Geceler uzundu, özellikle de yalnız geçiyorsa. Gökyüzünde yıldızlar parıldarken, içimdeki boşluk her geçen dakika daha da derinleşiyordu. Yalnızlık, bir yorgan gibi üzerime çökmüştü ve onun sıcaklığı olmadan, bu yorganın altında nefes almak bile zor geliyordu.
"Yaklaş gel, otur yanıma," diye fısıldadım sessizce, sanki o, uzaklarda bile olsa beni duyabilirmiş gibi. Onun varlığı, her zaman yanımda hissettiğim bir sıcaklıktı. Ama şimdi, onun yokluğunda, her şey soğuk ve anlamsız geliyordu.
Yıllar önce başlayan bu aşk hikayesi, bir yaz akşamında, deniz kenarında tanışmamızla başlamıştı. Onun gözlerine ilk baktığım anda, kalbimde bir şeylerin değiştiğini hissetmiştim. O günden sonra, her gece onunla geçirdiğimiz saatleri düşünür oldum. Geceler, onunla birlikteyken kısa geliyordu; ama şimdi, onun yokluğunda, her saniye bir asır gibiydi.
"Yarsız çekilmiyor geceler," diye mırıldandım, gözlerim pencereden dışarıya, yıldızlara dikilmiş halde. Onunla geçirdiğimiz her an, bir hazine gibiydi. Onun kahkahası, sesi, dokunuşu... Her şey, kalbimde bir iz bırakmıştı. Ama şimdi, o izlerin üzerine yalnızlık çökmüştü.
Bir gece, kapı çalındı. Yavaşça kalktım ve kapıyı açtım. Karşımda o vardı, gözlerinde benimle aynı özlemi taşıyan. "Geldim," dedi, sesi titreyerek. "Yalnız kalamadım."
Onu kucakladım, sanki bir daha asla bırakmayacakmışım gibi. O an, gecelerin artık uzun olmayacağını hissettim. Onunla birlikte, her saniye bir ömür kadar değerliydi.
"Yaklaş gel, otur yanıma," dedim, bu kez sesim daha güçlüydü. O, yanıma oturdu ve başını omzuma yasladı. İkimiz de sessizce, yıldızlara baktık. Artık yalnız değildik. Geceler, onunla birlikte daha da güzeldi.
Neden Gelmez Oldun Yanıma?
Günler geçiyordu ama her geçen gün, onun yokluğunu daha da derinden hissediyordum. "Yoksa darıldın mı sen bana?" diye sordum sessizce, gözlerim onun fotoğrafına dikilmiş halde. Fotoğraftaki gülümsemesi, hala içimi ısıtıyordu ama gerçeği değiştirmiyordu. O, artık yanımda değildi.
"Neden gelmez oldun yanıma, benim birtanem?" diye mırıldandım, gözlerimden yaşlar süzülürken. Onunla geçirdiğimiz o güzel günler, bir rüya gibi geliyordu şimdi. Her şey o kadar gerçekti ki, onun yokluğu da bir o kadar acı vericiydi.
Bir zamanlar, her akşam birlikte oturur, gün batımını izlerdik. Onunla konuşmak, dünyadaki en kolay şeydi. Sessizliklerimiz bile bir şeyler anlatırdı. Ama şimdi, sessizlikler acı veriyordu. Onun yerine, yalnızlığımın sesi doluyordu kulaklarıma.
Bir gece, rüyamda onu gördüm. Bana doğru yaklaştı, elini uzattı ve "Gel," dedi. Uyandığımda, yatağımın yanı boştu. O an, kalbimdeki acı daha da arttı. Neden rüyalar gerçek olamıyordu?
Ertesi gün, onun sevdiği kafeye gittim. Her zamanki masamız boştu. Oturdum ve bir kahve sipariş ettim. Kahvemi yudumlarken, onunla geçirdiğimiz o güzel anları düşündüm. O masada, birbirimize aşkımızı itiraf etmiştik. O an, hayatımın en mutlu günüydü.
Ama şimdi, o masada yalnızdım. Kahvemin tadı bile acı geliyordu. "Neden bıraktın beni?" diye sordum sessizce, gözlerimden yaşlar süzülürken. Onun yokluğu, her şeyi anlamsız kılıyordu.
Bir süre sonra, kafeden çıktım ve onunla gezdiğimiz sokaklarda yürümeye başladım. Her adımda, onunla geçirdiğimiz anlar gözlerimin önüne geliyordu. O sokakta el ele yürümüştük, şu köşede durup öpüşmüştük... Her yer, onun hatıralarıyla doluydu.
Eve döndüğümde, kapının önünde bir mektup buldum. Onun el yazısını tanıdım hemen. Mektubu açtım ve okumaya başladım:
Sevgilim
Biliyorum, son zamanlarda seni yalnız bıraktım. Bunun için özür dilerim. Hayat, bazen beklenmedik şeylerle dolu ve ben de bazı şeyleri çözmek zorunda kaldım. Ama lütfen bil ki, seni asla unutmadım. Sen, benim her şeyimsin.
Yakında yanına geleceğim. O zamana kadar, beni bekle. Seni seviyorum.
Birtanem."
Mektubu okuduktan sonra, gözyaşlarımı tutamadım. Onun bana geri döneceğini bilmek, içimi bir nebze olsun rahatlattı. Ama yine de, onun yokluğu dayanılmazdı.
O gece, yatağıma uzandım ve gözlerimi kapattım. Onu düşündüm, onunla geçirdiğimiz güzel günleri... Ve sonunda, onun bana geri döneceğini bilmenin verdiği huzurla uyudum.
"Yaklaş gel, otur yanıma," diye fısıldadım sessizce, sanki o, uzaklarda bile olsa beni duyabilirmiş gibi. Onun varlığı, her zaman yanımda hissettiğim bir sıcaklıktı. Ama şimdi, onun yokluğunda, her şey soğuk ve anlamsız geliyordu.
Yıllar önce başlayan bu aşk hikayesi, bir yaz akşamında, deniz kenarında tanışmamızla başlamıştı. Onun gözlerine ilk baktığım anda, kalbimde bir şeylerin değiştiğini hissetmiştim. O günden sonra, her gece onunla geçirdiğimiz saatleri düşünür oldum. Geceler, onunla birlikteyken kısa geliyordu; ama şimdi, onun yokluğunda, her saniye bir asır gibiydi.
"Yarsız çekilmiyor geceler," diye mırıldandım, gözlerim pencereden dışarıya, yıldızlara dikilmiş halde. Onunla geçirdiğimiz her an, bir hazine gibiydi. Onun kahkahası, sesi, dokunuşu... Her şey, kalbimde bir iz bırakmıştı. Ama şimdi, o izlerin üzerine yalnızlık çökmüştü.
Bir gece, kapı çalındı. Yavaşça kalktım ve kapıyı açtım. Karşımda o vardı, gözlerinde benimle aynı özlemi taşıyan. "Geldim," dedi, sesi titreyerek. "Yalnız kalamadım."
Onu kucakladım, sanki bir daha asla bırakmayacakmışım gibi. O an, gecelerin artık uzun olmayacağını hissettim. Onunla birlikte, her saniye bir ömür kadar değerliydi.
"Yaklaş gel, otur yanıma," dedim, bu kez sesim daha güçlüydü. O, yanıma oturdu ve başını omzuma yasladı. İkimiz de sessizce, yıldızlara baktık. Artık yalnız değildik. Geceler, onunla birlikte daha da güzeldi.
Neden Gelmez Oldun Yanıma?
Günler geçiyordu ama her geçen gün, onun yokluğunu daha da derinden hissediyordum. "Yoksa darıldın mı sen bana?" diye sordum sessizce, gözlerim onun fotoğrafına dikilmiş halde. Fotoğraftaki gülümsemesi, hala içimi ısıtıyordu ama gerçeği değiştirmiyordu. O, artık yanımda değildi.
"Neden gelmez oldun yanıma, benim birtanem?" diye mırıldandım, gözlerimden yaşlar süzülürken. Onunla geçirdiğimiz o güzel günler, bir rüya gibi geliyordu şimdi. Her şey o kadar gerçekti ki, onun yokluğu da bir o kadar acı vericiydi.
Bir zamanlar, her akşam birlikte oturur, gün batımını izlerdik. Onunla konuşmak, dünyadaki en kolay şeydi. Sessizliklerimiz bile bir şeyler anlatırdı. Ama şimdi, sessizlikler acı veriyordu. Onun yerine, yalnızlığımın sesi doluyordu kulaklarıma.
Bir gece, rüyamda onu gördüm. Bana doğru yaklaştı, elini uzattı ve "Gel," dedi. Uyandığımda, yatağımın yanı boştu. O an, kalbimdeki acı daha da arttı. Neden rüyalar gerçek olamıyordu?
Ertesi gün, onun sevdiği kafeye gittim. Her zamanki masamız boştu. Oturdum ve bir kahve sipariş ettim. Kahvemi yudumlarken, onunla geçirdiğimiz o güzel anları düşündüm. O masada, birbirimize aşkımızı itiraf etmiştik. O an, hayatımın en mutlu günüydü.
Ama şimdi, o masada yalnızdım. Kahvemin tadı bile acı geliyordu. "Neden bıraktın beni?" diye sordum sessizce, gözlerimden yaşlar süzülürken. Onun yokluğu, her şeyi anlamsız kılıyordu.
Bir süre sonra, kafeden çıktım ve onunla gezdiğimiz sokaklarda yürümeye başladım. Her adımda, onunla geçirdiğimiz anlar gözlerimin önüne geliyordu. O sokakta el ele yürümüştük, şu köşede durup öpüşmüştük... Her yer, onun hatıralarıyla doluydu.
Eve döndüğümde, kapının önünde bir mektup buldum. Onun el yazısını tanıdım hemen. Mektubu açtım ve okumaya başladım:
Sevgilim
Biliyorum, son zamanlarda seni yalnız bıraktım. Bunun için özür dilerim. Hayat, bazen beklenmedik şeylerle dolu ve ben de bazı şeyleri çözmek zorunda kaldım. Ama lütfen bil ki, seni asla unutmadım. Sen, benim her şeyimsin.
Yakında yanına geleceğim. O zamana kadar, beni bekle. Seni seviyorum.
Birtanem."
Mektubu okuduktan sonra, gözyaşlarımı tutamadım. Onun bana geri döneceğini bilmek, içimi bir nebze olsun rahatlattı. Ama yine de, onun yokluğu dayanılmazdı.
O gece, yatağıma uzandım ve gözlerimi kapattım. Onu düşündüm, onunla geçirdiğimiz güzel günleri... Ve sonunda, onun bana geri döneceğini bilmenin verdiği huzurla uyudum.