Herkesin, kendisi olmaktan sıkıldığı zamanlar vardır.

iLk_NuR

Üstat
Herkesin, kendisi olmaktan sıkıldığı zamanlar vardır.

Dertlerinin, sıkıntılarının, kederlerinin kendi küçük hayatının havuzuna sığmadığı zamanlar.

Geçmişini, gününü hatta geleceğini unutmak, bütün varlığını ıslak bir palto gibi bir portmantoya asıp yürümek istediği zamanlar.

Hemen hemen herkes bilir bu duyguyu.

Bu kendinden kaçma isteğini.

Sanırım, bayramlar bunun için icat edilmiştir.

Herkes kendi “küçük havuzunun” suyunu, büyük kalabalıkların denizine boşaltabilsin, bir zamanlığına da olsa kendini unutabilsin diye.

Herkesin bir araya gelip oluşturduğu ama kendisini oluşturan herkesten daha başka bir şey olan kalabalıklar iyi sığınaklardır.

İnsanların acıları ne kadar artarsa, kalabalıklara olan tutkusu da o kadar artar.

Ezilen, acı çeken, hayatın sıkıntılarıyla bunalan insanların, parçası oldukları kalabalıklara, aşiretlerine, dinlerine, milletlerine olan düşkünlüklerinin fazlalaşması, içine akacakları, kendilerini unutacakları bir denize duydukları ihtiyacın güçlenmesindendir.

Bazen, insanlar ortak öfkelerinde buluşup, kalabalıklara karışarak, bir düşmana karşı kinlerini bileyerek unuturlar kendilerini.

Bu tür kalabalıkların içinde acılarını unutanlar, kısa süre sonra daha büyük, daha ortak ve daha unutulmaz acılarla karşılaşırlar.

Savaşlar, kıyımlar, kanlı saldırılar, bu tür kalabalıklara karışan insanların aktığı karanlık denizlerdir.

Böyle zamanlarda, kalabalıkları uyarmak henüz kendini ve aklını kaybetmemiş olanlara düşer.

Öyle zamanlarda “durun” diye bağırmaya uğraşırsınız.

Bir de bayramlar, ortak sevinçler vardır.

Bence, öyle zamanlarda, o kalabalığın içine akmamış olanlar da susmak nezaketini göstermelidir.

Gerçekleri unutmak isteyenlerle...
aLıntı
 
Geri
Top