HzÇiçek Pasajı
Üye
evet efendim...
oysa ne mutluydum yatalak valideciğim ve kız bacım ile patlattığımız mısırları yiyip ak partimizin müthişliği hakkında konuşurken. nereden bitti de evde tuz gönderdiniz beni markete diye veryansın ediyorum yatalak valideciğime. arkadaşlar biliyorsunuz bugün pazar okullar tatil. kız bacımı metrobüs sağolsun taa ünalan'dan avcılar'a getirebildik. yoksa mümkünatı yok onca yol. koca yürekli adam tayyip erdoğan sağolsun. metrobüsün yapılması çok iyi oldu. bir abimiz yozgat'ta dükkan açtı, kendisi kadıköy'de oturuyor. vallahi metrobüsle gidip geliyor işine.
bugün yine namaz kılıyorum bi ara beynim feci dönmüş kendimi kaybetmişim zikir çekerken camı çerçeveyi indirmişim. farkında değildim yatalak valideciğim ve kız bacım kollarımdan tutup silkeliyordu kendime geldiğimde. bu çocuk gene iyice dindarlaştı, biraz birahaneye falan götürün de kendine gelsin dedi bir de telefondaki birisine. tövbe bismillah beni günahkar yapacaklar. yani anan kötü kadın olsa sırtında geneleve götürüceksin demişler ama bu kadarı da fazla arkadaşlar. kimse benim maneviyatıma saldırı yapamaz. biz bu ülkeyi, biz bu cumhuriyeti ak partiyle beraber kurduk! herkes yerini bilsin anam falan dinlemem kırarım bacaklarını diycem ama gerçi yatalak kadın nereye kırıyorum.
mısır patlatmış keyfe keder alayına gider bir biçimde kız bacıma birtakım spastiklikler kokan şakalar yapıyor bir yandan da televizyona bakıyordum. stv ye yani.
insanlar çok aşmış kendini arkadaşlar. bir habere denk geldim adamın birisi 4 çocuk yapmış, bakamıcaaaam intihar ediceeeem diye de dama çıkmış. kendimi atıcam falan diye zırlıyor karı gibi, afedersiniz arkadaşlar.
ilgimi çekti gayri ihtiyari ağzımdan o son çocuğu yapmayacaktınız yani biz bunu defalarca söyledik. en az üç ama dördüncüyü de yapmayın yani. böyle olmaz dedim. o ara işte namaz kılarken silkelediler ya bu ana tekabül ediyor. sonra mısırı tuzlamamışlar beni sövdürdüler kendilerine.
hay seveyim yaptığınız işi yatalak karı ya diye haykırdım. ev sarsıldı kuranıma. baktım ağlamaklı oldu çıkarttı sütyenini para veriyor. lan kadın parasını çalmasınlar diye sütyenine koyduğu paralarla beraber sütyeni göğüslerine diktirmiş. yahu kadın git odada çıkar erkek var karşında. saçma sapan hareketlerde bulunmayın lan tillahınızın canına okurum bakın dedim.
dedim ya beynim dönmüş resmen. kime ne dediğimi bilmiyorum. sayko müslümanım ben arkadaşlar, arada çok küfür ediyorum. tabii kızınca bu. neyse para verdi git tuz al da gel, ben de çayını tazeleyeyim dedi.
aldım ve para üstü benim olsun mu sevgili yatalak valideciğim he dedim. olsun tabi badem yüzlüm, asimo sertliğindeki erkeğim diyerek gıdığımdan bıcırık aldı.
hülasa, potinlerimi çıkardım kapıya. açtım bir ıslak mendil. boşa gitmesin diye önce yüzümü, gıdığımı falan sildim sonra da potinlerimi parlattım. paltomu üstüme giydim tüm karizmatikliğim ve dindarlığım ile merdivenlerden inmeye başladım. müslüman adımlarıyla ilerliyor, ahlakın türkiye distrübütörü gibi hissediyordum kendimi.
mahallenin kızları hemen birbirlerine sms atarak benim sokağa çıktığımı haber verdiler birbirlerine. bazısı pankart hazırlamış hbbia bizi diskoya götür! diye afedersiniz, bazısı da camlardan gövde gösterisi yapıyorlar adeta tüm çıplaklık ve laiklikleri ile. kemalist teyzeler ise çay kaşığı fırlatıyor, izmir marşı eşliğinde yuhalıyordu beni.
ak partili esnaf ise bi ellerinde çay bardağı, bir ellerinde de sigara dükkanlarının kapılarının ağzında çıkan olayları hayretle ve yadırgayarak izliyorlardı. paltomun yakalarını kaldırdım ve bim'e karizmatik bir biçimde daldım.
çiçek: selamın aleyküm gençler, nasılsınız? bana şurdan bir paket tuz sallayın bakalım.
+peki çiçeka abi, hemen.
o sırada kasanın gerisinde beklerken lay lay lom diye sekerek gelen, kucağında bebek olan bir kız girdi içeri. gayet iri vücutlu, seksapelitesi yüksek,, kırmızı öjeli, sarışın, gayette hayvanlar gibi sabaha kadar sohbet edilebilecek bir hatun. tabii ki gözüm yok hemen önüme döndüm. kadın böyle sessizce gelerek market arabasına bebeği fırlattı ve kaçtı.
çiçek: vay ezine dur lan nereye kadın, çocuğu bıraktılar lan koşun kasiyerler, terkedilmiş bebek eyvah. o sırada çocuk dik dik, laik laik bana bakıyordu. çocuk ağlamasın diye elimi ağzına götürdüm agucuk bügücük mınagocuk derken şak dye parmağımı ısırdı laiğin oğlu.
jilet gibi de dişleri varmış parmağımı kesti nerdeyse. hemen aldım kucağıma ve onu bırakıp koşa koşa giden annesini gösterdim. gözlerinden elem taneleri akıyordu kundaktaki bebeğin...
kasiyer arkadaşlar döndü, abi yakalayamadık ama bilgi edindik hakkında. çevre esnafa da denemiş. pideci rahmet abinin dükkanı önüne bırakacakmış, rahmet abi sopayla kovalamışta zor kaçmış. dediler. izmirliymiş, bu yıl üniversite son sınıftayken bir erkekle ilişkiye girmiş ve o elinde tuttuğun çocukta çip oluyor abi dediler. hemen fırlattım tekrardan market arabasına ama gönlüm el vermedi. ailesinden korktuğundan dolayı da bebeği böyle bırakan bir kadına sinkaf ederek bebeği tekrar kucağıma aldım.
kasiyer arkadaşlar etrafımda toplanmış, hayata dair iç burkucu bir şekilde bana bakıyorlardı. bu çocuğa bir isim koymak gerek, koymalı ki adı gibi yüce, adı gibi payidar olsun diyerek çocuğu havaya doğru kaldırdım kafasını betona çarptı garibim. havada tutup bebeğe isim düşünüyordum.
bir anda çikolata raflarına gözüm kaydı ve;
senin adın şölen olsun, şölen bebek koçum benim. adın gibi ol ömrün boyunca dedim. kasiyerler birbirlerine sarılmış, hüngür hüngür ağlamaya başlamışlardı. çevre esnaf bim'in kapısına yığılmış camdan içeriyi izliyorlar, bazıları da alkış eşliğinde yaşa çiçek başqan yaşa diye haykırıyorlardı.
sevinç çığlıklarının bini bin paraydı. kuulağına ezan okumaya başladım şölen bebeğin, o esnada bebek de dua okumaya, sübaneke diye ağlamaya başladı. kalbim yerinden çıkacak gibiydi...
tam o esnada bim'in kapısı kendiliğinden ardına dek açıldı ve içeriye yemyeşil bir ışık huzmesi doldu, herkes nurlanmıştı sanki. içerisi apaydınlıktı ve binlerce müşteri bim kapısında alışveriş için bekliyordu.
bereketiyle geldi koçum benim diyerek mağaza sorumlusu türbanlı bacımıza şölen bebeği emanet ettim. ben gidiyorum sağlıcakla dedim ve dışarı çıktığımda binlerce laik, dindar, solcu, ateist arkadaş her ne kadar laik ve ateist olsalar da insanlık damarları tutmuşçasına beni alkış ve konfeti yağmuruna tutuyordu...
elimde bir paket tuz ve esnafın tebrik edercesine bakışlarıyla eve doğru müslüman adımlarıyla karizmatik bir biçimde geldim. kapıya geldiğimde yatalak valideciğim otomatik çalışmıyor, kız bacıma söyler misin açabilir mi diye seslendim. anahtarı atiyim sümsük deyince tüm karizmam yerle bir olmuştu sanki...
yukarı çıktığımda yumurcak tv yi açtım ve kendi yanağımı okşayarak patlamış mısırım eşliğinde kayu'yu izleyerek hayata dair tebessümler ettim...
oysa ne mutluydum yatalak valideciğim ve kız bacım ile patlattığımız mısırları yiyip ak partimizin müthişliği hakkında konuşurken. nereden bitti de evde tuz gönderdiniz beni markete diye veryansın ediyorum yatalak valideciğime. arkadaşlar biliyorsunuz bugün pazar okullar tatil. kız bacımı metrobüs sağolsun taa ünalan'dan avcılar'a getirebildik. yoksa mümkünatı yok onca yol. koca yürekli adam tayyip erdoğan sağolsun. metrobüsün yapılması çok iyi oldu. bir abimiz yozgat'ta dükkan açtı, kendisi kadıköy'de oturuyor. vallahi metrobüsle gidip geliyor işine.
bugün yine namaz kılıyorum bi ara beynim feci dönmüş kendimi kaybetmişim zikir çekerken camı çerçeveyi indirmişim. farkında değildim yatalak valideciğim ve kız bacım kollarımdan tutup silkeliyordu kendime geldiğimde. bu çocuk gene iyice dindarlaştı, biraz birahaneye falan götürün de kendine gelsin dedi bir de telefondaki birisine. tövbe bismillah beni günahkar yapacaklar. yani anan kötü kadın olsa sırtında geneleve götürüceksin demişler ama bu kadarı da fazla arkadaşlar. kimse benim maneviyatıma saldırı yapamaz. biz bu ülkeyi, biz bu cumhuriyeti ak partiyle beraber kurduk! herkes yerini bilsin anam falan dinlemem kırarım bacaklarını diycem ama gerçi yatalak kadın nereye kırıyorum.
mısır patlatmış keyfe keder alayına gider bir biçimde kız bacıma birtakım spastiklikler kokan şakalar yapıyor bir yandan da televizyona bakıyordum. stv ye yani.
insanlar çok aşmış kendini arkadaşlar. bir habere denk geldim adamın birisi 4 çocuk yapmış, bakamıcaaaam intihar ediceeeem diye de dama çıkmış. kendimi atıcam falan diye zırlıyor karı gibi, afedersiniz arkadaşlar.
ilgimi çekti gayri ihtiyari ağzımdan o son çocuğu yapmayacaktınız yani biz bunu defalarca söyledik. en az üç ama dördüncüyü de yapmayın yani. böyle olmaz dedim. o ara işte namaz kılarken silkelediler ya bu ana tekabül ediyor. sonra mısırı tuzlamamışlar beni sövdürdüler kendilerine.
hay seveyim yaptığınız işi yatalak karı ya diye haykırdım. ev sarsıldı kuranıma. baktım ağlamaklı oldu çıkarttı sütyenini para veriyor. lan kadın parasını çalmasınlar diye sütyenine koyduğu paralarla beraber sütyeni göğüslerine diktirmiş. yahu kadın git odada çıkar erkek var karşında. saçma sapan hareketlerde bulunmayın lan tillahınızın canına okurum bakın dedim.
dedim ya beynim dönmüş resmen. kime ne dediğimi bilmiyorum. sayko müslümanım ben arkadaşlar, arada çok küfür ediyorum. tabii kızınca bu. neyse para verdi git tuz al da gel, ben de çayını tazeleyeyim dedi.
aldım ve para üstü benim olsun mu sevgili yatalak valideciğim he dedim. olsun tabi badem yüzlüm, asimo sertliğindeki erkeğim diyerek gıdığımdan bıcırık aldı.
hülasa, potinlerimi çıkardım kapıya. açtım bir ıslak mendil. boşa gitmesin diye önce yüzümü, gıdığımı falan sildim sonra da potinlerimi parlattım. paltomu üstüme giydim tüm karizmatikliğim ve dindarlığım ile merdivenlerden inmeye başladım. müslüman adımlarıyla ilerliyor, ahlakın türkiye distrübütörü gibi hissediyordum kendimi.
mahallenin kızları hemen birbirlerine sms atarak benim sokağa çıktığımı haber verdiler birbirlerine. bazısı pankart hazırlamış hbbia bizi diskoya götür! diye afedersiniz, bazısı da camlardan gövde gösterisi yapıyorlar adeta tüm çıplaklık ve laiklikleri ile. kemalist teyzeler ise çay kaşığı fırlatıyor, izmir marşı eşliğinde yuhalıyordu beni.
ak partili esnaf ise bi ellerinde çay bardağı, bir ellerinde de sigara dükkanlarının kapılarının ağzında çıkan olayları hayretle ve yadırgayarak izliyorlardı. paltomun yakalarını kaldırdım ve bim'e karizmatik bir biçimde daldım.
çiçek: selamın aleyküm gençler, nasılsınız? bana şurdan bir paket tuz sallayın bakalım.
+peki çiçeka abi, hemen.
o sırada kasanın gerisinde beklerken lay lay lom diye sekerek gelen, kucağında bebek olan bir kız girdi içeri. gayet iri vücutlu, seksapelitesi yüksek,, kırmızı öjeli, sarışın, gayette hayvanlar gibi sabaha kadar sohbet edilebilecek bir hatun. tabii ki gözüm yok hemen önüme döndüm. kadın böyle sessizce gelerek market arabasına bebeği fırlattı ve kaçtı.
çiçek: vay ezine dur lan nereye kadın, çocuğu bıraktılar lan koşun kasiyerler, terkedilmiş bebek eyvah. o sırada çocuk dik dik, laik laik bana bakıyordu. çocuk ağlamasın diye elimi ağzına götürdüm agucuk bügücük mınagocuk derken şak dye parmağımı ısırdı laiğin oğlu.
jilet gibi de dişleri varmış parmağımı kesti nerdeyse. hemen aldım kucağıma ve onu bırakıp koşa koşa giden annesini gösterdim. gözlerinden elem taneleri akıyordu kundaktaki bebeğin...
kasiyer arkadaşlar döndü, abi yakalayamadık ama bilgi edindik hakkında. çevre esnafa da denemiş. pideci rahmet abinin dükkanı önüne bırakacakmış, rahmet abi sopayla kovalamışta zor kaçmış. dediler. izmirliymiş, bu yıl üniversite son sınıftayken bir erkekle ilişkiye girmiş ve o elinde tuttuğun çocukta çip oluyor abi dediler. hemen fırlattım tekrardan market arabasına ama gönlüm el vermedi. ailesinden korktuğundan dolayı da bebeği böyle bırakan bir kadına sinkaf ederek bebeği tekrar kucağıma aldım.
kasiyer arkadaşlar etrafımda toplanmış, hayata dair iç burkucu bir şekilde bana bakıyorlardı. bu çocuğa bir isim koymak gerek, koymalı ki adı gibi yüce, adı gibi payidar olsun diyerek çocuğu havaya doğru kaldırdım kafasını betona çarptı garibim. havada tutup bebeğe isim düşünüyordum.
bir anda çikolata raflarına gözüm kaydı ve;
senin adın şölen olsun, şölen bebek koçum benim. adın gibi ol ömrün boyunca dedim. kasiyerler birbirlerine sarılmış, hüngür hüngür ağlamaya başlamışlardı. çevre esnaf bim'in kapısına yığılmış camdan içeriyi izliyorlar, bazıları da alkış eşliğinde yaşa çiçek başqan yaşa diye haykırıyorlardı.
sevinç çığlıklarının bini bin paraydı. kuulağına ezan okumaya başladım şölen bebeğin, o esnada bebek de dua okumaya, sübaneke diye ağlamaya başladı. kalbim yerinden çıkacak gibiydi...
tam o esnada bim'in kapısı kendiliğinden ardına dek açıldı ve içeriye yemyeşil bir ışık huzmesi doldu, herkes nurlanmıştı sanki. içerisi apaydınlıktı ve binlerce müşteri bim kapısında alışveriş için bekliyordu.
bereketiyle geldi koçum benim diyerek mağaza sorumlusu türbanlı bacımıza şölen bebeği emanet ettim. ben gidiyorum sağlıcakla dedim ve dışarı çıktığımda binlerce laik, dindar, solcu, ateist arkadaş her ne kadar laik ve ateist olsalar da insanlık damarları tutmuşçasına beni alkış ve konfeti yağmuruna tutuyordu...
elimde bir paket tuz ve esnafın tebrik edercesine bakışlarıyla eve doğru müslüman adımlarıyla karizmatik bir biçimde geldim. kapıya geldiğimde yatalak valideciğim otomatik çalışmıyor, kız bacıma söyler misin açabilir mi diye seslendim. anahtarı atiyim sümsük deyince tüm karizmam yerle bir olmuştu sanki...
yukarı çıktığımda yumurcak tv yi açtım ve kendi yanağımı okşayarak patlamış mısırım eşliğinde kayu'yu izleyerek hayata dair tebessümler ettim...