Gökyüzüne Uzanan Köprü

yesim434

Hırçın Karadeniz Kızı Biricik Yeşim
AdminE
Bu Ayın Lideri
İki çocuk, Elif ve Can, küçük bir kasabada yaşıyorlardı. Kasaba, dağların eteğinde, sakin bir yerdi. İkisi de aynı sokakta büyümüş, aynı okula gitmiş ve neredeyse her gün birlikte vakit geçirmişti. Elif, hayalperest bir kızdı; gökyüzünü izlemeyi, bulutların şekillerini yorumlamayı ve yıldızların altında hikayeler uydurmayı severdi. Can ise daha pratik düşünen, elinden her iş gelen, meraklı bir çocuktu. İkisinin de ortak bir hayali vardı: Kasabanın dışına çıkmak ve dünyayı keşfetmek.

Bir gün, kasabanın yaşlı bilge adamı olan dedeleri, onlara bir hikaye anlattı. "Uzaklarda, gökyüzüne uzanan bir köprü var," dedi. "O köprüyü bulanlar, tüm dünyayı görebilir, tüm hayallerine ulaşabilir." Elif ve Can, bu hikayeden çok etkilendiler ve o köprüyü bulmaya karar verdiler.

Ertesi sabah, erkenden yola çıktılar. Yanlarına azıklarını, su şişelerini ve dedelerinin verdiği eski bir haritayı aldılar. Harita, ormanın derinliklerine doğru giden bir yolu gösteriyordu. Yol boyunca birçok engelle karşılaştılar: dik yokuşlar, derin nehirler ve karanlık mağaralar. Ama her seferinde birbirlerine destek olup, cesaretlerini toplayarak devam ettiler.

Bir gün, ormanın en karanlık bölgesine geldiklerinde, dev bir uçurumun kenarında durdular. Uçurumun karşısında, gökyüzüne doğru yükselen bir köprü vardı. Köprü, bulutların arasından geçiyor ve nereye gittiği belli olmuyordu. Elif ve Can, köprüye nasıl ulaşacaklarını düşünürken, bir ses duydular. Ses, uçurumun dibinden geliyordu.

"Kimse o köprüye ulaşamaz," dedi yaşlı bir karga, bir dalın üzerine konarak. "O köprü, sadece gerçekten inananlar için görünür. Ve eğer o köprüyü geçmek istiyorsanız, önce kendi korkularınızla yüzleşmelisiniz."

Elif ve Can, bir an düşündüler. Elif, yükseklik korkusunu hatırladı. Can ise bilinmeyenden korktuğunu fark etti. Ama ikisi de bu hayalin peşinden gitmeye kararlıydı. Elif, gözlerini kapayıp derin bir nefes aldı ve korkusunu yenmeye çalıştı. Can ise bilinmeyeni merak etmeye, onu keşfetmeye karar verdi.

Birlikte, uçurumun kenarına yaklaştılar ve köprüye adım attılar. Köprü, onların adımlarıyla birlikte sağlamlaştı ve gökyüzüne doğru yükselmeye başladı. Bulutların arasından geçerken, etraflarında renkli ışıklar belirdi. Her adımda, dünyanın farklı yerlerini görüyorlardı: devasa dağlar, uçsuz bucaksız okyanuslar, büyük şehirler ve küçük köyler.

Sonunda, köprünün sonuna ulaştıklarında, kendilerini gökyüzünde bir platformda buldular. Platformun ortasında, parlak bir ışık vardı. Işığa yaklaştıklarında, dedelerinin sesini duydular: "Tebrikler, çocuklar. Gökyüzüne uzanan köprüyü buldunuz. Bu köprü, sadece cesaret ve inançla aşılabilir. Artık dünyayı keşfetmeye hazırsınız."

Elif ve Can, birbirlerine baktılar ve gülümsediler. Artık korkularını yenmişlerdi ve hayallerine ulaşmak için gereken cesareti bulmuşlardı. Birlikte, gökyüzünden yeryüzüne indiler ve dünyayı keşfetmeye başladılar.

Yıllar sonra, kasabaya geri döndüklerinde, herkese hikayelerini anlattılar. Ve o günden sonra, kasabada her çocuk, gökyüzüne uzanan köprüyü bulmak için hayaller kurmaya ba
Gökyüzünden Yeryüzüne İnen İzler

Elif ve Can, gökyüzündeki köprüden yeryüzüne indikten sonra, kasabalarına dönüp herkese yaşadıklarını anlattılar. Ancak bu kez, kasabada bir şeyler değişmişti. İnsanlar, onların hikayesini dinledikçe, kendi hayallerine daha sıkı sarılmaya başladılar. Artık herkes, gökyüzüne uzanan köprüyü bulmak ve kendi maceralarına çıkmak istiyordu.

Elif ve Can ise bu kez daha büyük bir hedef belirlemişlerdi: Dünyanın en uzak köşelerine gitmek ve insanlara ilham vermek. Bunun için, bir seyahat planı yaptılar. Yanlarına sadece birer sırt çantası alıp, yola koyuldular.

İlk durakları, devasa dağların ardındaki bir köy oldu. Bu köyde, insanlar yalnızca tarım yaparak geçiniyordu. Elif ve Can, köydeki çocuklara gökyüzüne uzanan köprüyü anlattılar. Çocuklar, ilk başta inanmadılar ama Elif ve Can'ın anlattığı hikayeler ve gösterdikleri cesaret, onları etkiledi. Köydeki çocuklar da artık dünyayı keşfetmek için hayaller kurmaya başladı.

Sonraki durakları, büyük bir şehir oldu. Şehirde, gürültü, kalabalık ve karmaşa vardı. İnsanlar, sürekli koşuşturuyor, hayatın hızına yetişmeye çalışıyordu. Elif ve Can, burada da insanlara durup hayallerini düşünmelerini, gökyüzüne bakmalarını öğütlediler. Bir parkta toplanan insanlara, gökyüzüne uzanan köprüyü anlattılar. İnsanlar, ilk başta şaşırdılar ama sonra Elif ve Can'ın samimiyetine inandılar. O günden sonra, şehirdeki insanlar da hayallerine daha sıkı sarılmaya başladı.

Yolculukları devam ederken, bir gün bir çölde kayboldular. Güneş, kavurucu sıcaklığıyla üzerlerine çökmüştü. Su kaynakları tükenmek üzereydi. Can, endişelenmeye başladı ama Elif, gökyüzüne baktı ve bulutların arasında bir şey gördü. "Bak, Can! Orada bir vaha var!" dedi. Can, Elif'in gösterdiği yöne baktı ve gerçekten de uzakta bir vaha gördü. Birlikte, son güçlerini toplayıp vahaya ulaştılar. Orada, bir grup gezginle karşılaştılar. Gezginler, onlara su ve yiyecek verdiler. Elif ve Can, bu gezginlere de hikayelerini anlattılar. Gezginler, onların cesaretine hayran kaldılar ve birlikte yolculuğa devam ettiler.

Yolculukları sırasında, bir gün büyük bir nehrin kenarına geldiler. Nehrin üzerinde bir köprü yoktu ve karşıya geçmek imkansız görünüyordu. Ama Elif, gökyüzüne uzanan köprüyü hatırladı. "Belki de burada da bir köprü vardır," dedi. Can, Elif'in dediğini düşündü ve ikisi birlikte nehrin kenarında durup gökyüzüne baktılar. Bir süre sonra, bulutların arasından bir köprü belirdi. Köprü, nehrin üzerinden geçiyor ve karşıya ulaşıyordu. Elif ve Can, köprüyü geçerek karşıya ulaştılar.

Sonunda, dünyanın en uzak köşesine ulaştılar. Burası, insanların hiç gitmediği, keşfedilmemiş bir yerdi. Elif ve Can, burada yeni bir hayat kurmaya karar verdiler. İnsanlara ilham vermek, onlara hayallerinin peşinden gitmeyi öğretmek için burada bir okul açtılar. Okulda, çocuklara gökyüzüne uzanan köprüyü anlattılar ve onlara cesaret aşıladılar.

Yıllar geçti, Elif ve Can artık yaşlanmıştı. Ama hala her sabah gökyüzüne bakıyor, bulutların arasında köprüyü arıyorlardı. Bir gün, gökyüzünde parlak bir ışık belirdi. Işık, onlara doğru yaklaştı ve dedelerinin sesini duydular: "Artık göreviniz tamamlandı. Gökyüzüne uzanan köprü, sizi bekliyor."

Elif ve Can, birbirlerine baktılar ve gülümsediler. Birlikte, gökyüzüne doğru yürüdüler ve köprüye adım attılar. Köprü, onları bulutların arasına taşıdı ve orada, tüm hayallerinin gerçek olduğu bir dünyaya ulaştılar.
şladı.
 


Mesajınızı yazın...
Geri
Top