Hiç kimsenin olmadığı kadar yalınsın sen. Neysen osun ve sana böylesi çok yakışıyor. İnce ince nesap yapmıyorsun, ne güzel!’ Aşkın, başkalarının aşklarına bağlı değil. Severken, kendin için seviyorsun, kendini mutlu ediyorsun. “Önce o bana aşık olsun, sonra ben bakarım duruma” demiyorsun. Ve belki de bu yüzden herkesin aşık olabileceği bir insan haline dönüşüyorsun.
Seni tanıyıp da aşık olmayacak bir insan olabilir mi? Büyü değil sendeki, gerçeğin ta kendisi. Hiç kimsenin olmadığı kadar safsın sen. Kötü olan her şeyden arınıp öyle çıkıyorsun karşıma. Kendini düşünürken, koyu bencilliğin tuzağına düşmüyorsun. Dinliyorsun, öğreniyorsun, soruyorsun. İnsanların kötü olabileceğine ihtimal vermiyorsun.
Belki de bu nedenle kötülük yaklaşamıyor yanına. Saflıkla ördüğün bir duvar var kötülükle aranda. Kötü olan hiçbir şey o duvarı aşıp sana zarar veremiyor. Saflığını duruluğundan alıyorsun, yoksa elbette yere basıyor ayakların, bulutların üzerinde değilsin her zaman. Keskin zekanla her şeyin farkındasın. Sen iyi olanı seçiyorsun.
Hiç kimsenin olmadığı kadar çocuksun sen. Saflık seni çocuk yapıyor, yüreğinde yaşatıyorsun o çocuğu. Hiç büyütmüyorsun, büyütme. Yaşadığın sürece seninle kalacak o çocuk, biliyorum. Çevrendeki her şeye ilk kez görür gibi hayretle bakman, bir kaşif gibi oradan oraya dolaşman müthiş bir hayranlık uyandırıyor bende.
Belki de bu yüzden yetişkinlerin hayata bu derece küsmelereni, bu kadar umutsuz olmalarını anlayamıyorsun. Hiç bitmeyecek bir oyunu oynar gibi neşeyle geçiriyorsun zamanını. Hiç kimsenin olmadığı kadar çekicisin sen. Sana baktığımda, kanımın akışının hızlandığını, tenimin ateşinin arttığını hissediyorum.
Sana dokunmak, tenini hissetmek, deli bir heyecan veriyor bana. Çekiciliğini ortaya çıkarmak için hiçbir şey yapmıyorsun. Çünkü bu senin doğanda var. Belki de bu yüzden bir bakan, dönüp bir daha bakıyor sana. Nasıl bakmasınlar ki? O etkileyici gözlerin hükmüne girmeyecek kimseyi tanımıyorum.
Hiç kimsenin olmadığı kadar bendesin sen. Seni tanıdığımdan beri başka bir insan oldum. Aldım içime oturttum seni, bedenimin bir parçası yaptım.Nerede olursam olayım, benimlesin.
Konuştuğum sen, yürüdüğüm sen, yaşadığım sen... Belki de bu yüzden sensiz olma fikri çok korkutuyor beni. Bir yanımın eksik kalmasından ürküyorum. Gitmeyeceğini biliyorum ama, aşk insanın içine böyle korkular salıyor işte. Varlığın, bu korkularımı da yok edecek. Sen içime işlemeye devam ettikçe ben aşkın en derinini sunacağım sana.
Mehmet Coşkundeniz