• Merhaba Ziyaretçi.
    "Hoşgeldin sonbahar "
    konulu resim yarışması başladı. İlgili konuya BURADAN ulaşabilirsiniz. Sizi de beğendiğiniz 2 resmi oylamanız için bekliyoruz...

Henri Bergson

  • Konuyu açan Konuyu açan jeriko
  • Açılış tarihi Açılış tarihi

jeriko

Özel Üye
Özel üye
Henri Bergson (1859 - 1941)

Pariste 1859da doğdu. Musevî bir ailenin çocuğu olan Bergson, son çağın en önemli filozoflarındandır. Condorcet Lisesinde güçlü bir klasik eğitimden sonra 1877de açılan bir genel retorik müsabakasında onur mükafatını kazandı. Daha o zamanlarda bile geniş bir hayal gücüne, orjinal şahsî düşüncelere sahip bulunuyordu. Aynı zamanda matematik mükâfatını da kazanmıştı. Hocası, öğündüğü öğrencisinin Pascalla boy ölçüşecek bir matematikçi olacağını düşünüyordu. Fakat Bergson, matematik bilimlerini çok yorucu buldu ve hayatını felsefe ile geçirmeye karar verdi.

Bergsonun tahsil hayatı bir tekamüldü. Lisan yeteneği kuvvetliydi. Canlı ifadelere bayılırdı. İki özelliği göze çarpıyordu: Sert bir titizliği ve geniş bir hayâl gücü. İlim adamı kafasında şair ruhu taşıyordu.

Bergson zamanında geçerli görüş ve moda eğilimler hep maddeci idi. Tamamen materyalist bakış açısı revaçtaydı. Önceleri Bergson bu akımlara kapıldı ve tanrı-tanımaz olarak tanındı.

Mezun olduktan sonra Auvergne vilayetinde bir kasabaya öğretmenliğe tayin edildi. Buraya geldiğinde şüpheciydi, fakat burada şüpheciliği yok oldu. Kırda yürüyüşler yapıyordu. İçindeki şair ve isyan ruhu nihayet kendini gösterdi. Laboratuar denemeleri, fizik formülleri, ateist aydınların gösterişli cümleleri onun tanrı anlayışında önemli dönüm noktalarını oluşturdu.

Yaradılışın sonsuz sadeliğini karışık formüllerle ve zahiri teorilerle izaha çalışan bilim, Bergson tarafından eleştirilmeye başlandı.

Ona göre bilime sığınmak* (19. yüzyıl pozitivizmi böyleydi) Ümit ve cesaretini kaybeden yorgun kafaların işiydi.

AKIL YERİNE SEZGİ

Bergson, akıl yerine sezgiyi ön plâna çıkardı. Dikkatleri ruhçuluğa çekerek metafiziği güçlendirmeye çalıştı ve materyalizme karşı çıktı. Bergsonun sezgiciliği zekâdan ve akıldan ayrı bir bilme gücü olarak sezgi ile doğrudan doğruya ve bütün halinde eşyayı ve özünü bilebileceğimizi ileri sürdü. Zekâ eşyayı bölerek ve ayırarak inceleyip kavrayabildiği halde sezgi doğrudan şuurdan çıkarak ilahi sevke benzer bir ilham gibi eşyanın mahiyetini bilirdi. Bu bilgi, hadiseler ve ruh üzerinde yabancı bir bakış gibi kalmayıp, insanın en derin tarafını değiştirirdi. Bu sanatkârane malûmat sayesinde insan eşyaya, maddeye, hayata hulûl eder, içine girerdi. Böylece tecrübe üstü hakikati bilmenin, metafiziğin ve mutlakın bilgisinin mümkün ve meşrû olduğunu ileri sürdü. Halbuki zekânın bilgisi tecrübeye, akıl yürütmeye ve analize dayanırdı. Bergson, din adamının, ahlâkçının, sanatkârın ruhî gerçeğe nüfüz eden bilimdışı bir gücünden, sezgiden bahsetti. Âlem sonsuz, insan zihni sınırlıydı.

Hakikat akılla değil, sezgi ve insiyakla kavranabilirdi. Akıl fenomenlerle, yani gerçeğin dış görünüşleriyle uğraşabilir; o görüntülerin gerisindeki realite, ancak sezgi ile kavranabilirdi. İlim ve metafizikte büyük icadların çoğunun sezgiden doğ(ar)duğunu ileri sürdü.

Bergsona göre bilim ancak dinamik bir tecrübe olan hareketi sembolleştirebilir, izah edemez. Basitleştirmek için biz kara tahtadan tebeşir ile iki noktayı birleştiririz ve bunu mekândaki noktaları izah için yaparız. Fakat mekânda nokta diye birşey yoktur. Çünkü muayyen sonlu bir şeydir. Mekân ise sonsuza kadar bölünebilir.

Bergson soruyordu: Hiç kimse bir fikrin azametini ölçemez. Bir heyecan hararetin kalori miktarından mı oluşmuştur? Hürriyet uğrunda hayatlarını veren insanların kahramanlığı, cesaret hislerinin uyarılması gibi telâkki edilebilir mi?

Avrupada insanlığın hissiyat ve imanının kurtarıcısı olarak ortaya çıkan ünlü filozof, Ahlâk ve Dinin İki Kaynağı adlı eserinde şöyle diyordu: Kapalı bir cemiyet, zekânın bozucu aksiyonuna karşı ancak bir din sayesinde mukavemet edebilir ve yaşayabilir. Onun delili, iç tecrübe delilidir. Yani hissiyatla, sezgiyle, mistik yolla Allaha ulaşma kanaati taşır.

Aynı eserinden bir başka bölüm: Bir şeyin varolabileceğini tasavvur etmekle, onun varolduğundan emin olmak arasında fark vardır. Birinciyi elde etmekten öteye gidemeyen aklın, Allaha iman karşısındaki başarısızlığı ortadadır.Allahın varlığı ve mahiyeti ile ilgili problemi, konuyu tecrübî açıdan yaklaşan mistik yol çözebilir.

Bergson eserleriyle eski ve yeni dünyanın ufuklarında fırtınalar oluşturdu.

Bergson, ömrünü materyalizm, pozitivizm ve komünizmle mücadeleye ayırdı. Akılcılara, herşeyi aklın hükmü altında görenlere, rasyonalistlere cevap verdi. Ona itiraz şuydu: Sen hiç şüphesiz aklı yıktın, fakat yine akılla bunu yaptın! metodun aklîdir, yine aklın rehberliğini gösterir.

Yani aklın yıkılışındaki payı yine akla isnad edilerek akıl yine tahtına oturtulmak istendi. O zaman Bergson, onlara şu tarihî cevabı verdi:
Eğer ben aklı akılla yıktımsa, demek ki aklın son durağı, nihaî gayesi intihar ve âczini itiraf etmekmiş.

Henry Bergsonun sükunet arayışı içinde geçen hayatı 1941 yılında son buldu.

 
Geri
Top