Gitme, Seviyorum...

yesim434

Hırçın Karadeniz Kızı Biricik Yeşim
AdminE
Bu Ayın Lideri
Gözlerimi açtığımda, hayatımın en güzel gün batımında, seni gördüm. Belki o zaman henüz 18'dim, toy bir fidandım. Ama kalbim, o an seninle yeşermeye başladı. Bir bahar sabahı gibi, içime umut tohumları ektin. Ve yıllar geçti, o tohumlar kocaman bir sevda ağacına dönüştü. Şimdi, 19 yıl sonra, o ağacın dalları hala sana uzanıyor.

Gitme, Seviyorum

Biliyor musun, bu 19 yıl, sadece rakamlardan ibaret değil. Bu yıllar, birlikte güldüğümüz kahkahaların, gözyaşlarımızı paylaştığımız anların, kalplerimizin birbirine kenetlendiği nice gecenin toplamı. Bu yıllar, benim için bir ömür gibi. Her bir yılı, her bir anıyı, kalbimin en derin köşesinde saklıyorum. Sanki birer inci tanesi gibi, en değerli hazinem onlar.

Hatırlıyor musun, ilk tanıştığımız günü? Utangaç bakışlarını, heyecanla titreyen sesini. O gün, bir ömür boyu sürecek bir yolculuğa çıktığımızı henüz bilmiyorduk. Ama kalplerimiz, çoktan birbirine söz vermişti. Yıllar geçti, yüzlerimiz değişti belki, saçlarımızda aklar belirdi. Ama kalbimizdeki sevda, ilk günkü heyecanıyla hala capcanlı duruyor.

Bu sevda, bir öykü gibi. Bazen coşkulu bir şarkı, bazen hüzünlü bir ağıt. Bazen güneşli bir gün, bazen yağmurlu bir gece. Ama her ne olursa olsun, her zaman birbirimize tutunmayı bildik. Fırtınalara göğüs gerdik, zorlukların üstesinden birlikte geldik. Çünkü bizim sevdamız, her türlü engeli aşacak kadar güçlüydü.

Sen benim hayatımın en güzel yanıydın. Benim en büyük desteğim, en yakın sırdaşım, en değerli varlığımdın. Her sabah gözlerimi açtığımda, seni yanımda görmenin verdiği huzuru hiçbir şeye değişmedim. Her gece uykuya dalarken, senin varlığının verdiği güvenle uyudum. Sen benim, en karanlık gecelerimde yolumu aydınlatan yıldızımdın.

Şimdi, gitmek istediğini duyuyorum. Kalbim, bin parçaya ayrılıyor. Sanki bir ağacın kökleri sökülüyormuş gibi hissediyorum. Benim için, sen sadece bir sevgili değil, aynı zamanda ailemsin, dostumsun, her şeyimsin. Sensiz bir hayat, benim için anlamsız, boş bir sayfa gibi.

Gitme, seviyorum. 19 yıllık sevdamızın hatırına, gitme. Bir ömür birlikte hayal kurduğumuz, birlikte yaşlandığımız, birlikte güldüğümüz o günlerin hatırına, gitme. Kalbim, hala sana ait. Ruhum, hala seni istiyor. Gözlerim, her sabah seni görmek için uyanmak istiyor.

Lütfen, bu sevdayı yarım bırakma. Birlikte yürüdüğümüz bu yolda, bana bir şans daha ver. Birlikte, daha nice yıllara, daha nice güzel anılara imza atalım. Unutma, ben seni her zaman, ilk günkü heyecanımla, ilk günkü aşkımla, ilk günkü sevdamla seveceğim.

Gitme, seviyorum... Kalbim, sensiz yaşamaya razı değil.
 
Ayrılıklar olmasa demi...

Ayrılıklar Hayatın kaçınılmaz gerçeği​

Hayat, bir nehir gibi akıp giderken, kıyılarına vuran dalgalar gibi inişli çıkışlı anılar bırakır. Bu anıların bazıları içimizi ısıtır, bazıları ise derin bir hüzünle sarar. İşte o hüzünlü anıların başrol oyuncusu, ayrılıklardır. "Ayrılıklar olmasa demi..." diye iç geçirdiğimiz o anlar, aslında hayatın kaçınılmaz bir gerçeğini fısıldar kulaklarımıza.

Ayrılıklar, sadece sevdiklerimizden fiziksel olarak uzaklaşmak anlamına gelmez. Bazen bir dostluk, bir aşk, bir hayal, bir umut... Her biri kendi içinde birer ayrılık hikayesi barındırır. Çocukluktan gençliğe, gençlikten yetişkinliğe geçişler de birer ayrılıktır aslında. Değişen zamanla birlikte, eski benliğimizden, alışkanlıklarımızdan, yaşadığımız mekanlardan ayrılırız. Her ayrılık, beraberinde bir boşluk, bir özlem ve bir "keşke" duygusu getirir.

"Ayrılıklar olmasa..." dediğimizde, aslında acıdan, hüzünden, kayıptan kaçmak isteriz. Sevdiklerimiz hep yanımızda olsun, kalbimiz hep neşeyle dolsun, hiçbir şey değişmesin isteriz. Ama hayat, durağan bir göl değil, sürekli akan bir nehir gibidir. Değişim, onun doğasında vardır ve ayrılıklar, bu değişimin en belirgin işaretlerindendir.

Peki, ayrılıklar sadece acı mıdır? Yoksa derininde bazı dersler, bazı kazançlar barındırır mı? Belki de ayrılıklar, bizi olgunlaştıran, güçlendiren, hayata farklı bir pencereden bakmamızı sağlayan birer öğretmen gibidir. Birini kaybettiğimizde, aslında kendi iç dünyamıza daha derin bir yolculuğa çıkarız. Değerlerimizi, önceliklerimizi yeniden gözden geçirir, kendimizi daha iyi tanırız.

Ayrılıklar, bize zamanın kıymetini öğretir. Bir an önce yaşadığımız anları daha değerli kılar. Geçmişe özlem duymak yerine, şimdiye odaklanmamızı sağlar. "Keşke"ler yerine, "iyi ki"leri çoğaltmak için çabalarız. Kaybettiğimiz her şey, aslında bize elimizde olanların değerini hatırlatır.

Ayrılıklar, bazen de yeni başlangıçların habercisidir. Bir kapı kapanır, başka bir kapı açılır. Belki de ayrıldığımız yol, bizi daha güzel, daha doğru bir yere götürüyordur. Belki de o ayrılık, bizi daha iyi bir versiyonumuza dönüştürmemize yardımcı oluyordur.

"Ayrılıklar olmasa..." demek, hayatın doğal akışına karşı gelmek olurdu. O zaman, hayatın tüm renklerini, tüm duygularını deneyimleyemezdik. Ne hüznün derinliğini bilebilir, ne de mutluluğun kıymetini anlayabilirdik. Belki de ayrılıklar, bizi daha insan yapan, kalbimizi daha hassaslaştıran, hayatı daha anlamlı kılan birer araçtır.

Sonuç olarak, ayrılıklar hayatın bir parçasıdır ve onlardan kaçamayız. Ancak, ayrılıklarla nasıl başa çıkacağımız, onları nasıl anlamlandıracağımız bizim elimizdedir. Onları sadece birer kayıp olarak görmek yerine, hayat yolculuğumuzda bize eşlik eden birer öğretmen olarak görebiliriz. Belki de o zaman, "Ayrılıklar olmasa demi..." yerine, "Ayrılıklar olmasaydı, ben bu kadar güçlü olabilir miydim?" diye sorabiliriz.
 
Geri
Top