Öncelikle yaşantınıza dönüp bir bakın. Tüm kararları siz verebiliyor musunuz? Yoksa çok sevdiğim bir okurumun dediği gibi “hayatınızın suflörü” müsünüz? Hayat bir oyun evet ama kendimizin yazıp oynadığı bir oyun, eğer ki siz bir noktada yazar olduğunuzu unutup başkalarının dikte ettiği repliklerin suflörlüğünü yapmaya başlarsanız bu kabulleniş diğer noktalarda da kendini gösterecektir. Hayatımın kontrolü elimde ama sadece iş ya da aşk olarak değil diyen kişi kendisine kocamaaan bir yalan söylüyordur. İstemediği bir ilişkiyi karşısındaki insan için yürüten kişi kadar, istemediği işte çalışan kişi de hayatının birçok noktasında şartların direttiklerine razı olmaktadır. Bu razı oluş tek bir noktadan başlar, sonra bir bakmışız genel geçer bir kabulleniş halini almış. Artık çok da fazla sorgulamadan, düşünmeden boyun eğip biyonik hareketlerle hissiz, keyif almadan yaşamaya başlarız hayatı. Bunun için en iyisi geç olmadan çanlar henüz çalmaktayken sizi mutsuz eden şeyleri değiştirmek için bir adım atın. Kimseden bir çırpıda bu şartları değiştirmesini beklemiyorum, kendimden bile. Ancak bugün hayatınızda daha farklı olsaydı sizi nelerin daha çok mutlu edeceğini düşünün. O şartların değişmiş halini hayal edin ve üzerinizde yarattığı hissi zihninizde canlandırın. Sonra daha fazla sorumluluk alarak bir şeyleri değiştirebilmek isteğini düşünce olarak zihninize ekin ve ufak ufak aksiyon almaya başlayın. Bunları neden mi söylüyorum, memnun olmadığımız şeyler gökten inecek bir yardımla aniden değişmez ama siz zihin olarak bile değişime hazırsanız buna yol açacak olaylar zinciri evrensel düzende yavaş yavaş sizi bulur.