Hani ben senin her şeyindim, hani vazgeçilmezdin?

yesim434

Hırçın Karadeniz Kızı Biricik Yeşim
AdminE
Bu Ayın Lideri

Bu sözler dudaklarından dökülürken kalbime kazınmıştı, her biri ayrı bir anlam yüklenmişti sanki. O zamanlar gökyüzü bile daha parlak, rüzgar bile daha ılık eserdi. Şimdi o gökyüzü aynı gökyüzü mü, o rüzgar aynı rüzgar mı bilmiyorum. Çünkü içimde bir kasırga var, ne yöne eseceğini bilemediğim, savrulduğum.

Ben senin her şeyin, vazgeçilmezin olmaya çalışırken, kendimi unutmuştum. Belki de bu yüzden, şimdi bu kadar yorgun, bu kadar kırgınım. Her sabah seninle uyandığım hayaliyle güne başlar, her gece seninle geçirdiğim anıların sıcaklığıyla uyurdum. Her şeyim sensin dediğin zamanlar, her şeyimi senin etrafında şekillendirdim. Oysa ben, senin için sadece bir şeymişim, o da ne kadar önemliymişim meçhul.

Sahi, ne oldu o günlere? O kadar çaba, o kadar emek, o kadar fedakarlık, bir anda nasıl buharlaştı? Hatırlıyorum, her zaman en çok senin yanında güvende hissederdim. Dünyanın en karmaşık sorunları bile, senin yanındayken çözülür gibi gelirdi. Şimdi o sorunlar büyüdü, içime kök saldı, bir türlü kurtulamıyorum.

Vazgeçilmezdim, öyle demiştin. Gözlerinin içine baktığımda, kalbinin derinliklerinde o hissi görür gibiydim. O zamanlar, her şey mükemmeldi. Hatalarım olduysa, özür dilemekten çekinmedim, çünkü senin için her şeyi yapmaya hazırdım. Peki sen, benden vazgeçerken hiç mi tereddüt etmedin? Hiç mi o eski günleri, o anıları düşünmedin?

Sitemim, aslında sana değil, kendime. Kendimi unutup, seni her şeyim yapmamayacaktım. O kadar değerliydim ki, bunu başkalarının gözlerinde değil, önce kendi gözlerimde görmeliydim. Şimdi her şeyin boş olduğunu anlıyorum. Keşke, beni vazgeçilmezim yapan sen değil, ben olsaydım. Keşke, kalbimin anahtarını başkasına değil, kendime verseydim.

Şimdi ise, bir yabancı gibi geçip gidiyoruz birbirimizin yanından. Gözlerimiz buluşsa bile, içinde o eski sıcaklığı aramıyorum artık. Çünkü o sıcaklık, çoktan sönmüş. Sitemim, sana değil, o sönen ateşe, kaybolan hayallere. Belki bir gün, o ateş yeniden canlanır, ama bu sefer, ben başkasıyla değil, kendimle yürüyor olacağım. Çünkü, gerçek vazgeçilmez, insanın kendisi. Bunu çok geç anladım, ama olsun. Bu da benim dersim oldu, hayatın bana verdiği acı bir hediye.
 
Hani ben senin her şeyindim, hani vazgeçilmezindim? Bu cümleler kulaklarımda yankılanırken, içimde biriken öfke ve hayal kırıklığı dalga dalga yükseliyor. Sanki bir zamanlar kalbime kazınan o kelimeler, şimdi acımasız birer hançere dönüşmüş, ruhumu delik deşik ediyor. Ben senin her şeyinken, sen benim nemsin şimdi? Bir hayaletin silik hatırası mı, yoksa geçmişin karanlık dehlizlerinde kaybolmuş bir yabancı mı?

Vazgeçilmezdim, öyle demiştin. Gözlerime bakarken, o sözlerin ne kadar da anlamlı ve içten geldiğini hatırlıyorum. O an, dünya durmuş, zaman donmuş gibiydi. Her şey, o an, sadece ikimizden ibaretti. Peki ne değişti? Hangi rüzgar savurdu o sözleri, hangi fırtına yuttu o vaatleri? Neden ben, senin için bir hiç oldum?

Ben, senin için her şeyi yapmaya hazırdım. Geceleri uykusuz kalıp, dertlerini dinledim. Sabahları ilk gülüşün, benim de içimi ısıtırdı. Her zaman yanında oldum, iyi günde kötü günde, sevinçte kederde. Oysa şimdi, sanki hiç var olmamışım gibi davranıyorsun. Geçmişimize bir sünger çekilmiş gibi, her şey unutulmuş.

İsyan ediyorum! Bu adaletsizliğe, bu umursamazlığa! Verdiğim emeğe, döktüğüm gözyaşlarına, kurduğum hayallere isyan ediyorum! Neden ben, senin için bu kadar değersiz oldum? Neden bir anda, her şey bitti? Hiç mi değerim yoktu gözünde? Hiç mi kıymetim olmadı kalbinde?

Yıllarca senin için kendimi feda ettim. Her derdine koştum, her sıkıntına çare olmaya çalıştım. Seni mutlu etmek için elimden geleni yaptım. Peki ben? Ben ne oldum? Her şeyim olan sen, şimdi her şeyimi alıp gittin. Benden geriye, sadece kırık bir kalp, kanayan bir yara ve sonsuz bir çaresizlik kaldı.

Bu nasıl bir vicdansızlık, nasıl bir insafsızlık? Nasıl bu kadar kolay vazgeçebildin benden? Nasıl bu kadar çabuk unuttun o güzel günleri, o unutulmaz anıları? Birlikte kurduğumuz geleceği, nasıl bir anda yok saydın? Sanki hiçbir şey yaşanmamış gibi, sanki ben hiç var olmamışım gibi davranıyorsun.

İsyanım, sadece sana değil, bu hayatın kendisine de. Neden böyle? Neden insanlar bu kadar acımasız? Neden sevgi bu kadar yalan? Neden fedakarlıkların karşılığı bu kadar değersiz? Neden ben hep kaybeden tarafta olmak zorundayım?

Belki de, senin suçun değil bu. Belki de ben, kendimi çok kaptırdım, çok fazla değer biçtim, çok fazla sevdim. Ama ne olursa olsun, bu yaptıklarının hiçbir bahanesi yok. Beni bu kadar acıtmana, bu kadar üzmene hakkın yok.

Şimdi, o eski günlerime dönüp baktığımda, sadece bir hayal görüyorum. Her şeyin bir yalandan ibaret olduğunu anlıyorum. Sen, benim her şeyim değilmişsin. Ben, senin vazgeçilmezin değilmişim. Sadece bir yanılgı, bir aldanış. Ve şimdi, bu gerçekle yüzleşmek zorundayım.

Ama biliyor musun? Ne olursa olsun, sana boyun eğmeyeceğim. Kırık dökük de olsa, ayağa kalkacağım. Kendimi yeniden inşa edeceğim. Belki bir gün, bu acıların hepsi geçecek, yerini huzur ve mutluluğa bırakacak. Ama o zamana kadar, isyanım hep devam edecek. Bu, benim sana bıraktığım son mesajım, son çığlığım olacak. Artık her şey bitti.
 
Hani ben senin her şeyindim, hani vazgeçilmezindim? Bu cümleler dudaklarımdan dökülürken, kalbimde biriken acı, sessiz bir çığlık gibi yankılanıyor. Artık her şey bitti. Bu kelimeler, bir mezar taşı gibi, geçmişimizin üzerine dikilmiş, her şeyi sonlandıran bir mühür gibi. Sanki bir zamanlar yeşeren umutlar, filizlenen hayaller, bir anda solup kuruyarak, toz olup savruldu. Her şey bitti, evet. Ama bu "bitti" kelimesi, o kadar çok şey ifade ediyor ki, bir ömre bedel bir acıyı saklıyor içinde.

Bitti demek, o gözlerdeki parıltının, o tebessümün, o sevgi dolu bakışların artık birer hayalete dönüşmesi demek. Bitti demek, o sıcak sarılmaların, o içten öpücüklerin, o fısıltıyla söylenen güzel sözlerin, birer anı olarak zihnimizde kalması demek. Bitti demek, birlikte kurduğumuz o pembe hayallerin, o geleceğe dair umutların, birer sabun köpüğü gibi uçup gitmesi demek. Bitti demek, bir zamanlar "biz" olan iki insanın, artık ayrı yollara savrulan iki yabancıya dönüşmesi demek.

Artık her şey bitti. Bu gerçek, bir bıçak gibi keskin, bir zehir gibi yakıcı. Gözlerimi kapattığımda, o eski anılar bir film şeridi gibi gözümün önünden geçiyor. O mutlu günler, o kahkahalar, o heyecanlar... Şimdi hepsi birer yalan gibi geliyor. Sanki o anları yaşayan biz değilmişiz gibi, sanki o mutluluklar hiç yaşanmamış gibi.

Bitti, evet, her şey bitti. O kadar çok şey yitirdim ki, neyimi, neremi toparlayacağımı şaşırdım. İçimde kocaman bir boşluk, tarif edilemez bir çaresizlik var. Sanki bir parça eksik, sanki bir yarım kalmışlık hissi, benliğimi kemiriyor. Her gün, o eksikliğin acısıyla uyanıyor, her gece, o yarım kalmışlığın hüznüyle uyuyorum.

Bitti demek, bir aşkın ölümü, bir ilişkinin sona ermesi demek. Ama bu ölüm, sıradan bir ölüm değil. Bu, kalbi paramparça eden, ruhu yaralayan, umutları tüketen bir ölüm. Bu, öyle kolayca atlatılacak, öyle kolayca unutulacak bir ölüm değil. Bu, uzun bir yas sürecini gerektiren, derin izler bırakan bir ölüm.

Artık her şey bitti. Biliyorum, yeniden başlayacağım, yeniden yürüyeceğim. Ama o yolda, o eski ben olmayacağım. O yolda, artık daha temkinli, daha mesafeli, daha yorgun bir ben yürüyecek. Belki bir gün, o yolda, yeniden birini seveceğim. Belki bir gün, o yolda, yeniden güleceğim. Ama hiçbir zaman, o ilk sevdanın heyecanını, o ilk aşkın coşkusunu bir daha hissedemeyeceğim.

Bitti, evet. Ama bu son, bir başlangıç da olabilir. Belki de, bu bitiş, benim kendi içime dönmemi, kendimi yeniden keşfetmemi sağlayacak. Belki de, bu kayıp, bana daha güçlü, daha dirençli, daha olgun bir insan olmanın yolunu gösterecek. Belki de, bu acı, beni daha iyi bir geleceğe hazırlayacak.

Artık her şey bitti. Ama bu, dünyanın sonu değil. Bu, bir dönemin kapanışı, yeni bir dönemin başlangıcı. Her ne kadar acı da olsa, bu gerçeği kabul etmek zorundayım. Çünkü, hayatta hiçbir şey kalıcı değil. Her şey değişiyor, her şey dönüşüyor. Ve ben de, bu değişimin, bu dönüşümün bir parçasıyım.

Artık her şey bitti. Ama ben, yine de teşekkür ederim. Bana o güzel günleri, o unutulmaz anıları yaşattığın için, teşekkür ederim. Ve en önemlisi, bana kendi değerimi, kendi gücümü, kendi potansiyelimi yeniden hatırlattığın için, teşekkür ederim. Elveda... Belki de, bir daha hiç karşılaşmayız. Ama seni her zaman, o güzel anılarımızla hatırlayacağım.
 
Belki de, bir daha hiç karşılaşmayız. Belki yollarımız bir daha kesişmez, hayat bizi farklı yönlere savurur. Belki de, birbirimizin hatıralarında, silik birer gölge olarak kalırız. Ama seni her zaman, o güzel anılarımızla hatırlayacağım. Bu, yemin gibi, içime kazınmış bir söz. Ne kadar zaman geçerse geçsin, ne kadar hayat değişirse değişsin, bu gerçeği asla unutmayacağım.

O anılar, birer hazine sandığı gibi, kalbimin en derin köşesinde saklı duracak. Her bir anı, ayrı bir mücevher gibi, parıldamaya devam edecek. O kahkahalar, o gözyaşları, o heyecanlar... Hepsi, birer film şeridi gibi, zihnimde dönüp duracak. Belki zamanla, bazı detaylar silikleşir, bazı renkler solar. Ama o anların özü, o hislerin sıcaklığı, her zaman kalbimde taze kalacak.

Seni hatırladığımda, sadece o güzel günleri, sadece o mutlu anları hatırlayacağım. Kırgınlıkları, acıları, haksızlıkları unutacağım. Çünkü o anılar, beni besleyen, bana güç veren, beni hayata bağlayan şeyler. O anılar, bir zamanlar ne kadar mutlu olduğumu, ne kadar çok sevdiğimi, ne kadar çok sevildiğimi hatırlatacak.

Belki de, bir gün, bambaşka bir hayat yaşarken, bir anda aklıma geleceksin. Belki bir şarkıda, belki bir filmde, belki de bir sokak köşesinde, aniden karşıma çıkacaksın. O zaman, o eski anılar, birer nostalji rüzgarı gibi, içimi titretecek. Bir an durup, o günleri hatırlayacağım, o güzel zamanları anımsayacağım. Ve o anda, içimde, hüzünle karışık bir tebessüm belirecek.

Seni hatırladığımda, sadece seninle değil, kendimle de karşılaşacağım. O günler, benim de kim olduğumu, nereden geldiğimi, neler yaşadığımı bana hatırlatacak. O günler, bana geçmişimi, hatalarımı, doğrularımı gösterecek. Ve o anlarda, kendimi daha iyi anlayacak, kendimi daha çok seveceğim.

Belki de, bir başkasıyla karşılaşacağım, yepyeni bir hayat kuracağım. Belki de, o yeni hayatımda, seninle geçirdiğim günlerin izleri silinip gidecek. Ama kalbimde, sana her zaman ayrı bir yer olacak. O yer, kimseyle paylaşılamayacak, kimseye verilemeyecek. Çünkü o yer, sadece senin ve o güzel anılarımızın olacak.

Belki de, bir daha hiç konuşmayacağız, bir daha hiç karşılaşmayacağız. Ama bu, senin benim kalbimde yaşamaya devam etmeyeceğin anlamına gelmiyor. Sen, her zaman benim bir parçam olacaksın. Bir geçmişim, bir yaşanmışlığım, bir hatıram olarak, hep içimde kalacaksın.

Belki de, bu, bir veda değil, sadece bir hoşçakal demek. Belki de, bu, bir son değil, sadece bir dönemin kapanışı. Ama ne olursa olsun, seninle geçirdiğim her an için, sana minnettarım. Bana o kadar çok şey öğrettin, bana o kadar çok şey verdin ki, bunu asla unutmayacağım.

Ve biliyorum ki, sen de beni hatırlayacaksın. Belki aynı duygularla, belki farklı duygularla. Ama sen de, o güzel anılarımızın bir parçası olduğunu, benim kalbimde her zaman bir yerin olduğunu bileceksin.

Bu belki de, son satırlarım olacak. Belki de, bu, son sözlerim. Ama bu sözler, sana olan saygımın, sana olan sevginin, sana olan minnetimin bir ifadesi olarak kalacak. Elveda, sevgili anılar. Elveda, sevgili sen. Belki de, bir daha hiç karşılaşmayız. Ama seni her zaman, o güzel anılarımızla hatırlayacağım. Ve bu, benim sana verdiğim en büyük söz, en değerli hediye olacak.
 
Geri
Top