• Merhaba Ziyaretçi.
    "Hoşgeldin sonbahar "
    konulu resim yarışması başladı. İlgili konuya BURADAN ulaşabilirsiniz. Sizi de beğendiğiniz 2 resmi oylamanız için bekliyoruz...

Halil Cibran Aşk Mektupları, Sözleri

KaderKatibi

Dürüstlük insanın kartvizitidir, Matbaada basılmaz
Özel üye
Yıllar önce çok emek vererek Türkçe'ye çevirdiğim Halil Cibran ve bayan May Ziyade arasındaki mektuplaşmayı yayınladığım forum sitesi kapandığı için farklı yerlerden tekrar burada toplamaya çalışacam.

Bu Aşk Mektupları kitabının muhatabı, yine kendisi gibi Lübnan’lı bir yazar olan May Ziyade dir.
Halil Cibran May Ziyade’nin eserlerinde suretini ve yüreğini görmüş, okudukça ona aşık olmuştur. Daha sonra bu aşk mektuplarla ilan edilmiş ve gelişmiştir. May Ziyade’nin evlenmesi bu mektuplaşmayı engellememiş. İşin en üzücü yanı ise iki sevgili birbirlerini hiçbir zaman görememişler.
Halil Cibran’nın ölümünden sonra May Ziyade o hiç görmediği aşkının ardından intihar etmeye kalkışmış. Akabinde yıllarca akıl hastanesinde yatmış. May Ziyade her ne kadar iyileşerek hastaneden çıktıysa da, iki yıl sonra Kahire’de yalnız bir şekilde ölmüş.
Dünyanın farklı iki ülkesinde yaşayan ve birbirini görmeden seven bu iki aşık yazar mesafelere rağmen mektuplarında tutkulu bir aşk yaşamıştır.
Başlangıçta mektuplaşmaları edebi yazışmalar şeklinde olmuştur. Sonraları bu mektuplar tutkulu birer aşk itirafnamesine dönüşür.

IMG_20210114_024944.webp

IMG_20210114_024916.webp
 
Son düzenleme:
Halil Cibran ve arkadaşı May Ziyade dostluk adına başlayan mektuplaşmaları sonra aşka dönmüştür. Burda öncelikle dostluk adına yazılmış mektuplar ve sonrasında aşka dönüşmesini okuyacaksınız. Halil Cibran Abd de yaşarken May Ziyade Mısır da yaşamaktadır.

‘’Memnuniyet doyumdur, doyum sınırlıdır- oysa sen sınırlı değilsin. Mutluluğa gelince, mutluluk, insan ancak yaşam şarabını içtiğinde gelir, ama kadehi binlerce fersah derinlikte ve binlerce fersah genişliğinde olan insan, yaşam kadehi tamamıyla boşalmadıkça mutluluğu anlayamaz. Senin de kadehin bin bir fersahlık değil mi May?’’

‘’Sen, May, korunanlardan birisin; içinde Tanrı’nın bütün kötülüklerden sakındığı bir melek var.

Dünyanın bu köşesinde dostların olup olmadığını da sormuşsun.

Bu yaşamla ve içindeki yaralayıcı tatlılık ve kutsal acılıkla, dünyanın bu köşesinde bir dostun var tabi. Seni savunmaya kararlı, iyiliğini isteyen ve senden gelecek bir kötülük görmeyen biri.Uzaklardaki bir dost bazen dizinizin dibindeki birinden çok daha yakındır. Dağ vadiden geçenlere eteklerinde yaşayanlardan daha muazzam görünmez mi?

Gece stüdyoma perdesini ört, artık ellerimin yazdıklarını göremiyorum. Binlerce selam sana, binlerce selam, Tanrı seni her zaman koruyup sakınsın.

İçten Dostun

Cibran Halil Cibran’’
 
Son düzenleme:
Dostum, güneşe bak, toprağa bak, suya bak, buluta bak; fakat, arkana bakma....
kimin geldiği önemli değil, kimin gelmediği de...
unutma, yolcu değişir, yol değişir, ama menzil değişmez.
yolcuya bakıp, yolunu tanıma.
yola bak, yolcuyu tanı, yolcu hakkındaki kıymet hükmünü ona göre ver.
vahim olan, yolun yolcusuz olması değil;
asıl vahim olan yolcunun yolsuz olmasıdır;
yolsuz, hedefsiz, amaçsız, şaşkın, hercai ve seyyal.....
"en doğru yol: en dikensiz yoldur" diyenler seni aldatıyorlar.
onlar, karanlık evlerinde kaybettiklerini sokak lambasının altında arayan şaşkınlardır.
aldırma....
ayağına batan dikenler, aradığın gülün habercisidir.
dikenine katlanmaktan söz edenler, aşıkmış gibi davrananlardır.
gerçek aşık olanlarsa, dikenini de sever.
dostum, yollar yürümek içindir.
fakat, şu gerçeği de hiç unutma:
yürümekle varılmaz, lakin varanlar yürüyenlerdir.
yol boyunca; yola çıkıp da yürümeyenleri,
yola oturup, gelen-geçenin ayağına çelme takanları,
yoldan metafizik uyuşturucularla keyif çatanları,
tel örgülerle çevirdiği yolu kendisine zindan edip volta atanları,
maratona 100 metre koşucusu gibi hızlı gidip, 50. metrede yola yatanları,
yürüyüşün uzun ve yolun zahmetli olduğunu görünce, yolculuk üzerine zor atanları,
yürümeyi bırakıp, yol-yolcu ve menzil üzerine kalem oynatanları,
ayağına batan tek bir dikenin faturasını çıkarıp, ömür boyu tafra satanları,
beyaz atlı kurtarıcıyı gözlemek için ufka bakıp bakıp dağıtanları,
yanlış kılavuzlara kızıp yolu satanları göreceksin.
aldırma, yürü.
göğsüne yüreğinden başka muska takma.
vahiy haritan,
nebi kılavuzun,
akıl pusulan,
iman sermayen,
amel azığın,
sevgi yakıtın,
ahlâk karakterin,
edep aksesuarın,
merhamet sıfatın,
şeref ve izzet adın olsun.

doğru yol:
insanların çoğunun gittiği yol değildir, düşünen öz akıl sahiplerinin yoludur.
yolda vereceğin her molayı öz eleştiri durağında vermelisin.
unutma, tevbe özeleştiridir.
her molada yolda olup olmadığını, yürümen gereken menzil istikametinde yürüyüp yürümediğini kontrol etmen, pişman olmaman için elzemdir.
yön tayini sık sık gerekli olabilir.

"haritayı saklayabileceğin en güvenilir yerin yüreğindir."

Halil Cibran
 
Son düzenleme:
Sen, May, korunanlardan birisin; içinde Tanrı’nın bütün kötülüklerden sakındığı bir melek var.

Dünyanın bu köşesinde dostların olup olmadığını da sormuşsun.

Bu yaşamla ve içindeki yaralayıcı tatlılık ve kutsal acılıkla, dünyanın bu köşesinde bir dostun var tabi. Seni savunmaya kararlı, iyiliğini isteyen ve senden gelecek bir kötülük görmeyen biri.Uzaklardaki bir dost bazen dizinizin dibindeki birinden çok daha yakındır. Dağ vadiden geçenlere eteklerinde yaşayanlardan daha muazzam görünmez mi?

Gece stüdyoma perdesini örtt, artık ellerimin yazdıklarını göremiyorum. Binlerce selam sana, binlerce selam, Tanrı seni her zaman koruyup sakınsın.

İçten Dostun
Cibran Halil Cibran
 
'Keşke sesimi kanatlandırmak ve mırıltılarımı şarkılara döndürmek için burada olsaydın. Yine de 'yabancılar' arasındayken görünmez bir 'dostun' beni dinleyip tatlılık ve duyarlılıkla gülümsediğini bilerek konuşacağım.
‘’Böyle konuştuğumu duymak seni şaşırtacak tabi; sana yazma dürtüsü ve ihtiyacı duymam da beni şaşırtıyor. Bu ihtiyacın, bu dürtünün ardında yatan gizi anlayabilmeyi isterdim.

Tek bir ipliği bile geçmişin ilişkileri ya da geleceğin istekleri tarafından eğrilmedi- çünkü bu bağ geçmişte ve şimdide bir araya gelmemiş ve belki gelecekte de gelemeyecek iki insan arasında ortaya çıktı.

Böylesine bir duygu, May, asla yok olmayacak, ama bizim için değerli şiddetli bir sancıya yol açar, fırsatımız olsa bile onu bilinen ya da hayal edilebilecek bir şerefle ya da hazla değişmeyiz.

Sana bu anlattığım, senin içindeki her şeyi paylaşan biri dışında hiç kimse tarafından anlatılamayacak olan bir şeyi anlatma çabasıdır.

Halil Cibran
 
Son düzenleme:
Tüm insanlar içinde ruhuma en yakın olanı, yüreğime en yakın olanı sensin, ruhlarımız ve yüreklerimiz asla kavga etmez. Sadece düşüncelerimiz kavga eder ve düşünceler sonradan edinilir, çevreden, çevremizde gördüklerimizden, günlerin bize getirdiklerinden kazanılır; oysa ruh ve yürek düşüncelerimziden çok önce içimizde yüce bir öz oluşturdu.
Ve sen, May, benim büyümüşte küçülmüş çocuğum, şimdi ikinci harfi dinlemekte ve söylemekte bana yardım edeceksin ve her zaman benimle kalacaksın.
Alnını yaklaştır Miriam, daha yakına getir, yüreğimde alnına koymak istediğim beyaz bir gül var. Kendisinin karşısında utangaçlıkla titreyen sevgi ne tatlıdır..”

Bana aşktan korktuğunu söylüyorsun, neden küçüğüm? Güneş ışığından korkuyor musun? Denizin gelgitinden korkuyor musun? Günün doğuşundan korkuyor musun? Baharın gelişinden korkuyor musun? Aşktan neden korktuğunu merak ediyorum. Sıradan bir aşkın beni memnun etmeyeceği gibi senin de sıradan bir aşktan hoşlanmayacağını biliyorum. Sen ve ben ruhtaki duyguları sınırlamakla asla doyuma ulaşamayız. Daha çoğunu istiyoruz biz, her şeyi istiyoruz.

Halil Cibran
 
Son düzenleme:
Sana karşı taşmalarım-ne demek bu? Bütün bunlarla ne demek istediğimi gerçekten bilmiyorum. Ama senin sevdiğim olduğunu ve sevgiye saygı duyduğumu biliyorum. Şunu tamamen bilerek söylüyorum ki, aşk en azından büyüktür. Aşkın eşlik ettiği yoksulluk ve sıkıntılar sevgisiz zenginlikten çok daha iyidir. Bu düşünceleri sana itiraf etmeye nasıl cesaret edebiliyorum? Böyle yaparak onları yitiriyorum… yine de bunu yapmaya cesaret ediyorum. Tanrı’ya şükürler olsun ki bunları söylemeyip yazıyorum, çünkü şu anda burada olsan, hemen geri çekilip uzunca bir süre senden kaçarım ve söylediklerimi unutuncaya kadar da beni görmene izin vermem.

May Ziyade
 
Tatlı mektubun önümdeyken şimdi ne söyleyebilirim?Bu yüce mektup şaşkınlığımı utangaçlığa çevirdi. Sessizliğimden, kabalığımdan utanıyorum, parmağımı dudağıma götürerek susmama neden olan gururumdan utanıyorum. Dün senin ‘’suçlu’’ olduğunu düşünmüştüm, ama bugün iki melek gibi kucaklayan nezaketini ve yüce gönüllülüğünü görünce kendimi suçlu görüyorum.

Halil Cibran
 
Güneş ufukta kayboldu, harika şekilli güzel bulutların arasından parlak tek bir yıldız belirdi, Venüs, Aşk Tanrıçası. bu yıldızda bizim gibi aşk ve arzuyla dolu insanlar mı oturur acaba? Acaba Venüs de benim gibi mi ve kendi Cibran’ı mı var -kendi uzakta ama aslında çok yakında olan güzel varlık- ve acaba o da şu anda, ufukta titreyen alacakaranlıkta, alacakaranlığı karanlığın izleyeceğini ve karanlığı ışığın izleyeceğini ve günü gecenin izleyeceğini ve geceyi günün izleyeceğini ve sevdiğini görmeden önce bunun defalarca tekrarlanacağını bilerek ona mektup mu yazıyor? Ve böylece alacakaranlığın ve gecenin bütün yalnızlığı hiç sezdirmeden ona yanaşıyor. O zaman o da elindeki kalemi alacak ve karanlıktan, bir adım kalkanına sığınacak.

May Ziyade
 
Bu sabah durmadan gülümsedim. Şimdi de içimden gülümsüyorum-ve daha uzun bir süre gülümsemeye devam edeceğim. Gülüşlerden başka bir şeyden yaratılmamışım gibi gülümsüyorum. Ama ‘’bağışlayıcılık’’ beni başımı utançla önüme eğmeye, kendisi o kadar alçakgönüllü olan o soylu ruh karşısında saygıyla eğilip af dilemeye zorlayan heybetli bir sözcük. Tek suçlu benim. Sessiz kalmak ve umutsuzluk içinde olmakla tembellik ettim- bu yüzden yaptığım hatadan dolayı beni bağışlaman için yalvarıyorum.

Halil Cibran
 
Geri
Top