Geçen Yıl Bu Zamanlar
Bir varmış, bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbinde çocukluğunun izlerini taşıyan bir köy varmış. Bu köyde, her mevsim ayrı bir güzellik yaşanırmış. Ama en güzeli, sonbahar zamanıymış. Yapraklar sararır, gökyüzü masmavi olur, rüzgar hafifçe eserken çocukların kahkahaları ortalığı doldururmuş.
Köyde yaşayan küçük bir kız varmış, adı Elif'miş. Elif, geçen yıl bu zamanlar neler yaptığını düşünür, gözlerini kapatır ve o günleri yeniden yaşarmış. Geçen yıl, en yakın arkadaşı Ali ile birlikte ağaçlara tırmanır, yapraklardan taçlar yapar, dere kenarında oyunlar oynarlarmış. Elif, Ali ile birlikte geçirdiği her anı özler, onunla yeniden buluşmayı hayal edermiş.
Bir gün, Elif yine gözlerini kapatmış ve geçen yılın sonbaharını düşünmeye başlamış. O sırada bir ses duymuş: "Elif, ben geldim!" Elif gözlerini açmış ve karşısında Ali'yi görmüş. Ali, ailesiyle birlikte başka bir köye taşınmış, ama sonbahar gelince Elif'i ziyarete geri dönmüş.
İki arkadaş, tıpkı geçen yılki gibi, yapraklardan taçlar yapmış, ağaçlara tırmanmış ve dere kenarında oyunlar oynamış. Elif, Ali'nin geri döndüğü için çok mutluymuş. O gün, geçen yıl bu zamanların güzelliklerini yeniden yaşamışlar.
Elif ve Ali, o günün tadını çıkararak akşam olana kadar oynamışlar. Güneş batarken, gökyüzü turuncu ve pembenin en güzel tonlarına bürünmüş. İki arkadaş, köyün en yüksek tepesine çıkmış ve güneşin batışını izlemişler. Elif, Ali'ye dönerek, "Geçen yıl bu zamanlar da böyle güzel bir gün batımı izlemiştik, hatırlıyor musun?" diye sormuş. Ali gülümseyerek, "Tabii ki hatırlıyorum. O gün, dere kenarında bir hazine bile bulmuştuk!" demiş.
Elif'in gözleri parlamış. "Evet, o küçük taş parçasını hazine sanmıştık. Ama aslında sadece bir taştı," diye gülmüş. Ali, "Ama o taş bize çok güzel bir macera yaşatmıştı," diye eklemiş. İkisi de geçen yıl yaşadıkları macerayı hatırlamışlar.
Geçen Yılın Macerası
Geçen yıl, Elif ve Ali, dere kenarında oynarken, suyun içinde parlayan bir şey görmüşler. Merakla yaklaşmışlar ve küçük, pırıl pırıl bir taş bulmuşlar. Taş, güneş ışığında adeta altın gibi parlıyormuş. İki arkadaş, hemen bir hazine bulduklarını düşünmüşler. "Bu bir define olmalı!" diye heyecanla bağırmışlar.
Taşı alıp köydeki yaşlılara göstermişler. Köyün en bilge kişisi olan Dedem Ali, taşa bakmış ve gülümseyerek, "Bu taş, bir hazine değil, ama size bir macera yaşatabilir," demiş. Dedem Ali, taşın aslında eski bir efsaneye ait olduğunu anlatmış. Efsaneye göre, bu taş, köyün yakınındaki gizemli ormanda kaybolan bir hazinenin anahtarıymış.
Elif ve Ali, hemen ertesi gün ormana gitmeye karar vermişler. Yanlarına biraz yiyecek ve su alıp, sabah erkenden yola koyulmuşlar. Orman, büyük ağaçlarla ve gizemli seslerle doluydu. İki arkadaş, taşın peşinden giderken, birçok engelle karşılaşmışlar. Önce dev gibi görünen bir kayayı aşmışlar, sonra bir dereyi geçmişler. En sonunda, ormanın derinliklerinde küçük bir mağara bulmuşlar.
Mağaranın girişinde, taşın tam olarak uyduğu bir oyuk varmış. Taşı yerine yerleştirdiklerinde, mağaranın kapısı açılmış ve içeri girmişler. Mağaranın içi, parlayan kristallerle doluydu. Ama hazine sandıkları şey, aslında bir hazine değil, eski zamanlardan kalma bir mesajmış. Duvarda, "Gerçek hazine, dostluk ve macera ruhuyla ulaşırsınız," yazıyormuş.
Elif ve Ali, o gün, gerçek hazinenin aslında birlikte geçirdikleri zaman olduğunu anlamışlar. Ve o günden sonra, her macerayı birlikte yaşamaya karar vermişler.
Şimdiki Zaman
Elif ve Ali, geçen yılın macerasını hatırlayıp gülümsemişler. Ali, "Belki bu yıl da yeni bir maceraya çıkalım," demiş. Elif'in gözleri parlamış. "Evet, belki bu kez gerçek bir hazine buluruz!" diye heyecanla cevap vermiş.
İki arkadaş, ertesi gün yine yola koyulmuşlar. Bu kez, köyün diğer tarafındaki eski bir değirmene gitmeye karar vermişler. Değirmen, yıllardır kullanılmıyormuş ve etrafında birçok söylenti dolaşıyormuş. Kimileri, değirmenin altında gizli bir geçit olduğunu söylüyormuş.
Elif ve Ali, değirmene vardıklarında, kapının önünde büyük bir kilit olduğunu görmüşler. Ama Ali, yanında getirdiği bir çubukla kilidi açmayı başarmış. İçeri girdiklerinde, tozlu ve karanlık bir odayla karşılaşmışlar. Elif, el fenerini yakmış ve etrafı aydınlatmış. Odanın ortasında, eski bir sandık duruyormuş.
Sandığı açtıklarında, içinden eski haritalar, günlükler ve birkaç eski eşya çıkmış. Elif, günlüklerden birini eline almış ve sayfaları çevirmeye başlamış. Günlük, yıllar önce bu değirmende çalışan bir adamınmış. Adam, değirmenin altında gizli bir geçit olduğundan bahsediyormuş.
İki arkadaş, hemen değirmenin altını araştırmaya başlamışlar. Sonunda, taş döşemelerin altında bir kapak bulmuşlar. Kapağı kaldırdıklarında, dar bir merdivenle aşağı inen bir geçit görmüşler. Merdivenlerden indiklerinde, küçük bir odaya ulaşmışlar. Odada, eski bir sandık ve birkaç değerli eşya varmış.
Elif ve Ali, sandığı açtıklarında, içinden altın paralar ve mücevherler çıkmış. Ama onlar için asıl hazine, birlikte yaşadıkları bu maceraymış. Sandıktan çıkanları köydeki yaşlılara götürmüşler ve onlar da bu hazinenin köyün geçmişine ait olduğunu söylemişler.
Köy halkı, Elif ve Ali'yi bu maceralarından dolayı kutlamış. İki arkadaş, o günü bir kez daha unutulmaz bir anı olarak kalplerine yerleştirmişler.
O yılın sonbaharı, Elif ve Ali için unutulmaz bir macerayla geçmiş. Ama onlar için en değerli şey, birlikte geçirdikleri zaman ve yaşadıkları dostlukmuş. Geçen yıl bu zamanlar, onlar için sadece bir anı değil, aynı zamanda gelecekte yaşayacakları maceraların da bir habercisiymiş.
Ve böylece, Elif ve Ali, her sonbahar yeni maceralara atılmaya ve geçmişin güzelliklerini hatırlamaya devam etmişler. Onların dostluğu, tıpkı sonbahar yaprakları gibi, her yıl yeniden canlanmış ve renklenmiş.
Masalımız burada bitiyor,keyifli okumalar cerezforum ailesi

Bir varmış, bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbinde çocukluğunun izlerini taşıyan bir köy varmış. Bu köyde, her mevsim ayrı bir güzellik yaşanırmış. Ama en güzeli, sonbahar zamanıymış. Yapraklar sararır, gökyüzü masmavi olur, rüzgar hafifçe eserken çocukların kahkahaları ortalığı doldururmuş.
Köyde yaşayan küçük bir kız varmış, adı Elif'miş. Elif, geçen yıl bu zamanlar neler yaptığını düşünür, gözlerini kapatır ve o günleri yeniden yaşarmış. Geçen yıl, en yakın arkadaşı Ali ile birlikte ağaçlara tırmanır, yapraklardan taçlar yapar, dere kenarında oyunlar oynarlarmış. Elif, Ali ile birlikte geçirdiği her anı özler, onunla yeniden buluşmayı hayal edermiş.
Bir gün, Elif yine gözlerini kapatmış ve geçen yılın sonbaharını düşünmeye başlamış. O sırada bir ses duymuş: "Elif, ben geldim!" Elif gözlerini açmış ve karşısında Ali'yi görmüş. Ali, ailesiyle birlikte başka bir köye taşınmış, ama sonbahar gelince Elif'i ziyarete geri dönmüş.
İki arkadaş, tıpkı geçen yılki gibi, yapraklardan taçlar yapmış, ağaçlara tırmanmış ve dere kenarında oyunlar oynamış. Elif, Ali'nin geri döndüğü için çok mutluymuş. O gün, geçen yıl bu zamanların güzelliklerini yeniden yaşamışlar.
Elif ve Ali, o günün tadını çıkararak akşam olana kadar oynamışlar. Güneş batarken, gökyüzü turuncu ve pembenin en güzel tonlarına bürünmüş. İki arkadaş, köyün en yüksek tepesine çıkmış ve güneşin batışını izlemişler. Elif, Ali'ye dönerek, "Geçen yıl bu zamanlar da böyle güzel bir gün batımı izlemiştik, hatırlıyor musun?" diye sormuş. Ali gülümseyerek, "Tabii ki hatırlıyorum. O gün, dere kenarında bir hazine bile bulmuştuk!" demiş.
Elif'in gözleri parlamış. "Evet, o küçük taş parçasını hazine sanmıştık. Ama aslında sadece bir taştı," diye gülmüş. Ali, "Ama o taş bize çok güzel bir macera yaşatmıştı," diye eklemiş. İkisi de geçen yıl yaşadıkları macerayı hatırlamışlar.
Geçen Yılın Macerası
Geçen yıl, Elif ve Ali, dere kenarında oynarken, suyun içinde parlayan bir şey görmüşler. Merakla yaklaşmışlar ve küçük, pırıl pırıl bir taş bulmuşlar. Taş, güneş ışığında adeta altın gibi parlıyormuş. İki arkadaş, hemen bir hazine bulduklarını düşünmüşler. "Bu bir define olmalı!" diye heyecanla bağırmışlar.
Taşı alıp köydeki yaşlılara göstermişler. Köyün en bilge kişisi olan Dedem Ali, taşa bakmış ve gülümseyerek, "Bu taş, bir hazine değil, ama size bir macera yaşatabilir," demiş. Dedem Ali, taşın aslında eski bir efsaneye ait olduğunu anlatmış. Efsaneye göre, bu taş, köyün yakınındaki gizemli ormanda kaybolan bir hazinenin anahtarıymış.
Elif ve Ali, hemen ertesi gün ormana gitmeye karar vermişler. Yanlarına biraz yiyecek ve su alıp, sabah erkenden yola koyulmuşlar. Orman, büyük ağaçlarla ve gizemli seslerle doluydu. İki arkadaş, taşın peşinden giderken, birçok engelle karşılaşmışlar. Önce dev gibi görünen bir kayayı aşmışlar, sonra bir dereyi geçmişler. En sonunda, ormanın derinliklerinde küçük bir mağara bulmuşlar.
Mağaranın girişinde, taşın tam olarak uyduğu bir oyuk varmış. Taşı yerine yerleştirdiklerinde, mağaranın kapısı açılmış ve içeri girmişler. Mağaranın içi, parlayan kristallerle doluydu. Ama hazine sandıkları şey, aslında bir hazine değil, eski zamanlardan kalma bir mesajmış. Duvarda, "Gerçek hazine, dostluk ve macera ruhuyla ulaşırsınız," yazıyormuş.
Elif ve Ali, o gün, gerçek hazinenin aslında birlikte geçirdikleri zaman olduğunu anlamışlar. Ve o günden sonra, her macerayı birlikte yaşamaya karar vermişler.
Şimdiki Zaman
Elif ve Ali, geçen yılın macerasını hatırlayıp gülümsemişler. Ali, "Belki bu yıl da yeni bir maceraya çıkalım," demiş. Elif'in gözleri parlamış. "Evet, belki bu kez gerçek bir hazine buluruz!" diye heyecanla cevap vermiş.
İki arkadaş, ertesi gün yine yola koyulmuşlar. Bu kez, köyün diğer tarafındaki eski bir değirmene gitmeye karar vermişler. Değirmen, yıllardır kullanılmıyormuş ve etrafında birçok söylenti dolaşıyormuş. Kimileri, değirmenin altında gizli bir geçit olduğunu söylüyormuş.
Elif ve Ali, değirmene vardıklarında, kapının önünde büyük bir kilit olduğunu görmüşler. Ama Ali, yanında getirdiği bir çubukla kilidi açmayı başarmış. İçeri girdiklerinde, tozlu ve karanlık bir odayla karşılaşmışlar. Elif, el fenerini yakmış ve etrafı aydınlatmış. Odanın ortasında, eski bir sandık duruyormuş.
Sandığı açtıklarında, içinden eski haritalar, günlükler ve birkaç eski eşya çıkmış. Elif, günlüklerden birini eline almış ve sayfaları çevirmeye başlamış. Günlük, yıllar önce bu değirmende çalışan bir adamınmış. Adam, değirmenin altında gizli bir geçit olduğundan bahsediyormuş.
İki arkadaş, hemen değirmenin altını araştırmaya başlamışlar. Sonunda, taş döşemelerin altında bir kapak bulmuşlar. Kapağı kaldırdıklarında, dar bir merdivenle aşağı inen bir geçit görmüşler. Merdivenlerden indiklerinde, küçük bir odaya ulaşmışlar. Odada, eski bir sandık ve birkaç değerli eşya varmış.
Elif ve Ali, sandığı açtıklarında, içinden altın paralar ve mücevherler çıkmış. Ama onlar için asıl hazine, birlikte yaşadıkları bu maceraymış. Sandıktan çıkanları köydeki yaşlılara götürmüşler ve onlar da bu hazinenin köyün geçmişine ait olduğunu söylemişler.
Köy halkı, Elif ve Ali'yi bu maceralarından dolayı kutlamış. İki arkadaş, o günü bir kez daha unutulmaz bir anı olarak kalplerine yerleştirmişler.
O yılın sonbaharı, Elif ve Ali için unutulmaz bir macerayla geçmiş. Ama onlar için en değerli şey, birlikte geçirdikleri zaman ve yaşadıkları dostlukmuş. Geçen yıl bu zamanlar, onlar için sadece bir anı değil, aynı zamanda gelecekte yaşayacakları maceraların da bir habercisiymiş.
Ve böylece, Elif ve Ali, her sonbahar yeni maceralara atılmaya ve geçmişin güzelliklerini hatırlamaya devam etmişler. Onların dostluğu, tıpkı sonbahar yaprakları gibi, her yıl yeniden canlanmış ve renklenmiş.
Masalımız burada bitiyor,keyifli okumalar cerezforum ailesi
