Hiç bakmayın, aldırmayın yazdığım yazılardaki sinmiş hüzne...
Her şeye rağmen, şanslı ve mutlu biriyim ben..Hiç göz yaşı akıtmadığımdan değil, çok akıttım gözyaşlarımı yüreğime..
Hiç kaybetmediğimden de değil birini...Çok yandı, biçare oldu yüreğim, baktığım her yerde sevdiklerimin, değer verdiklerimin yüzünü nakşetti bana sevgi, özlem ve hasret...
Parıldayan yıldızlarla doluydu benim ışıldaya gökyüzüm..Sadece telafisi mümkün olmayan ve zifiri bir karanlık bıraktı yüreğimde kaybettiklerim...
Bir daha asla dolduramadım...Terk edip gidene soramadığımdan, kalanın ıstırabı daha çok sandım...Hiç ihanete uğramadığımdan da değil, yarası her zaman taze kalan, birkaç hançerle dolaştım durdum sırtımda..
Hem öfkelendim, hem de anlamsız geldi kızmak...Herkesten farklı değildi başımdan gelip geçenler...Herkes kadar ağladım, herkes kadar yandım. Acısız olmuyordu ki yaşanılan bu hayat..
Ağlamaktaydı keramet, yağmurda ıslanmadan yeşermiyordu ki toprak..
Bakmayın yazılarıma sinmiş hüzne...Aslında mutlu bir çocuktum ben..
Mutlu ve neşeli bir ailenin sevgisiyle büyümüştüm.. Bir sürü arkadaş, bir sürü oyun, kuyruğuna tutunmuştum kırmızı bir uçurtmanın...
Hayat hep veriyordu ama alacağı günleri de hiç düşünememiştim...Acıya alıştığımı söyleyemem hala..Hele, hele nasır tuttuğunu kalbimin...
Unutmayı becerdiğimi de söyleyemem, asla unutamadım, kusurluydu hafızam, almayı biliyordu da silmeyi asla..
İyi ki hatırlıyorum. Hayatımdan çıkanlara kızmıyorum, öğrettikleri her şey için minnettarım...Bir zamanlar doyasıya güldüğüm içindi uğurlarken akıttığım göz yaşlarım... Paylaştıklarım kadar değerliydiler...
Paylaşamayacaklarımın adıydı hasret. İhanete de alışamadım elbette. Ama, terk edip ihanet edenlere de eyvallah.. Kir tutsa da, kin tutmaz yüreğim.. Az şey sayılmaz, utanmayı bilmeyenden öğrendiğim. Sırf bu nedenle bile affedebilirim.
Bakmayın, yazılarıma sinmiş hüzne...
Şanslı biriyim ben aslında. Mükemmel bir anne ve baba, sevecen ve harika kardeşlerimle...Hem büyük, hem de çok mutludur ailem. Eski, yeni fark etmez. Hem köklü, hem de sınanmıştır benim dostluklarım...
Koskoca pehlivan gibi bir hayatın karşısında kolay kolay yere gelmez sırtım, ne yaparsa yapsın kolay vazgeçmem bu hayattan..
Kokladığım gülleri, teker teker solduracak biliyorum..
Asla kendimi adamayacağım ümitsizliğe.. Ama tüm bunları çekmeyi de öğrendim artık...
Bütün hislerim açık, elimde suyum, yüreğimde umut, mutluluk saçacak güllerimin yanındayım... Az şey midir, biteceğini bildiğin bir hayatı son nefese kadar paylaşmaya hazır olmak...
Ve baş kaldırmak ölüme, sonsuza kadar, sevip hatırlayarak...
Zaman bir değirmen olduğu sürece keder girer, hüzün çıkar bir kapıdan...
Ben de toy girip, olgun çıktım içinden...Bakmayın hüzünlenip böyle içerlenmelerime...Yağmur yağar toprak kokarım, güneş açar çiçek gibi gülümserim..
Sadece, güneşli günlerde kalem oynatmaz bu yürek...
Ç(aLınTı)
Her şeye rağmen, şanslı ve mutlu biriyim ben..Hiç göz yaşı akıtmadığımdan değil, çok akıttım gözyaşlarımı yüreğime..
Hiç kaybetmediğimden de değil birini...Çok yandı, biçare oldu yüreğim, baktığım her yerde sevdiklerimin, değer verdiklerimin yüzünü nakşetti bana sevgi, özlem ve hasret...
Parıldayan yıldızlarla doluydu benim ışıldaya gökyüzüm..Sadece telafisi mümkün olmayan ve zifiri bir karanlık bıraktı yüreğimde kaybettiklerim...
Bir daha asla dolduramadım...Terk edip gidene soramadığımdan, kalanın ıstırabı daha çok sandım...Hiç ihanete uğramadığımdan da değil, yarası her zaman taze kalan, birkaç hançerle dolaştım durdum sırtımda..
Hem öfkelendim, hem de anlamsız geldi kızmak...Herkesten farklı değildi başımdan gelip geçenler...Herkes kadar ağladım, herkes kadar yandım. Acısız olmuyordu ki yaşanılan bu hayat..
Ağlamaktaydı keramet, yağmurda ıslanmadan yeşermiyordu ki toprak..
Bakmayın yazılarıma sinmiş hüzne...Aslında mutlu bir çocuktum ben..
Mutlu ve neşeli bir ailenin sevgisiyle büyümüştüm.. Bir sürü arkadaş, bir sürü oyun, kuyruğuna tutunmuştum kırmızı bir uçurtmanın...
Hayat hep veriyordu ama alacağı günleri de hiç düşünememiştim...Acıya alıştığımı söyleyemem hala..Hele, hele nasır tuttuğunu kalbimin...
Unutmayı becerdiğimi de söyleyemem, asla unutamadım, kusurluydu hafızam, almayı biliyordu da silmeyi asla..
İyi ki hatırlıyorum. Hayatımdan çıkanlara kızmıyorum, öğrettikleri her şey için minnettarım...Bir zamanlar doyasıya güldüğüm içindi uğurlarken akıttığım göz yaşlarım... Paylaştıklarım kadar değerliydiler...
Paylaşamayacaklarımın adıydı hasret. İhanete de alışamadım elbette. Ama, terk edip ihanet edenlere de eyvallah.. Kir tutsa da, kin tutmaz yüreğim.. Az şey sayılmaz, utanmayı bilmeyenden öğrendiğim. Sırf bu nedenle bile affedebilirim.
Bakmayın, yazılarıma sinmiş hüzne...
Şanslı biriyim ben aslında. Mükemmel bir anne ve baba, sevecen ve harika kardeşlerimle...Hem büyük, hem de çok mutludur ailem. Eski, yeni fark etmez. Hem köklü, hem de sınanmıştır benim dostluklarım...
Koskoca pehlivan gibi bir hayatın karşısında kolay kolay yere gelmez sırtım, ne yaparsa yapsın kolay vazgeçmem bu hayattan..
Kokladığım gülleri, teker teker solduracak biliyorum..
Asla kendimi adamayacağım ümitsizliğe.. Ama tüm bunları çekmeyi de öğrendim artık...
Bütün hislerim açık, elimde suyum, yüreğimde umut, mutluluk saçacak güllerimin yanındayım... Az şey midir, biteceğini bildiğin bir hayatı son nefese kadar paylaşmaya hazır olmak...
Ve baş kaldırmak ölüme, sonsuza kadar, sevip hatırlayarak...
Zaman bir değirmen olduğu sürece keder girer, hüzün çıkar bir kapıdan...
Ben de toy girip, olgun çıktım içinden...Bakmayın hüzünlenip böyle içerlenmelerime...Yağmur yağar toprak kokarım, güneş açar çiçek gibi gülümserim..
Sadece, güneşli günlerde kalem oynatmaz bu yürek...
Ç(aLınTı)