Kaynakların konu üzerindeki ittifakına rağmen bu hadiseyi yalanlamak, pek bilimsel bir yaklaşım olmasa gerektir. Bu yaklaşıma sahip olanlar genellikle gemilerin karadan yürütülmeyip, Okmeydanı'nda yeni bir donanma inşa edildiğini ve onun Haliç'e indirildiğini savunurlar. Ancak karada donanma yapmak mümkün olmadığı gibi, karadan nakil yapmaktan çok daha fazla zaman isteyen bir iştir.
II. Mehmed savunmayı daha da dağıtmak için kahramanca bir savaş aracına başvurdu. Amacı, deniz tarafındaki savunma hattını tehdit etmek ve imparatorun askerlerini ve müttefiklerini oraya çekmek için gemilerini Beşiktaş'tan Haliç'e indirmekti. Önce bolca yağ sürülmüş olan sabit tekerlekler üzerine yerleştirilmiş küçük gemiler, daha sonra da büyük olanlar, sayısız cerahor ve öküzler ile çekilerek düzleştirilmiş ve kalaslar döşenmiş Galata bayırına çekildi ve buradan mürettebatın naraları ve Hristiyanların şaşkın bakışları altında aniden salıverilerek Haliç'in köpüren sularına indirildiler. Böylece Hristiyan filosunun gizlenme yeri olan Haliç'e toplam altmış yedi gemi indirildi.
Nicolae Jorga [1]
Bu anlatım hem batılı hem yerli kaynaklarda aynen verilmektedir [2]. İhtilaflı olan konu gemilerin sayısı ve gemilerin yürütüldüğü güzergâhtır. Bu olay Solakzâde tarihinde de şöyle zikrediliyor:
Güzel tedbirli padişah, gönülleri aydınlık olan vezirlerini topladı ve: "Deniz tarafından da surları dövmeye çare bulmak gerektir. İstanbul ile Galata arasında olan liman üzerine zincir çekilmiş olduğundan gemileri geçirmek mümkün değildir. Buna ilacınız var mı?" dedi. Padişahın bu açıklaması ve sorusu üzerine düşünceye dalan vezirler liman tarafına gemi geçirme konusunda aciz kaldılar. Nihayet ihtişam sahibi padişah hazretlerinin gönlünde şu fikir sâdır oldu; "Yenihisar tarafından gemileri sürüp, Galata ardından aşırarak, Haliç'e indireler. Top ile düşmanı denizden vurarak şaşırtalar." Gerçi böyle bir tedbir akla aykırı bir iş ve gerçekleşmesi hayli zor idi. Ancak bu gönül açıcı tedbir, padişahın buyurması ile herkese sevimli ve kolay göründü. Mertlik gayreti ile Beşiktaş dedikleri yerden Kasımpaşa deresine doğru, dağ parçası gibi gemilerin altına yağ ile terbiye olunmuş kütükler döşeyip bir rivayette yelkenler açarak, yürüttüler ve Haliç'e indirdiler. Böylece geniş şehri düşmanın gözünde dar düşürdüler. [3]
Gemilerin Haliç'e indirilmesi ile Bizanslılar dehşete kapıldı. 23 Nisan Pazartesi günü Kumbarahane ile Defterdar arasında Haliç üzerinde bir köprü kuruldu. Binden fazla fıçı ve sandalın demir çengellerle birleştirilmesi ve üzerlerine tahta döşenmesiyle geniş bir köprü elde edildi. Buradan asker ve top nakliyatı yapıldı. 3 Mayıs günü Bizanslılar Haliç suruna yerleştirdikleri toplarla Osmanlı donanmasını ateş altına aldılar ve bir gemiyi batırdılar. Buna karşılık Türkler, Kasımpaşa tepesine koydukları üç büyük top ile Bizans topçularının bulunduğu surları devamlı olarak top atışına tuttular ve faaliyetlerine mani oldular. [4]
Gezgin Bertrandon de la Brocquiere tarafından çizilen 1455 tarihli gravürde hadiseyi görebiliyoruz.
[1] Nicolae Jorga, Osmanlı İmparatorluğı Tarihi II, s.38-39
[2] Dukas, s.166; Babinger, Fatih Sultan Mehmed ve Zamanı, s.91; Barbaro, Konstantiniyye Muhasarası Ruznamesi, s.39; İbn-Kemal, VII.Defter, s.52; Celalzâde, s.345; Tursun Bey, s.52
[3] Solakzâde, c.I, s. 266-267
[4] Ahmet Şimşirgil, Kayı II, s.134
II. Mehmed savunmayı daha da dağıtmak için kahramanca bir savaş aracına başvurdu. Amacı, deniz tarafındaki savunma hattını tehdit etmek ve imparatorun askerlerini ve müttefiklerini oraya çekmek için gemilerini Beşiktaş'tan Haliç'e indirmekti. Önce bolca yağ sürülmüş olan sabit tekerlekler üzerine yerleştirilmiş küçük gemiler, daha sonra da büyük olanlar, sayısız cerahor ve öküzler ile çekilerek düzleştirilmiş ve kalaslar döşenmiş Galata bayırına çekildi ve buradan mürettebatın naraları ve Hristiyanların şaşkın bakışları altında aniden salıverilerek Haliç'in köpüren sularına indirildiler. Böylece Hristiyan filosunun gizlenme yeri olan Haliç'e toplam altmış yedi gemi indirildi.
Nicolae Jorga [1]
Bu anlatım hem batılı hem yerli kaynaklarda aynen verilmektedir [2]. İhtilaflı olan konu gemilerin sayısı ve gemilerin yürütüldüğü güzergâhtır. Bu olay Solakzâde tarihinde de şöyle zikrediliyor:
Güzel tedbirli padişah, gönülleri aydınlık olan vezirlerini topladı ve: "Deniz tarafından da surları dövmeye çare bulmak gerektir. İstanbul ile Galata arasında olan liman üzerine zincir çekilmiş olduğundan gemileri geçirmek mümkün değildir. Buna ilacınız var mı?" dedi. Padişahın bu açıklaması ve sorusu üzerine düşünceye dalan vezirler liman tarafına gemi geçirme konusunda aciz kaldılar. Nihayet ihtişam sahibi padişah hazretlerinin gönlünde şu fikir sâdır oldu; "Yenihisar tarafından gemileri sürüp, Galata ardından aşırarak, Haliç'e indireler. Top ile düşmanı denizden vurarak şaşırtalar." Gerçi böyle bir tedbir akla aykırı bir iş ve gerçekleşmesi hayli zor idi. Ancak bu gönül açıcı tedbir, padişahın buyurması ile herkese sevimli ve kolay göründü. Mertlik gayreti ile Beşiktaş dedikleri yerden Kasımpaşa deresine doğru, dağ parçası gibi gemilerin altına yağ ile terbiye olunmuş kütükler döşeyip bir rivayette yelkenler açarak, yürüttüler ve Haliç'e indirdiler. Böylece geniş şehri düşmanın gözünde dar düşürdüler. [3]
Gemilerin Haliç'e indirilmesi ile Bizanslılar dehşete kapıldı. 23 Nisan Pazartesi günü Kumbarahane ile Defterdar arasında Haliç üzerinde bir köprü kuruldu. Binden fazla fıçı ve sandalın demir çengellerle birleştirilmesi ve üzerlerine tahta döşenmesiyle geniş bir köprü elde edildi. Buradan asker ve top nakliyatı yapıldı. 3 Mayıs günü Bizanslılar Haliç suruna yerleştirdikleri toplarla Osmanlı donanmasını ateş altına aldılar ve bir gemiyi batırdılar. Buna karşılık Türkler, Kasımpaşa tepesine koydukları üç büyük top ile Bizans topçularının bulunduğu surları devamlı olarak top atışına tuttular ve faaliyetlerine mani oldular. [4]
Gezgin Bertrandon de la Brocquiere tarafından çizilen 1455 tarihli gravürde hadiseyi görebiliyoruz.
[1] Nicolae Jorga, Osmanlı İmparatorluğı Tarihi II, s.38-39
[2] Dukas, s.166; Babinger, Fatih Sultan Mehmed ve Zamanı, s.91; Barbaro, Konstantiniyye Muhasarası Ruznamesi, s.39; İbn-Kemal, VII.Defter, s.52; Celalzâde, s.345; Tursun Bey, s.52
[3] Solakzâde, c.I, s. 266-267
[4] Ahmet Şimşirgil, Kayı II, s.134