Bir zamanlar, ormanın en şımarık ve en kendini beğenmiş sakini, Zıpzıp adında bir tavşan yaşarmış. Zıpzıp, zıplayışının diğer tüm tavşanlardan daha havalı olduğunu, kulaklarının da evrendeki en karizmatik kulaklar olduğunu iddia edermiş. Sabah kalkar, aynada kendine bakıp "Aman Allah'ım, ne kadar da yakışıklıyım!" der, sonra da ormanda hoplayıp zıplayarak herkesi kendine hayran bırakmaya çalışırmış.
Ormanın diğer sakinleri; miskin Ayı Barni, bilgin Baykuş Huhu, telaşlı Sincap Fındık ve hatta yavaş hareket eden Kaplumbağa Tonton bile Zıpzıp'ın bu kendini beğenmiş hallerine alışmışlardı. Barni "Eh, bırakın zıplasın da yorulup uyusun bari," der, Huhu ise "Bilgiyle beslenmezse zıplayışlarının bir değeri kalmaz," diye söylenirdi. Fındık ise, "Keşke biraz da fındık biriktirseydi" diye iç geçirir, Tonton ise her zamanki gibi sessizce yavaş yavaş yoluna devam ederdi.
Bir gün, Zıpzıp yine ormanın ortasında artistik zıplayışlar yaparken, ayağı kaydı ve kendini bir anda büyük, köpüklü bir sabun havuzunun içinde buldu. Meğer ormanın temizlik görevlisi Fil Fildişi, ormanı temizlerken yanlışlıkla sabunlu suyu dökmüş. Zıpzıp, sabunun içinde çırpındı durdu, kulakları köpükten birer antene dönüştü, koca burnu da sabun baloncukları üflemeye başladı.
Olanları gören orman sakinleri kahkahalara boğuldu. Zıpzıp, daha önce hiç böyle komik duruma düşmemişti. Her zamanki havalı zıplayışları yerine, sabunun içinde bocalaması, burnundan çıkan baloncuklar ve anten gibi kulaklarıyla o kadar komikti ki, herkes karnını tuta tuta gülüyordu. Barni, "Bence bu zıplayışından çok daha eğlenceli!" dedi, Huhu ise "Gülmek de bir bilgidir, bunu aklında tut!" diye ekledi. Fındık, "Belki sabunla fındık yıkayabiliriz," derken Tonton ise, "Ne eğlenceli bir manzara" diye mırıldandı.
Zıpzıp, o gün anladı ki kendini beğenmişlik insanı sadece komik duruma düşürüyor. Sabunlu sudan zor kurtulduktan sonra, bir süre ormanın tenha köşelerinde saklandı. Herkes onunla dalga geçecek diye ödüyordu.
Aradan zaman geçti. Zıpzıp, diğer tavşanlarla oyun oynamaya başladı, onlara zıplama becerilerini öğretirken artık kendini beğenmişlik yapmıyordu. Hatta sabunlu su macerasını anlatıp herkesi güldürmekten de çekinmiyordu.
Bir gün, ormanın en yaşlı ağacı, Bilge Ağaç, ormanın en yüksek tepesine kadar uzanmış, dalları yaprakları o kadar gürleşmişti ki, Zıpzıp'ın eski şımarık günlerini hatırlatan hiçbir şey kalmamıştı. Hatta diğer hayvanlar bile Zıpzıp'ın o kendini beğenmiş hallerini unutmuştu bile. Orman sakinleri, onun güler yüzlü hallerini, oyunculuğunu ve yardımseverliğini konuşur olmuşlardı. Zıpzıp, artık ormanın en sevilen sakiniydi.
İşte, gün gelir devran döner, Zıpzıp gibi kendini beğenmiş olanlar bile değişir, unutulur eski halleri. Herkes hatırlar, en çok da Zıpzıp'ın sabunlu su macerası ve ondan sonraki güler yüzlü halleri. Zıpzıp'ın da öğrendiği gibi, önemli olan havalı olmak değil, iyi bir kalbe sahip olmaktır!
Ve böylece, Zıpzıp tavşan, ormanda mutlu mesut yaşamaya devam etti, hem de kocaman bir tebessümle ve burnundan sabun baloncukları çıkarmadan!
Ormanın diğer sakinleri; miskin Ayı Barni, bilgin Baykuş Huhu, telaşlı Sincap Fındık ve hatta yavaş hareket eden Kaplumbağa Tonton bile Zıpzıp'ın bu kendini beğenmiş hallerine alışmışlardı. Barni "Eh, bırakın zıplasın da yorulup uyusun bari," der, Huhu ise "Bilgiyle beslenmezse zıplayışlarının bir değeri kalmaz," diye söylenirdi. Fındık ise, "Keşke biraz da fındık biriktirseydi" diye iç geçirir, Tonton ise her zamanki gibi sessizce yavaş yavaş yoluna devam ederdi.
Bir gün, Zıpzıp yine ormanın ortasında artistik zıplayışlar yaparken, ayağı kaydı ve kendini bir anda büyük, köpüklü bir sabun havuzunun içinde buldu. Meğer ormanın temizlik görevlisi Fil Fildişi, ormanı temizlerken yanlışlıkla sabunlu suyu dökmüş. Zıpzıp, sabunun içinde çırpındı durdu, kulakları köpükten birer antene dönüştü, koca burnu da sabun baloncukları üflemeye başladı.
Olanları gören orman sakinleri kahkahalara boğuldu. Zıpzıp, daha önce hiç böyle komik duruma düşmemişti. Her zamanki havalı zıplayışları yerine, sabunun içinde bocalaması, burnundan çıkan baloncuklar ve anten gibi kulaklarıyla o kadar komikti ki, herkes karnını tuta tuta gülüyordu. Barni, "Bence bu zıplayışından çok daha eğlenceli!" dedi, Huhu ise "Gülmek de bir bilgidir, bunu aklında tut!" diye ekledi. Fındık, "Belki sabunla fındık yıkayabiliriz," derken Tonton ise, "Ne eğlenceli bir manzara" diye mırıldandı.
Zıpzıp, o gün anladı ki kendini beğenmişlik insanı sadece komik duruma düşürüyor. Sabunlu sudan zor kurtulduktan sonra, bir süre ormanın tenha köşelerinde saklandı. Herkes onunla dalga geçecek diye ödüyordu.
Aradan zaman geçti. Zıpzıp, diğer tavşanlarla oyun oynamaya başladı, onlara zıplama becerilerini öğretirken artık kendini beğenmişlik yapmıyordu. Hatta sabunlu su macerasını anlatıp herkesi güldürmekten de çekinmiyordu.
Bir gün, ormanın en yaşlı ağacı, Bilge Ağaç, ormanın en yüksek tepesine kadar uzanmış, dalları yaprakları o kadar gürleşmişti ki, Zıpzıp'ın eski şımarık günlerini hatırlatan hiçbir şey kalmamıştı. Hatta diğer hayvanlar bile Zıpzıp'ın o kendini beğenmiş hallerini unutmuştu bile. Orman sakinleri, onun güler yüzlü hallerini, oyunculuğunu ve yardımseverliğini konuşur olmuşlardı. Zıpzıp, artık ormanın en sevilen sakiniydi.
İşte, gün gelir devran döner, Zıpzıp gibi kendini beğenmiş olanlar bile değişir, unutulur eski halleri. Herkes hatırlar, en çok da Zıpzıp'ın sabunlu su macerası ve ondan sonraki güler yüzlü halleri. Zıpzıp'ın da öğrendiği gibi, önemli olan havalı olmak değil, iyi bir kalbe sahip olmaktır!
Ve böylece, Zıpzıp tavşan, ormanda mutlu mesut yaşamaya devam etti, hem de kocaman bir tebessümle ve burnundan sabun baloncukları çıkarmadan!