Gün Gelir, Döndürür Devranı, Unutulur Gider Zıpzıp Tavşan

yesim434

Hırçın Karadeniz Kızı Biricik Yeşim
AdminE
Bu Ayın Lideri
Bir zamanlar, ormanın en şımarık ve en kendini beğenmiş sakini, Zıpzıp adında bir tavşan yaşarmış. Zıpzıp, zıplayışının diğer tüm tavşanlardan daha havalı olduğunu, kulaklarının da evrendeki en karizmatik kulaklar olduğunu iddia edermiş. Sabah kalkar, aynada kendine bakıp "Aman Allah'ım, ne kadar da yakışıklıyım!" der, sonra da ormanda hoplayıp zıplayarak herkesi kendine hayran bırakmaya çalışırmış.

Ormanın diğer sakinleri; miskin Ayı Barni, bilgin Baykuş Huhu, telaşlı Sincap Fındık ve hatta yavaş hareket eden Kaplumbağa Tonton bile Zıpzıp'ın bu kendini beğenmiş hallerine alışmışlardı. Barni "Eh, bırakın zıplasın da yorulup uyusun bari," der, Huhu ise "Bilgiyle beslenmezse zıplayışlarının bir değeri kalmaz," diye söylenirdi. Fındık ise, "Keşke biraz da fındık biriktirseydi" diye iç geçirir, Tonton ise her zamanki gibi sessizce yavaş yavaş yoluna devam ederdi.

Bir gün, Zıpzıp yine ormanın ortasında artistik zıplayışlar yaparken, ayağı kaydı ve kendini bir anda büyük, köpüklü bir sabun havuzunun içinde buldu. Meğer ormanın temizlik görevlisi Fil Fildişi, ormanı temizlerken yanlışlıkla sabunlu suyu dökmüş. Zıpzıp, sabunun içinde çırpındı durdu, kulakları köpükten birer antene dönüştü, koca burnu da sabun baloncukları üflemeye başladı.

Olanları gören orman sakinleri kahkahalara boğuldu. Zıpzıp, daha önce hiç böyle komik duruma düşmemişti. Her zamanki havalı zıplayışları yerine, sabunun içinde bocalaması, burnundan çıkan baloncuklar ve anten gibi kulaklarıyla o kadar komikti ki, herkes karnını tuta tuta gülüyordu. Barni, "Bence bu zıplayışından çok daha eğlenceli!" dedi, Huhu ise "Gülmek de bir bilgidir, bunu aklında tut!" diye ekledi. Fındık, "Belki sabunla fındık yıkayabiliriz," derken Tonton ise, "Ne eğlenceli bir manzara" diye mırıldandı.

Zıpzıp, o gün anladı ki kendini beğenmişlik insanı sadece komik duruma düşürüyor. Sabunlu sudan zor kurtulduktan sonra, bir süre ormanın tenha köşelerinde saklandı. Herkes onunla dalga geçecek diye ödüyordu.

Aradan zaman geçti. Zıpzıp, diğer tavşanlarla oyun oynamaya başladı, onlara zıplama becerilerini öğretirken artık kendini beğenmişlik yapmıyordu. Hatta sabunlu su macerasını anlatıp herkesi güldürmekten de çekinmiyordu.

Bir gün, ormanın en yaşlı ağacı, Bilge Ağaç, ormanın en yüksek tepesine kadar uzanmış, dalları yaprakları o kadar gürleşmişti ki, Zıpzıp'ın eski şımarık günlerini hatırlatan hiçbir şey kalmamıştı. Hatta diğer hayvanlar bile Zıpzıp'ın o kendini beğenmiş hallerini unutmuştu bile. Orman sakinleri, onun güler yüzlü hallerini, oyunculuğunu ve yardımseverliğini konuşur olmuşlardı. Zıpzıp, artık ormanın en sevilen sakiniydi.

İşte, gün gelir devran döner, Zıpzıp gibi kendini beğenmiş olanlar bile değişir, unutulur eski halleri. Herkes hatırlar, en çok da Zıpzıp'ın sabunlu su macerası ve ondan sonraki güler yüzlü halleri. Zıpzıp'ın da öğrendiği gibi, önemli olan havalı olmak değil, iyi bir kalbe sahip olmaktır!

Ve böylece, Zıpzıp tavşan, ormanda mutlu mesut yaşamaya devam etti, hem de kocaman bir tebessümle ve burnundan sabun baloncukları çıkarmadan!
 
Zıpzıp’ın Unutulmayan Maceraları ve Bir de Havuç Hırsızlığı Vakası

Zıpzıp, sabunlu su macerasından sonra gerçekten de değişmişti. Artık ormanda kendini beğenmiş tavşan olarak değil, neşeli, yardımsever ve komik tavşan olarak tanınıyordu. Hatta diğer tavşanlara zıplama dersleri verirken, arada bir sabunlu su anısını anlatıp herkesi kahkahalara boğuyordu. Ancak Zıpzıp'ın hayatı maceralarla doluydu ve bu maceraların sonu gelmiyordu.

Bir gün, ormanda büyük bir telaş yaşandı. Tüm havuçlar kaybolmuştu! Orman sakinleri, havuçların nasıl yok olduğuna akıl erdiremiyorlardı. Miskin Ayı Barni, "Belki de havuçlar yürüyerek başka bir yere gitmişlerdir," derken, Bilgin Baykuş Huhu, "Havuçlar kendiliğinden ortadan kaybolmaz, bir mantığı olmalı," diye düşünüyordu. Telaşlı Sincap Fındık, tüm fındıklarını kontrol etti, acaba havuçlar onların yanına mı gelmişti diye. Yavaş Kaplumbağa Tonton ise olaylara her zamanki gibi sakinlikle yaklaşıyordu.

Herkes şüpheli gözlerle etrafa bakarken, gözler Zıpzıp’a çevrildi. Ne de olsa, Zıpzıp’ın eski huyları hala akıllardaydı ve herkes içten içe “Acaba Zıpzıp mı bu işin içinde?” diye düşünüyordu. Zıpzıp, suçsuz olduğunu kanıtlamak için harekete geçti. Kendi zıplama yeteneklerini bir dedektif gibi kullanmaya karar verdi.

Zıpzıp, ilk olarak havuç tarlasına gitti. Havuç tarlasında tuhaf ayak izleri vardı. İzler, küçük patili, keskin tırnaklı bir hayvana aitti. Zıpzıp, izleri takip etmeye başladı. İzler, ormanın derinliklerine doğru gidiyordu. Zıpzıp, yorulmak bilmeden zıpladı durdu.

İzler, sonunda ormanın en karanlık ve gizemli yerine, "Karanlık Mağara"ya kadar uzanıyordu. Karanlık Mağara, ormanda yaşayan herkesin girmekten çekindiği bir yerdi. Rivayete göre, mağarada yaşayan yaramaz bir porsuk vardı. Adı da Kıtıkırık’tı ve Kıtıkırık’ın her türlü yaramazlığı yapabileceğine inanılırdı.

Zıpzıp, cesaretini topladı ve mağaraya girdi. İçerisi karanlıktı, ancak Zıpzıp, burnunu ve kulaklarını kullanarak ilerlemeye çalıştı. Bir süre sonra, mağaranın derinliklerinden gelen tuhaf bir ses duydu: "Hımır hımır..." Zıpzıp, sesin geldiği yöne doğru ilerledi ve sonunda Kıtıkırık ile karşılaştı.

Kıtıkırık, havuçların hepsini mağarasına istiflemişti! Kocaman bir havuç dağı oluşturmuştu. Zıpzıp, şaşkınlıkla, "Neden böyle yaptın?" diye sordu. Kıtıkırık, utanarak, "Havuçları çok seviyorum, dayanamadım," dedi. Zıpzıp, Kıtıkırık’a havuçların herkesin olduğunu ve onları izinsiz almanın yanlış olduğunu anlattı.

Kıtıkırık, hatasını anlamış ve çok üzgündü. Zıpzıp, onu affetti ve havuçları ormana geri götürmesine yardım etti. Havuçlar, tekrar yerlerine konulduğunda tüm orman sakinleri sevinçten havalara uçtu. Zıpzıp, bir kez daha kahraman olmuştu. Ama bu sefer, zıplama yeteneklerini, dedektiflik yetenekleriyle birleştirerek kahraman olmuştu!

Ancak maceraları bununla da bitmedi. Bir gün, ormanda büyük bir müzik festivali düzenlenmesine karar verildi. Herkes enstrüman çalmayı, şarkı söylemeyi öğreniyordu. Zıpzıp da, kendisi için özel bir enstrüman yapmaya karar verdi. Kuru ağaç dallarından, yapraklardan ve kabuklardan, bambaşka bir enstrüman yaptı, adına da "Zıpzıpfon" dedi. Zıpzıpfon'dan çıkan ses, herkesi çok güldürüyordu. Çünkü bazen çok tiz, bazen çok pes, bazen de hiç ses çıkmıyordu. Ama Zıpzıp, pes etmedi. Festivalde Zıpzıpfon'u çaldı ve herkesi kahkahalara boğdu. Müzikten çok, Zıpzıp'ın komik yüz ifadeleri ve Zıpzıpfon'dan çıkan tuhaf sesler herkesi eğlendirmişti.

Zıpzıp, artık sadece zıplayan değil, aynı zamanda dedektif, müzisyen ve komedyen tavşan olmuştu. Orman halkı onu çok seviyordu. Zıpzıp'ın maceraları, nesilden nesile anlatılan efsanelere dönüşmüştü. Ve böylece, Zıpzıp tavşan, ormanda uzun yıllar mutlu mesut yaşamaya devam etti, hiç kimse eski şımarık hallerini hatırlamadı bile, herkes onun maceralarını ve komik yüz ifadelerini hatırladı. Unutulmadı ve unutulmayacaktı... Tabii ki, o havuçları çalan Porsuk Kıtıkırık’ı da.
 
Geri
Top