Yağmur hafifçe çiseliyordu. Kasvetli hava, kalbime çökmüş derin bir hüznün yansıması gibiydi. Yıllardır taşıdığım bir yük, sanki omurgamı eziyor, nefes almamı zorlaştırıyordu. Kendi kendime defalarca sorduğum o soru yine zihnimi kemiriyordu: "Ben ne zaman mutlu olacağım?"
Bir parkın kenarında, bankta oturmuş, yağmurun hafif sesini dinliyordum. Geçmişin hayaletleri, birer birer zihnime üşüşüyordu. Kaybettiğim umutlarım, yarım kalmış hayallerim, acılarla dolu anılar... Her biri, kalbime birer hançer gibi saplanıyordu. Gözlerim yaşlarla dolarken, başımı kaldırdım ve karşımdaki kafeye baktım.
O an, her şey değişti.
Kafenin camından, bir kadın bana bakıyordu. Gözleri, içimi ısıtan bir güneş gibiydi. Daha önce hiç görmediğim bir ifadeyle, şefkatle bakıyordu. Göz göze geldiğimiz o kısacık an, sanki tüm evreni susturdu. Kalbimde, daha önce hiç hissetmediğim bir kıpırtı belirdi. O kadar zamandır aradığım huzur, o kadının gözlerinde parlıyordu.
O an, "Gönlüm huzur buldu gözlerinde" dedim kendi kendime.
Sanki bir mıknatıs beni ona doğru çekiyordu. Yağmuru umursamadan, karşıya geçtim ve kafeye girdim. Kadın, küçük bir masada, elinde bir kitapla oturuyordu. Yüzünde sakin ve huzurlu bir ifade vardı. Yanına yaklaştım ve çekingen bir şekilde, "Merhaba," dedim.
O da gülümsedi ve "Merhaba," diye karşılık verdi. Sesi, zihnime işleyen tatlı bir melodi gibiydi. Kendimi tanıttım. Onun adı Elif'ti. Elif ile o gün, saatlerce sohbet ettik. Sanki yıllardır birbirimizi tanıyormuşuz gibiydik. Hayatın anlamı, kaybettiklerimiz, umutlarımız... Her şeyi konuştuk. Anlattıkça, içimdeki yükün hafiflediğini hissediyordum.
Elif, hayatımın dönüm noktasıydı. Onunla tanışmadan önce, hayata dair hiçbir umudum kalmamıştı. Her şey anlamsız, her şey karanlıktı. Ama Elif, gözlerindeki o huzurla, kalbime yeniden umut tohumları ekti. Onunla geçirdiğim her an, kalbimi daha da aydınlatıyordu.
Günler haftaları, haftalar ayları kovaladı. Elif ile aramızdaki bağ güçlendi. Birlikte güldük, birlikte ağladık, birlikte yeni maceralara atıldık. Onunla, hayatın her rengini yeniden keşfettim. Artık yağmurlu günler bile, içimi karartmıyordu. Çünkü yanımda, güneş gibi parlayan bir kadın vardı.
Elif'in gözlerinde sadece huzur değil, sevgi de vardı. O sevgiyi, kalbimin en derinliklerinde hissediyordum. Onunla, hayata yeniden başlamıştım. Kendimi yeniden bulmuştum. Acı geçmişin izleri silinmiş, yerini umut ve sevgi almıştı.
Bir gün, yine o ilk tanıştığımız parkta, diz çöktüm ve Elif'e, "Benimle evlenir misin?" diye sordum. Gözleri yine o huzurlu ve sevgi dolu ifadeyle parladı. "Evet," dedi. O an, gözlerindeki o ışıltıyı, hiçbir zaman unutmayacaktım.
O günden sonra, hayatım boyunca Elif'in gözlerinde bulduğum huzuru aradım. O huzur, sadece onun gözlerinde değil, kalbimde de yer edinmişti. Artık her zaman, kalbimde taşıdığım o huzurla, hayata daha umutla bakıyordum. Çünkü biliyordum ki, "Gönlüm huzur buldu gözlerinde". Ve o huzur, hayatımın sonuna kadar benimle kalacaktı.
Bir parkın kenarında, bankta oturmuş, yağmurun hafif sesini dinliyordum. Geçmişin hayaletleri, birer birer zihnime üşüşüyordu. Kaybettiğim umutlarım, yarım kalmış hayallerim, acılarla dolu anılar... Her biri, kalbime birer hançer gibi saplanıyordu. Gözlerim yaşlarla dolarken, başımı kaldırdım ve karşımdaki kafeye baktım.
O an, her şey değişti.
Kafenin camından, bir kadın bana bakıyordu. Gözleri, içimi ısıtan bir güneş gibiydi. Daha önce hiç görmediğim bir ifadeyle, şefkatle bakıyordu. Göz göze geldiğimiz o kısacık an, sanki tüm evreni susturdu. Kalbimde, daha önce hiç hissetmediğim bir kıpırtı belirdi. O kadar zamandır aradığım huzur, o kadının gözlerinde parlıyordu.
O an, "Gönlüm huzur buldu gözlerinde" dedim kendi kendime.
Sanki bir mıknatıs beni ona doğru çekiyordu. Yağmuru umursamadan, karşıya geçtim ve kafeye girdim. Kadın, küçük bir masada, elinde bir kitapla oturuyordu. Yüzünde sakin ve huzurlu bir ifade vardı. Yanına yaklaştım ve çekingen bir şekilde, "Merhaba," dedim.
O da gülümsedi ve "Merhaba," diye karşılık verdi. Sesi, zihnime işleyen tatlı bir melodi gibiydi. Kendimi tanıttım. Onun adı Elif'ti. Elif ile o gün, saatlerce sohbet ettik. Sanki yıllardır birbirimizi tanıyormuşuz gibiydik. Hayatın anlamı, kaybettiklerimiz, umutlarımız... Her şeyi konuştuk. Anlattıkça, içimdeki yükün hafiflediğini hissediyordum.
Elif, hayatımın dönüm noktasıydı. Onunla tanışmadan önce, hayata dair hiçbir umudum kalmamıştı. Her şey anlamsız, her şey karanlıktı. Ama Elif, gözlerindeki o huzurla, kalbime yeniden umut tohumları ekti. Onunla geçirdiğim her an, kalbimi daha da aydınlatıyordu.
Günler haftaları, haftalar ayları kovaladı. Elif ile aramızdaki bağ güçlendi. Birlikte güldük, birlikte ağladık, birlikte yeni maceralara atıldık. Onunla, hayatın her rengini yeniden keşfettim. Artık yağmurlu günler bile, içimi karartmıyordu. Çünkü yanımda, güneş gibi parlayan bir kadın vardı.
Elif'in gözlerinde sadece huzur değil, sevgi de vardı. O sevgiyi, kalbimin en derinliklerinde hissediyordum. Onunla, hayata yeniden başlamıştım. Kendimi yeniden bulmuştum. Acı geçmişin izleri silinmiş, yerini umut ve sevgi almıştı.
Bir gün, yine o ilk tanıştığımız parkta, diz çöktüm ve Elif'e, "Benimle evlenir misin?" diye sordum. Gözleri yine o huzurlu ve sevgi dolu ifadeyle parladı. "Evet," dedi. O an, gözlerindeki o ışıltıyı, hiçbir zaman unutmayacaktım.
O günden sonra, hayatım boyunca Elif'in gözlerinde bulduğum huzuru aradım. O huzur, sadece onun gözlerinde değil, kalbimde de yer edinmişti. Artık her zaman, kalbimde taşıdığım o huzurla, hayata daha umutla bakıyordum. Çünkü biliyordum ki, "Gönlüm huzur buldu gözlerinde". Ve o huzur, hayatımın sonuna kadar benimle kalacaktı.