• Merhaba Ziyaretçi.
    "Hoşgeldin sonbahar "
    konulu resim yarışması başladı. İlgili konuya BURADAN ulaşabilirsiniz. Sizi de beğendiğiniz 2 resmi oylamanız için bekliyoruz...

Gözlerim kurumuş, kalbim sertleşmiş

yesim434

Hırçın Karadeniz Kızı Biricik Yeşim
AdminE

Artık Hiç Ağlamıyorum​

Gözlerim kurumuş, kalbim sertleşmiş. Artık gözyaşlarım bile beni terk etti. Duygularım bir fırtınadan sonra sessizliğe bürünen deniz gibi, dalgasız ve durgun. Bu sessizlik ürkütücü, bu durgunluk boğucu.
Bir zamanlar her şeye ağlardım. Mutluyken, üzgünken, öfkeliyken, hatta bazen sebepsiz yere. Gözyaşlarım birer kelime gibiydi, ifade edemediğim duygularımı tercüme ediyorlardı.
Ama artık ağlayamıyorum. Acı beni uyuşturdu, keder beni köreltti. Artık ne kadar üzülürsem üzüleyim, gözlerim kuru kalıyor. Sanki gözyaşlarımın kaynağı kurumuş, kalbimdeki okyanus buharlaşmış gibi.
Bu durum beni yalnızlaştırıyor. Duygularımı paylaşamadığım için kendimi bir adada mahsur kalmış gibi hissediyorum. Etrafımdaki insanlar ağlarken ben sadece izliyorum, onların acısını hissediyorum ama gözyaşlarına ortak olamıyorum.
Bazen bu duygusuzluktan korkuyorum. Acaba kalbim taşlaşmaya mı başladı? Acaba insanlığımı mı kaybediyorum? Bu sorular zihnimde yankılanıyor, beni daha da yalnızlaştırıyor.
Ama umudumu da kaybetmedim. Bir gün tekrar ağlayabileceğime inanıyorum. Bir gün gözyaşlarımın yeniden akacağı, duygularımın özgürce fışkıracağı bir gün gelecek.
O güne kadar, sessizliğimde ve durgunluğumda yaşamaya devam edeceğim. Belki bir gün, gözyaşlarım olmadan da duygularımı ifade etmeyi öğreneceğim. Belki bir gün, bu sessizliği de güzel bir melodiye dönüştürebileceğim.
Artık hiç ağlamıyorum, ama hala hissediyorum. Hala yaşıyorum. Ve bir gün, gözyaşlarımın yeniden akacağı o günü bekliyorum.
 

Artık Hiç Ağlamıyorum​

23.03.2024 saat 23:15

Eylül, sonbaharın altın sarısı yapraklarını savuran bir rüzgar gibiydi. Yaşadığı onca şeye rağmen hala dimdik ayaktaydı. Gözlerinde ne bir damla yaş ne de kırgınlık izi kalmıştı. Artık ağlamıyordu.
Yıllar önce, masum bir kelebek gibi kanat çırparken hayat ona sert bir tokat atmıştı. Sevdiği adam onu terk etmiş, hayalleri paramparça olmuştu. O günlerde gözyaşları yastıklarını sırılsıklam eder, acısını dindirmeye çalışırdı.
Ama zaman her şeyin ilacıydı. Eylül, acısını kabullenmeyi ve onunla yaşamayı öğrendi. Güçlü olmayı, gözyaşlarını silmeyi ve her şeye rağmen gülümsemeyi seçti.
Artık hayatının fırtınalarına göğüs gerebiliyordu. Zorluklar karşısında yılmıyor, pes etmiyordu. Acı onu olgunlaştırmış, daha dirençli bir insan yapmıştı.
Eylül'ün hikayesi, gözyaşlarının her zaman zayıflık göstergesi olmadığını kanıtlıyordu. Bazen ağlamak değil, gözyaşlarını silmek ve yola devam etmek daha güçlü bir seçim olabilirdi.
Bir gün Eylül, parkta otururken küçük bir kız çocuğunun ağladığını gördü. Yanına yaklaştı ve onu neden ağladığını sordu. Küçük kız, en sevdiği oyuncağını kaybettiğini söyledi.
Eylül, küçük kıza sarıldı ve ona kendi hikayesini anlattı. Ona da bir zamanlar çok ağladığını, ama sonra gözyaşlarını silmeyi ve gülümsemeyi seçtiğini söyledi.
Küçük kız Eylül'ün sözlerinden etkilendi ve ağlamayı bıraktı. Eylül ona yeni bir oyuncak verdi ve birlikte parkta oyun oynamaya başladılar.
Eylül, o gün bir kez daha anladı ki, her zaman ağlamak gerekmiyordu. Bazen gözyaşlarını silmek ve başkalarına yardım etmek daha güzel bir çözüm olabilirdi.
Artık hiç ağlamıyordu. Gözlerinde sadece umut ve sevgi vardı. Eylül, hayatının fırtınalarını atlatmış ve güneşli bir geleceğe doğru ilerliyordu.
 
Geri
Top