


Gecenin karanlığında, yıldızların ışığı altında, ufka doğru ilerliyordum gümüş bir parıltıyla yıkarken, ben de sonsuzluğa uzanan bir yolculuğa çıkmış gibiydim. Rüzgarın fısıltıları kulaklarımda yankılanıyor, ruhumu huzurla dolduruyordu.
Uzaklarda bir yerde, bir deniz fenerinin ışığı parıldıyordu. Işığı, karanlığın içinden bir umut ışığı gibiydi, bana yol gösteriyordu. Adımlarımı hızlandırdım, o ışığa doğru çekiliyordum.
Yol boyunca, geçmişimin yankıları kulaklarımda yankılanıyordu. Yaşadığım sevinçler, hüzünler, acılar ve zaferler... Hepsi bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçiyordu. Anılarımla yüzleşmekten korkmuyordum, aksine onları kucaklıyordum. Onlar beni ben yapan parçalardı.
Sonunda deniz fenerine ulaştım. Dev bir kule gibi yükseliyordu ve ışığı kilometrelerce öteye yayılıyordu. Kulenin dibine çöktüm ve ışığı seyretmeye başladım. O ışık bana umut, güven ve sevgi veriyordu.
Gecenin sessizliğinde, kendimle baş başa kaldım. Düşündüm, hissettim ve varoluşumu sorguladım. Kim olduğumu, nereden geldiğimi ve nereye gittiğimi... Her şey bir muamma gibiydi.
Ama bir şey biliyordum: Sonsuza dek var olacaktım. Gecenin ufkundayım, yıldızların altında parlıyorum. Belki bir gün kaybolacağım, belki de sonsuza dek var olacağım. Ama önemli olan, bu yolculuğun tadını çıkarmak ve her anı doyasıya yaşamak.