Harem Hiyerarşisi İçerisinde Maaş Sistemi
İmparatorluğun hazinesi içerisinde harem sakinlerine ayrılan maaşlar (mevacib) kurumun kendi içerisindeki hiyerarşiyi ortaya koyması bakımından oldukça önemlidir. Yine de alınan bu maaş kişilerin bütün servetinin göstergesi olmasa bulundu konumun önemini vurgulamaktaydı.
Harc-ı Hassa defterleri incelendiğinde kaşımıza üç kısımdan oluşan bir tablo çıkmaktadır. İlk grup valide sultan, haseki sultan ,padişah kızları ve şehzadelerden oluşan yani sultan lakabını taşıyan elit ve en üst kısımdır. Daha sonra ise kurumun en önemli görevlilerinden biri olan baş kethüda ve padişahın süt annesi olan daye hatun gelmektedir. En alt kısım ise en kalabalık bölümü oluşturan hizmetçi kadrosunu oluşturmaktadır.
Verasette dahil olmak üzere harem kurumu içerisindeki her türlü düzenleme ve idari işlerden sorumlu olan valide sultanın tartışmasız konumunu aldığı maaşla da kendini belli etmektedir. Hürrem Sultan’dan sonra haremi yöneten ilk valide sultan olan Nurbanu’nun günlük 2000 akçelik bir maaşı bulunmaktadır.
Safiye Sultan’nın maaşı ise oğlu III. Mehmet tarafından günlük 3000 akçeye çıkartılmasıysa tahta çıkmasından bir buçuk yıl sonraya yani Eğri seferi için İstanbul’dan yola çıkılmasının hemen öncesine rastlar.Bu yükseltme hiç şüphesiz padişahın yokluğunda kendisine verilen otoritenin işaretidir. Sefer dönüşündeyse maaşın eski haline çevrilmediği görülür.
III.Mehmet’in ölümünden sonra eski saraya çekilen Safiye Sultan yine günlük 3000 akçe maaş almaya devam etmiştir. O sırada tahtta olan 1. Ahmet’in annesi ise 1000 akçe maaş almaktaydı. Bunun nedeni olarak da babasının her konuda annesinin gölgesinde kalmasını eleştiren padişahın makamın gücü ve otoritesini sınırlandırmak için böyle bir harekette bulunmuştur.
Daha sonra tahta çıkan 1.Mustafa’nın annesi ismi tarif kaynaklarında geçmez. Yine günde 3000 akçe maaş almıştır .Bunun nedeninin de oğlunun akli yönden yetersiz olması nedeniyse sahip olduğu sorumluğun bir göstergesi olarak kabul etmek mümkün.
Kösem Sultan iki oğluna yirmi beş yıl boyunca valide sultanlık yapmış ve inanılmaz bir güce kavuşmuştur. 1648 yılında İbrahim’in tahttan indirilmesi ve yerine yedi yaşındaki oğlu IV.Mehmet’in geçirilmiş olsa da Valide-i Muazzama olarak anılmaya ve gücünü korumaya devam etti. Valide Sultan olan Turhan 2000 akçe maaş alırken Kösem 3000 akçe maaş almaya devam eder. Kösem Sultan’ın saray içerisindeki egemenlik savaşın kaybetmesi ve 1651 yılında öldürülmesinden sonra haremin tek hakimi olarak Turhan Sultan’nın maaşı 300 akçeye yükseltilir.
Devletin en yüksek ve stratejik kurumlarında görev alan şeyhülislam için günde 750 akçe, Rumeli Kazaskeri için günde 572 akçe, Anadolu Kazaskeri için 563 akçe, yeniçeri ağası için 500 akçedir. İmparatorluğun sahibi olarak görülen padişahın bile günlük cep harçlığı 1000 akçedir. Padişah ve annesinin maaşları arasındaki bu oran valide sultanlığın önemini iyice gözler önüne sermektedir.
Haseki Sultan: Tahta geçecek olan şehzadenin annesi olarak konumu harem içerisinde valide sultandan hemen sonra gelmektedir. 1575 yılında III.Murat tahta çıktığında hasekisi Safiye Sultan günlük 750 akçe maaş alamaya başlar. O dönem içerisinde Safiye’nin maaşına yaklaşabilen tek kişi Murad’ın halası yani Kanuni ve Hürrem’in kızı olan Mihrimah Sultan’dı. Kanuni’nin Manisa’da ki şehzadelik döneminde annesi Hafsa Sultan günde sadece 200 akçe almaktaydı. Kanuni’nin resmi nikahlı eşi olan Hürrem’in aldığı 2000 akçelik maaş kendisinden sonra hiçbir hasekiye verilmemiş sadece valide sultanlara tahsis edilen bir miktar olmuştur. Bu uygulamadaki iki istisnaya ise Nurbanu(1000 akçe) ve Safiye’de(700 akçe) rastlanır. Padişahın eşleri arasında fark yani hasekilik makamı kalktığında bile eşlerin konumu kız kardeşlerden üstün oldu. İbrahim’in kız kardeşleri Ayşe Fatma ve Hanzade Sultanlar günde 400 akçe maaş alırken iki cariyesi günde 1000 ve 1300 akçe maaş almaktaydı. 17.yy!a baktığımızda ise hasekilerin aldığı günlük yüz akçe maaş makamın önemini iyice yitirdiği anlamına geliyor.
Sultanlar ve Şehzadeler
Sultanların saray içerisinde ki konumu önemli bir role sahip olan devlet adamlarıyla evlenmesiyle artmaktaydı. Saray içerisinde bekar olarak hayatını sürdüren bir sultan kızı günlük 100 akçe maaş alırken evlendikten sonra bu maaş 300 yada 400 akçeye çıkardı. Bu durum sadece sultan kızları için değil şehzadeler içinde aynıdır.Süleyman Manisa sancağında günde sadece 67 akçe sarayda bulunan evlenmemiş kız kardeşi 40 akçe maaş almaktaydı.Saray içinde yaşayan bir şehzadenin maaşı hiçbir zaman 100 akçenin üstüne çıkmamıştır. Toprak ya da herhangi bir dış kaynakla beslenmeyen maaşları harem içindeki diğer kişilere oranla oldukça düşük olmasının nedeni henüz saraya bir hizmette bulunmamalarından kaynaklanmaktaydı.
Daye Hatun
Padişahın süt annesi konumundaki bu kadınlarla padişah arasındaki ilişki bazen tam manasıyla bir anne oğul ilişkisi gibi gelişebiliyor. Fatih dayesi Ümmü Gülsüm’e İstanbul ve Edirne’de cami yaptırabilecek kadar gelir vermiştir. Bunda padişahın annesinin küçük yaşta ölmesinin de etkisi bulunmaktadır. II. Osman’nın dayesiyse valide sultanın ölümünden sonra iki sene ona yol gösterici bir konumda bulunduğu dönemde günde 1000 akçe maaş almıştır. II.Beyazıd ise kızlarından birini dayesinin oğullarından biriyle evlendirir. Şemsi Ahmet Paşa aynı zamanda sultanın yakın bir arkadaşı olmasıyla tanınmaktaydı. III. Mehmet’in dayesinin kızıysa sadece birkaç gün sadrazamlık yapan Mehmet Paşa ile evliydi.
Kethüda Kadın
Haneden ailesiyle doğrudan bir bağı bulunmadığı halde elit kesin arasına girmeyi başarmıştır. Aynı padişahın süt annesi Daye Hatun gibi Kethüda Hatun’da ilk dönemlerden beri önemli bir yere sahip olmuştur.Makamın esas görevi padişah ve valide sultanın hizmetlerini yerine getirecek olan seçkin bir grubun eğitiminden sorumlu olmaktı.
II. Bayezit ve I. Selim saltanatlarından sonra Harc-ı Hassa defterlerinde yerini alır. Makamda bulunan en güçlü kethüda ise III.Murad döneminde sarayda bulunan Canfeda Hatun’dur. Nurbanu Sultan önce oğluna haremin yönetimi ona bırakmasını söylemiş. III.Murat’ta annesinin vasiyetini yerine getirmiştir. Kendisinin emeklilik maaşı günde 100 akçe olmuş daha sonra üstlendiği imar işleri için yetersiz kaldığı anlaşıldığında yükseltilmiştir. Aile üyelerinden sayılmasının bir başka nedeni de hem padişah annesi hem de valide sultan’a vekalet edebilmeleriydi.
Hanehalkı: Sarayın üst kısımlarındaki elit aile hanesinin büyüme göstermesiyle hane haklının da çoğalması kaçınılmaz olmuştur. Burada hane halkı ve hizmetkarlar olarak karşımıza çıkarlar. Hizmetkarlar sarayın günlük işleriyle ilgilenen en alt seviyede ki üyelerinden oluşuyordu. Bunlara da dişi köle anlamına gelen cariyeler olarak bilinirlerdi. Hane halkı terimi ise cariyelerden konum ve maaş olarak bir üst noktada bulunan mevki sahibi olan harem halkı için kullanılıyordu. Bu grup haremdeki kaba işleri yapanlardan oluşmakla beraber saraya yeni alınmış ve henüz eğitim aşamasındaki kızlardan da oluşmuş olabilir. Maaş seviyelerindeki farklar görev bölümünün bir sistem şeklinde olduğunu düşündürmektedir.
İmparatorluğun hazinesi içerisinde harem sakinlerine ayrılan maaşlar (mevacib) kurumun kendi içerisindeki hiyerarşiyi ortaya koyması bakımından oldukça önemlidir. Yine de alınan bu maaş kişilerin bütün servetinin göstergesi olmasa bulundu konumun önemini vurgulamaktaydı.
Harc-ı Hassa defterleri incelendiğinde kaşımıza üç kısımdan oluşan bir tablo çıkmaktadır. İlk grup valide sultan, haseki sultan ,padişah kızları ve şehzadelerden oluşan yani sultan lakabını taşıyan elit ve en üst kısımdır. Daha sonra ise kurumun en önemli görevlilerinden biri olan baş kethüda ve padişahın süt annesi olan daye hatun gelmektedir. En alt kısım ise en kalabalık bölümü oluşturan hizmetçi kadrosunu oluşturmaktadır.
Verasette dahil olmak üzere harem kurumu içerisindeki her türlü düzenleme ve idari işlerden sorumlu olan valide sultanın tartışmasız konumunu aldığı maaşla da kendini belli etmektedir. Hürrem Sultan’dan sonra haremi yöneten ilk valide sultan olan Nurbanu’nun günlük 2000 akçelik bir maaşı bulunmaktadır.
Safiye Sultan’nın maaşı ise oğlu III. Mehmet tarafından günlük 3000 akçeye çıkartılmasıysa tahta çıkmasından bir buçuk yıl sonraya yani Eğri seferi için İstanbul’dan yola çıkılmasının hemen öncesine rastlar.Bu yükseltme hiç şüphesiz padişahın yokluğunda kendisine verilen otoritenin işaretidir. Sefer dönüşündeyse maaşın eski haline çevrilmediği görülür.
III.Mehmet’in ölümünden sonra eski saraya çekilen Safiye Sultan yine günlük 3000 akçe maaş almaya devam etmiştir. O sırada tahtta olan 1. Ahmet’in annesi ise 1000 akçe maaş almaktaydı. Bunun nedeni olarak da babasının her konuda annesinin gölgesinde kalmasını eleştiren padişahın makamın gücü ve otoritesini sınırlandırmak için böyle bir harekette bulunmuştur.
Daha sonra tahta çıkan 1.Mustafa’nın annesi ismi tarif kaynaklarında geçmez. Yine günde 3000 akçe maaş almıştır .Bunun nedeninin de oğlunun akli yönden yetersiz olması nedeniyse sahip olduğu sorumluğun bir göstergesi olarak kabul etmek mümkün.
Kösem Sultan iki oğluna yirmi beş yıl boyunca valide sultanlık yapmış ve inanılmaz bir güce kavuşmuştur. 1648 yılında İbrahim’in tahttan indirilmesi ve yerine yedi yaşındaki oğlu IV.Mehmet’in geçirilmiş olsa da Valide-i Muazzama olarak anılmaya ve gücünü korumaya devam etti. Valide Sultan olan Turhan 2000 akçe maaş alırken Kösem 3000 akçe maaş almaya devam eder. Kösem Sultan’ın saray içerisindeki egemenlik savaşın kaybetmesi ve 1651 yılında öldürülmesinden sonra haremin tek hakimi olarak Turhan Sultan’nın maaşı 300 akçeye yükseltilir.
Devletin en yüksek ve stratejik kurumlarında görev alan şeyhülislam için günde 750 akçe, Rumeli Kazaskeri için günde 572 akçe, Anadolu Kazaskeri için 563 akçe, yeniçeri ağası için 500 akçedir. İmparatorluğun sahibi olarak görülen padişahın bile günlük cep harçlığı 1000 akçedir. Padişah ve annesinin maaşları arasındaki bu oran valide sultanlığın önemini iyice gözler önüne sermektedir.
Haseki Sultan: Tahta geçecek olan şehzadenin annesi olarak konumu harem içerisinde valide sultandan hemen sonra gelmektedir. 1575 yılında III.Murat tahta çıktığında hasekisi Safiye Sultan günlük 750 akçe maaş alamaya başlar. O dönem içerisinde Safiye’nin maaşına yaklaşabilen tek kişi Murad’ın halası yani Kanuni ve Hürrem’in kızı olan Mihrimah Sultan’dı. Kanuni’nin Manisa’da ki şehzadelik döneminde annesi Hafsa Sultan günde sadece 200 akçe almaktaydı. Kanuni’nin resmi nikahlı eşi olan Hürrem’in aldığı 2000 akçelik maaş kendisinden sonra hiçbir hasekiye verilmemiş sadece valide sultanlara tahsis edilen bir miktar olmuştur. Bu uygulamadaki iki istisnaya ise Nurbanu(1000 akçe) ve Safiye’de(700 akçe) rastlanır. Padişahın eşleri arasında fark yani hasekilik makamı kalktığında bile eşlerin konumu kız kardeşlerden üstün oldu. İbrahim’in kız kardeşleri Ayşe Fatma ve Hanzade Sultanlar günde 400 akçe maaş alırken iki cariyesi günde 1000 ve 1300 akçe maaş almaktaydı. 17.yy!a baktığımızda ise hasekilerin aldığı günlük yüz akçe maaş makamın önemini iyice yitirdiği anlamına geliyor.
Sultanlar ve Şehzadeler
Sultanların saray içerisinde ki konumu önemli bir role sahip olan devlet adamlarıyla evlenmesiyle artmaktaydı. Saray içerisinde bekar olarak hayatını sürdüren bir sultan kızı günlük 100 akçe maaş alırken evlendikten sonra bu maaş 300 yada 400 akçeye çıkardı. Bu durum sadece sultan kızları için değil şehzadeler içinde aynıdır.Süleyman Manisa sancağında günde sadece 67 akçe sarayda bulunan evlenmemiş kız kardeşi 40 akçe maaş almaktaydı.Saray içinde yaşayan bir şehzadenin maaşı hiçbir zaman 100 akçenin üstüne çıkmamıştır. Toprak ya da herhangi bir dış kaynakla beslenmeyen maaşları harem içindeki diğer kişilere oranla oldukça düşük olmasının nedeni henüz saraya bir hizmette bulunmamalarından kaynaklanmaktaydı.
Daye Hatun
Padişahın süt annesi konumundaki bu kadınlarla padişah arasındaki ilişki bazen tam manasıyla bir anne oğul ilişkisi gibi gelişebiliyor. Fatih dayesi Ümmü Gülsüm’e İstanbul ve Edirne’de cami yaptırabilecek kadar gelir vermiştir. Bunda padişahın annesinin küçük yaşta ölmesinin de etkisi bulunmaktadır. II. Osman’nın dayesiyse valide sultanın ölümünden sonra iki sene ona yol gösterici bir konumda bulunduğu dönemde günde 1000 akçe maaş almıştır. II.Beyazıd ise kızlarından birini dayesinin oğullarından biriyle evlendirir. Şemsi Ahmet Paşa aynı zamanda sultanın yakın bir arkadaşı olmasıyla tanınmaktaydı. III. Mehmet’in dayesinin kızıysa sadece birkaç gün sadrazamlık yapan Mehmet Paşa ile evliydi.
Kethüda Kadın
Haneden ailesiyle doğrudan bir bağı bulunmadığı halde elit kesin arasına girmeyi başarmıştır. Aynı padişahın süt annesi Daye Hatun gibi Kethüda Hatun’da ilk dönemlerden beri önemli bir yere sahip olmuştur.Makamın esas görevi padişah ve valide sultanın hizmetlerini yerine getirecek olan seçkin bir grubun eğitiminden sorumlu olmaktı.
II. Bayezit ve I. Selim saltanatlarından sonra Harc-ı Hassa defterlerinde yerini alır. Makamda bulunan en güçlü kethüda ise III.Murad döneminde sarayda bulunan Canfeda Hatun’dur. Nurbanu Sultan önce oğluna haremin yönetimi ona bırakmasını söylemiş. III.Murat’ta annesinin vasiyetini yerine getirmiştir. Kendisinin emeklilik maaşı günde 100 akçe olmuş daha sonra üstlendiği imar işleri için yetersiz kaldığı anlaşıldığında yükseltilmiştir. Aile üyelerinden sayılmasının bir başka nedeni de hem padişah annesi hem de valide sultan’a vekalet edebilmeleriydi.
Hanehalkı: Sarayın üst kısımlarındaki elit aile hanesinin büyüme göstermesiyle hane haklının da çoğalması kaçınılmaz olmuştur. Burada hane halkı ve hizmetkarlar olarak karşımıza çıkarlar. Hizmetkarlar sarayın günlük işleriyle ilgilenen en alt seviyede ki üyelerinden oluşuyordu. Bunlara da dişi köle anlamına gelen cariyeler olarak bilinirlerdi. Hane halkı terimi ise cariyelerden konum ve maaş olarak bir üst noktada bulunan mevki sahibi olan harem halkı için kullanılıyordu. Bu grup haremdeki kaba işleri yapanlardan oluşmakla beraber saraya yeni alınmış ve henüz eğitim aşamasındaki kızlardan da oluşmuş olabilir. Maaş seviyelerindeki farklar görev bölümünün bir sistem şeklinde olduğunu düşündürmektedir.