Göklerin kadife gibi lacivert örtüsünün üzerinde, milyonlarca minik elmas gibi parlayan yıldızlar vardı. Ama bu gecenin en özel konuğu, gökyüzünün ortasında kocaman, bembeyaz bir inci gibi duran dolunaydı. Bu dolunay, her zamankinden daha parlak, daha sihirliydi.
Küçük bir köyde, ormanın kenarında, tatlı mı tatlı bir kız çocuğu yaşardı. Adı Elif'ti. Elif, her gece yatağına yattığında penceresinden dolunayı izler, onunla sohbet ederdi. Bir gece, dolunay her zamankinden daha yakın ve parlak göründüğünde Elif, dolunayın içinde küçük bir parıltı fark etti. Bu parıltı, sanki küçük bir yıldız tozu tanesiydi ve Elif'i çağırıyordu.
Elif, merakına yenik düşerek pencereyi açtı. O anda, o minik yıldız tozu parıltısı, bir anda büyüdü ve parıltılı bir merdivene dönüştü. Merdiven, dolunayın içine doğru uzanıyordu. Elif, kalbi heyecanla çarparak merdivene doğru adım attı.
Merdivenden yukarı çıkarken, her basamakta kendini daha hafif hissediyordu. Sanki yerçekimi onu bırakmış, rüzgarda uçuyormuş gibiydi. Sonunda dolunayın parlak yüzeyine ulaştığında, nefesi kesildi. Orası, kocaman, pamuk şekerinden bir bulut gibiydi. Üzerinde yürümek, hayal gibiydi.
Dolunayın yüzeyinde, minik, kanatlı yaratıklar gördü. Onlara "Ay Perileri" deniyordu. Ay perileri, dolunayın parlaklığına ve sihrine göz kulak oluyorlardı. Elif'i güler yüzle karşıladılar ve onu dolunayın kalbine, yani 'Gümüş Bahçe'ye götürdüler.
Gümüş Bahçe, hayal edilemeyecek kadar güzel bir yerdi. Gümüşten ağaçlar, pırlanta gibi parlayan çiçekler, elmas damlalarıyla akan bir nehir... Ay perileri, Elif'e bu bahçenin sırlarını anlattılar. Dolunayın ışığının, yeryüzündeki tüm canlılara umut ve huzur verdiğini, geceleri uyuyan hayvanların rüyalarını aydınlattığını söylediler. Ayrıca, her dolunayda Gümüş Bahçe'nin büyüdüğünü ve daha da güzelleştiğini, her yeni dolunayda yeryüzüne yeni bir sihir dalgası yayıldığını anlattılar.
Elif, ay perileriyle birlikte bahçede dolaşırken, daha önce hiç görmediği güzelliklerle karşılaştı. Işıkla dans eden kelebekler, şarkı söyleyen kuşlar ve gümüş ağaçların arasında saklanan minik, parlak böcekler... Hatta o gece, dolunayın sihirli kalbinde yaşayan tüm canlılar, Elif ile tanışmak için toplanmıştı.
Elif, ay perileriyle birlikte kahkahalar attı, Gümüş Nehir'den su içti ve sihirli çiçeklerden yedi. O gece, dolunayda çok özel bir konuk olduğunu yeryüzündeki herkes hissediyordu. Rüyalarında, Gümüş Bahçe'nin güzelliğini ve neşesini görüyorlardı.
Saatler ilerlediğinde, yeryüzünde güneşin ilk ışıkları belirmeye başladı. Ay perileri, Elif'e yavaşça yeryüzüne dönme vaktinin geldiğini söylediler. Ona bir tane dolunay çiçeği hediye ettiler. Bu çiçek, dolunayın tüm sihrini ve ışığını içinde taşıyordu.
Elif, tekrar parıltılı merdivenden aşağıya indi. Penceresinden kendi yatağına döndüğünde, cebindeki dolunay çiçeği parlıyordu. O çiçeği başucuna koydu ve uykuya daldı. O gece, rüyasında Ay Perileriyle yeniden Gümüş Bahçe'de dans etti.
Elif, o günden sonra her dolunayda penceresinden gökyüzüne baktı. Dolunayın parlaklığına baktıkça, Gümüş Bahçe'yi ve oradaki sihirli canlıları hatırladı. Dolunay çiçeği ise her gece odasını aydınlatıyor ve ona, dolunay gecelerinin sihrini ve güzelliğini hatırlatıyordu. Ve Elif biliyordu ki, her dolunay gecesi, yeni bir macera ve yeni bir sihir demekti.
Küçük bir köyde, ormanın kenarında, tatlı mı tatlı bir kız çocuğu yaşardı. Adı Elif'ti. Elif, her gece yatağına yattığında penceresinden dolunayı izler, onunla sohbet ederdi. Bir gece, dolunay her zamankinden daha yakın ve parlak göründüğünde Elif, dolunayın içinde küçük bir parıltı fark etti. Bu parıltı, sanki küçük bir yıldız tozu tanesiydi ve Elif'i çağırıyordu.
Elif, merakına yenik düşerek pencereyi açtı. O anda, o minik yıldız tozu parıltısı, bir anda büyüdü ve parıltılı bir merdivene dönüştü. Merdiven, dolunayın içine doğru uzanıyordu. Elif, kalbi heyecanla çarparak merdivene doğru adım attı.
Merdivenden yukarı çıkarken, her basamakta kendini daha hafif hissediyordu. Sanki yerçekimi onu bırakmış, rüzgarda uçuyormuş gibiydi. Sonunda dolunayın parlak yüzeyine ulaştığında, nefesi kesildi. Orası, kocaman, pamuk şekerinden bir bulut gibiydi. Üzerinde yürümek, hayal gibiydi.
Dolunayın yüzeyinde, minik, kanatlı yaratıklar gördü. Onlara "Ay Perileri" deniyordu. Ay perileri, dolunayın parlaklığına ve sihrine göz kulak oluyorlardı. Elif'i güler yüzle karşıladılar ve onu dolunayın kalbine, yani 'Gümüş Bahçe'ye götürdüler.
Gümüş Bahçe, hayal edilemeyecek kadar güzel bir yerdi. Gümüşten ağaçlar, pırlanta gibi parlayan çiçekler, elmas damlalarıyla akan bir nehir... Ay perileri, Elif'e bu bahçenin sırlarını anlattılar. Dolunayın ışığının, yeryüzündeki tüm canlılara umut ve huzur verdiğini, geceleri uyuyan hayvanların rüyalarını aydınlattığını söylediler. Ayrıca, her dolunayda Gümüş Bahçe'nin büyüdüğünü ve daha da güzelleştiğini, her yeni dolunayda yeryüzüne yeni bir sihir dalgası yayıldığını anlattılar.
Elif, ay perileriyle birlikte bahçede dolaşırken, daha önce hiç görmediği güzelliklerle karşılaştı. Işıkla dans eden kelebekler, şarkı söyleyen kuşlar ve gümüş ağaçların arasında saklanan minik, parlak böcekler... Hatta o gece, dolunayın sihirli kalbinde yaşayan tüm canlılar, Elif ile tanışmak için toplanmıştı.
Elif, ay perileriyle birlikte kahkahalar attı, Gümüş Nehir'den su içti ve sihirli çiçeklerden yedi. O gece, dolunayda çok özel bir konuk olduğunu yeryüzündeki herkes hissediyordu. Rüyalarında, Gümüş Bahçe'nin güzelliğini ve neşesini görüyorlardı.
Saatler ilerlediğinde, yeryüzünde güneşin ilk ışıkları belirmeye başladı. Ay perileri, Elif'e yavaşça yeryüzüne dönme vaktinin geldiğini söylediler. Ona bir tane dolunay çiçeği hediye ettiler. Bu çiçek, dolunayın tüm sihrini ve ışığını içinde taşıyordu.
Elif, tekrar parıltılı merdivenden aşağıya indi. Penceresinden kendi yatağına döndüğünde, cebindeki dolunay çiçeği parlıyordu. O çiçeği başucuna koydu ve uykuya daldı. O gece, rüyasında Ay Perileriyle yeniden Gümüş Bahçe'de dans etti.
Elif, o günden sonra her dolunayda penceresinden gökyüzüne baktı. Dolunayın parlaklığına baktıkça, Gümüş Bahçe'yi ve oradaki sihirli canlıları hatırladı. Dolunay çiçeği ise her gece odasını aydınlatıyor ve ona, dolunay gecelerinin sihrini ve güzelliğini hatırlatıyordu. Ve Elif biliyordu ki, her dolunay gecesi, yeni bir macera ve yeni bir sihir demekti.