Elbiseyle uyumlu, parlak kırmızı bir şapka takmıştı. Şapkasının üzerinde, minik, şirin bir tavşan, pembe bir fiyonkla süslenmişti. Ama bu şirin görüntü, kadının kendisinin yarattığı kasırgayı gizlemeye yetmiyordu. İsmi Esmeralda’ydı ve kimse, onu susturamamıştı.
Esmeralda, küçük kasabanın en renkli kişiliğiydi. Saçları, adeta bir yağlı boya tablosu gibi, turuncu, mor ve yeşilin kaotik bir karışımıydı. Gözleri, çakmak taşı gibi parıldıyor, her an yeni bir macera planlıyordu. Ses tonu, bir şelalenin gürültüsüne benzerdi; yumuşak anları yoktu, her şey, yüksek perdeden bir fırtına gibiydi.
Kasaba halkı onu hem seviyor hem de korkuyordu. Esmeralda, köpeğinin kaçtığını duyduğunda, tüm kasabayı saatlerce arattırarak, bağırışları ve acayip şarkılarıyla hayatlarını zindana çevirmişti. Belediye başkanının yıllık konuşması sırasında sahneye çıkıp, kendine ait bir şarkı söylemişti; şarkı, belediye başkanının politikalarına dair keskin eleştirilerle doluydu. Pazar günleri kiliseye gidip, vaaz esnasında kendi yorumlarını yüksek sesle eklemesi de, kasabanın efsanelerinden biriydi.
Bir gün, kasabada yeni bir kütüphane açıldı. Belediye başkanı, açılış konuşmasını yaparken, Esmeralda yine sahnedeydi. Bu sefer, elinde dev bir kitap vardı, kapağı altın varaklarla kaplıydı. Kitabı açtığında, sayfalarından renk renk kelebekler, papatyalar ve yaldızlı harfler dökülmeye başladı.
“Bu,” diye bağırdı Esmeralda, sesi yankılanarak tüm meydanı kapladı, “Hayal gücünün kitabı! Ve hiç kimse, hayal gücümü susturamaz!”
Kitaptan dökülen kelebekler, halkın üzerinde uçuştu. Papatyalar, ayaklarının dibine düştü. Yaldızlı harfler, havada dans ediyordu. Belediye başkanı, şaşkınlıktan donup kalmıştı. Kasaba halkıysa, Esmeralda’nın yaratmış olduğu bu büyülü anın tadını çıkarıyordu.
O günden sonra, Esmeralda’nın “Hayal Gücünün Kitabı” kasaba efsanesine dönüştü. Kimse, kitabın gerçek olup olmadığını bilmiyordu. Ama Esmeralda’nın sözleri, her zaman yankılanıyordu. Çünkü Esmeralda, hayal gücünün sınırsız gücünü kanıtlamıştı. Korkusuzca, özgürce, kimseye aldırmadan hayallerini yaşamış ve diğerlerine de hayallerinin peşinden gitme cesareti vermişti. Kimi zaman kaos yaratmış olabilirdi, ama aynı zamanda hayatlarına renk, neşe ve unutulmaz anlar katmıştı. Ve bu yüzden, kimse onu gerçekten susturamamıştı. Çünkü Esmeralda, sadece bir kadın değildi; o, özgürlüğün ve hayal gücünün somutlaşmış haliydi. Ve bu, susturulamazdı.
Esmeralda, küçük kasabanın en renkli kişiliğiydi. Saçları, adeta bir yağlı boya tablosu gibi, turuncu, mor ve yeşilin kaotik bir karışımıydı. Gözleri, çakmak taşı gibi parıldıyor, her an yeni bir macera planlıyordu. Ses tonu, bir şelalenin gürültüsüne benzerdi; yumuşak anları yoktu, her şey, yüksek perdeden bir fırtına gibiydi.
Kasaba halkı onu hem seviyor hem de korkuyordu. Esmeralda, köpeğinin kaçtığını duyduğunda, tüm kasabayı saatlerce arattırarak, bağırışları ve acayip şarkılarıyla hayatlarını zindana çevirmişti. Belediye başkanının yıllık konuşması sırasında sahneye çıkıp, kendine ait bir şarkı söylemişti; şarkı, belediye başkanının politikalarına dair keskin eleştirilerle doluydu. Pazar günleri kiliseye gidip, vaaz esnasında kendi yorumlarını yüksek sesle eklemesi de, kasabanın efsanelerinden biriydi.
Bir gün, kasabada yeni bir kütüphane açıldı. Belediye başkanı, açılış konuşmasını yaparken, Esmeralda yine sahnedeydi. Bu sefer, elinde dev bir kitap vardı, kapağı altın varaklarla kaplıydı. Kitabı açtığında, sayfalarından renk renk kelebekler, papatyalar ve yaldızlı harfler dökülmeye başladı.
“Bu,” diye bağırdı Esmeralda, sesi yankılanarak tüm meydanı kapladı, “Hayal gücünün kitabı! Ve hiç kimse, hayal gücümü susturamaz!”
Kitaptan dökülen kelebekler, halkın üzerinde uçuştu. Papatyalar, ayaklarının dibine düştü. Yaldızlı harfler, havada dans ediyordu. Belediye başkanı, şaşkınlıktan donup kalmıştı. Kasaba halkıysa, Esmeralda’nın yaratmış olduğu bu büyülü anın tadını çıkarıyordu.
O günden sonra, Esmeralda’nın “Hayal Gücünün Kitabı” kasaba efsanesine dönüştü. Kimse, kitabın gerçek olup olmadığını bilmiyordu. Ama Esmeralda’nın sözleri, her zaman yankılanıyordu. Çünkü Esmeralda, hayal gücünün sınırsız gücünü kanıtlamıştı. Korkusuzca, özgürce, kimseye aldırmadan hayallerini yaşamış ve diğerlerine de hayallerinin peşinden gitme cesareti vermişti. Kimi zaman kaos yaratmış olabilirdi, ama aynı zamanda hayatlarına renk, neşe ve unutulmaz anlar katmıştı. Ve bu yüzden, kimse onu gerçekten susturamamıştı. Çünkü Esmeralda, sadece bir kadın değildi; o, özgürlüğün ve hayal gücünün somutlaşmış haliydi. Ve bu, susturulamazdı.