• Merhaba Ziyaretçi.
    "Hoşgeldin sonbahar "
    konulu resim yarışması başladı. İlgili konuya BURADAN ulaşabilirsiniz. Sizi de beğendiğiniz 2 resmi oylamanız için bekliyoruz...

Fransız İhtilali veya Fransız Devrimi -Fransız Devrimi'nin sonuçları

Suskun

V.I.P
V.I.P
Fransız Devrimi veya Fransız İhtilâli (1789-1799)

Fransa'daki mutlak monarşinin devrilip, yerine cumhuriyetin kurulması ve Roma Katolik Kilisesi'nin ciddi reformlara gitmeye zorlanmasıdır. Avrupa ve Batı dünyası tarihinde bir dönüm noktasıdır. Milliyetçilik akımını başlatan en büyük etkendir.

Fransız Devrimini Hazırlayan nedenler


Fransız halkı önceki döneme göre büyük bir evrim geçirmektedir. Halk bilinçlenmekte sarayın, kralın, seçkinlerin denetiminden çıkmaya başlamıştır. Şehirlerde yaşayan pek çok burjuva büyük bir atılım içinde bulunmaktadır. Kitaplar yaygınlaşmakta aileler çocuklarını üniversitelere göndererek sağlam bir gelecek kurma yolunu tutarak kültürel seviyeyi yükseltmekteydi. Bağımsız yayıncıların çıkarttıkları gazete, bildiri ve broşürler, kitlesel bilinçlenmeye yol açmaktadır. Bu koşullar da toplumsal değişim taleplerinin olgunlaşmasına yol açmıştır.

Toprak sahipleri ve soylular, ayrıcalıklarını korumaya çalışmakta; bu sebepte burjuvaların soylu tabakasına geçmesini engelleyecek barikatları yükselmekteydi. Soylular statülerini koruma hevesindeyken, burjuvalar da ekonomik olarak güçlenmelerine rağmen toplumsal halklarda söz sahibi olamamaktan şikâyetçiydi. Kırsal nüfus ise üzerindeki vergi yükünün hafiflemesini istemektedir.

Devrimci düşünce, ülkede köklü yapısal değişikliklere gitmek gerektiğine inanan katmanlar arasında yayılmaya başlamıştır. Merkezi otorite ülkenin içinde bulunduğu evrimsel süreci kavrayamamış ve eski yöntemlerle sorunları halletme yoluna yönelmek istemiştir. Oysa özellikle burjuva İngiliz devrimini etkisiyle geçici çözümle yetinmek değil kitlesel olarak İngiliz modelindeki gibi parlamenter monarşi rejimi altında yönetime katılmayı arzulamaktaydı.


Devrimin düşünsel nedenleri


Toplum büyük bir hızda değişiyor bunun altında da aydınlanma filozoflarının' büyük etkisi bulunmaktaydı.Aydınlanma felsefesi, mantığın, köklü gelenekleri ve siyasal rejimin mutlakıyetçi eğilimlerini ortadan kaldırmayı emrettiğine kanaat getirmiştir. Aydınlanmacılar özgürlüğün tüm alanda olması gerektiği fikrini savunmakta. Descartes, daha XVII yy, aklın ve eleştirel zihniyetin üstünlüğüne baskı yapmış, Montesquieu ise, yasama erkinin halkı temsil eden vekiller aracılığı ile kullanılmasını ve güçler ayrılığı ilkesinin hayata geçirilmesini önermiştir. Voltaire ' e göre kral, filozoflardan kurulu danışmanların örgütüne uyarak toplumu aydınlatmayı hedeflemeli, İngiliz modelini benimseyerek, parlamenter bir sistemin kapılarını açmalıydı. Rousseau, insanların doğuştan eşit olduğuna inanmakta, çoğunluğun iradesinin (halk egemenliği) siyasal rejim hâkim olması gerektiğini vurgulamaktaydı. Diderot ile dAlambert ise yasa önünde eşitlik, düşünce ve ifade özgürlüğü gibi talepleri dillendirmekteydi

Aydınlanma filozoflarını etkilerini yanında İngiliz Halklar bildirgesi gibi metinler ve bunların temelini oluşturan John Lockenin fikirleri ve Amerikan Bağımsızlık Bildirgesindeki dile getirilen demokratik ilkeler ve liberal ekonomi fikirleri burjuvaları hareketlendirmiştir. Fransızlar dışarıdan gelen fikir ve hareketleri içselleştirerek ihtilale zemin hazırlamışlardır:

İhtilalin Ekonomik Sebepleri

Devrim den önceki yıllar Fransız ekonomisi için pek de parlak sayılmamaktadır. Gelişen ticaret, savaşlar sebebiyle yavaşlama yöne kaymış, köylü mahsulünden beklenen verimi alamayarak büyük sıkıntılarla karşılaşmıştır. Ayrıca, tek kıtlıkla, açlığa kadar dayanan sorunlarla karşılaşmışlar tek çözüm yolu olarak kıta şehirlere göç etme yolunu tutmuşlardır fakat şehirlerde de onları parlak bir yaşam beklememektedir; artan nüfusun ihtiyacını şehirler karşılayamaz duruma gelmiştir. Nüfus artması doyurulması gereken insanların çoğalmasına sebep olmuştur. Gelenlerin işsizlik sorunuyla da karşılaşması, istihdam olanağı bulamamaları toplumsal sorunların artmasına neden olmuştur. Aslında Fransanın ekonomisi pek çok çağdaş devlete göre ileri sayılmaktaydı; fakat önceki dönemlerle karşılaştırıldığında görülen fark edilir gerileme halkı panik içine sokmuştur. [2] Halkın içinde bulunduğu ekonomik sorunlar vergilerin düzenli olarak ödenmemesine yol açmış devletin en önemli gelir kaynağı olan vergilerin sekteye uğraması hazineyi büyük bir bunalıma sürüklemiş, uzayan savaş maliyetlerinin fazla olması ve teknolojinin gelişmesiyle savaş masraflarının artması, birde saray masraflarının aşırılığı sebebi ile devlet iflasın eşiğine gelmiştir. Bu sebepten kral vergilerin arttırılması ve yeni vergiler konması yolunu tutmuş bu plan dahilinde tüm toplumunda vergilerin yaygınlaşması düşüncesi ortaya çıkmış. Paris parlamentosu da bu yeni vergi aleyhlerine onay vermeyerek genel meclisin Etats Generaux'un toplanmasını istemiştir.


Fransa, Kuzey Amerikadaki tüm kolonilerini 1763 tarihinde, Yedi Yıl Savaşları sonunda imzalanan [[Paris Antlaşması (1763)Paris Antlaşması ile İngiltere'ye kaptırmıştı. İngiltere, Yedi Yıl Savaşları'nın mali yükünü, yeni vergilerle kolonilerden çıkartmaya kalkışınca; bu durum Kuzey Amerika kolonilerinde huzursuzluk yaratmıştı. 1774 yılında Onüç Koloni'nin başlattığı Amerikan Bağımsızlık Savaşı 1776 yılında bağımsızlık ilanıyla sürmüştü. Fransa ise bu çatışmalara büyük boyutlarda mali destek vererek dolaylı olarak katılmıştır.

Bu savaş harcamaları ve giderek artan saray masrafları dolayısıyla Fransız monarşisi de mali yönden tükenmişti.
États généraux'nun yeniden toplanması

1789 yılında XVI. Louis, soyluları toplayıp toprak mülkiyeti üzerinden vergi alınmasını istediğinde; soylular, parlamentonun toplanmasını istediler. 1614 yılından beri toplanmamış olan parlamento, soylular, din adamları ve halktan seçilen üç kamaradan oluşuyordu.

Parlamentonun toplanması, toplumsal yapıdaki çelişkilerin de ortaya çıkmasına neden oldu. Bir yanda soyluların ve din adamlarının ayrıcalıklı durumu diğer yanda da burjuvazi ve halktan temsilcilerin arasında parlamentoda ciddi sorunlar ortaya çıktı.

18. yüzyılın başlarından beri Fransa dış ticaretinin kat kat artması, varlıklı bir burjuvazi oluşturmuştu. Bu sınıflar, artık sahip oldukları ekonomik güce karşılık gelecek bir politik güç istiyorlardı. Feodal yapının ve monarşinin kaçınılmaz sonucu olan sosyo-ekonomik sınırlamaların kaldırılmasından yanaydılar.

Serment du Jeu de paume

Parlamentonun toplanmasıyla orta sınıftan halk, özellikle varlıklı sınıflar, monarşiye karşı savaş açtılar. Bir anayasayla monarşinin yetkilerinin sınırlandırılmasını, iç gümrük duvarlarının kaldırılarak iç ticaretin serbestleştirilmesi, vergilerin yeniden düzenlenmesi ve yönetimde daha fazla hak elde etme talebinde bulundular.

Bu talepleri 16. Louis kabul etmedi. Orta sınıf, peşine halktan diğer unsurları da katarak 14 Temmuz 1789 günü Bastille hapishanesine saldırdı. Hapishane ele geçirilip mahkûmlar salındı.

Fransız Devrimi 1789-1815 yılları arasında beş farklı dönem yaşayarak devam etti.

Hizipler

Fransız Devrimi'nde çok farklı kesimler rol almıştır. Paris yoksullarının temsilcileri kendilerine Enragee (öfkeliler) adını vermişlerdi. Heberistler de yoksullara yakın ve radikal bir kesimi oluşturuyordu. Devrimi bir halk hareketinden çok salt bir ilerleme olarak anlayan üst kesim temsilcileri iki kanada bölünmüştü. Jakobenler radikal ilerlemeci, Jirondenler ise liberal ve ılımlı ilerlemeciydi. Jakobenler de daha sonra bölündü ve Danton ayrı baş çekti. Jakobenlerin içindeki en sertlik yanlıları Robespierre ve San Just'tu. San Just, "Hürriyetin istibdadını istiyoruz" paradoksal sözleriyle ün salmıştır.


Meşrutiyet Devri (1789-1792)


Bastille Baskını

14 Temmuz 1789'da Paris'liler Bastille Hapishanesi'ne hücum ettiler. Bu genel ayaklanmanın ardından (1791) yılında bir kurucu meclis toplandı ve İnsan ve Yurtdaş Hakları Bildirisi yayınladı. Ardından da ulusal egemenliğe dayanan bir anayasa hazırlayarak monarşinin yetkilerini sınırlandırdı. Bu anayasa, halk tarafından seçilecek bir parlamentonun yasama ve yürütme yetkilerini kralla paylaşmasını öngörmekteydi.

Kanunları hazırlamak, bütçeyi tasdik etmek ve hükümetin icraatını kontrol etmek görevleri meclise verildi. Ayrıca İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi'nin esasları uygulamaya konuldu.

İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi'nin uygulamaya konulması ve bir halk meclisinin yürütme erkini ele alması, Fransada feodalite kurumları yıktı. Zaten halk yığınlarındaki soylulara karşı gelişen öfke, pek çok soylunun topraklarını bırakarak diğer Avrupa ülkelerine kaçmalarına yol açtı.

Fransadaki tüm bu gelişmeler, tüm Avrupa açısından çok önemli sonuçlar doğuracak, sadece gelecek yılların değil, yüzyılların da içsel dinamiklerini kökten değiştirecekti.

Avrupada herkes, feodal sınırlamalardan kurtulan bir Fransa ekonomisinin büyük bir gelişme göstereceğini,bunun ise Fransayı, uluslararası ticaret alanında rekabet edilmesi çok zor bir güç haline getireceğini öngörebiliyordu. Üstelik böylesi bir ekonomik büyümenin, eskisinden çok daha güçlü bir Fransız askeri gücünü besleyebilecek durumda olması, kuvvetle muhtemeldi.

Öte yandan Fransada ortaya çıkan, insan haklarından, eşitlikten ve özgürlükten yana bu düşünce hareketinin tüm Avrupaya yayılması ve mevcut monarşilerin geleceğini tehdit etmesi kaçınılmazdı.


Kadınların Versay Sarayı'na yürüyüşü

Başlarda burjuvazi, kralı ve liberal görüşlü soyluları safına çekerek Fransanın toplumsal ve ekonomik yapısında, her üç tarafın da çıkarlarına olan düzenlemeleri yapmak hesabındaydı. Ama böylesi müttefikler bulamadı karşısında. XVI. Louis, yetkilerinin sınırlanmasına razı olmamakta direndi. Ayrıca o tarihlerde Fransada liberal aristokratlar yoktu, hepsi tutucuydu ve eski düzenin geri gelmesini istiyorlardı.

Bu durumda hem kral hem de soylular, Habsburg hanedanından imparator II. Leopolde güveniyorlardı. II. Leopold, 1791 yılında, diğer Avrupa devletlerince de desteklenecek olursa, Fransız Devrimi'ne karşı askeri güç kullanılabileceğini duyurdu. II. Leopold, aynı zamanda Fransa kraliçesi Mari Antoniettenin kardeşiydi.

Kralın mutlakıyet idaresini yeniden kurmak için içerde isyan çıkartması, dışarıda ise Fransa'nın düşmanlarıyla işbirliğine gitmesi sonucu, 1792'de cumhuriyet ilan edildi.

Fransız Devrimi cumhuriyeti ilan etmek isteyen bir çok ülkeye örnek olmuştur.


Eylül Katliamı

Fransa Kralı XVI. Louis görevlerinden mahrum bırakıldıktan ve ailesi tutuklandıktan sonra Fransız halkının büyük bir kısmı, kraliyet yandaşlarının ayaklanacaklarına inanmıştı. Radikaller bu gibi komplocuların öldürülmesini istemişlerdi. 2 Eylül 1792'de Parislilerden oluşan silahlı bir grup hapishaneden diğer bir hapishaneye nakil taşıyan konvoya saldırmış ve mahkumları öldürmüştü. Bunun üzerine Paris, Lyon, Versailles, Orleans gibi yerlerde kalabalık kitleler hapishaneleri bastılar ve mahkumları imha ettiler.



Vendee isyanı

Sadece 1793 ile 1794 yılları arasında (Jakoben devrimci diktatörlüğü) 18000 ile 40000 arasında kişi Giyotin ile idam edildi.Cumhuriyet yönetimi milli birliği sağladı ve dış tehdidi etkisiz hale getirdi.21 Ocak 1793'te dış güçlerle ittifak yaptığı için kral XVI. Louis idam edildi.16 Ekim 1793'te kraliçe Marie Antoinette vatan hainliği suçundan idam edildi.

Terör Dönemi

1793-1794 yılları arasında kalan bu döneme Terör Dönemi de denmektedir.

Cumhuriyet esaslarına göre yeni bir anayasa hazırlandı.Fakat yasanın gerekleri yeterince ve ağırlaşan şartlar sebebiyle tatbik edilemedi. Zamanla ekonomik durumları normale dönen ve mali açıdan güçlenen halk temsilcileri, parlamentoda çoğunluk sağladılar ve ağır tedbirlerin kaldırılmasını istediler. Böylece 1795'te Direktuvar idaresi yapıldı.

Bu dönemde icra kuvveti Beşyüzler ve İhtiyarlar Meclisi tarafından seçilecek beş direktuvara bırakıldı. Yasama yetkisi Beşyüzler Meclisi'ne verildi. Milli hâkimiyet esaslarının kullanılması cumhuriyet dönemine göre daha azaltıldı. Millet Meclisi seçimlerine katılmak zengin olmayı gerektirdi. Sonuçta: Devlet yönetimi güçleşti, meclisler arasındaki düşmanlık duyguları arttı, ordu, meclis kavgalarına ve siyasete girdi. Neticede konsüllük idaresine geçilmesine karar verildi.


Konsül hükûmeti (1799-1804)


1799'da konsüllük idaresi kuruldu. Bu idarede beş direktuvarın yetkileri üç konsüle devredildi ve tüm yetkiler biriinci konsülde toplandı. Birinci konsül de General Napolyon Bonapart oldu. Konsül yönetimine geçişe yol açan darbe, Marksist terminolojide burjuva devrimci döneminin sonu olarak değerlendirilir. Bu idare 1804 yılına kadar devam etti. Bundan sonra imparatorluk idaresi başladı.

Fransız Devrimi'nin sonuçları


Yıkılmaz diye düşünülen, hatta egemenlik hakkını Tanrı'dan aldığı iddia edilen mutlak krallıkların yıkılabileceği ortaya çıktı.
İlkel şekli Yunan şehir devletlerinde, gelişmiş şekli İngiltere ve ABD'de görülen demokrasi, Kıta Avrupası'nda da gelişmeye başladı ve Batı medeniyetinin vazgeçilmez unsurlarından biri haline geldi.
Egemenliğin halka ait olduğu kabul edildi.
Milliyetçilik ilkesi, siyasi bir karakter kazanarak, çok uluslu devletlerin parçalanmasında etkili oldu.
Eşitlik, özgürlük ve adalet ilkeleri yaygınlaşmaya başladı.
Şahsi güçlere, zekâya ve girişim yeteneğine ortam hazırladı.
Fransız İhtilâli, sonuçları bakımından evrensel olduğundan Yeniçağ'ın sonu, Yakın Çağ'ın başlangıcı kabul edildi.
Dağınık halde bulunan milletler, siyasi birliklerini kurmaya başladılar.
İnsan Hakları Bildirisi, Fransızlar tarafından dünya çapında bir bildiriye dönüştürüldü.
Fransız İhtilâli'nin yaydığı fikirlere karşı İhtilâl Savaşları (1792-1815) başladı. Önce Fransa ile Avusturya ve Prusya arasında başlayan bu savaşlara İngiltere ve Rusya'da katıldılar. Savaşlar Napolyon'un yenilgisiyle sonuçlandı. Viyana Kongresi ile Avrupa'nın siyasi durumu yeniden düzenlenmiştir.(1815)

Fransa İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi


28 Ağustos 1789'da Fransız Devrimi'nden sonra, Fransız Ulusal Meclisi tarafından, Fransa İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi kabul ve beyan olundu.

Bildirge; insanların eşit doğduğunu ve eşit yaşamaları gerektiğini, insanların zulme karşı direnme hakkı olduğunu, her türlü egemenliğin esasının millete dayalı olduğunu ve mutlak egemenliğin bir kişi ya da grubun elinde bulunamayacağını, devleti idare edenlerin esas olarak millete karşı sorumlu olduğunu, hiç kimsenin dini ve sosyal inançları yüzünden kınanamayacağını söylüyordu.
 
Geri
Top