine her zaman geçici bir bağımsızlık tanıyan bu iki medeniyet arasında kalıyordu ve birçok çatışma ve istila ile karşı karşıya kalıyordu.

Bölgeye ilk olarak yerleşen (M.Ö. 3. binyılda) Samiler, kısmen yerli olan ve yerli olmayan başka topluluklarla karıştılar.

M.Ö 3. binyılın sonunda bölgeyi yarı göçebe topluluk Amurlular tarafından işgal edildi ve bölge yakıp yıkıldı. Amurlulardan sonra M.Ö. 1700-M.Ö. 1550 yılları arası ise Mısır'da hüküm süren Hyksos hanedanı tarafından hakimiyet altına alındı. Daha sonra ise Sina Çölü'nden gelen Yahudiler tarafından hakimiyet altına alındı. Bölgede kurulmuş olan Yahudi devleti daha sonra ikiye ayrıldı ve Babillilerin yönetimine girdi. Bölge daha sonra Persler, Romalılar, Bizans, İslam Devleti, Fatımiler, Selçuklular, Eyyübiler, Memlükler ve Osmanlıların Hakimiyeti altında kalmıştır. (2 Kasım 1917) yılında Balfor bildirisinin yayınlanmasından sonra 1920 yılında İngiltere'nin manda yönetimine girmiştir.

14 Mayıs 1948 yılında İsrail Devleti'nin kurulmasının ardından Arap-İsrail Savaşları patlak vermiştir. Birleşmiş milletler 29 Kasım 1947 yılında Filistinin paylaştırılmasına karar vermiştir. %56'si Yahudilere %44'si ise Filistinlilere bırakılmıştır. Kudüs'e ise Uluslararası statü verilmiştir.

İlk paylaştırmada Filistin bölgesinde yer alan Batı Kudüs, 1948 yılında Kudüs çevresinde Yahudi yerleşim birimlerinin artması ile İsrail yönetimine geçmiştir. (Kudüs'ün tamamı 1967'deki Altı Gün Savaşında İsrail'in eline geçmiştir.)

1947'deki BM paylaşımından bu yana harita oldukça değişmiş, Filistin, Batı Şeria ve Gazze olmak üzere birbirinden kopuk iki toprak parçası haline gelmiştir.
185px-Palestinian_authority_map.gif

Batı Şeria ve Gazze
Demografi
Filistin'in nüfusu 9 milyon 500 bin'dir (2000 tahmini). Bu nüfusun 6 milyonu "yeşil hat" içindeki bölgede, 1 milyonu Gazze'de, 1 milyon 500 bini Batı Şeria bölgesinde yaşamaktadır. Ortalama nüfus artış hızı %3.7'dir. Önemli şehirleri Gazze, Nablus, Eriha, Ramallah, El Halil'dir.

Nüfus yoğunluğu ise km² başına 300'dür. Ancak nüfus yoğunluğu konusunda bölgeler arasında büyük bir dengesizlik mevcuttur. Gazze Şeridi'nin alanı 400 km² kadar olduğundan bu bölgede km² başına düşen insan sayısı 2500'ü bulmaktadir. Bu bölgedeki nüfus yoğunluğunun bu kadar fazla olmasının sebebi 1948'de işgal edilmiş topraklardaki Filistinlilerin birçoğunun bu bölgeye göç etmeye zorlanmış olmasıdır. Bu yüzden Gazze Şeridi'ndeki nüfusun üçte ikisi mülteci kamplarında yaşamaktadır. Batı Şeria bölgesinde nüfus yoğunlugu 200 civarındadır. "Yeşil hat" içinde kalan bölgenin yaklaşık 12 bin km²'lik bölümünü Negev ve Eilat çölleri oluşturur ve bu bölgelerde nüfus yoğunluğu oldukça düşüktür. Bu yüzden bu topraklardaki 6 milyon nüfusun büyük çoğunluğu 8 bin km²'lik alana yayılmıştır. Dolayısıyla bu bölgede de ortalama nüfus yoğunluğu 700 civarındadır.

Ekonomi
Filistin Ulusal Yönetimi'nin ekonomisi büyük ölçüde İsrail ile ikili ilişkilere ve dış yardımlara bağımlıdır. Hamas'ın 2006 genel seçimlerini kazanması ile 55 milyon dolarlık vergi gelirinin Filistin Ulusal Yönetimi'ne iletilmesi İsrail tarafından durdurulmuştur. Ayrıca Hamas ile El Fetih arasındaki çatışmalar da ekonomiyi olumsuz etkilemektedir. Son BM araştırmalarına göre işsizlik %39'a, yoksulluk %67'ye çıkmıştır.
 
Filistin Kurtuluş Örgütü
FK%C3%96-amblem.png

Kısaltma PLO
Genel Başkan Mahmud Abbas
Kurucusu Yaser Arafat
Kuruluş tarihi 28 Mayıs 1964
Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ; Arapça: منظمة التحرير الفلسطينية Munazzamat al-Tahrīr al-Filastīnīya; İngilizce: Palestine Liberation Organization). Uluslararası ortamında PLO olarak tanınan bu örgütün temelleri, 13 Ocak-16 Ocak 1964’te Kahire'de toplanan Arap Zirvesi'nde atıldı. 29 Mayıs 1964 tarihinde Filistin Ulusal Konseyinin toplanmasının ardından 2 Haziran 1964 tarihinde Filistin Kurtuluş Örgütü kuruldu. Örgüt Arap devletleri arasında bir liderlik savaşı yüzünden Filistinliler tarafından değil Arap devletleri tarafında özellikle de Mısır devlet başkanı Cemal Abdülnasır'ın yoğun desteği ile kuruldu.

FKÖ'nün kurumsallaşması aşamasında Arap devletleri Filistinlileri mücadele yönünde yetiştirmek amacıyla askeri okullarına alma talebinde bulundular, ayrıca teşkilatın finansmanı için bir Filistin Milli Fonu oluşturuldu. Arap devletlerinde FKÖ'nün ofisleri açıldı ve o sıralarda Gazze ve Sina'da üslenecek bir Filistin Kurtuluş Ordusu kuruldu.

Bir anlamda Filistin davasının siyasal temsilcisi olan ve çok sayıda Filistinli örgütü bir çatı altında toplayan FKÖ, 1967 Arap-İsrail Savaşı'nda etkinliğini artırdı. 1968 yılında yapılan Filistin Ulusal Konseyi'nin dördüncü toplantısında FKÖ yeniden örgütlendi. Silahlı gruplar üye yapılırken, sözleşme yeniden gözden geçirildi ve Filistin Kurtuluş Ordusu'nun askeri kanadı kuruldu.

FKÖ'nün en önemli organı Filistin parlamentosuna eş değer olan Ulusal Konsey'dir. Üyeler, Konsey'in mevcut kurulu, askeri gruplar, Filistin birlikleri, meslek örgütleri ve önde gelen Filistinlilerin görüşmeleriyle belirlenmektedir. Konsey, FKÖ'nün siyasetini ve programlarını oluşturan en üst kuruldur.

FKÖ şemsiyesi altında bulunan gruplar içindeki en büyük örgüt olan El-Fetih'in lideri Yaser Arafat 1969'da FKÖ Yürütme Kurulu Başkanlığı'na getirildi. Arafat yönetimi 1973 yılından itibaren diplomasiye ağırlık vererek FKÖ'ye sürgün hükümeti niteliği kazandırdı. 1974 yılında örgüt, Arap Birliği, İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) ve Birleşmiş Milletler (BM) tarafından Filistinlilerin tek meşru temsilcisi olarak tanındı. 1980'li yılların başlarına kadar FKÖ pek çok değişik grubu bünyesinde taşıyor olmasına rağmen Filistin davasının önde gelen örgütü olma özelliğini korudu. Örgütün merkezi 1967 savaşından sonra Ürdün'e, 1970'te Lübnan'a ve 1982 yılında İsrail'in Lübnan'ı işgaliyle Tunus'a taşındı.

FKÖ Başkanı Arafat, Aralık 1988'de FKÖ adına terörizmi kınadığını açıklayan bir konuşma yaptı. Bunun üzerine ABD bu açıklamanın, El-Fetih, Güç 17, Havari Grubu, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC) ve Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi (FDHKC) gibi örgütleri de bağladığını düşündü. Fakat ABD ile FKÖ arasındaki diyalog FHKC'nin 30 Mayıs 1990'da İsrail kıyılarına saldırmasıyla bozuldu.

1990 yılında Körfez Savaşı sırasında Yaser Arafat, Saddam Hüseyin'in Kuveyt'i işgaline tam destek vererek tüm dünya kamuoyunu şasırttı. Bunun sonucunda savaşın ardından tüm Filistinliler Kuveyt'ten atıldılar.

1994 yılında yapılan Gazze-Eriha Anlaşması ve Eylül 1995'te yapılan II. Oslo Anlaşması'yla İsrail Gazze Şeridi'nin tamamına yakınının, Batı Şeria'nın ise bazı bölgelerinin yönetimini Filistin Otoritesi'ne bıraktı. 1996 yılının Ocak ayında yapılan seçimlerin sonucunda 88 üyeli Filistin Otoritesi Konseyi oluşturuldu. Ayrıca seçimlerin sonunda Arafat Filistin Otoritesi'nin başkanı olarak göreve başladı. Filistin Otoritesi kabinesi 23 bakanlıktan oluşuyordu fakat önemli kararları alma yetkisi Arafat'a aitti. Ayrıca hükümette önemli pozisyonlar el-Fetih üyelerine verildi. FKÖ, bugün devam eden varlığı ile Filistin Ulusal Otoritesi'ni yürüten siyasal bir parti gibi işlev görmektedir.


*****​

200px-PFLP_flag_smoothed.svg.png

Filistin Halk Kurtuluş Cephesi
Genel Sekreter Ahmet Saadet
Kurucusu George Habash
Kuruluş tarihi 11 Aralık 1967
Siyasi görüşü Marksizm-Leninizm
Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC) (Arapça: الجبهة الشعبية لتحرير فلسطين, al-Jabhah al-Sha`biyyah li-Tahrīr Filastīn), 11 Aralık 1967 tarihinde kurulan Marksist-Leninist, Filistin siyasi ve askeri partisi.

Milliyetçi Arap Hareketi (MAH), Filistin Kurtuluş Cephesi ve bazı diğer direniş örgütlerinin birleşmesiyle kurulmuştur. FHKC'nin kurucusu olan Dr. George Habaş, sağlık nedenleriyle görevi devrettiği 2000 yılına kadar örgütün Genel Sekreterliği görevini de üstlenmiştir. FHKC 1969 yılında düzenlediği kongresinde kendisini Marksist-Leninist bir örgüt ilan etmiş, komünist bir kimlik kazanmıştır.

Filistin topraklarının bölünmesine şiddetle karşı çıkan FHKC, Arap ve Yahudi halklarının barış içinde bir arada yaşayacağı tek bir Filistin devletini ana hedefi olarak benimsemiştir. FHKC İsrail hedeflerine karşı gerçekleştirdiği etkili eylemlerle hem kendi adını duyurmuş, hem de Filistin ulusal mücadelesinin dünya solunda en çok tartışılan konulardan biri haline gelmesini sağlamıştır. İlerleyen yıllarda Lübnan İçsavaşı'na katılan FHKC, El Fetih lideri Yaser Arafat'ı İsrail'e karşı uzlaşmacı bir politika izlemekle eleştirmiştir.

Yaser Arafat'ın 1993'te Oslo Barış Anlaşması'nı imzalaması ve ilerleyen yıllarda Filistin Yönetimi'nin oluşturulması FHKC'nin yoğun itirazlarına neden oldu.

George Habaş'ın 2000 yılında örgütün Genel Sekreterliğini devrettiği Ebu Ali Mustafa, 2002 yılında İsrail tarafından öldürülmüş, bir sonraki Genel Sekreter Ahmet Saadet ise İsrail'in baskısı sonucu Filistin Yönetimi tarafından Eriha'da hapsedilmiştir. İsrail Ordusu 2006 yılında Eriha Hapishanesi'ne baskın düzenleyerek FHKC'nin Genel Sekreteri olan Saadet'i kaçırmıştır
 
Filistin adının zaman çizelgesi
545px-Levant_830.svg.png


~MÖ 830'larda güney Levant haritası
██ Yehuda Krallığı
██ İsrail Krallığı
██ Filist şehir devletleri
██ Fenike devletleri
██ Ammon Krallığı
██ Edom Krallığı
██ Aram-Şam Krallığı
██ Aramî kabileleri
██ Arubî kabileleri
██ Nabatî kabileler
██ Asur İmparatorluğu
██ Moav Krallığı​

Bu makale, Filistin adının zaman çizelgesini yani Filistin ve kökdaşları olan Filastin ve Palaestina isminin tarih boyunca geçirdiği evreleri konu alır.


Mısır hiyerogliflerinde P-r-s-t olarak geçen Peleset isminin, Mısır'ın yirminci hanedanlığında ~MÖ 1150'lerdeki belgelerde komşu halk ve topraklar için kullanıldığı görülür. İlk olarak Medinet Habu Tapınağı'ndaki metinlerde beliren Peleset ismi, kendisini III. Ramses iktidarlığındaki Mısır'ı işgal eden bir deniz kavmi olarak gösterir. ~MÖ 8.yy'da III. Adad-nirari'den bir asır sonra II. Sargon'a kadar Asur kayıtlarında bu bölge için Palaştu veya Pilistu ismi kullanıldığı görülür. Hem Mısır hem Asur kaynakları, bu ismin kullanıldığı toprakların sınırlarından bahsetmemektedir.

Açıkça bugünkü anlamıyla kullanılan Filistin terimi ilk olarak MÖ 5.yy'da Antik Yunanistan'da kullanılmıştır. Herodot, Tarihler kitabında "Suriye'nin bölgesi Palaistine" yazmıştır; bu kitap, Yehuda Dağlarını ve Ürdün Vadisi'ni içinde barındıran Filistin topraklarını açıkça tanımlayan ilk tarihi çalışmadır. Yaklaşık bir asır sonra Aristoteles, Meteoroloji isimli eserinde benzer bir tanımlama yapıp "Filistin'de bir göl vardır, öyle ki eğer bir insan veya canavar içine atılırsa su üstünde süzülür, batmaz, bu söylenen doğrudur. Dediklerine göre bu göl o kadar acı ve tuzludur ki içinde balık yaşamaz ve giysilerinizi suya batırıp silkelerseniz temizlenir" demektedir; uzmanlara göre Aristoteles Ölü Deniz'den bahsetmektedir. Polemon ve Pausanias gibi sonraki yazarlar da aynı bölge için bu ismi kullanmıştır. Sonraki dönemlerde Ovidius, Tibullus, Pomponius Mela, İhtiyar Plinius, Dio Chrysostom, Statius ve Plutarkhos gibi Romalı yazarların yanı sıra, Philon ve Josephus gibi Romalı Yahudi yazarlar da aynı ismi kullanmaya devam etmiştir. Eserlerini Yunanca yayınlayan Romalı yazar Strabo gibi bazı diğer yazarlar ise bu bölge için Koele-Suriye adını daha uygun bulmuştur. Resmi vilayet adı olarak ilk defa 135 yılında Roma yetkilileri tarafından, Bar Kohba İsyanı bastırıldıktan sonra Yahudiye, Celile ve Aşkelon gibi komşu şehirleri içine alan bölgeye Suriye Filistini adı verilmiştir; uzmanlara göre bunun sebebi topraklarla Yahudilerin duygusal bağını kesmekti.

İbranice peleşet (פלשת) ismi Sami dillerinde p-l-ş kökünden gelip "bölmek, içinden geçmek, yığınla gelmek, kapsamak veya işgal etmek" anlamlarına gelirve bir ihtimal içinde "göçmen" veya "işgalci" anlamı barındırır.Türkçe'ye Filistin olarak tercüme edilen bu kelime Tanah'ta "Filist" adıyla 250'den fazla kez kullanılmıştır. Tevrat'ta ise 10 kere kullanılan bu bölge isminin sınırları tanımlanmamaktadır. Tanah'ın Tarihsel kitaplarında (bkz Tesniyesel tarih) 200'den fazla kullanılan bu bölgenin ismi en çok Hakimler kitabı ve Samuel kitaplarında geçmektedir ve güneydeki sahiller olan Yehuda Krallığı'nın batısını ifade etmektedir.

Bizans İmparatorluğu döneminde, bölgenin tamamına (Suriye Filistini, Samarya ve Celile) Palaestina denmekteydi ve bu alan Palaestina I ve Palaestina II olmak üzere iki alt bölgeden oluşmaktaydı. Bizanslılar, Negev, Sina ve Arap Yarımadasının batısını kapsayan bölgeye Palaestina Salutaris veya bazen Palaestina III demekteydi. Arapça'da Filistin (فلسطين) kelimesi için Filistin, Filastin veya Falastin denir. Moshe Sharon'un yazısına göre, Araplar Büyük Suriye'yi 7.yy'da ellerine geçirdiği zaman, Bizanslıların koydukları isimleri kullanmaya devam ettiler. Dolayısıyla Filastin kelimesinin kökeni Roma ve Semitik İbranice'den gelmektedir. Jacob Lassner ve Selwyn Ilan Troen, Jund Filastin isimli çalışmasında olaya daha farklı yaklaşır. Avrupa'da bu bölgeye "Filistin" denmesinin kabul edilmesi Avrupa rönesansına denk gelmektedir. Osmanlı İmparatorluğu'nun çökmesinin ardından İngilizler bu bölge için Filistin adını tekrar canladırmıştır ve burada Filistin Mandası kurulmuştur.


Tarihi kaynaklar

Antik dönem


~MÖ 1150: Medinet Habu Tapınağı: Tapınakta Peleset (P-r-s-t) isimli bir deniz kavminin III. Ramses zamanında Mısır'ı istila ettiği kayıtlıdır.
~MÖ 1150: I. Harris Papirüsü: "Mısır'ın tüm sınırlarını genişlettim; topraklarından kalkıp istila edenleri tahtlarından ettim. Denyen'i adalarında kılıçtan geçirdim, Tekel ve Peleset (Pw-r-s-ty) küle döndü".
~MÖ 1000: Amenope Adlar Kümesi ve Wenamun Hikayesi
~MÖ 900 : Pedeset heykelindeki ibare: "elçi - Kenan - Peleset"
~MÖ 800 : Nemrut Levhası'nda III. Adad-nirari
~MÖ 717 : Dur-Sharrukin, II. Sargon'un hatıratı: Bölgeden Palaştu veya Pilistu diye bahseder.

Klasik antik dönem
Pers (Ahameniş) İmparatorluğu dönemi


~MÖ 450: Herodot, Tarihler kitabında, Ahitsel Filist'ten daha geniş bir alan için kullanıldığını gösteren ilk tarihi kaynaktır. Kitapta "Suriye'nin bölgesi Palaistinê" diye geçmektedir. Aynı kaynakta İbranilerin sünnet anlayışıyla ilgili bilgilerde mevcuttur: "İlk zamanlardan beri Kolhisler, Mısırlılar ve Etiyopyalılar sünnet icra eden tek uluslardı. Fenikeliler ve Filistinli Suriyeliler bu geleneği Mısırlılardan öğrendiklerini itiraf etmişlerdir... Şimdi sadece bu uluslar sünnet uygulamaktadır".
~MÖ 340: Aristoteles, Meteoroloji isimli eserinde "Filistin'de bir göl vardır, öyle ki eğer bir insan veya canavar içine atılırsa su üstünde süzülür, batmaz, bu söylenen doğrudur. Dediklerine göre bu göl o kadar acı ve tuzludur ki içinde balık yaşamaz ve giysilerinizi suya batırıp silkelerseniz temizlenir" demektedir; uzmanlara göre Aristoteles Ölü Deniz'den bahsetmektedir.

Helen Krallıkları (Ptolemaik/Selevkos/Haşmonayim) dönemi

~MÖ 150: Atinalı Polemon, Yunan Tarihi: "Foroneus oğlu Apis zamanında Mısır orduları Mısır'dan kovuldu, Arabistan'a uzak olmayan Suriye'nin Filistin denen bölgesine yerleştiler"
~MÖ 130: Pausanias, Yunanistan Tanımı: "Tapınağın önünde palmiye ağaçları yetişir, meyveleri, Filistin hurmaları gibi tam olarak yenilebilir değildir, yine de İyonya'dakilerden daha olgundur."

Roma Kudüs dönemi

~MS 2: Ovidius, Ars Amatoria: "Filistinli Suriyeliler tarafından kutlanan yedinci gün bayramı"
~MS 10-19: Tibullus, Tibullus ve Sulpicia: Şiirler: "Neden söyle, Filistin şehirlerinde zarar görmeden uçan güvercin Suriyeliler için kutsaldır?"
~MS 17: Ovidius, Fasti: "Jüpiter cenneti savunmak için silah kuşandığında, küçük aşk tanrısıyla Fırat'a geldi, ve Filistin sularının kenarında oturdu."
~MS 40: Philon, "En çok Yahudi nüfusu barındıran Filistin ve Suriye de ibret verici bilgelik ve erdemden yoksun değildir. Halkın bir kısmına Esseniler denir." Ayrıca Philon, Filistin ile Kenan topraklarını bir tutmaktadır.
~MS 43: Pomponius Mela, De situ orbis: "Syria late litora tenet, terrasque etiam latius introrsus, aliis aliisque nuncupata nominibus: nam et Coele dicitur et Mesopotamia et Damascene et Adiabene et Babylonia et Iudaea et Commagene et Sophene. Hic Palaestine est qua tangit Arabas, tum Phoenice; et ubi se Ciliciae committit Antiochia, olim ac diu potens, sed cum eam regno Semiramis tenuit longe potentissima. Operibus certe eius insignia multa sunt; duo maxime excellunt; constituta urbs mirae magnitudinis Babylon, ac siccis olim regionibus Euphrates et Tigris immissi."
~MS 78: Plinius, Doğal Tarih, 13.konu: "Bu ülkelerin yanında Suriye, bir zamanlar farklı isimlerle anılan ve büyük topraklar olan sahili işgal etti; Arabistan ile birleşen bu bölgeye eskiden Palaestina, Yahudiye, Koele ve Fenike denirdi. Ülkeye, içinde Damascena (Şam), güneye gidildikçe Babil denilir". 14. konu: "Serboniye bataklığının görünmeye başlamasının ardından Edom ve Filistin başlar... Kentleri, Refah, Gazze ve içeri girildikçe Antedon'dur ayrıca Argaris Dağı bulunur"
~MS 90: Dio Chrysostom, Ölü Deniz için, Filistin'in içinde ve Sodoma yakınlarında demiştir.
~MS 97: Josephus, Apion'a Karşı: "Ne de Halikarnaslı Herodot ulusumuz hakkında birşey bilmezken kendince bahsetmiştir... bu nedenle 'Filistin'deki Suriyeliler sünnetlidir' demektedir. Fakat, Filistin'de Yahudiler dışında sünnetli yoktur"
~MS 94: Josephus, Yahudi Gelenek ve Görenekleri: "...Gelenekler insanın yaratılışından Nero'nun 12. yılına kadar aktarıldı, ta ki Yahudilerin, Mısır'ın, Suriye'nin ve Filistin'in başına gelene kadar"
~MS 100: Statius, Silvae, "liquores Palestini"
~MS 100: Plutarkhos, Paralel Hayatlar:"Krallar kralı Tigran'ın iktidarda olduğu Ermenistan... Yunan şehirlerini Med'e itti, Suriye ve Filistin'i fethetti..."

Fakat, Roma Kudüs döneminde bu coğrafik bölge için kullanılan tek terim "Filistin" değildi. Örneğin Strabon, Kudüs ve Yahudiye'yi tanımlarken Koele-Suriye derken Plinius her iki terimi birden kullanmaktadır.

Roma Aelia Kapitolina dönemi


135: 132 ile 135 yılları arasında süren Bar Kohba İsyanı bastırıldıktan sonra Roma İmparatoru Hadrianus, Yahudiye'yi de içine alan bölgenin tamamına Suriye Filistini adını verdi, bazı uzmanlara göre bunun nedeni, Yahudilerin bu topraklara olan duygusal bağını koparmaktı.
~150: Appian, Roma Tarihi: "Roma tarihini yazmaya niyetlenirken ulusumuzun hükmettiği toprakların sınırlarını belirtmeyi gerekli görüyorum... Filistin-Suriye'yi aldık, bunun ardından Arabistan'ın bir kısmını. Fenikelilerin ülkesi, Filistin'in yanında denizdeydi, Fenikelilerin topraklarının ardında Koele-Suriye vardır, bir bölümü denizden Fırat'a kadar uzanmaktadır...
~150: Arrian, Anabasis Alexandri: "Ardından Tire ele geçirildi... İskender şimdi Mısır'a sefere çıkmayı kafasına koydu. (Denilişe göre) Suriye Filistini, bir hadım dışında kendisine gelmişti, Gazze'nin patronu Batis ise İskender'e katılmadı."
~150: Batlamyus, Coğrafya, harita içerir
~225: Cassius Dio, Historia Romana, Titus Tarafından 70'te Kudüs'ün Yıkımı: "Vespasian ve Titus elçilik görevi üstlendi; ilki Mısır'ın ikincisi Filistin'in"
311: Kayseryalı Eusebius, Filistin Şehitlerinin Tarihi. "Kilise Tarihinin Babası" olarak Eusebius'un kullandığı Filistin terimi, ardından gelen Hristiyan yazarlar tarafından da benimsendi.

Son antik dönem
Son Roma İmparatorluğu (Bizans) dönemi


~380: Ammianus Marcellinus, Kitap XIV, 8, 11: "Suriye'nin son eyaleti Filistin'dir".
~384: Aziz Jerome, 33. Mektup: "Sadece Filistin, Arabistan, Fenike ve Akaya piskoposları farklı düşünmüştür"
~390: Palaestina üç farklı idari bölgeye bölündü: Palaestina Prima, Secunda ve Tertia (Birinci, İkinci ve Üçüncü Filistin).[56] Vali makamının Kasarya'da bulunduğu Palaestina Prima, Yahudiye, Samarya, sahil ve Perea'yı kapsar. Vali makamının Bet Şean'da bulunduğu Palaestina Secunda, Celile, Yezreel Vadisi, Celile'nin doğusu ve eski Dekapol'un batısını kapsar. Vali makamının Petra'da bulunduğu Palaestina Tertia, Negev, bir zamanlar Arabistan'ın bir parçası olan güney Ürdün ve Sina Yarımadası'nın büyük kısmını kaplar. Palestina Tertia, aynı zamanda Palaestina Salutaris olarak da bilinmekteydi.
~400: Yahudi midraşı Yaratılış Rabba'ya göre Tekvin 41:54'teki "bütün ülkeler" ibaresi Fenike, Arabistan ve Filistin'i ifade etmektedir. (ויהי רעב בכל הארצות: בשלש ארצות בפנקיא ובערביא ובפלסטיני)
~400: Yahudi midraşı Ağıtlar Rabba'da Arabistan, Fenike, Filistin ve İskenderiye liderlerinin güçlerinin Roma İmparatoru Vespasian'a katıldığı anlatılır. (שלש שנים ומחצה הקיף אספסיאנוס את ירושלם והיו עמו ארבעה דוכסין, דוכס דערביא, דוכס דאפריקא, דוכוס דאלכסנדריא, דוכוס דפלסטיני)
~560: Prokopius, Justinian Savaşları: "Filistin'in sınırları doğuda Kızıl Deniz denen denize kadar uzanır."Prokopius ayrıca, "Pers Kralı I. Hüsrev kendisini Filistin'in patronu yapmayı arzuladığını" yazar.

Orta Çağ
Dört halife, Emeviler ve Abbasiler dönemi


~770: Tahir ibn Yazid, hadis:"Dünya'daki en kutsal yer Suriye'dir; Suriye'deki en kutsal yer Filistin'dir; Filistin'deki en kutsal yer Kudüs'tür [beytül makdis]; Kudüs'teki en kutsal yer Dağdır; Kudüs'teki en kutsal yer ibadet yeridir [el mescit]; ibadet yerindeki en kutsal yer kubbedir."
~870: İbn Hordadbeh, Yollar ve Krallar Kitabı: "Filastin Eyaleti, 50.000 dinar vergi" (~864)
~870: al-Baladhuri, Futuh al-Buldan
~880: Kudame ibn Cafer, Kitab Al Kharaj (Toprak Vergisi Kitabı): Filastin Eyaleti, 195.000 dinar (~820 AD)
891: Al-Yakubi, Topraklar kitabı: "Jund Filastin'in antik başkenti Lod'du. Halif Süleyman, ardından Ramla'yı kurdu ve başkent yaptı... Filistin nüfusu Lakhm, Judham, Amilah, Kindah, Kais ve Kinanah Arap kabilelerinden oluşur"
903: İbn al-Faqih, Topraklar Kitabı Özeti
~913: İbn Abd Rabbih[63]
943: El-Mesûdî, Zaman Tarihi

Fatımiler dönemi

951-978: İstahrî, Ülkelerin Gelenekleri ve İbn Havkal, Dünya'nın Yüzü: "Suriye'nin eyaletleri Jund Filstin, Jund al Urdunn, Jund Dimaskh, Jund Hims ve Jund Kinnasrin'dir.... Filastin, Suriye'nin en batı eyaletidir.... en uzun yeri Rafah'tan Lacun'adır... genişliği Yafa'dan Eriha'yadır... Suriye eyaletleri içinde Filastin en bereketlisidir... Ağaçların ve işlenmiş toprakların suni sulamaya ihtiyacı yoktur... Filastin eyaletinde, küçük boyuna rağmen, 29 adet cami bulunur... Başkenti ve en büyük şehri Ramla'dır fakat Kutsal Şehir (Kudüs) buna çok yakındır"
985: Al-Makdisi, Filistin Dahil Suriye'nin Tanımı: "Filistin eyaletinde 36 ürün bulunur ve bunlar birarada başka bir toprakta bulunmaz... Filistin'den zeytin, kuru incir, kuru üzüm, harnup, ipek ve pamuk karışımı şeyler, sabun ve eşarp gelir."
1029: Kudüslü Rabbi Solomon ben Judah'nın, Kahire Genizasında, Filastin eyaletinden bahsettiği mektubu bulunur.
1047: Nasır-ı Hüsrev, Sefername
1051: İbn Butlan

Haçlılar dönemi

1154: El İdrisi, Uzak Diyarlara Keyifli Seyahatler Kitabı
1173: El Haravi, Ziyaret Edilen Yerleri Bildirme Belirtileri Kitabı
c.1180: Tireli William, Historia Hierosolymitana

Eyyubi ve Memluk dönemi

1185: İbn-i Cübeyr, İbn-i Cübeyr'in Seyahatleri
1225: Yakut al-Hamavi, Coğrafyalar Sözlüğü "Filastin, Mısır'a doğru Suriye'nin son eyaletidir. Başkenti Kudüs'tür."[63]
1300: El-Dimeşkî[63]
1321: Abu al-Fida, Ülkeler Taslağı: "Nahr Abi Futrus, Filastin'deki Ramla'nın yakınlarında akan bir nehirdir"
1322: İştori Haparhi, Sefer Kaftor Vaferach, iki kere Ramla'nın Filastin olarak da bilindiğini belirtir.
1338 Robert Mannyng Tarihler
~1350: Filistin'e Kılavuz: "O (Kudüs), Suriye'nin bir parçası olan Yahudiye ve Filistin'de, etrafında tepeler olan yüksek dağlar üzerinde inşa edildi, süt ve bal akar, mısır, şarap, yağ ve her türlü dünyevi şeyle doludur."
1351: Jamal ad Din Ahmad, Muthir al Ghiram: "Suriye beş eyalete bölünmüştür, isimleri şöyledir: i. Filastin, başkenti Aelia (Kudüs)'dır, Ramla'nın 18 mil uzağındadır, Kutsal Şehir'dir, Davud ve Süleyman'ın metropolüdür. Şehirleri Aşkelon, Hebron, Sebastia ve Nablus'tur."
1355: İbn Battuta, Rihla[63] İbn Battuta, Ramla'nın aynı zamanda Filastin olarak bilindiğini yazmıştır
1377: İbn-i Haldun, Mukaddime: "Filastin Eyaleti vergileri - 310.000 dinar ve 300.000 ratl zeytin yağı"
1430: Abu al-Fida İshak, Muthir al Ghiram
1470: Celaleddin Al-Suyuti
1496: Mujir al-Din al-Ulaymi, Kudüs ve Hebron'un Görkemli Tarihi

Erken modern dönem
Erken Osmanlı dönemi


~1561: Richard Hakluyt tarafından yayınlanan Anthony Jenkinson'ın The Principall Navigations, Voiages, and Discoveries of the English Nation eseri
1563: II. Felipe'nin doktoru Josse van Lom, A treatise of continual fevers: "Bu sebeple, İskoçlar, İngilizler, Livonyalılar, Danimarkalılar, Polonyalılar, Hollandalılar ve Almanlar kışa kıyasla yazın daha çok kan akıtırlar; bunun aksine, Portekizliler, Moorlar, Mısırlılar, Filistinliler, Araplar ve Farslar yazdan çok kışın kan akıtırlar"
1563: John Foxe, Foxe'nin Şehitler Kitabı: "Filistin yerlisi Romanus, Kasarya Kilisesi'nde diyakozdu".
1591: Johannes Löwenklau: Historiae Musulmanae Turcorum: "Hiyerosolima veya İbranice Jerusalem denen 'Kuds Barış' Filistinlilerin şehridir. İsmin anlamı 'kutsal olan' veya 'görkemli olan'dır."
~1600: Shakespeare: Kral John'un Hayatı ve Ölümü, Sahne 2.1: "Aslanın kalbini soyan Richard, Filistin'de kutsal savaşlarda çatıştı." / Othello Sahne 4.3: "Filistin'e yalın ayak yürüyen Venedikli bir kadın biliyorum..."
1616: Pietro Della Valle: Viaggi di Pietro della Valle il Pellegrino
1639: Thomas Fuller
1647: Sadık İsfahani, Sadık İsfahani'nin Coğrafik Çalışmaları: "Suriye'nin bölgeleri Filistin, Şam ve Mısır, Ramla, Aşkelon, Beit al Mukuddes (Kudüs), Kanaan, Bilka, Masisah, ve diğer şehirlerdir; bu eyaletten "Tiah Beni-İsrail" de denen "Biaban-i Filistin" (Filistin Çölü)'e hükmettiler"
~1649: Evliya Çelebi, Filistin Seyahatleri: "Tüm tarihler bu ülkeye Filistin toprakları der"
1696: Adriaan Reland, Palaestina ex monumentis veteribus illustrata
1688: John Milner
1743: Richard Pococke: Doğu'nun Tanımı
1746: Tüm Ulusların Modern Tarihi Veya Şu Anki Durumu: "Kudüs hala Filistin'in başkenti olarak tanınmaktadır"
1751: The London Magazine

Modern dönem
Son Osmanlı dönemi


1809: Reginald Heber, Filistin: bir Şiir
1833: Heinrich Friedrich Pfannkuche: "Filistinli Yahudiler"
1837: Lord Alexander Lindsay, Mısır, Edom ve Kutsal Topraklara Dair Mektup: "...Kudüs'e adieu dedik... Niyetimiz (doğru söylenişiyle) Filistin'i araştırdıktan sonra Ürdün'ü geçip Ceraş'ı ziyaret etmekti"
1841: Sir Moses Montefiore'ye Charles Henry Churchill'in cevabı: "Kaynaklar Suriye ve Filistin'in yeniden yapılanması için yönlendirildi"
1843: John Kitto: Filistin: Kutsal Toprakların Ahit Tarihi
1856: James Redhouse, İngilizce - Türkçe Sözlük: Holy Land (Kutsal Topraklar) sözlükte dari-filastin (Filistin Evi) diye tercüme edilmiştir.
1897: I. Siyonist Kongre: Basel programında belirlenen Siyonist hareketin amacı: "Siyonizm'in amacı Filistin'de yasal bir Yahudi devleti kurmaktır"
1911: Filastin gazetesi
1913: Al-Karmil gazetesi: "Bu takımın elinde büyük güç vardır; ülkeleri Filistin'in bir zamanlar Osmanlı'nın bir parçası olduğu hiçe sayılmamalıdır."

İngiliz Mandası dönemi

1918: Avam Kamarası: Zabıt: "Binbaşı Earl Winterton Dışişleri Bakanı'na, Mısır'da bulunan Filistin ve Suriye siyasi liderlerine Filistin'i ziyaret etmek için ne gibi olanaklar sunulduğunu sordu" İngiltere siyasetinde Filistin kelimesi ilk defa bu zamanda kullanılmıştır ve bundan sonra da İngiliz hükümetlerince de kullanılmaya devam edilmiştir.
1919: Dünya Siyonist Örgütü, Paris Barış Konferansı'nda Filistin ile ilgili demeci: "Filistin'in sınırları aşağıda belirtildiği gibi olmalıdır..."
1919: Milli Suriye Kongresi: "Ne Suriye'nin Filistin olarak bilinen güney parçasının ne de Lübnan'ın dahil olduğu Suriye kıyılarının bütünlüğünün bozulmasını talep ediyoruz."
1920: Franko-İngiliz Sınır Anlaşması - Birleşik Krallık Filistin Mandası'nın sınırları 7 Mart 1923'te kesinleşti.
1921: Suriye-Filistin Kongresi
1926: Kalıcı Manda Komisyonu: "[İspanyol temsilci] M. Palacios, Arapların milli isim, marş ve bayrak ile ilgili olan kaygılarını dile getirdi... Araplar, "Filistin" adının ardından "Eretz İsrael" denmesinin Manda kurallarının 22. maddesine aykırı olduğunu belirtip "Surial Janonbiah" ("Güney Suriye") ismine de karşı çıkmaktadır. İngiliz hükümeti Arap isminin kullanılmasını kabul etmedi, bunun yerine 2000 yıldır İbranice kelime olan Filistin'i tercih etti ve sonuna "alef yod" baş harflerini koydu..."

Ahitsel kaynaklar

Filistiler ve Filist kelimeleri Tanah'ta 250 kereden fazla geçmektedir. İbranice Peleşet (פלשת) kelimesi Türkçe'ye genelde Filist olarak tercüme edilmiştir ve Ahit'te güney sahillerinde yaşayan Filistlerin topraklarını işaret etmektedir.[97] Filistiler ilk defa Nuh'un oğlu Ham'ın soyundan gelenlerin listesinde yer alır. Filist kelimesinin Filistin kelimesiyle kökdaş olduğu kabul edilir. Fakat, MÖ 2.yy'da beri ahitsel Filist ile coğrafi Filistin arasında farklılıklar bulunur. Ahitin MÖ 132'de tamamlanan Yunanca tercümesinde Filistler için Philistieim bölge için Palaistine adı kullanılır.

Tanah'ın ilk beş kitabı olan Tevrat'ta bu isim 10 kere geçmektedir, bunlardan bazıları şunlardır:

Tekvin 10:14: "ve Patrusîlerin, ve Kasluhîlerin (Filistîler bunlardan çıktılar), ve Kaftorîlerin babası oldu."
Tekvin 21:32-34: "Böylece Beer-şebada muahede yaptılar; ve Abimelekle ordusunun başbuğu Fikol kalkıp Filistîler diyarına döndüler. Ve İbrahim Beer-şebada bir ılgın ağacı dikti, ve orada RABBİN, Ebedî Allahın, ismini çağırdı. Ve İbrahim Filistîler diyarında hayli zaman misafir oldu."
Çıkış 13:17: "Ve vaki oldu ki, Firavun kavmı salıverdiği zaman, Allah onları Filistîler diyarının yolundan yakın olduğu halde götürmedi; çünkü Allah dedi: Kavm harp gördüğü zaman, belki nadim olup Mısıra döner;"
Çıkış 23:31: "Ve Kızıl Denizden Filistîlerin denizine kadar, ve çölden Irmağa kadar sana hudut koyacağım; çünkü memleketin ahalisini sizin elinize vereceğim; ve onları kendi önünden kovacaksın."

Tesniyesel Tarih gibi Ahit'in diğer kitaplarında 250'den fazla kez kullanılan bu ismin yaklaşık 200 tanesi Hakimler ve Samuel kitaplarında yer alır. Bunlardan bazıları şöyledir:

Yeşu 13:1-3: "VE Yeşu kocamış, ve yaşta ilerlemişti; ve RAB ona dedi: Sen kocadın, ve yaşta ilerledin, ve mülk olarak alınacak pek çok yer kaldı. Kalan yer şudur: bütün Filistîler havalisi, ve bütün Geşur; Mısır önünde olan Şihordan şimale doğru, Kenânlıların sayılan Ekron sınırına kadar; Filistîlerin beş beyleri, Gazalılar, ve Aşdodlular, Aşkelonlular, Gatlılar, ve Ekronlular, cenubta da Avlar;"
1 Krallar 4:21: "Ve Süleyman Irmaktan Filistîler diyarına, ve Mısır sınırına kadar bütün ülkeler üzerinde saltanat sürdü; onlar vergi getirdiler, ve ömrünün bütün günlerince Süleymana kulluk ettiler."

Bilgelikler Kitabında bu isim yalnızca 6 kere geçer ve bunların hepsi Mezmurlar'da yer alır. Örneğin:

Mezmurlar 87:4: "Beni bilenler arasında Rahabı ve Babili anayım; İşte, Filistin, ve Sur ile Habeş ili; Bu adam orada doğmuştur."

Büyük Peygamberler ve Küçük Peygamberlerde 20 kez yer alan bu isimden bazılarına örnek şunlardır:

Sefanya 2:5: "Deniz kıyısında oturanların, Keretîler milletinin vay başına! Ey Kenân, Filistîler diyarı, RABBİN sözü size karşıdır; seni yok edeceğim, öyle ki, artık sende oturan kimse olmıyacak."
Amos 9:7: "Benim için Habeşlerin oğulları gibi değil misiniz, ey İsrail oğulları? RABBİN sözü. İsraili Mısır diyarından, ve Filistîleri Kaftordan, Suriyelileri de Kirden çıkarmadım mı?"
 
Geri
Top