Fransa ve Fransa Tarihi

dderya

kOkOşŞ
V.I.P
Fransa Cumhuriyeti (Fransızca:République Française) ya da kısaca Fransa, Belçika, Lüksemburg, Almanya, İsviçre, İtalya, Monako, Andorra ve İspanya ile komşu olan, Batı Avrupa'da bir ülkedir. Avrupa Birliği'nin kurucu üyesidir.



Politika

Beşinci Cumhuriyet'in anayasası 28 Eylül 1958'de halk oyuyla onaylandı. Yeni anayasa, icra merciinin gücünü (parlamentoya göre) artırmıştır. Anayasaya göre devlet başkanı 5 yıllık bir süre için doğrudan seçilir. Devlet başkanının tasarrufu, devletin düzgün çalışmasını ve devamını sağlar. Devlet başkanı, başbakanın atamasını yapar, orduyu yönetir ve uluslararası anlaşmaları onaylar.

Fransız Milli Meclisi (Assemblée Nationale) Fransa'nın ana yasama organıdır. Bourbon sarayında toplanır, 577 milletveki 5 yıllık süre için doğrudan oyla seçilir ve her seçimde tüm koltuklar için oylama yapılır. 331 senatör ise tüm Fransa çapında halk tarafından seçilmiş olan belediye meclisi üyelerinden, il (département) yerel meclis üyelerinden, Bölge (Région) yerel meclis üyelerinden oluşan seçmenler tarafından seçilmektedir. Dokuz yıllık bir süre için seçilirler. Senato seçimleri her 3 yılda bir yapılır ve her seçimde senatonun üçte biri yenilenir. 2010'dan itibaren senatörler 6 yıllık bir süre için seçilecektir ve yine her üç yılda bir yapılan seçimlerde yarısı yenilenecektir. Senato Luxembourg Sarayı'nda (palais du Luxembourg) toplanır. Senato'nun yasama gücü sınırlıdır: Senato ile Parlamento arasında anlaşmazlık olması durumunda son söz Milli Meclis'e aittir. Milli Meclis'in gündemini belirlemede hükümetin büyük etkisi vardır. Milli Meclis ve Senato birlikte Versailles şatosunda toplanıp Fransa'nın Parlamentosunu oluştururlar. Sadece anayasa değişikliğiyle ilgili olarak ve uluslararası bazı anlaşmaları onaylamak amacıyla toplanırlar.

Fransa ve Türkiye

Fransa ve Türkiye ilişkileri yüzlerce yıllık köklü bir geçmişe sahiptir. Özellikle Kanuni Sultan Süleyman döneminde Fransa Osmanlı Devleti'ni diğer Batı Avrupa ülkelerine karşı bir tür dengeleyici olarak görmüş ve işbirliği yapmıştır.

Fransız Devrimi'nden sonra diğer etnik gruplar gibi Türkler de milliyetçilik anlayışlarını Osmanlı'nın klasik millet anlayışından ırk temelli anlayışa doğru çevirmişlerdir. 19. yüzyıl boyunca Osmanlı aydınının laikleşmesi sürecinde de Fransa önemli bir ilham kaynağı olmuştur. Osmanlı siyasi gelenekler açısından da Fransa'nın devrim, terör ve sonrası dönemindne fazlasıyla etkilenmiştir.

1. Dünya Savaşı'nda iki taraf farklı cephelerde savaşmışlar ve Osmanlı'nın yenilmesiyle birlikte Anadolu'yu işgal edenlere Fransa da katılmıştır. O ana kadar azınlıkları çıkarları doğrultusunda destekleyen Paris, bundan sonra bu siyasetini gizleme gereği dahi duymayacaktır. Özellikle Klikya ve Güneydoğu bölgelerinde Ermeni destekçilerinin katliamlar yapmasına da göz yuman Fransa'nın bu tavrı Anadolu topraklarında kan davalarına yol açmıştır.

Son dönemde ise Fransa Meclisi'nin 2001 yılında Ermeni iddialarını 'soykırım' olarak kabul etmesi ilişkileri olağanüstü bir düzeyde germiştir. Buna ek olarak Fransa Meclisi 12 Ekim 2006 tarihinde, "Ermeni soykırımının inkârının suç sayılması"nı ve ihlal edenlere 1 yıl hapis ve 45000 Euro para cezası verilmesini öngören yasa teklifini kabul etmiştir. Türkiye bu olayı sert bir dille kınamış ve bazı yaptırımlar uygulayacağını açıklamıştır.


Fransa Tarihi

İlk olarak Keltler'in kuzeye gelerek yerleştiği Fransa, Milattan önceki yıllarda Avrupa'da geniş topraklara sahipti. Daha sonra (M.Ö. 50'li yıllar) Romalıların işgaline uğradı ve yaklaşık 500 yıl bu devletin etkisinde kaldı. 12. yüzyılın başlarından itibaren Fransa'da krallık rejimi kuruldu, İngilizlerin etkin olduğu topraklarında 100 Yıl Savaşları (1337-1453) oldu.

Fransa'nın esas gelişmesi "Güneş Kralı" olarak bilinen XIV. Lui döneminde oldu; Kuzey Amerika, Hindistan ve Karaiplerde Afrikalı esirleri çalıştırarak kahve ve şeker kamışı plantasyonları kurdu. 18. yüzyılda Kanada ve Hindistan'daki sömürgelerini kaybetti ve büyük bir ekonomik krize girdi. XVI. Lui zamanında Fransız devrimi başladı, monarşi idaresi yıkıldı, 3, Napolyon döneminde sanayi inkılabını yakalayan Fransa'da önemli ilerlemeler oldu. Daha sonra Cezayir, Batı Afrika ve Hindi-Çin'de çok sayıda koloni kurdu.

1. Dünya Savaşı'nın önemli bir bölümü. Fransa topraklarında cereyan etti ve 1,4 milyon Fransız hayatını kaybetti. 2. Dünya Savaşı esnasında da Fransa önemli kayıplara uğrayarak sömürgelerinin tamamına yakınını kaybetti, 1958'de General de Gaulle devlet başkanı seçildi. Bu tarihten sonra Fransa'da önemli ilerlemeler oldu.

Etnik yapısı

* 2005 Fransa azınlık başkaldırısı

Konuşulan diller

İzole Dil:
Baskça
Kelt dilleri:
Bretonca
Germen dilleri:
Alsasça (Elsässerdeutsch)
Batı Flamanca
Lorraine Frankçası
Latin dilleri:
Katalanca
Korsikaca (Corsu)
Franko-Provensal
Bressan dili
Dauphinois
Forèzien
Jurassien
Lyonnais
Savoyard
Oksitanca
Alp Provensal
Auvergnat dili
Gaskonca
Ariegese (Ariégeois)
Bearnese (Béarnais)
Landese (Landais)
Langedokça
Limousin dili
Nissart dili (Niçois or Nissart)
Provensal

Oïl dilleri:
Burgundian dili
Champenois
Franc-Comtois
Fransızca
Gallo
Lorrain dili
Normanca
Picard dili
Poitevin-Saintongeais
Valonca
Göçmen dilleri

Arapça (şiveleri)
Ermenice (doğu)
Bambaraca
Berberice
İspanyolca
İtalyanca
Laoca
Mandarince
Lehçe
Portekizce
Romanca
Rusça
Vietnamca
Yiddişçe
Türkçe
 
Fransa Bastille Tarihi
(Ulusal Bayram)


Fransa'da ulusal bayram olarak kabul edilen 14 Temmuz günü, tüm öğrencilerin ve çalışanların ülke çapında düzenlenen şenliklere katıldığı bir tatil günüdür. Bu şenlikler, 1789 yılının 14 Temmuz günü, Paris halkının çirkin görünüşlü, taş Bastille Hapishanesi'ni ele geçirişini kutlamak için düzenlenir. Bastille, 24 metre genişliğinde bir hendekle çevrili yüksek surları, 30 metrelik sekiz kulesi ve 70'i aşkın hücresiyle dev bir yapıydı. Birçok tutsak yaşamlarının tümünü bu karanlık hücrelerde geçirmişti. En ünlü tutsaklardan biri de, 1703'te Bastille'in zindanlarında ölen, gizemli "Demir Maskeli Adam"dı.

1370'te yapımına başlanan Bastille, aslında bir hapishane olarak değil, Paris'i saldırılara karşı koruyacak bir kale olarak düşünülmüştü. Sonraları, İngiltere'de vatan hainliğiyle suçlananların kapatıldığı Londra Kulesi gibi, Fransa krallarının düşmanlarını hapsettiği özel bir kaleye dönüştürüldü. Ayrıca yasaklanan kitaplar da o dönemde Bastille'e konuyordu. Fransa krallarının lettres de cachet olarak bilinen kesin tutuklama emriyle, kişileri istediği sürece hapishanede tutma yetkisi vardı. Bir başka deyişle kral, herhangi bir kimseyi yargılamaksızın hücreye attırabiliyordu. Kralların sıkça başvurduğu bu tür uygulamalar nedeniyle, Bastille halkın gözünde acımasız ve haksız yönetimlerin simgesi oldu. Fransa tarihinin en büyük halk ayaklanması olan 1789 Fransız Devrimi başladığında, Paris halkı ilk olarak nefret ettiği Bastille Hapishanesi'ne saldırdı ve ele geçirdi.

Özgürlüğün kazanılmasının simgesi olan bu olay, Paris sokaklarında şarkılar ve danslarla kutlandı. Bastille daha sonra yıktırıldı. 1940-44 yılları arasındaki Alman işgali sırasında, 14 Temmuz ulusal yas günü ilan edildi. Ama kurtuluştan sonra yeniden her yıl büyük bir ulusal bayram olarak kutlandı.
 
Never Say Never Agaın




Fransa'da Napolyon adını taşıyan üç imparator yaşadı.

Napolyon I (1769-1821). Kendini Fransa imparatoru ilan eden ve 20 yıl boyunca tüm Avrupa kıtasına hükmeden Korsikalı I. Napolyon'un öyküsü yakın tarihin en önemli olaylarından biridir.
Napolyon Bonapart Batı Akdeniz'de Fransa'ya bağlı Korsika Adası'nın Ajaccio kentinde doğdu. Babası bir avukattı. Yoksul, ama soylu bir aileden geliyordu. Askerliğe ilgi duyan Napolyon, 15 yaşındayken ağabeyi Joseph'le birlikte Paris'te askeri bir okula yazıldı.
1789'da Fransız Devrimi sırasında ülkede büyük değişimler yaşanmaya başlandı . Bu sıralarda subay olan Napolyon, gelişmeleri yakından izliyordu. Napolyon kendini gösterme fırsatını ilk kez Fransa'nın İngiltere, İspanya ve Hollanda ile savaşa girdiği sırada yakaladı. Toulon'daki topçu birliğinin komutanlığı ona verildi. Bu kent Fransa'nın güney kıyısında büyük bir deniz üssüydü. Napolyon'un askerleri Toulon'a çıkarma yapmış olan İngiliz ve İspanyollar'ı kentten sürdü. Bu başarısı üzerine 24 yaşındaki Napolyon tuğgeneralliğe yükseltildi ve Fransa'nın İtalya ordusunda topçu komutanlığına atandı. Ama dönemin kıskanç ve art niyetli bazı önderlerinin oyununa gelerek bir süre sonra komutanlık görevinden alındı. Daha sonra ordudan ayrılarak Paris'e yerleşen Napolyon, saatini ve kitaplarını satacak kadar yoksul düştü. Ama çok geçmeden kralcıların yönetime karşı başlattıkları bir ayaklanmayı bastırmak için 1795'te yeniden göreve çağrıldı. Napolyon iç savaşa neden olabilecek bu ayaklanmayı başarıyla bastırdı ve tümgeneral olarak iç güvenlik güçlerinin başına getirildi.
Napolyon. artık Paris'in siyasal ortamına girmişti. 1796'da İtalyan ordusu başkomutanlığına atandı. Soylu bir dul olan Josephine de Beauharnais ile evlendikten iki gün sonra İtalya'da Avusturyalılar ile savaşan Fransız ordularının başına geçmek üzere Nice'e gitti. Cesareti kırılmış-birlikleri büyük bir başarıyla toparladı, düzene soktu ve birkaç hafta içinde Avusturyalılara yenerek büyük bir zaferle Milano'ya girdi. Napolyon, 1797'de ordusuyla Avusturya'yı işgal etti ve Avusturyalılara Campo Formio Antlaşması'nı imzalamak zorunda bıraktı. Bu antlaşmayla Fransa, doğuda Ren Irmağı'na kadar olan bölgeyi topraklarına katıyor ve Belçika üzerinde denetim hakkı elde ediyordu. Napolyon, ülkesine bir kahraman olarak döndü.
Napolyon, 1798'de Mısır ve Suriye'de büyük bir Fransız imparatorluğu kurmak amacıyla Ortadoğu'ya yapacağı seferin hazırlıklarına başladı. Mısır ile giriştiği Piramitler Çarışması'ndâ büyük bir zafer kazandı. Ama Nil Savaşı'nda İngiliz Amiral Horatio Nelson'un tüm Fransız gemilerini yok etmesi tasarılarını bozdu Bu arada Osmanlı İmparatorluğu Fransa'ya savaş açmıştı. Ordusuyla Mısır'da yalnız kalan Napolyon, 1799'da Suriye üzerine yürüdü. Ama başarılı olamayarak Mısır'a geri döndü Fransız hükümetinin zor günler yaşadığını duyar duymaz ordusunu Mısır'da birakarak Paris'e geçti. Askeri önderlerin desteğini halktan sonra ordusuyla Fransız Parlamenfosu'na gözdağı vererek yönetimi ele geçirdi Yeni bir yönetim biçimi oluşturarak halk egemenliği yerine yasama, yürütme ve yargı gücünün en tepedeki üç kişinin e|inde toplandığı konsül yönetimini kurdu Yeni anayasa ıje birinci konsül o|an Napolyon, ülkenin gerçek yöneticjsi durumuna geldi
1800'de Avusturya'ya savaş açan Napolyon, Marengo Çarpışması'nda Avusturyalıları yendi ve İtalya'yı işgaj etti. 1802'de İngiltere ele geçirdiği tüm Fransız kolonilerini geri vermeyi kabul ederek Fransa i|e 1792'den bu yana ilk kez bir barış antlaşması imzaladı Fransa'da yasaları sad,e|eştirerek yeniden düzenledi Ülkenin parasal sorunlarına çözürn getirilmeye çalışıldı ve Fransa Merkez Bankası kuruldu Napolyon, Fransız pevrimi sırasında Katolik Kilisesi i|e bozulan ilişkileri düzeltti ve devleti laik pir yapıya kavuşturdu Devlet okulları açtı. Orduyu yeniden örgütleyerek güçlendirdi. En yararlı ve kalıcı çalışmalarını bu dönemde yaptı.
1802'de başarılarından güç alarak yaptırdığı halkoylaması sonucu ömür boyu konsül seçilen Napolyon 1804'te, imparatorluğunu ilan etti. Paris'te Nötre Dame Katedrali'nde yapılan görkemli bir törende karısı ile birlikte taç giydi. Sarayı, zenginliği ve debdebesiyle ünlendi. Napolyon, bilimsel buluşları ve güzel sanatları destekleme yönündeki çabalarını sürdürmekte de geri kalmadı. Ne var ki, 1803'te İngiltere ile barış sona erdi; Fransa'yı yıkıma uğratan ve Napolyon'un sonunu hazırlayan uzun savaşlar başladı. Bu savaşlar tarihte Napolyon Savaşları olarak anılır. 1809'da kendisinden sonra tahta geçecek bir erkek çocuk doğuramadığı için Josephine'den boşanan Napolyon, Avusturya imparatorunun kızı Marie-Louise ile evlendi. 1811'de doğan oğluna "Roma kralı" sanı verildi. Napolyon, kardeşlerini ve yakınlarını ele geçirdiği İspanya, Hollanda ve İtalya gibi ülkelerin başına kral olarak atadı.
1812 yazında Napolyon, Fransa için büyük bir yenilgiyle sonuçlanan Rusya seferine başladı. Bu savaş, yüz binlerce askerin karlar içinde donarak ölmesine yol açtı.
1814'te güneybatıdan İngiltere, doğudan ise İngiltere'nin müttefikleri Avusturya ve Prusya, Fransa'yı işgal etti. 30 Mart'ta Paris düştü. 11 Nisan'da Napolyon'un tacı elinden alındı ve Akdenizde'ki Elba (Elbe) Adası'na sürüldü. Ama yenilgiyi kabul etmeyen ve iktidarı elden bırakmak istemeyen Napolyon, Mart 1815'te Elba'dan kaçarak Fransa'ya döndü. Bu arada, 1793'te Fransız Devrimi'n-den sonra idam edilen XVI. Louis'nin kardeşi XVIII. Louis Fransa kralı olarak taç giymişti. Napolyon yeniden oluşturduğu ordusuyla Paris'e girdi ve kendini bir kez daha imparator ilan etti. Bu döneme "Yüz Gün" adı verilir. Ne var ki, Waterloo Savaşı'nda kendisine karşı yeni bir ittifak kuran Avusturya, Prusya, İngiltere ve Rusya güçleri karşısında yenildi.
Napolyon bu kez Atlas Okyanusu'nda ıssız bir ada olan St. Helena'ya sürüldü. Sıkı bir denetim altında geçen tutsaklık döneminden sonra öldü ve bu adaya gömüldü.
Fransa'da bir kahraman olarak anılan Na polyon'un kemikleri 1840'ta Paris'e getirilerek Hotel des Invalides'in altındaki mezarlığa gömüldü.
Tarihin en büyük komutanlarından biri olarak kabul edilen Napolyon, Avrupa'da giriştiği fetihler sırasında Fransız Devrimi'nin getirdiği özgürlük ve eşitlik gibi kavramların bu ülkelerde yaygınlaşmasına da yol açtı. Ne var ki, bu düşünceler, ele geçirdiği topraklardaki halkların, kendi krallık yönetimlerine olduğu kadar, Fransız egemenliğine karşı mücadelelerine de ışık tuttu. Böylece Napolyon, karşısında yalnızca ülke yöneticilerinin isteğiyle zorunlu olarak savaşan askerleri değil, kendi bağımsızlıkları için savaşan halkları da buldu.

Napolyon II (1811-1832). I. Napolyon'un ve İmparatoriçe Marie-Louise'in oğludur. Babasının tacı elinden alındıktan ve XVIII. Louis' nin tahta geçmesinden sonra annesi küçük Napolyon'u Avusturya'ya götürdü. II. Napolyon hiçbir zaman iktidara gelemedi.

Napolyon III (1808-1873). I. Napolyon'un kardeşi Louis Bonapart'ın oğludur. Genellikle Louis-Napolyon Bonapart olarak anılır. Waterloo Savaşı'ndan sonra ailenin öbür üyeleri gibi Fransa'dan sürüldü. 1836'da Fransa' da krallığı yıkma girişimi başarısızlıkla sonuçlandı. 1840'taki ikinci girişiminden sonra ömür boyu hapse mahkûm edildi. Ama 1846'da İngiltere'ye kaçmayı başardı. Fransa' da cumhuriyetin yeniden ilanıyla sonuçlanan 1848 Devrimi'nin ardından ülkesine döndü ve Ulusal Meclis'e seçildi. Kısa bir süre sonra da cumhurbaşkanı oldu. Fransa'da o dönemde, dört yıldan sonra yeniden cumhurbaşkanı seçilmeyi yasaklayan bir anayasa yürürlükteydi. Louis-Napolyon 1852'de cumhuriyet yanlılarına karşı bir darbe yaptı ve hazırlanan yeni anayasayı halkoyuna sundu. Halkın desteği ile 10 yıl için yeniden cumhurbaşkanı seçildi. Aynı yılın sonunda, Fransa'nın geçmişteki başarılarını yineleyeceğini ileri süren Louis-Napolyon Bonapart, III. Napolyon sanı ile imparator ilan edildi.
III. Napolyon, kamuoyuna kulak veren ve toplumsal refahla ilgilenen bir devlet adamıydı. Ne var ki, deneyimli bir yönetici değildi. İlk zamanlarda Fransa halkı yeniden yapılanma sürecindeki başarılardan ve sanayileşmenin gelişmesinden hoşnuttu. Ama bunu ekonomik sıkıntılar ve sarsıntılar dönemi izledi. İmparator saldırgan bir dış politika izliyordu. 1854'te Osmanlı İmparatorluğu ve İngiltere ile birlikte Rusya'ya karşı Kırım Savaşı'na katıldı. İtalya'ya Avusturya yönetiminden kurtulabilmesi için yardım sözü verdi. Ama Avusturya ile yapılan savaşı Lombardiya'ya bağımsızlık verdikten sonra, Nice (Nis) ve Savoie'yı ülkesine katarak hızla sona erdirdi.
Amerikan İç Savaşı'nı fırsat bilerek Meksika'da Fransa denetiminde bir Latin Amerika imparatorluğu kurmaya çalıştı. Ama ABD' nin baskısı sonucu ordularını Meksika'dan çekmek zorunda kaldı. Kukla imparator Avusturya Arşidükü Maximilian, üç yıllık tartışmalı bir yönetimden sonra tahttan indirilerek idam edildi. Ardından, Prusya'nın giderek güçlenmesinden duyduğu kaygı, III. Napolyon'un dış politikasının sertleşmesine ve sonunda Fransa-Prusya Savaşı'na (1870-71) yol açtı. Savaş alanında ordusunun başında savaşan III. Napolyon, Sedan'da tutsak düştü. Altı ay Almanya'da tutsak kaldı. Fransa' da cumhuriyetin ilanından sonra İngiltere'ye sürgüne gönderildi ve orada Kent yakınlarında Chislehurst'te öldü.
 
Geri
Top