1 Bölüm
Pazar günüydü ve dışarısı, kalın bir kar örtüsüyle kaplıydı. Her şey sessizdi, sanki dünya bir anlığına duraklamış gibiydi. Soğuk, duvarların arasından içeri sızıyor, evin her köşesine işliyordu. Güllü, elinde birkaç odun parçasıyla oturma odasına girdi. Alışkanlıkla odunları sobaya yerleştirdi, ardından kibriti çakıp ateşi yakmaya çalıştı. Gözleri yorgundu; ama ateşi izlerken içini hafif bir huzur kapladı.
Güllü, 48 yaşında, yeşil gözlü, yılların yorgunluğunu taşıyan bir kadındı. Siyah saçlarını, köyün geleneği gereği, başörtüsünün altına gizlemişti. Ama saçları gibi, yaşadığı tüm acıları ve zorlukları da derinlerde saklıyordu.
En büyük oğlu Murat, 28 yaşındaydı. Uzun boylu, güçlü yapılı bir adamdı. Güllü'nün gözünde hala onun küçük oğlu olarak kalmıştı, ne kadar büyürse büyüsün. Arya'nın ona "Muri" diye seslenmesi, aralarındaki sevgi dolu bağı simgeliyordu. Güllü, oğluna gururla baksa da, onun da kalbinde taşıdığı yaraların farkındaydı.
Evde bir de Melissa vardı, 16 yaşında genç bir kız. Koyu kahverengi saçları ve dikkat çekici mavi gözleriyle, güzelliği herkesi etkiliyordu. Ancak Melissa da, dışarıdan görüldüğü gibi sadece bir genç kız değildi; içinde kendi savaşlarını veriyordu.
Arya, yeni giyinmiş halde odasından çıktığında, yüzünde hafif bir gülümseme belirdi. Ama bu gülümsemenin altında derin bir acı yatıyordu, sadece annesi bunu fark edemiyordu. "Hazırım anne, seni o bilge adamın yanına götürmek istiyorum," dedi. Güllü hafifçe gülümsedi, ama Arya'nın içinde bir şeylerin koptuğunu hissetti. "Randevum saat iki buçukta," dedi Güllü.
Arya, annesine yaklaşıp omzuna hafifçe dokundu. "Anne, seni yalnız bırakmamı bekleyemezsin. Hem benim de o bilge adama sormam gereken sorular var," dedi. Sesindeki kararlılık, annesine her şeyi söylemediğini belli ediyordu. Güllü, kızının gizlediği şeyleri bilmiyordu, ama üzerine gitmedi. "Peki, birlikte gideriz," diye yanıtladı.
Kapıyı kapatıp dışarı çıktılar. Soğuk rüzgar yüzlerine çarpıyordu, ama Arya'nın zihninde sadece geçmişin izleri dolanıyordu. Üç yıl önce yaşadığı acılar, kalbine derin yaralar açmıştı. O günler geri dönüyor gibiydi; ama belki de o bilge adam, cevapları verebilecekti. Belki de geçmişin karanlık sırlarını gün yüzüne çıkaracaktı.
Güllü, Arya'nın derin düşüncelere daldığını fark ediyordu, ama bu konuya girmeye cesaret edemedi. Sessizlik içinde yürüdüler. Arya, içinde fırtınalar kopmasına rağmen, dışarıya bunu belli etmiyordu. Güllü sonunda dayanamayarak, "Arya, o bilge adama ne soracaksın?" diye sordu. Arya, gözlerini yerden ayırmadan, "Önce gidelim anne, zamanı gelince öğrenirsin," diye karşılık verdi. Bu belirsizlik, Güllü'nün içindeki huzursuzluğu artırıyordu.
Bir süre sonra, Güllü bir evin önünde durdu. Kapının yanındaki zile bastı, üzerinde "Ermis Temin" yazılıydı. Arya'nın kalbi hızla atmaya başladı. İçeri girdiklerinde, hafif havasızlık hemen dikkat çekiyordu, ama Arya'nın zihnindeki sorular daha baskındı.
İçeride oturan yaşlı bir kadın, onları hoş karşılamamış gibi görünüyordu. Güllü, her zamanki gibi sakin bir şekilde kadını selamladı, ama Arya, zihnindeki endişelere odaklanmıştı.
Kapı aniden açıldı ve beyazlar içinde yaşlı bir adam odaya girdi. Gri gözleri, Arya'ya bakarken sanki onun içini okuyor gibiydi. Arya'nın içi ürperdi. Bu adam, sadece bir bilge değil, geçmişin karanlık sırlarını da bilen biriydi.
Ermis Güllü'ye doğru yürüdü ve kibarca elini uzattı. "Gül Hanım, geldiğiniz ne güzel," dedi.
Güllü tereddütle elini uzattı ve adamın tokalaşmasını kabul etti. Adamın bakışlarında tuhaf bir dinginlik vardı; sanki her şeyi biliyor ve sakince gözlemliyordu. Ardından Arya'ya döndü, bakışları bir an için daha derinleşti. "Sen de içeri gelebilirsin, eğer istersen," dedi.
Arya, adamın gözlerinde bir şeyler görmüş gibiydi. Gözleri griydi, ama bu grilik sıradan bir insanınkine benzemezdi. Sanki gözlerinin derinlerinde bir bilgi, bir sır saklıydı. Arya'nın içi bir an için ürperdi, ama başını sallayarak adamı takip etti. Annesiyle birlikte odanın içine girdiler.
Oda, sade ama ağır bir havaya sahipti. Ortada büyük bir masa, masanın arkasında ise siyah bir deri koltuk vardı. Ermis, koltuğa oturdu ve masanın üzerinde duran kitapları ve notları dikkatlice yerleştirdi. Arya ve Güllü ise karşıdaki sandalyelere oturdular. Arya'nın kalbi hızla atıyordu, sanki birazdan bir sır açığa çıkacakmış gibi.
Ermis, Arya'ya dikkatlice baktı ve bir süre sessiz kaldı. Sonra derin bir nefes alarak konuşmaya başladı: "Ne yaşadığını biliyorum, evladım. Kalbindeki acıyı görüyorum," dedi. Gözleri, Arya'nın gözlerine sabitlenmişti, sanki ruhunun derinliklerini görüyormuş gibi.
Arya, gözlerini ondan kaçırmak istedi, ama yapamadı. Bir an için geçmişin acı hatıraları zihninde canlandı. O karanlık günler, içinde bastırmaya çalıştığı keder ve öfke... "Annemin size bazı soruları var. Ama benimle ilgili konuştuğumuzda yalnız kalmak istiyorum," dedi Arya, sesi hafifçe titredi.
Ermis, başını yavaşça salladı. "Arya, annen her şeyi hissediyor. Sen gizli gizli ağlarken bile o bunu biliyordu. Ondan hiçbir şeyi saklayamazsın, evladım. Bugün, üç yıl önce neden bu kadar acı çektiğini o da öğrenecek."
Bu sözler Arya'nın kalbine ağır bir taş gibi düştü. Bir an için annesine baktı. Güllü, kızının yüzündeki acıyı fark etmişti, ama ne yapacağını bilemiyordu. O da Ermis'in söylediklerini anlamaya çalışıyordu, ama sessizce beklemeyi tercih etti.
"Annemin sorularını cevaplayın lütfen," diye mırıldandı Arya. Annesine yardım edememek onu daha da çaresiz hissettiriyordu, ama aynı zamanda kendi içinde fırtınalar kopuyordu.
Ermis, nazikçe Güllü'ye döndü ve gülümseyerek, "Sorularınızı duymak isterim," dedi. Güllü, derin bir nefes aldı. Aslında aklında çok fazla soru yoktu, sadece merak ve biraz da korku vardı. "Size neden geldim bilmiyorum," dedi hafifçe gülümseyerek. "Ama kalbimde bir huzursuzluk var, sanki bir şeyler ters gidiyormuş gibi hissediyorum."
Ermis başını salladı. "Bazı insanlar vardır ki, kalpleri derinlerde bir şeyler hisseder. Bu bazen bir uyarı, bazen ise geleceğe dair bir önsezidir," dedi. "Ama burada olmanız bir tesadüf değil, bunu biliyorum. İçinizde taşıdığınız yükü hafifletmenin zamanı geldi."
Güllü'nün yüreği bir an sıkıştı. Kendisini güçlü biri olarak görürdü, ama son zamanlarda içindeki bu huzursuzluk onu yıpratıyordu. Belki de bu adamın ona söyleyeceği bir şeyler vardı.
Ermis, masadaki notlarından birini aldı ve dikkatlice inceledi. Sonra Güllü'ye tekrar bakarak, "Bugün size birkaç şey açıklayacağım, ama her şey zamanla netleşecek," dedi. "Sabırlı olun ve kalbinizi dinleyin."
Ermis, Güllü'nün gözlerinin içine derin bir bakış attı. Kısa bir sessizlikten sonra yavaşça konuşmaya başladı. "Sana bir şey söylemem gerek, Güllü," dedi, sesi ciddi ama nazikti. Güllü, kalbinin hızla atmaya başladığını hissetti. Ermis'in ne söyleyeceğini bilmeden, içindeki huzursuzluk daha da arttı.
"Önal Yılmaz... kocan," dedi Ermis, Güllü'nün gözlerindeki şaşkınlığı fark ederek. Güllü, adeta donakalmıştı. Yıllardır bu ismi duyduğunda yüreğinde hissettiği acı yeniden kabarmıştı. Ama Ermis'in dudaklarından bu ismin dökülmesi, bu acıyı daha da yakıcı hale getirmişti.
"Önal," diye tekrarladı Güllü, fısıldar gibi. "Nerede?" diye sordu, gözleri dolmaya başlamıştı.
Ermis derin bir nefes aldı ve devam etti: "Önal köye geri döndü, ama yalnız değil. Yanında güçlü ve tehlikeli bir kadın var. Onunla evli... ama inan bana, bu evlilik ona huzur getirmedi. İçinde taşıdığı acı, gözlerinden okunuyor. Ne kadar zengin ya da güçlü olursa olsun, ruhu bu kadınla birlikte mutsuz."
Güllü'nün yüzü solmuştu. Önal'ın geri döndüğünü duymak, yıllardır unuttuğunu sandığı yaraları yeniden açmıştı. Kalbinde karışık hisler vardı; öfke, keder ve biraz da korku. "O... o kadın kim?" diye sordu, sesi titreyerek.
"Onun adı Aylin," dedi Ermis. "Güçlü, zengin ve pek çok kişi ondan korkuyor. Ancak onun yanında olmak Önal'a mutluluk getirmedi. Ruhunda bir karanlık var, sanki içten içe yok olup gidiyor."
Güllü, gözyaşlarını tutmaya çalışarak ellerini sıkıca birleştirdi. Önal'ın kendisini terk ettiğinde duyduğu acı, şimdi başka bir şekilde geri dönmüştü. Ama içten içe, onun mutsuz olduğunu duymak Güllü'ye bir tür rahatlama da vermişti. "Neden geri döndü?" diye sordu.
Ermis, gözlerini hafifçe kapatarak konuştu. "Bir şey onu buraya çekti. Geçmiş, ona huzur vermiyor, Güllü. Onun yolu seninle yeniden kesişecek, bu kaçınılmaz."
Güllü derin bir nefes aldı, ama bu nefes ona huzur getirmedi. Önal'ın geri dönmesi, geçmişin kapısını yeniden aralıyor ve onun içindeki yaraların tekrar kanamasına neden oluyordu.
Bir süre sessizlik oldu. Güllü'nün gözleri boşluğa dalmıştı, kafasında binlerce düşünce dönüyordu. Ermis ise birden yerinden kalktı ve masanın üzerindeki bir kalemi eline aldı. Kalemi bir kağıda koyarken gözlerini kapattı. Güllü, şaşkınlıkla onu izliyordu. Ermis, gözleri kapalı bir şekilde kalemi hareket ettirmeye başladı. Sanki bir şeyler çiziyordu.
Güllü, "Ne yapıyorsun?" diye sordu, ama Ermis yanıt vermedi. Sadece kalemi kağıt üzerinde hareket ettirmeye devam etti. Bir süre sonra kağıdın üzerinde iki göz belirginleşti. Ermis, gözlerini hala kapalı tutarak konuşmaya başladı: "Onu görüyorum... Arya'nın kalbini kıran kişiyi görüyorum." Sesi alçak ve derindi, sanki uzaklardan bir ses gibiydi. "Onun gözleri... kahverengi ve yeşil. Karışık bir renk... sanki hem sıcak hem de soğuk bir bakış taşıyor."
Güllü şaşkınlıkla Ermis'e bakıyordu. Ermis'in gözleri hala kapalıydı, ama elleri durmaksızın hareket ediyordu. "Onun adını da biliyorum," dedi Ermis. Ama tam bu sırada gözlerini aniden açtı ve kalemi bıraktı. Güllü'nün gözlerine derin bir bakış attı. "Arya, seninle benzer bir kaderi paylaşacak. Ama ona yardım edebilirsin, Güllü. Geçmişinde daha pek çok şey onu bekliyor, ama sen yanında olursan, bu yolu daha güçlü yürüyecek."
Güllü, Ermis'in bu sözleri karşısında donakalmıştı. Kendi yaşadığı acılar, şimdi kızının da başına mı gelecekti? Ama Ermis'in gözlerindeki kararlılık, ona bir umut verdi. "Ne yapmalıyım?" diye sordu.
"Onun yanında ol," dedi Ermis sakin bir şekilde. "Geçmiş, Arya'nın önüne zorluklar çıkaracak. Ama sen onun yanında olursan, bu zorlukların üstesinden gelebilecek."
Güllü, başını hafifçe salladı. Kızı için her şeyi yapmaya hazırdı. Ama içindeki korku, hala dinmemişti. Arya'nın da onun gibi acı çekmesini istemiyordu.
Ermis'in çizdiği gözler, masanın üzerinde hâlâ duruyordu. Arya, derin bir nefes alarak çizilen kağıdı eline aldı. Parmakları yavaşça kurşun kalemle çizilmiş gözlerin üzerinden geçti. Sanki bu gözler, geçmişin derinliklerinden çıkıp karşısına dikilmiş gibi hissetti. Kalbi hızlıca çarpmaya başladı, bir an için nefesi daraldı.
Bu sırada Ermis ve Güllü, sessizce Arya'yı izliyordu. Güllü, kızının içindeki fırtınayı hissediyordu. İçgüdüsel olarak, elini uzatıp Arya'nın kolunu hafifçe tuttu. Yumuşak bir sesle, "Yanındayım," dedi. "Seni çok seviyorum." Güllü'nün sesi, içinde taşıdığı tüm sevgi ve şefkati taşıyordu. Arya, bu sıcak dokunuşla bir an rahatladı, ama aynı zamanda duyguları bir anda kabardı.
Gözlerindeki yaşları silerek, başını yavaşça annesinin omzuna yasladı. Kolları titriyordu, ama Güllü'nün varlığı ona güç veriyordu. İçinde biriken acı, yavaş yavaş yüzüne yansıyordu. Gözyaşları sessizce yanaklarından süzülürken, geçmişin izlerini silmek istercesine annesine daha da sokuldu.
Ermis, Arya'ya bakarak derin bir nefes aldı ve sözlerine devam etti. "Bu gözlerini çizdiğim kişiyi tanıyorsun, Arya," dedi, sesi dingin ve bir o kadar da kesin bir tonda. "O kişi sana çok acı verdi, evladım. Biliyorum... Ama bir insanın üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin, geçmiş her zaman peşini bırakmaz. O yaralar iyileşmediği sürece, hep geri döner."
Arya, gözyaşlarını silmeye çalışarak, sessizce ağladı. Dudakları titriyordu, ama içindeki o derin acıyı bastırmaya çalışıyordu. "Ben onu görmek istemiyorum, Ermiş Dede," dedi, sesi titreyerek. "Onu göremem... O gözler, o kahverengiye çalan yeşil gözler... Bir zamanlar deliler gibi sevdiğim o aşkımı yeniden göremem."
Ermis, Arya'nın içindeki kederi hissetti, ama yüzünde hafif bir gülümseme belirdi. "Kızım bu Barış," dedi yumuşak bir tonda. "Sen onu görmeyeceksin, ama o seni görecek, bundan eminim. Beyaz kumrular bana bu mesajı getirdi, aldım onların işaretini." Sesi sakinleştirici bir güç taşıyordu, sanki Arya'nın içinde bir umut ışığı yakmak istiyordu. "O kişiyle yollarınız tekrar keşişecek. Ne zaman olur bilmiyorum, ama bir gün elbet karşı karşıya geleceksiniz."
Arya, bu sözleri duyduğunda içindeki korku biraz daha büyüdü. Geçmişiyle tekrar yüzleşmek, ona en zor gelen şeydi. O an, içindeki tüm duygular birbirine karıştı; sevgi, keder, öfke ve korku. Ama annesi hâlâ yanındaydı, onun varlığı Arya'ya güç veriyordu.
Güllü, kızının başını okşayarak, "Ne olursa olsun yanındayım," diye fısıldadı. Arya, annesinin sesindeki güveni hissediyordu ve o güvenle birlikte, kendini biraz daha güçlü hissetti.
Ermis ise bir süre sessiz kaldı. Onun sözleri, Arya'nın içindeki karanlıkları aydınlatmak için söylenmiş gibiydi. Gözlerini hafifçe kapattı, sanki geleceği görür gibi, sonra derin bir nefes aldı. "Yolun zor olacak, Arya," dedi, sesindeki ciddiyet hiç kaybolmadan. "Ama unutma ki her zorluğun sonunda bir ışık vardır. Sen bu ışığa ulaşacaksın. Ve o zaman, geçmişin sana sadece güç verecek."
Arya, gözlerinde kalan son yaşları da silerek, yavaşça başını kaldırdı. Annesine baktı, sonra Ermis'e. İçinde bir yandan büyük bir korku, diğer yandan ise tuhaf bir rahatlama hissi vardı. Geleceğin neler getireceğini bilmiyordu, ama bir şekilde bu anın onu güçlendirdiğini hissediyordu.
Ermis, Arya'ya son bir kez daha baktı ve sakince konuştu: "O kişinin sana geri döneceğini biliyorum, ama bu sefer güçlü olacaksın. Ve bu güç seni başka bir yere götürecek."
Arya derin bir nefes aldı ve başını salladı. Gelecekte karşısına ne çıkarsa çıksın, bu kez daha hazır hissediyordu. Ama içinde hâlâ çözülemeyen pek çok düğüm vardı, ve bu düğümler zamanla çözülecekti.
Ermis'in sözleri Arya'nın zihninde yankılanırken, ağır adımlarla annesiyle birlikte dışarı çıktılar. Hava, sabahki kadar soğuktu ama Arya'nın içindeki karmaşa, dışarıdaki soğuktan çok daha sertti.
Sessizlik içinde bir süre yürüdüler. Arya, Ermis'in söylediklerini düşünürken, içinde beliren korkuyu bastırmaya çalışıyordu. Güllü ise kızının yüzündeki gerginliği fark etmişti. O anın verdiği ciddiyetle, aklında dönüp duran soruyu sormaya karar verdi.
"Barış... ondan bahsetmedin bana hiç," dedi Güllü, sessizliği bozarak. "Onu çok mu seviyordun?"
Arya, annesinin sorusuyla irkildi. Derin bir nefes aldı ve başını hafifçe önüne eğdi. "Barış... babam bizi terk ettiğinde, ona sığındım, ve evet onu çok seviyorumdum anne." dedi, sesi biraz titrerken. "O zamanlar her şey çok karışıktı. Babam gidince... sanki içimde büyük bir boşluk oluşmuştu. Barış, o boşluğu doldurmuştu."
Güllü, kızının söylediklerini dikkatle dinledi. Arya'nın sesi, yıllardır sakladığı bir acının yankısı gibiydi. "Peki, sonra ne oldu?" diye sordu, daha fazlasını öğrenmek isteyerek.
"İlk başta her şey güzeldi," dedi Arya. "Bir yıl boyunca her şey yolundaydı. Barış her zaman yanımdaydı, bana destek oluyordu. Ama bir gün, her şey değişti. Sabah birlikteydik, her şey normaldi. O gün bana her zamanki gibi gülümsemişti. Ama ertesi sabah, okulda defterimin içinde bir not buldum... ve o gitti. Hiçbir açıklama yapmadan, hiçbir şey söylemeden... sanki yok oldu."
Güllü, Arya'nın sesindeki acıyı hissetti. Kızının kalbinin bu kadar kırılmış olmasına dayanmak zordu. "O notta ne yazıyordu?" diye sordu, merakla.
"Çok kısa bir şeydi," dedi Arya, gözleri uzaklara dalarken. "Bir şeyler yolunda değilmiş gibi hissettiğini yazmıştı. Ama tam olarak ne olduğunu söylemedi. Ve sonrasında bir daha ondan haber alamadım. Telefonlarına cevap vermedi, aradım ama... izini kaybettim."
Güllü, derin bir nefes aldı. Kızının geçmişte yaşadığı bu büyük kaybı, bugüne kadar fark etmediği için içinde bir suçluluk hissi belirmişti. "Resmi var mıydı Barış'ın?" diye sordu, kızının bu adamla olan anılarını daha iyi anlamak isteyerek.
Arya başını iki yana salladı. "Hayır," dedi yavaşça. "Onun hiçbir resmi yok. Sanki hiç var olmamış gibi... Ama hatıralarımı silemiyorum. O gözler... kahverengiye çalan o yeşil gözler, her şeyi hatırlatıyor."
Evin önüne geldiklerinde, Arya gözlerini yerden kaldırıp eve baktı. Gözlerinde hafifçe biriken yaşları hızlıca sildi. Annesinin fark etmesini istemedi, derin bir nefes alarak kapıyı açtı. "Haydi anne," dedi, zayıf bir gülümsemeyle.
Güllü, kızının yüzüne baktı, ama bir şey demedi. Ona destek olmak istediğini biliyordu, ama bazen sessizce yanında durmanın, en büyük desteği vermek olduğunu da anlıyordu. İkisi birlikte içeri girdiler.
Kapıdan içeri girdiklerinde, evden gelen sıcaklık onları hemen sardı. Mutfakta bir hareketlilik vardı. Masa kurulmuş, sofra özenle hazırlanmıştı. Melissa ve Murat, hafif bir gülümsemeyle annelerinin gelişini bekliyorlardı. Güllü'nün içeri girdiğini görünce, ikisi de neşeyle ona doğru koştu. Murat, hafifçe eğilerek, "Evin sultanı gelmiş," dedi şakayla karışık bir sesle. Melissa da annesinin koluna girerek, "Anneciğim, hoş geldin," dedi sevgi dolu bir sesle.
Güllü şaşkınlıkla çocuklarına baktı, gülümsedi. "Ne yapıyorsunuz siz?" dedi hafifçe gülerken. Melissa, annesinin mantosunu çıkarmasına yardım ederken, Murat onu mutfağa doğru yönlendirdi.
"Durun çocuklar, durun!" dedi Güllü, gülümseyerek. Ama çocukları onu dinlemiyordu. Murat, annesini mutfağa doğru götürdü ve dikkatlice hazırlanan sofrayı işaret etti. Güllü masadaki özeni görünce bir an için gözleri parladı.
O sırada Murat, Arya'ya işaret etti. Arya, mantosunu ve eşyalarını odasına koymak için aceleyle odasına gitti. Odasına vardığında, dolabının derinliklerinde sakladığı mumları çıkardı. İçinde hafif bir heyecan belirdi, ama bu heyecan aynı zamanda onu biraz da duygulandırıyordu. Melissa da Arya'nın peşinden odaya girerken, ellerinde bir pasta taşıyordu. Pastayı dışarıdaki sakladığı dolaptan almıştı ve şimdi büyük bir sürpriz için hazırdı.
Arya, mumları pasta üzerine dikkatlice yerleştirdi. İkisi birbirine bakıp gülümsedi, sanki bu anı uzun zamandır bekliyorlarmış gibiydi. Mumları yaktılar ve odadan sessizce çıkıp mutfağa doğru ilerlediler.
Mutfakta, Güllü oturmuş, çocuklarının hazırladığı sofrayı incelerken hafifçe gülümsüyordu. O sırada Arya ve Melissa, pastayı dikkatlice masanın ortasına yerleştirdiler. Mumların ışığı mutfağı hafifçe aydınlatırken, Arya derin bir nefes aldı ve annesine dönerek, "Anne, iyi ki doğdun!" dedi, sesi sıcak ve sevgi doluydu.
Güllü şaşkınlıkla çocuklarına baktı, gözleri doldu. "Ah çocuklar..." dedi, gözlerinde biriken yaşları silmeye çalışarak. Bu sevgi dolu an, onun kalbinde tarifsiz bir mutluluk yarattı.
Melissa hafifçe gülümseyerek, "Biricik annemizin doğum günü kutlu olsun," dedi. Murat da başını sallayarak, "Evet anne, seni çok seviyoruz," dedi. Güllü, çocuklarının etrafında olmasının verdiği huzurla doldu. Yıllar boyunca yaşadığı zorluklar, acılar bu anın sıcaklığıyla bir nebze olsun hafiflemişti.
"Teşekkür ederim," dedi Güllü, gözlerinde yaşlarla. "Hepiniz benim en büyük hediyemsiniz."dedi Güllü ve pastanın üzerindeki yanan mumları üfledi.