Kassandra
Usta
Mehmed Bin Süleyman - FUZULİ ( 1485-1556 )
Azerbaycan Devlet Akademik Milli Dram Tiyatrosu nın önünde bulunan Fuzuli heykeli (1962, Bakü). Ünlü azeri heykeltraşlar Ömer Eldarov ve Tokay Memmedovun 1962 yılında birlikte yaptıkları plastik sanat eserlerindendir.
Akkoyunlular devrinde, bu hanedanın toprakları içinde kalan Kerbela'da doğdu.Okumuş bir aileden geldiği ve çok iyi bir eğitim gördüğü bilinmektedir.Edebi yönünün gelişmesinde Azeri şairi Habibi'nin ve Ali Şir Nevai'nin fazlaca etkisi olmuştur. Arapça ve Farsça'yı, bu dillerde şiir söyleyebilecek kadar iyi bilen Fuzuli, Türkçe divanının önsözünde, uzun yıllarını akli ve nakli bilimleri öğrenmeye, hikemi ve hendesi bilgileri edinmeye harcadığını anlatır, tevsir ve hadis ile uğraştığını açıklar.Farsça divanının önsözünde ise, " fuzuli" mahlasını neden seçtiğini anlatırken, bu ismin başkalarının hoşuna gitmeyecek ve kimse tarafından kullanılmayacak bir kelime olduğu için seçtiğini belirtir.Fuzuli kelimesi, meziyet, kerem, bilim
anlamındaki "fazl" sözcüğünün çoğuludur.Fakat öte yandan da "edebe aykırı" manasını da taşımaktadır.
Safevi Devleti'nin ilk hükümdarı Şah İsmail, Bağdat'ı ele geçirdiği sırada Fuzuli kendini kanıtlamış bir şairdi.Şah İsmail'in, Horasan yakınlarında Özbek hanını yenmesi üzerine yazdığı ilk mesnevisi " Beng ü Bade " ( Afyon ve Şarap ) yi kendisi gibi Şii olan ve şairliği ile tanınan hükümdar Şah İsmail'e hayranlık ve takdir belirten beyitlerle sundu.
Kanuni Sultan Süleyman, 1534 yılında Bağdat'ı Osmanlı İmparatorluğu sınırları içine dahil ettiğinde ise Fuzuli, bu fetih için övgüler yazdı.Osmanlı hükümdarı için beş kaside yazdı.Bu durumdan da anlaşılacağı gibi; Bağdat'ta yönetimin değişmesi Fuzuli'yi sıkıntıya sokmamaktadır.Bağdat'ın fethine katılan Hayali ve Taşlıcalı Yahya gibi Osmanlı şairleriyle tanışan Fuzuli'ye Kanuni tarafından maaş bağlanmıştı.Fakat hükümdarın İstanbul'a dönmesinden sonra bu parayı alamayan şair İstanbul'a o ünlü mektubu gönderir : " Şikayetname ".
Osmanlı yöneticileri ile gayet iyi ilişkiler kuran Fuzuli, " Leyla vü Mecnun " ve " Hadikat - üs - Süeda " ( Saadete Ermişlerin Bahçesi ) gibi eserlerini Osmanlı döneminde yazdı.Bu eserleri devlet büyüklerine ithaf etti.
Tüm hayatı boyunca Bağdat ve çevresinde yaşayan şair, 1556 yılında veba salgınından öldü. Kerbela'da gömülü olduğu sanılmaktadır.
Sanatı
1 ) Şiirinin en önemli özelliği içtenliği, coşkunluğu ve sadeliğidir.
2 ) Şiirlerinin başlıca temaları; sevgi, ıstırap, dünyanın faniliği, ölüm vs.'dir.Bunların ele alınışında lirizm dikkati çeker.
3 ) Gençlik şiirleri dil bakımından Azeri edebiyatının özelliklerini gösterir.Osmanlılar’ın Bağdat'ı almalarından sonra yazdığı şiirlerin ise sözlük ve gramer kuralları bakımından Türkiye Türkçesi' ne uyduğu görülür.
Divanı
- Kasideler
* kaside der tevhid-i hazret-i bari ( Allah'a )
* kaside der na't-i hazret-i fahr-i mevcudat ( Allah'a)
* na't-i hazret-i nebevi ( Peygambere)
* na't-i hazret-i fahr-i kainat
* şah-i velayet ( Ali'ye )
* şah-i velayet
* sultan süleyman'a ( 4 adet )
* Ayaş paşa'ya ( 7 adet )
* Mehmet paşa'ya ( 4 adet )
* diğer devlet büyüklerine kasideler
- Gazeller ( 302 adet )
- Müstezad
- Terci-i bend
- Müseddes
- Muhammes
- Tahmis
- Murabba
- Mukatta'at
Şiirleri...
Gazel
Hâsılım yok ser-i kûyunda belâdan gayrı
Garazım yok reh-i aşkında fenâdan gayrı
Ney-i bezm-i gamem ey âh ne bulsan yele ver
Oda yanmış kuru cisminde hevâdan gayrı
Perde çek çehreme hicran günü ey kanlu sirişk
Ki gözüm görmeye ol mâhlikadan gayrı
Yetti bi-kesliğim ol gayete kim çevremde
Kimse yok çizgine gird-âb-ı belâdan gayrı
Bozma ey mevc gözüm yaşı habâbın ki bu seyl
Komadı hiç imâret bu binadan gayrı
Bezm-i aşk içre Fuzûli nice âh eylemeyem
Ne temettu' bulunur neyde sadâdab gayrı
Gazel
Mende Mecnundan füzun aşıklık istedadı var
Aşık-ı sadık menem Mecnunun ancak adı var
Kıl tefahür kim senin hem var ben tek aşıkın
Leylanın Mecnunu Şirinin eğer Ferhadı var
Ehl-i temkinem beni benzetme ey gül bülbüle
Derde sabrı yok anın her lahza bin feryadı var
Öyle bed-halem ki ahvalim görende şad ol
Her kimin kim dehr cevrinden dil-i naşadı var
Gezme ey gönlüm kuşu gafil feza-yı aşkta
Kim bu sahranın güzer-gahında çok sayyadı var
Ey Fuzuli aşk men'in kılma nasihten kabul
Akıl tedbiridir ol sanma ki bir bünyadı var
Su Kasidesi
Der Na’t-i Hazret-i Nebevi
Saçma ey göz eşkten gönlümdeki odlare su
Kim bu denli tutuşan odlare kılmaz çare su
Âb-gûndur günbed-i devvar rengi bilmezem
Ya muhît olmuş gözümden günbed-i devvare su
Zevk-i tiğinden aceb yok olsa gönlüm çak çak
Kim mürur ilen bırakır rahneler divare su
Suya versin bağ-ban gül-zarı zahmet çekmesin
Bir gül açılmaz yüzün tek verse bin gül-zare su
Ohşadabilmez gubarını muhharir hattına
Hame tek bakmaktan inse gözlerine kare su
Arızın yadiyhle nem-nak olsa müjganım nola
Zayi olmaz gül temennasiyle vermek hare su
Hayret ilen parmağın dişler kim etse istima
Parmağından verdiği şiddet günü Ensar’e su
Eylemiş her katreden bin bahr-i rahmet mevc-hiz
El sunup urgaç vuzu için gül-i ruhsare su
Hâk-i payine yetem der ömrlerdir muttasil
Başini taştan taşa urup gezer avare su
Zerre zerre hâk-i der-gâhina ister sala nûr
Dönmez ol der-gâhtan ger olsa pâre pâre su
Zikr-i na’tin virdini derman bilir ehl-i hatâ
Eyle kim def’-i humar için içer mey-hâre su
Yâ Habibu’llah yâ hayru’l-beşer müştâkinim
Eyle kim leb-teşneler yanip diler hemvâre su
Sensin ol bahr-i keramet kim şeb-i Mirâc’da
Şeb-nem-i feyzin yetirmiş sâbit ü seyyâre su
Bîm-i dûzah nâr-ı gam salmış dil-i sûzânıma
Var ümîdim ebr-i ihsânın sepe ol nâre su
Yümn-i na’tinden güher olmuş Fuzûli sözleri
Ebr-i nîsandan dönen tek lü’lü-i şeh-vâre su
Hâb-i gafletten olan bîdâr olanda rûz-ı haşr
Hâb-ı hasretten dökende dîde-i bîdâre su
Umduğum oldur ki Rûz-i Haşr mahrûm olmayam
Çeşme-i vaslın vere ben teşne-i dîdâre su
Gam günü etme dil-i bîmârdan tiğin diriğ
Hayrdır vermek karanu gecede bîmâre su
İste peykânın gönül hecrinde şevkim sâkin et
Susuzum bir kez bu sahrâda benim’çün ara su
Ben lebin müştâkiyim zühhâd kevser tâlibi
Nitekim meste mey içmek hoş gelir huş-yâre su
Ravza-i kûyuna her dem durmayıp eyler güzâr
Aşık olmuş gâliba ol serv-i hoş-reftare su
Su yolun ol kûydan toprağ olup tutsam gerek
Çün rakîbimdir dahi ol kûya koyman vâre su
Dest-busı arzusiyle ger ölsem dostlar
Kûze eylen toprağım sunun anınla yâre su
İçmek ister bölübülün kanın meger bir reng ile
Gül budağının mizâcına gire kurtare su
Tînet-i pâkini rûşen kılmış ehl-i âleme
İktida kılmış tarîk-i Ahmed-i Muhtâr’e su
Seyyid-i nev’-i beşer deryâ-yi dürr-i istifâ
Kim sepiptir mu’cizâtı âteş-i eşrâre su
Kılmak için tâze gül-zâr-i nübüvvet revnâkın
Mu’cizinden eylemiş izhâr seng-i hâre su
Mu’cizi bir bahr-i bî-pâyân imiş âlemde kim
Yetmiş andan bin bin âteş-hâne-i küffâre su
Ya Râb Belâyı Aşk İle Kıl Aşina Beni
Ya râb belayı aşk ile kıl aşina beni
Bir dem belâ-yı aşktan etme cüdâ beni
Az eyleme inâyetini ehli derdden
Yani ki çok belâlara kıl mübtelâ beni
Oldukça ben götürme belâdan iradetim
Ben isterim belâyı çü ister belâ beni
Gittikçe hüsnün eyle ziyâde nigarımın
Geldikçe derdine beter et müptelâ beni
Öyle zaîf kıl tenimi firkatinde kim
Vaslına mümkün ola getürmek saba beni
Nahvet kılıp nasib fûzûlî gibi bana
Ya râb mukayyed eyleme mutlak bana beni
Azerbaycan Devlet Akademik Milli Dram Tiyatrosu nın önünde bulunan Fuzuli heykeli (1962, Bakü). Ünlü azeri heykeltraşlar Ömer Eldarov ve Tokay Memmedovun 1962 yılında birlikte yaptıkları plastik sanat eserlerindendir.
Akkoyunlular devrinde, bu hanedanın toprakları içinde kalan Kerbela'da doğdu.Okumuş bir aileden geldiği ve çok iyi bir eğitim gördüğü bilinmektedir.Edebi yönünün gelişmesinde Azeri şairi Habibi'nin ve Ali Şir Nevai'nin fazlaca etkisi olmuştur. Arapça ve Farsça'yı, bu dillerde şiir söyleyebilecek kadar iyi bilen Fuzuli, Türkçe divanının önsözünde, uzun yıllarını akli ve nakli bilimleri öğrenmeye, hikemi ve hendesi bilgileri edinmeye harcadığını anlatır, tevsir ve hadis ile uğraştığını açıklar.Farsça divanının önsözünde ise, " fuzuli" mahlasını neden seçtiğini anlatırken, bu ismin başkalarının hoşuna gitmeyecek ve kimse tarafından kullanılmayacak bir kelime olduğu için seçtiğini belirtir.Fuzuli kelimesi, meziyet, kerem, bilim
anlamındaki "fazl" sözcüğünün çoğuludur.Fakat öte yandan da "edebe aykırı" manasını da taşımaktadır.
Safevi Devleti'nin ilk hükümdarı Şah İsmail, Bağdat'ı ele geçirdiği sırada Fuzuli kendini kanıtlamış bir şairdi.Şah İsmail'in, Horasan yakınlarında Özbek hanını yenmesi üzerine yazdığı ilk mesnevisi " Beng ü Bade " ( Afyon ve Şarap ) yi kendisi gibi Şii olan ve şairliği ile tanınan hükümdar Şah İsmail'e hayranlık ve takdir belirten beyitlerle sundu.
Kanuni Sultan Süleyman, 1534 yılında Bağdat'ı Osmanlı İmparatorluğu sınırları içine dahil ettiğinde ise Fuzuli, bu fetih için övgüler yazdı.Osmanlı hükümdarı için beş kaside yazdı.Bu durumdan da anlaşılacağı gibi; Bağdat'ta yönetimin değişmesi Fuzuli'yi sıkıntıya sokmamaktadır.Bağdat'ın fethine katılan Hayali ve Taşlıcalı Yahya gibi Osmanlı şairleriyle tanışan Fuzuli'ye Kanuni tarafından maaş bağlanmıştı.Fakat hükümdarın İstanbul'a dönmesinden sonra bu parayı alamayan şair İstanbul'a o ünlü mektubu gönderir : " Şikayetname ".
Osmanlı yöneticileri ile gayet iyi ilişkiler kuran Fuzuli, " Leyla vü Mecnun " ve " Hadikat - üs - Süeda " ( Saadete Ermişlerin Bahçesi ) gibi eserlerini Osmanlı döneminde yazdı.Bu eserleri devlet büyüklerine ithaf etti.
Tüm hayatı boyunca Bağdat ve çevresinde yaşayan şair, 1556 yılında veba salgınından öldü. Kerbela'da gömülü olduğu sanılmaktadır.
Sanatı
1 ) Şiirinin en önemli özelliği içtenliği, coşkunluğu ve sadeliğidir.
2 ) Şiirlerinin başlıca temaları; sevgi, ıstırap, dünyanın faniliği, ölüm vs.'dir.Bunların ele alınışında lirizm dikkati çeker.
3 ) Gençlik şiirleri dil bakımından Azeri edebiyatının özelliklerini gösterir.Osmanlılar’ın Bağdat'ı almalarından sonra yazdığı şiirlerin ise sözlük ve gramer kuralları bakımından Türkiye Türkçesi' ne uyduğu görülür.
Divanı
- Kasideler
* kaside der tevhid-i hazret-i bari ( Allah'a )
* kaside der na't-i hazret-i fahr-i mevcudat ( Allah'a)
* na't-i hazret-i nebevi ( Peygambere)
* na't-i hazret-i fahr-i kainat
* şah-i velayet ( Ali'ye )
* şah-i velayet
* sultan süleyman'a ( 4 adet )
* Ayaş paşa'ya ( 7 adet )
* Mehmet paşa'ya ( 4 adet )
* diğer devlet büyüklerine kasideler
- Gazeller ( 302 adet )
- Müstezad
- Terci-i bend
- Müseddes
- Muhammes
- Tahmis
- Murabba
- Mukatta'at
Şiirleri...
Gazel
Hâsılım yok ser-i kûyunda belâdan gayrı
Garazım yok reh-i aşkında fenâdan gayrı
Ney-i bezm-i gamem ey âh ne bulsan yele ver
Oda yanmış kuru cisminde hevâdan gayrı
Perde çek çehreme hicran günü ey kanlu sirişk
Ki gözüm görmeye ol mâhlikadan gayrı
Yetti bi-kesliğim ol gayete kim çevremde
Kimse yok çizgine gird-âb-ı belâdan gayrı
Bozma ey mevc gözüm yaşı habâbın ki bu seyl
Komadı hiç imâret bu binadan gayrı
Bezm-i aşk içre Fuzûli nice âh eylemeyem
Ne temettu' bulunur neyde sadâdab gayrı
Gazel
Mende Mecnundan füzun aşıklık istedadı var
Aşık-ı sadık menem Mecnunun ancak adı var
Kıl tefahür kim senin hem var ben tek aşıkın
Leylanın Mecnunu Şirinin eğer Ferhadı var
Ehl-i temkinem beni benzetme ey gül bülbüle
Derde sabrı yok anın her lahza bin feryadı var
Öyle bed-halem ki ahvalim görende şad ol
Her kimin kim dehr cevrinden dil-i naşadı var
Gezme ey gönlüm kuşu gafil feza-yı aşkta
Kim bu sahranın güzer-gahında çok sayyadı var
Ey Fuzuli aşk men'in kılma nasihten kabul
Akıl tedbiridir ol sanma ki bir bünyadı var
Su Kasidesi
Der Na’t-i Hazret-i Nebevi
Saçma ey göz eşkten gönlümdeki odlare su
Kim bu denli tutuşan odlare kılmaz çare su
Âb-gûndur günbed-i devvar rengi bilmezem
Ya muhît olmuş gözümden günbed-i devvare su
Zevk-i tiğinden aceb yok olsa gönlüm çak çak
Kim mürur ilen bırakır rahneler divare su
Suya versin bağ-ban gül-zarı zahmet çekmesin
Bir gül açılmaz yüzün tek verse bin gül-zare su
Ohşadabilmez gubarını muhharir hattına
Hame tek bakmaktan inse gözlerine kare su
Arızın yadiyhle nem-nak olsa müjganım nola
Zayi olmaz gül temennasiyle vermek hare su
Hayret ilen parmağın dişler kim etse istima
Parmağından verdiği şiddet günü Ensar’e su
Eylemiş her katreden bin bahr-i rahmet mevc-hiz
El sunup urgaç vuzu için gül-i ruhsare su
Hâk-i payine yetem der ömrlerdir muttasil
Başini taştan taşa urup gezer avare su
Zerre zerre hâk-i der-gâhina ister sala nûr
Dönmez ol der-gâhtan ger olsa pâre pâre su
Zikr-i na’tin virdini derman bilir ehl-i hatâ
Eyle kim def’-i humar için içer mey-hâre su
Yâ Habibu’llah yâ hayru’l-beşer müştâkinim
Eyle kim leb-teşneler yanip diler hemvâre su
Sensin ol bahr-i keramet kim şeb-i Mirâc’da
Şeb-nem-i feyzin yetirmiş sâbit ü seyyâre su
Bîm-i dûzah nâr-ı gam salmış dil-i sûzânıma
Var ümîdim ebr-i ihsânın sepe ol nâre su
Yümn-i na’tinden güher olmuş Fuzûli sözleri
Ebr-i nîsandan dönen tek lü’lü-i şeh-vâre su
Hâb-i gafletten olan bîdâr olanda rûz-ı haşr
Hâb-ı hasretten dökende dîde-i bîdâre su
Umduğum oldur ki Rûz-i Haşr mahrûm olmayam
Çeşme-i vaslın vere ben teşne-i dîdâre su
Gam günü etme dil-i bîmârdan tiğin diriğ
Hayrdır vermek karanu gecede bîmâre su
İste peykânın gönül hecrinde şevkim sâkin et
Susuzum bir kez bu sahrâda benim’çün ara su
Ben lebin müştâkiyim zühhâd kevser tâlibi
Nitekim meste mey içmek hoş gelir huş-yâre su
Ravza-i kûyuna her dem durmayıp eyler güzâr
Aşık olmuş gâliba ol serv-i hoş-reftare su
Su yolun ol kûydan toprağ olup tutsam gerek
Çün rakîbimdir dahi ol kûya koyman vâre su
Dest-busı arzusiyle ger ölsem dostlar
Kûze eylen toprağım sunun anınla yâre su
İçmek ister bölübülün kanın meger bir reng ile
Gül budağının mizâcına gire kurtare su
Tînet-i pâkini rûşen kılmış ehl-i âleme
İktida kılmış tarîk-i Ahmed-i Muhtâr’e su
Seyyid-i nev’-i beşer deryâ-yi dürr-i istifâ
Kim sepiptir mu’cizâtı âteş-i eşrâre su
Kılmak için tâze gül-zâr-i nübüvvet revnâkın
Mu’cizinden eylemiş izhâr seng-i hâre su
Mu’cizi bir bahr-i bî-pâyân imiş âlemde kim
Yetmiş andan bin bin âteş-hâne-i küffâre su
Ya Râb Belâyı Aşk İle Kıl Aşina Beni
Ya râb belayı aşk ile kıl aşina beni
Bir dem belâ-yı aşktan etme cüdâ beni
Az eyleme inâyetini ehli derdden
Yani ki çok belâlara kıl mübtelâ beni
Oldukça ben götürme belâdan iradetim
Ben isterim belâyı çü ister belâ beni
Gittikçe hüsnün eyle ziyâde nigarımın
Geldikçe derdine beter et müptelâ beni
Öyle zaîf kıl tenimi firkatinde kim
Vaslına mümkün ola getürmek saba beni
Nahvet kılıp nasib fûzûlî gibi bana
Ya râb mukayyed eyleme mutlak bana beni