Halkla İlişkilerin Gelişimi
Halkla ilişkiler deyiminin ilk kez Amerika Birleşik Devletleri başkanı Thomas Jefferson’un 1807 yılında Kongre’ye gönderdiği mesajda kullanıldığı bilinmektedir (Kazancı, 1982). 1882 yılında Yale Üniversitesi’nde “Halkla İlişkiler ve Hukukçuların Yükümlülükleri” adlı bir konferansta terim olarak geçmiş, 1897 yılında Amerikan demiryolları ile ilgili olarak çıkarılan Demiryolu Yıllığı’nda kullanılmıştır (Ertekin, 2000). Görüldüğü gibi, halkla ilişkiler kavramının ilk ortaya çıktığı ve bir disiplin olarak ele alındığı yer Amerika’dır.
Kavramın diğer ülkelerdeki gelişimine kısaca bakıldığında, Fransa’da 2. Dünya Savaşı sonrası gelişme gösterdiği, İngiltere’de 1912 yılında Başbakan L. George’un seçim kampanyaları sırasında yöntem olarak kullanıldığı görülür. Bugün tüm dünyada yüzlerce halkla ilişkiler uzmanının üye olduğu Uluslararası Halkla İlişkiler Derneği’nin (IPRA) temelleri de 1949 Kasım ayında yine İngiltere’de atılmıştır. Halkla ilişkilerin yönetim ve kuruluşlar açısından önemi 1929 Büyük Bunalımı ile ortaya çıkmıştır. Bu dönemin en önemli olgusu, halkın ekonomik sisteme karşı güven duygusunu yitirmesinde görülür. İşsizlik, tarım ürünleri fiyatlarında büyük düşüşler, iflaslar ekonomik ve sosyal yaşamı olumsuz yönde etkilemiştir. Kriz, hem ekonominin düzenlenmesi hem ortaya çıkan toplumsal sorunların giderilmesinde devletin, dolayısıyla kamu yönetiminin düzenleyici bir rol oynaması sonucunu doğurmuştur (Uysal, 1998).
Bu dönemde, liberal ekonomi politikalarının tüm iddialarına karşın, pazarın ekonomik ve toplumsal sorunlarla başa çıkmadaki yetersizliği, kamu harcamalarının ve yatırımlarının artmasını öngören politikaların kabul edilmesine yol açmıştır. O yıllarda ABD’de egemen olan “Bilimsel Yönetim Okulu”na göre bir kuruluşun temel amacı kar elde etmektir. Bunun için olabildiğince verimli çalışmanın sağlanması işçilerin iş başında güdülendirilmeleri ile olanaklıdır. Bilimsel Yönetim Okulu bireyin örgüt dışı sorunlarının (ailesel, toplumsal sorunlar, sendikal ilişkiler vb) örgüt içi davranış ve çalışmalarını etkilediği gerçeğini gözden kaçırmıştır. Ayrıca çalışanın toplumsal bir veri olduğu ve çevreyle sürekli etkileşim içinde bulunduğu gerçeği de çoğunlukla inkâr edilmiştir.
Bunalımla birlikte, sanayiciler, örgüt yöneticileri kendilerinin aynı zamanda müşteriler, çalışanlar ve hükümete karşı sorumluluklarının olduğunu anlamış oldular. Özel kesim iyiliksever yatırımlar olarak nitelenen harcamaları yapmak, enstitüler kurmak, vakıflar tesis etmek, öğrenciler için burslar vermek şekliyle toplumda kendilerinden yana olumlu imaj yaratırken, yönetimi de yalnız bırakmamaya çalıştılar.
Aynı kesim kitle iletişim araçları ile ilişki kurmak, onlardan yararlanmak ve kamuoyunu kendi yararına sonuç verecek biçimde oluşturmak için büyük paralar harcamaya koyuldular. Bütün bu olaylar New Deal denilen ve Büyük Bunalımın olumsuz sonuçlarını en aza indirebilmek için Beyaz Saray tarafından uygulamaya konulan ekonomik ve yönetsel özellikleri olan bir programın kullanılmasını gerekli kıldı. Bu programla birlikte halkla ilişkiler fonksiyonu yönetim içinde özel bir yer tutmaya başladı. Beyaz Saray’da basın toplantıları düzenlenmesi, halkın dileklerini belirleme komiteleri kurulması ve süreklilik kazanması, gizliliğin ortadan kaldırılması 1929 Bunalımından sonra görülmeye başladı (Kazancı, 1982).
Çeşitli tarihlerde benzer şekillerde ortaya çıkan ve günümüz rekabet ortamında kuruluşlar ve markaları için yaşamsal öneme sahip olan halkla ilişkilerin gelişimini sağlayan olaylar şu başlıklar altında toplanabilir (Seitel, 2004).
Büyük şirketlerin gelişmesi: Eskiden alışveriş yapılan mahalle bakkalları, yerel bankalar, semt okulları günümüzde yerini uluslararası pazarda hizmet veren büyük şirketlere, bütün dünyada şubesi olan bankalara bıraktı. Halkla ilişkiler çalışanları bu büyük kuruluşları, hizmet verdikleri halka anlatabilmek ihtiyacı içine girdiler.
Toplumdaki değişim, çatışma ve yüzleşmenin artması: Kadın hakları, azınlık hakları, tüketici hakları, hayvan hakları, çevreye yönelik duyarlılığın artması gibi birçok durum günden güne toplumun bir parçası olmaya başladı. World Wide Web’de yaşanan gelişmelerle birlikte bu hareketler daha görünür ve etkili hale geldi.
İletişimde yaşanan teknolojik yeniliklerin sonucu olarak dünya üzerindeki insanların farkındalıkları ve düşüncelerinin artması: İletişim dünyasındaki yeniliklerin ilki matbaanın icadıdır. Bunun ardından kitle iletişiminde, basılı iletişim araçları, radyo ve TV hayatımıza girdi. Daha sonra ise kablolu, uydu, videotape, videodiskler, portatif kameralar, faks makineleri, cep telefonları geliştirildi. World Wide Web ve diğer iletişim teknolojileri belli bir hedef kitleye ulaşmaya yardım etti. 1960 yılında Marshall McLuhan dünyanın günün birinde “küresel bir köy” olacağını öngördü. Günümüzde, iletişimin dünyayı çepeçevre sarması ile bir ülkede meydana gelen olayın bütün dünyada duyulması, McLuhan’ın öngörüsünün gerçeğe dönüştüğünü göstermektedir.
21. yy da kamuoyunun gücünün artması: Kamuoyu sadece demokrasinin var olduğu ülkelerde değil, dünyanın birçok bölgesinde baskı altında yaşayan insanlar için de bir güçtür. Halkla ilişkiler uygulamaları karşılıklı anlayış için bir kolaylaştırıcı olduğundan önemi de giderek arttı.
Internet ve World Wide Web’in olağanüstü gelişimi: Dünyada milyonlarca insan sınırsız iletişimin kullanıcıları durumundalar. Şu anda bile bütün dünyada bir yığın insan internette dolaşıyor. İnsanlar daha önceden hiç olmadığı kadar iletişim linkleri aracılığıyla bir aradalar. Bu durum toplumlar için büyük bir değişimi de beraberinde getirmektedir.
Bütün bu gelişmeleri özetleyecek olursak, ekonominin küreselleşmesi, halkla ilişkilercilerin farklı kültürler, farklı iş tecrübeleri ve farklı dilleri öğrenmelerini zorunlu kıldı. World wide web’in gelişimi, kurumun mesajının farklı ülkeler ve alt kültürlere yayılması ihtiyacını hızlandırdı. Çevre ile ilgili konulara olan duyarlılığın artması, yaşam kalitesi olarak da ele alındı. İnsanlar hem sağlıklarıyla, hem de asit yağmurları, hava kirliliği, zehirli atıklar, AIDS’in yaygınlaşması gibi konularla ilgilenmeye başladılar. Halkla ilişkiler, şirketlerin stratejik planlama ve politika oluşturmalarında temel bir role sahip oldu. Günümüz koşullarında etkili ve proaktif bir yönetim olmadan herhangi bir kuruluşun başarılı olamayacağı görüşü kabul edilir hale geldi. Kuruluşlar kadar hükümetler de dünyanın ve toplumun yüz yüze kaldığı problemlerle başa çıkmak için sorun analizi ve çatışmanın çözümünde yetenekli uzmanlara gereksinim duyuyorlar. Kitle iletişim araçlarının, hedef kitlelere ulaşmadaki gücünün azalması, yeni medya teknolojileri olan internet sitelerinin çoğalması, halkla ilişkiler çalışanlarının iletişim yöntemi olarak elektronik medyayı kullanması, uluslararası medya ilişkileri, çalışanlarla iletişimin önem kazanması günümüzde yaşanan gelişmeleri yansıtmaktadır.
Bütün bu etkilerin sonucunda halkla ilişkiler günümüzde kuruluş ve markadan hedef kitlesine, hedef kitleden kuruluş ve markaya yönelik mesajların aktarıldığı ve adına çift yönlü iletişim denilen bir noktaya gelmiştir. Halkla ilişkilerin tarihsel gelişimini anlamanın en güzel yolu, halkla ilişkiler fonksiyonlarının gelişimine bakmaktır. Baskin, Arnoff ve Latimore (1997) bu süreci üç başlık altında incelerler. Bu başlıklar; manipülasyon, bilgi, karşılıklı etkileşim ve anlayış aşamalarıdır. Bir diğer model ise; Grunig ve Hunt’un dört yaklaşımlı modelidir.
Buna göre halkla ilişkilerin gelişimi aşağıdaki başlıklar altında toplanabilir (Wilcox vd, 2003).
– Basın sözcülüğü/ duyurum dönemi (1850-1900)
– Kamuoyunu bilgilendirme dönemi (1900-1920)
– İki-yönlü asimetrik iletişim dönemi (1920)
– İki yönlü simetrik iletişim dönemi (1960’dan günümüze)
Halkla ilişkiler deyiminin ilk kez Amerika Birleşik Devletleri başkanı Thomas Jefferson’un 1807 yılında Kongre’ye gönderdiği mesajda kullanıldığı bilinmektedir (Kazancı, 1982). 1882 yılında Yale Üniversitesi’nde “Halkla İlişkiler ve Hukukçuların Yükümlülükleri” adlı bir konferansta terim olarak geçmiş, 1897 yılında Amerikan demiryolları ile ilgili olarak çıkarılan Demiryolu Yıllığı’nda kullanılmıştır (Ertekin, 2000). Görüldüğü gibi, halkla ilişkiler kavramının ilk ortaya çıktığı ve bir disiplin olarak ele alındığı yer Amerika’dır.
Kavramın diğer ülkelerdeki gelişimine kısaca bakıldığında, Fransa’da 2. Dünya Savaşı sonrası gelişme gösterdiği, İngiltere’de 1912 yılında Başbakan L. George’un seçim kampanyaları sırasında yöntem olarak kullanıldığı görülür. Bugün tüm dünyada yüzlerce halkla ilişkiler uzmanının üye olduğu Uluslararası Halkla İlişkiler Derneği’nin (IPRA) temelleri de 1949 Kasım ayında yine İngiltere’de atılmıştır. Halkla ilişkilerin yönetim ve kuruluşlar açısından önemi 1929 Büyük Bunalımı ile ortaya çıkmıştır. Bu dönemin en önemli olgusu, halkın ekonomik sisteme karşı güven duygusunu yitirmesinde görülür. İşsizlik, tarım ürünleri fiyatlarında büyük düşüşler, iflaslar ekonomik ve sosyal yaşamı olumsuz yönde etkilemiştir. Kriz, hem ekonominin düzenlenmesi hem ortaya çıkan toplumsal sorunların giderilmesinde devletin, dolayısıyla kamu yönetiminin düzenleyici bir rol oynaması sonucunu doğurmuştur (Uysal, 1998).
Bu dönemde, liberal ekonomi politikalarının tüm iddialarına karşın, pazarın ekonomik ve toplumsal sorunlarla başa çıkmadaki yetersizliği, kamu harcamalarının ve yatırımlarının artmasını öngören politikaların kabul edilmesine yol açmıştır. O yıllarda ABD’de egemen olan “Bilimsel Yönetim Okulu”na göre bir kuruluşun temel amacı kar elde etmektir. Bunun için olabildiğince verimli çalışmanın sağlanması işçilerin iş başında güdülendirilmeleri ile olanaklıdır. Bilimsel Yönetim Okulu bireyin örgüt dışı sorunlarının (ailesel, toplumsal sorunlar, sendikal ilişkiler vb) örgüt içi davranış ve çalışmalarını etkilediği gerçeğini gözden kaçırmıştır. Ayrıca çalışanın toplumsal bir veri olduğu ve çevreyle sürekli etkileşim içinde bulunduğu gerçeği de çoğunlukla inkâr edilmiştir.
Bunalımla birlikte, sanayiciler, örgüt yöneticileri kendilerinin aynı zamanda müşteriler, çalışanlar ve hükümete karşı sorumluluklarının olduğunu anlamış oldular. Özel kesim iyiliksever yatırımlar olarak nitelenen harcamaları yapmak, enstitüler kurmak, vakıflar tesis etmek, öğrenciler için burslar vermek şekliyle toplumda kendilerinden yana olumlu imaj yaratırken, yönetimi de yalnız bırakmamaya çalıştılar.
Aynı kesim kitle iletişim araçları ile ilişki kurmak, onlardan yararlanmak ve kamuoyunu kendi yararına sonuç verecek biçimde oluşturmak için büyük paralar harcamaya koyuldular. Bütün bu olaylar New Deal denilen ve Büyük Bunalımın olumsuz sonuçlarını en aza indirebilmek için Beyaz Saray tarafından uygulamaya konulan ekonomik ve yönetsel özellikleri olan bir programın kullanılmasını gerekli kıldı. Bu programla birlikte halkla ilişkiler fonksiyonu yönetim içinde özel bir yer tutmaya başladı. Beyaz Saray’da basın toplantıları düzenlenmesi, halkın dileklerini belirleme komiteleri kurulması ve süreklilik kazanması, gizliliğin ortadan kaldırılması 1929 Bunalımından sonra görülmeye başladı (Kazancı, 1982).
Çeşitli tarihlerde benzer şekillerde ortaya çıkan ve günümüz rekabet ortamında kuruluşlar ve markaları için yaşamsal öneme sahip olan halkla ilişkilerin gelişimini sağlayan olaylar şu başlıklar altında toplanabilir (Seitel, 2004).
Büyük şirketlerin gelişmesi: Eskiden alışveriş yapılan mahalle bakkalları, yerel bankalar, semt okulları günümüzde yerini uluslararası pazarda hizmet veren büyük şirketlere, bütün dünyada şubesi olan bankalara bıraktı. Halkla ilişkiler çalışanları bu büyük kuruluşları, hizmet verdikleri halka anlatabilmek ihtiyacı içine girdiler.
Toplumdaki değişim, çatışma ve yüzleşmenin artması: Kadın hakları, azınlık hakları, tüketici hakları, hayvan hakları, çevreye yönelik duyarlılığın artması gibi birçok durum günden güne toplumun bir parçası olmaya başladı. World Wide Web’de yaşanan gelişmelerle birlikte bu hareketler daha görünür ve etkili hale geldi.
İletişimde yaşanan teknolojik yeniliklerin sonucu olarak dünya üzerindeki insanların farkındalıkları ve düşüncelerinin artması: İletişim dünyasındaki yeniliklerin ilki matbaanın icadıdır. Bunun ardından kitle iletişiminde, basılı iletişim araçları, radyo ve TV hayatımıza girdi. Daha sonra ise kablolu, uydu, videotape, videodiskler, portatif kameralar, faks makineleri, cep telefonları geliştirildi. World Wide Web ve diğer iletişim teknolojileri belli bir hedef kitleye ulaşmaya yardım etti. 1960 yılında Marshall McLuhan dünyanın günün birinde “küresel bir köy” olacağını öngördü. Günümüzde, iletişimin dünyayı çepeçevre sarması ile bir ülkede meydana gelen olayın bütün dünyada duyulması, McLuhan’ın öngörüsünün gerçeğe dönüştüğünü göstermektedir.
21. yy da kamuoyunun gücünün artması: Kamuoyu sadece demokrasinin var olduğu ülkelerde değil, dünyanın birçok bölgesinde baskı altında yaşayan insanlar için de bir güçtür. Halkla ilişkiler uygulamaları karşılıklı anlayış için bir kolaylaştırıcı olduğundan önemi de giderek arttı.
Internet ve World Wide Web’in olağanüstü gelişimi: Dünyada milyonlarca insan sınırsız iletişimin kullanıcıları durumundalar. Şu anda bile bütün dünyada bir yığın insan internette dolaşıyor. İnsanlar daha önceden hiç olmadığı kadar iletişim linkleri aracılığıyla bir aradalar. Bu durum toplumlar için büyük bir değişimi de beraberinde getirmektedir.
Bütün bu gelişmeleri özetleyecek olursak, ekonominin küreselleşmesi, halkla ilişkilercilerin farklı kültürler, farklı iş tecrübeleri ve farklı dilleri öğrenmelerini zorunlu kıldı. World wide web’in gelişimi, kurumun mesajının farklı ülkeler ve alt kültürlere yayılması ihtiyacını hızlandırdı. Çevre ile ilgili konulara olan duyarlılığın artması, yaşam kalitesi olarak da ele alındı. İnsanlar hem sağlıklarıyla, hem de asit yağmurları, hava kirliliği, zehirli atıklar, AIDS’in yaygınlaşması gibi konularla ilgilenmeye başladılar. Halkla ilişkiler, şirketlerin stratejik planlama ve politika oluşturmalarında temel bir role sahip oldu. Günümüz koşullarında etkili ve proaktif bir yönetim olmadan herhangi bir kuruluşun başarılı olamayacağı görüşü kabul edilir hale geldi. Kuruluşlar kadar hükümetler de dünyanın ve toplumun yüz yüze kaldığı problemlerle başa çıkmak için sorun analizi ve çatışmanın çözümünde yetenekli uzmanlara gereksinim duyuyorlar. Kitle iletişim araçlarının, hedef kitlelere ulaşmadaki gücünün azalması, yeni medya teknolojileri olan internet sitelerinin çoğalması, halkla ilişkiler çalışanlarının iletişim yöntemi olarak elektronik medyayı kullanması, uluslararası medya ilişkileri, çalışanlarla iletişimin önem kazanması günümüzde yaşanan gelişmeleri yansıtmaktadır.
Bütün bu etkilerin sonucunda halkla ilişkiler günümüzde kuruluş ve markadan hedef kitlesine, hedef kitleden kuruluş ve markaya yönelik mesajların aktarıldığı ve adına çift yönlü iletişim denilen bir noktaya gelmiştir. Halkla ilişkilerin tarihsel gelişimini anlamanın en güzel yolu, halkla ilişkiler fonksiyonlarının gelişimine bakmaktır. Baskin, Arnoff ve Latimore (1997) bu süreci üç başlık altında incelerler. Bu başlıklar; manipülasyon, bilgi, karşılıklı etkileşim ve anlayış aşamalarıdır. Bir diğer model ise; Grunig ve Hunt’un dört yaklaşımlı modelidir.
Buna göre halkla ilişkilerin gelişimi aşağıdaki başlıklar altında toplanabilir (Wilcox vd, 2003).
– Basın sözcülüğü/ duyurum dönemi (1850-1900)
– Kamuoyunu bilgilendirme dönemi (1900-1920)
– İki-yönlü asimetrik iletişim dönemi (1920)
– İki yönlü simetrik iletişim dönemi (1960’dan günümüze)