Hindistan

KıRMıZı

TeK BaşıNa CUMHURİYET
V.I.P
125px-Flag_of_India.svg.png



85px-Emblem_of_India.svg.png



250px-India_%28orthographic_projection%29.svg.png

Hindistan ya da resmi adıyla Hindistan Cumhuriyeti (Hintçe: भारत गणराज्य Bhārat Gaṇarājya; İngilizce: Republic of India), Güney Asya'da bulunan bir ülkedir. Dünya'nın en büyük yedinci coğrafi alanı ve en büyük ikinci nüfusuna sahip olan ülkedir ve dünyanın en büyük demokrasisidir. Güneyinde Hint Okyanusu, batısında Umman Denizi ve doğusunda Bengal Körfezi'nin bulunmasıyla birlikte Hindistan'ın deniz kıyısı 7.517 kilometre uzunluktadır. Batısında Pakistan, kuzeydoğusunda Çin Halk Cumhuriyeti, Nepal ve Bhutan, ve doğusunda Bangladeş ve Myanmar ülkeleri ile sınır paylaşmaktadır. Ayrıca Sri Lanka, Maldivler ve Endonezya'ya çok yakındır.

İndus Vadisi Uygarlığı, tarihi ticaret yolları ve büyük imparatorlukların yer aldığı bölge olan Hint Yarımküresi, uzun tarihin çoğu boyunca ticari ve kültürel zenginliği için biliniyordu. Dört tane önemli dünya dinleri olan Hinduizm, Budizm, Jainizm ve Sihizmin doğum yeri olmasıyla birlikte Zerdüştçülük, Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam hepsi M.S. birinci milenyumda ülkeye gelerek bölgenin çeşitli kültürünü şekillendirdi.

Hindistan, 28 tane eyalet ve birlik bölgesinden oluşan ve parlamenter demokrasi olan bir cumhuriyettir. Borsa sayılarına göre dünyanın en büyük on ikinci ekonomisine ve dünyanın en büyük dördüncü satın alma gücü paritesine sahiptir. 1991'den beri uygulanan ekonomik inkılapları nedeniyle dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinden birisidir. Buna rağmen yoksulluk ve kötü beslenme oranları hala çok yüksek, okuryazarlık ise çok düşüktür. Çin ile birlikte dünya gezegeninde nüfusu 1 milyar sınırının üstündeki iki ülkeden birisi olarak önemli bir yere sahip olan Hindistan, daha yüksek olan nüfus artış hızı sebebiyle yakın bir gelecekte dünyanın en kalabalık ülkesi olacaktır. Hızla gelişen ekonomisi de dikkate alındığında 21. yüzyılın önde gelen ülkelerinden biri olması kuvvetle muhtemeldir.

Etimoloji

Hindistan ismi Eski Farsça'da Indus adından türetilmiştir. Bu isim eskiden İndus Nehri ve çevresi için kullanılan bir isimdi. Eski Yunanlılar ise Hindistanlıları Indoi olarak isimlendirmişlerdir. Hindistan adı Hindistan anayasasında ve Hindistan'daki birçok yerel dilde Bharat olarak geçer. Bharat adı Hinduların efsanevî kutsal kralları olan Kral Bharata isminden türetilmiştir. Farsçada bir kelime olan Hindistan adı ilk zamanlarda Kuzey Hindistan için kullanılmış olsa da zamanla bütün Hindistan için kullanılan bir terim olmuştur.

İdari bölümler


Hindistan'ın eyaletleri ve birlik bölgeleri

Hindistan, yirmi sekiz tane eyalet ve yedi tane birlik bölgesinden oluşan bir federal cumhuriyettir. Her eyalet, Puduçeri ve Delhi kendi seçilen hükümetlerine sahiptir. Diğer beş birlik bölgesinin kendi atanmış memurları vardır ve böylece doğrudan Cumhurbaşkanının idaresi altındadır. 1956'da uygulanan "States Reorganisation Act"'ine göre eyaletler, dillere göre oluşmakta ve günümüzde de bu uygulama devam etmektedir. Eyaletler ve birlik bölgeleri 610 tane ilçeye de bölünür.

511px-India-states-numbered.svg.png


Hindistan eyalet ve bölgeleri



Eyaletler:



Andhra Pradeş

Arunachal Pradeş

Assam

Bihar

Chhattisgarh

Goa

Gucerat

Haryana

Himaçal Pradeş

Cammu Keşmir

Carkand

Karnataka

Kerala

Madya Pradeş

Maharaştra

Manipur

Megalaya

Mizoram

Nagaland

Orissa

Pencap

Racastan

Sikkim

Tamil Nadu

Tripura

Uttar Pradeş

Uttarakand

Batı Bengal

Birlik bölgeleri:

Andaman ve Nikobar Adaları
Çandigar
Dadra ve Nagar Haveli
Daman ve Diu
Lakşadvip
Delhi Bölgesi
Puduçeri

Din

Din Hindistan’da bir hayat tarzıdır. Bütün Hint geleneklerinin ayrılmaz bir parçasıdır. Birçok Hintli için din, günlük işlerden eğitim ve politikaya kadar hayatın her safhasına nüfuz etmiştir. Laik Hindistan, Hindu, İslam, Hıristiyanlık, Jainizm, Sihizm ve diğer sayısız dini geleneğe ev sahipliği yapar. Hinduların yanında Müslümanlar önde gelen dini gruptur ve Hint toplumunun ayrılmaz bir parçasıdır. Hindistan Endonezya’dan sonra sayıca en kalabalık Müslüman nüfusa sahiptir. Hindistan’da tüm dinlerce kabul edilen ortak uygulamalar vardır ve her yıl çeşitli müzik ve dans festivalleri tüm topluluklarca kutlanır. Her birinin kendi hac yerleri, kahramanları, efsaneleri ve hatta mutfak alışkanlıkları vardır ki bu toplumun temel özelliği olan özgün farklılık içinde karışır gider.

Hinduizm

Bir dini gelenekler dermesi olan Hinduizmin temelini belirleyen inanışları tanımlamak pek kolay değildir. Hindistan nüfusunun büyük bir çoğunluğunun sahip olduğu bu inancı şekillendiren tek bir felsefe yoktur. Hinduizm belki de bu şekilde hem teorik alanda hem de uygulamada farklılıklar içerdiğinden dolayı dinler müzesi diye anılabilecek tek dini gelenektir. Bu dinin bir kurucusu ya da kutsal kitabı yoktur. Rig Veda, Upanişadlar ve Bhagavad Gita, Hinduların kutsal metinleri olarak gösterilebilir. Çoğu diğer dinlerin aksine, Hinduizm tek bir ilaha tapınmayı öngörmez. Bir Hindu, Şiva, Vişnu, Rama, Krişna veya diğer tanrı ve tanrıçalara tapabilir ya da her ferdin içinde yer alan Yüce Ruha veya Yıkılmaz Ruha inanabilir ve hala Hindu olarak anılabilir. Terazinin bir yanında nihai hakikat yolunda bir arayış, diğer tarafında ise ruhlara, ağaçlara ve hayvanlara tapan mezhepler vardır. Hinduizm’de sadece tanrı ve tanrıçalarla ilgili değil, güneş, ay, gezegenler, nehirler, okyanuslar, ağaçlar, ve hayvanlarla da ilgili festivaller ve törenler vardır. En popülerleri Deepavali, Holi, Dussehra, Ganesh Chaturthi, Pongal, Janamasthmi ve Şiva Ratri festivalleridir. Hinduizmi ilginç kılan ve Hint geleneğini zenginleştirip renklendiren bu sayısız şenlik etkinlikleridir. Hint Mitolojisi ve Yaşayan Tanrılar Mahabharata ve Ramayana gibi destansı kahramanların ölümsüz olduğuna ve insanlar gibi hayatta olduklarına inanılır. Hinduizm tanrıları hem insanüstü hem de insan gibidir ve onlara karşı ayrı bir sıcaklık ve aşinalık duygusu vardır. Ramayana kahramanı Rama, onur ve cesaret gibi nitelikleri temsil eder ve bir erkeklik modeli olarak görülür. Karısı Sita tipik bir Hint kadınıdır ve kocasıyla beraber sürgündeyken Lanka Kralı Ravana tarafından kaçırılmıştır. Sita’nın Rama ve kardeşi Lakşmana ve sadık maymunu Hanuman tarafından kurtarılışı bu son derece ilginç hikayenin etrafında örülmüştür. Bu destandan çeşitli hikayeler nesilden nesile anlatılagelmiştir. Dini panayırlar, festivaller ve ayinler bu efsaneleri canlı tutmuştur ve her etkinlik eski hikayelerin yeniden anlatılması için bir fırsat olmaktadır. Mahabharata’daki heyecan verici metinler yakın akraba olan Pandavalar ve Kauravalar arasındaki hanedan kavgasının hikayesini anlatır. Efendi Krişna bu büyük destanda çok önemli bir rol oynar. Kendisi Pandavalardan Arjuna’nın arkadaşı, rehberi ve filozofudur ve Arjuna savaş alanlarında akrabalarını öldürmekte tereddüt gösterdiğinde ona bu tereddüdü aşmasında yardımcı olur. Krişna’nın hikmetli felsefesi ve öğretileri Bhagavad Gita’da yazılmıştır. Krişna, çocukken tereyağı çalan, gençken de flüt çalıp yaramazlık yapan bir tanrı olarak bilinse de yetişkin yıllarında daha ciddi tarafının ön plana çıktığı hikmetli bir filozof olarak tasvir edilmiştir. Hindistan’ın tamamında Hinduların taptığı birçok tanrı ve tanrıça vardır. Bunların arasında Hinduizm için en önemli olanı sırasıyla yaratıcı, koruyucu ve yok edici olarak bilinen Brahma, Vişnu ve Şiva üçlemesidir. Brahma’nın pusuladaki dört yöne tekabül eden dört başı vardır. Hayatı ve tüm evreni yarattığına inanılır. Vişnu doğum ve yeniden doğum devr-i daimini yöneten koruyucudur. Ayrıca dünyayı kötü güçlerden korumak için çok defa dünyaya geldiğine dair bir inanış vardır. Rama ve Krişna’nın Vişnu’nun tecessümü olduğu düşünülür. Genellikle boynuna sarılı bir kobra yılanı ile görülen Şiva tüm kötülükleri yok eder ve birçok tecessümü vardır. Görülemeyen tanrılar ilahi güçleri simgeleyen birçok imge ve putlarla temsil edilir. Birçok put tanımsız güzelliğe ve ihtişama sahip süslü tapınaklarda korunur. Hint tanrıları tapınaklarda, karla kaplı tepelerde, nehirlerde, okyanuslarda ve Hintlilerin zihin ve kalplerinde canlıdır.

İslam

İslam Hindistan’da 8. yüzyılın başlarında Arap tüccarlar aracılığıyla girdi, fakat gerçek etkinliğini 12. yüzyılda kazandı. Hindistan'ın Müslümanlaşması büyük çoğunlukla Türklerle olmuştur. İlk olarak Gaznelilerle başlayan Türk-İslam Devletleri zinciri Tuğluklular, Lodiler, Delhi Türk Sultanlığı ve son olarak Babür İmparatorluğu'yla 1858 senesinde sona ermiştir. İngilizlerin Babür devletini ortadan kaldırmasıyla Hindistan'daki 9 asırlık Türk-İslam hükümdarlığı da sona ermiştir. Türk sultanları içinde Gazneli Mahmut, Babür Şah, Ekber Şah en meşhur olanlarıdır. 17. asırda Hindistan'da yaşamış olan İmam Rabbani İslam'ın yayılmasında ve doğru bir şekilde yaşanmasında fazlasıyla etkili olmuştur. Yine bu dönemden önce de Türkistanlı alimlerin ve talebelerinin İslam'ın yayılmasında büyük katkıları olmuştur. Bunlardan en çok akla gelenleri Hoca Ahmed Yesevi, Muhammed Bahaüddin Nakş-ı Bend ve Abdülkadir Geylani'dir. Hinduizmin dalları olarak ortaya çıkan Budizm, Jainizm ve Sihizm’in aksine İslam’ın anlayışları, gelenekleri ve dini pratiği bu inanca mahsustur ve evrensel kardeşliği ve her şeye gücü yeten Allah’a teslimiyeti öngörür. 12. yüzyılda Müslüman akınları ve 16. ve 17. yüzyıllardaki Babürlü Türk idaresi Hindistan’da İslamiyet’in yayılışında etkili olmuştur. Başta saldırgan gibi gözüken İslam’ın evrensel sevgi ve barışa yönelik mesajı daha sonraları mistik ve tasavvuf ehlinin yardımlarıyla yayılmıştır. Kabir ve Nanak gibi tasavvuf ehillerinin yaymış olduğu kardeşlik ruhu Hindistan’daki katı kast sisteminin çözülmesinde yardımcı olmuştur. İki inancın karşılıklı iletişimi hayatın ve kültürün her alanında Hindu ve İslami unsurların bir sentez oluşturmasını sağlamıştır. Baştaki çatışma ve çelişme döneminden sonra bugün bu iki din uyum sağlayarak birbirlerinin zenginleştirmişlerdir. Günümüzde de 138 milyonla dünyanın 2. büyük Müslüman topluluğu Hindistan'da yaşamaktadır.

Sihizm

Sihizm olarak geçen Sıkh Dini; Hindistan 'da takriben 1500 'lü yıllarda doğmuştur. Günümüz Hint Yarımadası 'nda diğer dinlere nazaran daha aktif ve uzlaşmaz tutumu ile gündemde kalmaya çalışan Sıkh Dini, Hint Felsefesi'nden kaynaklanan Maya ve Nirvana tasavvurlarını benimsemiş olmakla tanınmıştır. Sihizm, günümüzde Hindistan'ın dini ve siyasi hayatında önemli yerini korumaktadır.

Hıristiyanlık

Hıristiyanlığın Hindistan’a Güney Hindistan’da bir müddet kalan ve büyük ihtimalle de orada ölen havarilerden Thomas ile geldiğine inanılır. Fakat ülkeye gelen ilk misyonerin Bartholomew olduğunu düşünenler de vardır. Tarihi bilgilere göre Hindistan’daki misyoner etkinlikler 1544 yılında Francis Xavier’in gelişiyle başladı. Onu başta Portekiz’den, daha sonra da Danimarka, Hollanda, Almanya ve İngiltere gibi ülkelerden gelen misyonerler izledi. 18. ve 19. yüzyıllarda hem Katolik hem de Protestan misyonerler Hıristiyan öğretilerini yaydılar. Bugünkü Hindistan toplumu üzerindeki modern etkilerde Hıristiyanlığın payı da vardır. Hıristiyan misyonerler tüm ülkede okullar ve kolejler açarak inanç ve iyi niyet mesajları yaydılar. Hıristiyanlık ve öğretileri Mahatma Gandi de dahil olmak üzere birçok aydını ve düşünürü etkilemiştir. Bugün Hindistan’da 30 milyon kadar değişik mezheplerden Hıristiyan vardır.

Budizm

Orta Yol Budizm, Hinduizmin bir kolu olarak ortaya çıkmış fakat zamanla tüm Asya’da yaygın hale gelmiştir. Bu inancın kurucusu Gautama Buddha’nın kişiliği ve öğretileri Japonya, Çin ve Asya’daki milyonlarca insanın hayatını aydınlatmıştır. Budizm ile Hinduizmin temel öğretileri arasında güçlü bir benzerlik vardır. Budizm devamsızlık ilkesi veya kanunu üzerine kurulmuştur. Buna göre, bazı şeyler diğerlerinden daha uzun sürse de, her şey değişime tabidir. Budizmin diğer temel ilkesi hiçbir şeyin tesadüfen meydana gelmediğini ileri süren sebep kanunudur. Tüm olayların meydan gelişlerindeki etken doğa güçlerinin yanında karmadır. Yok edilemez ruh ve yeniden doğum devr-i daimi kavramları bu iki temel felsefeden kaynaklanmaktadır. Buda, aşırı rahat düşkünlüğü ve her şeyden uzak durma iki uç nokta arasında dengeli ve ahenkli bir hayat tarzı olarak Orta Yol’u savunmuştur. Budizm dört Asil Gerçeğe dayanır: 1. Istırap evrenseldir, 2. Istırabın sebebi hırs ve aşırı arzudur, 3. Istırabın üstesinden gelinebilir ve önlenebilir, 4. Arzulardan sıyrılmak ıstırapları yok edebilir. Istırabı önlemek için kişi aşırı arzularına galip gelmedir ki bu nirvanaya ulaşmayı ve aydınlanmanın tamamlanmasını sağlar.


800px-Puvar_20080220-1.jpg

Güney Hindistan sahil

800px-Parliament_of_India.JPG

Hindistan Parlamentosu

Demografi

Hindistan 1,2 milyar nüfusu ile dünyadaki en büyük ikinci ülkedir. Son 50 yılda tıbbi gelişmeler, tarımsal verimlilik ve Yeşil Devrim nedeniyle Hindistan'da büyük bir nüfus artışı olmuştur. Hindistan'da kentsel nüfus 1991-2001 arasında %31,2 artarak çok büyük bir artış göstermiştir. 2001 yılında yapılan sayıma göre Hindistan nüfusunun %70'i kırsal kesimde, 285 milyon Hindistanlı ise kentlerde yaşıyor. Bombay, Delhi ve Kalküta Hindistan'ını en büyük üç şehridir. Hindistan'da okuryazarlık oran kadınlarda %53,7, erkeklerde %75,3 toplam nüfusta ise 64,8'dir.

Kültür

Hindistan din zenginliği ile birlikte bir kültür zenginliğine de sahiptir. Değişik dallarda kendi biçemine sahiptir.

Bunlardan bazıları:

Hint sineması
Hint mutfağı
Hint müziği
Hint dansı

Hint sineması

Hindistan Kültürü ve yaşamı Hindistan dışında özellikle Hint Filmleri ile tanınmıştır. Hindistanın değişik bölgelerinde farklı film prodüksiyonları vardır. Bunlardan en önemlisi Mumbai'deki Bollywood film endüstrisidir. Bollywood adı Hollywood ve Bombay (Mumbai) isimlerinden oluşturulmuştur.

Hint mutfağı

Genelde bol baharatlı yemekler yapılır. Tavuk ve baharat ağırlıklı bir mutfaktır. Tatlıdan tavuğa kadar bütün yemekler baharatlıdır. Tatlılar tarçın ağırlıklı tavuklar köri ağırlıklıdır. Hinduluk dini yüzünden inek eti kullanılmaz.






800px-Pfau_imponierend.jpg


Tavuskuşu Hindistan'ın ulusal kuşudur
 
Hindistan'da Dinler...

Dini Yapı

Hindistan’da bulunan çeşitli dinler ve inançlar, bu karmaşık yapı içinde birarada yaşama savaşı vermektedir. Dünyanın bütün büyük dinlerinin burada temsil edilmesinin yanısıra Hindistan, Hinduizm ve Budizm gibi iki büyük dinin ve Yoga felsefesi gibi önemli felsefi akımların da doğum yeridir. Dünyanın en eski dinlerinden biri olan Zerdüştlük de burada gelişmiştir. Jainism de Hindistanda doğarak gelişmiş bir dindir.

Kast sistemi

Yabancıların Hindistan’da en çok ilgilerini çeken konuların başında kast sistemi gelmektedir. Bu sistemin kökeninin ne olduğu tam olarak bilinmemektedir. Çok eski zamanlarda Brahmin rahipleri kendi durumlarını kalıcı hale getirebilmek için üst sınıf olduklarını iddia etmişler, daha sonra Aryan’lar kendilerinin daha önceki Hintli’lerden üstün olduklarını iddia etmişler ve giderek bu sistem dört temel kasta bölünmüştür.
Kast sitemine göre, en tepede, din ve kast kurallarına göre, neyin doğru ve neyin yanlış olduğuna karar veren Brahmin’ler bulunur. Onların altında, askerlerin ve yöneticilerin Ksatriya’lar sınıfı vardır. Zanaat erbabının ve tüccarların oluşturduğu Vaisya’lar ile işçi ve köylülerin oluşturduğu Shudra’lar toplumun en alt kastlarını meydana getirir. Bu dört kastın ötesinde, beşinci kast olan dokunulmazlar sınıfı vardır. Toplumun tabanını oluşturan bu sınıf hiç bir kasta ait olmayanlardır. Eğer yukarı kasta ait bir Hindu’ya bir “dokunulmaz” temas ederse, hatta gölge teması bile yaşansa, üst kasttaki kişinin arınmak için birçok ritüelden geçmesi gerekir.
Günümüzde bu kast sistemi iyice zayıflamış olmakla beraber, gelir ve eğitim düzeyi düşük alt sınıflarda ve kırsal kesimde varlığını sürdürmektedir. Gandhi, dokunulmazlar kastına “Harijan’lar” yani “Tanrının çocukları” ismini vererek onları topluma dahil etmeye çalışmıştı. Hindistan’daki kastların yapısı değiştirilemez değildir. Aşağı kasta ait olan bir kişi, kurallara aykırı olsa da mücadele ederek yukarı kastlara çıkabilmektedir. Birçok Brahmin’in fakir ve kırsal kökenli olması, yüz yıl kadar önce yaşamış olan büyük Maratha lideri Shivaji’nin bir Shudra kastı üyesi olması gibi uç örnekler kast değiştirmenin mümkün olduğunu göstermektedir. Bunun dışında Hindu olmayanların örneğin Sikh veya Müslüman bir Hint’linin kastı yoktur.
 
Hindu Dini

Hindistan nüfusunun yüzde 80’i olan 600 milyon kişinin kabullendiği Hinduizm, bu ülkedeki en yaygın dindir. Hindistan’dan başka Nepal’de ve Endonezya’nın bir bölümünde de izlenmesi nedeniyle Hinduizm, Asya’nın en büyük dini niteliğindedir.

Tarihte, İndüs ırmağı çevresinde gelişen uygarlığın Hinduizm’e çok benzeyen bir din geliştirdiği bilinmektedir. Bu din, daha sonra güneydeki Dravidyanlar ile kuzey Hindistan’ı işgal eden Aryan’ların birleşmesiyle Hinduizm’e dönüşmüştür. M.Ö. 1000 yıllarında Veda’ların yazılmasıyla bu dinin ilk yazılı kaynakları ortaya çıkmıştır. Hinduizm’in günümüzdeki önemli kitapları: Krishna’yı anlatan Bhagavad Giita bölümüyle ünlü Mahabharata Destanı, Rama’nın hikâyesini anlatan Ramayana Destanı, Veda’lar, Upanishad’lar ve Purana’lardır.

Hinduizmin temel inanışına göre insanlar, bir seri enkarnasyon yolu ile dünyaya birçok kez gelip gider. Bu geliş gidişlerin sonunda “yeniden doğma” zincirinin kırılması ile “moksha” -özgürlük- seviyesine ulaşılır. Her yeniden doğuşla bu ebedi sona biraz daha yaklaşılır, burada belirleyici faktör; sebep ve sonuç yasasını oluşturan “karma”dır. Yaşam boyunca yapacağınız kötü davranışlar kötü karma oluşturmanıza, sonuçta da aşağı bir beden almanıza sebep olacaktır. Aksine, bu yaşamınızdaki iyi davranışlarınız iyi bir karma oluşturarak bir sonraki yaşamınızda tekrar doğma zincirinden kurtulmanızı ve özgür kalmanızı sağlayabilir.

Hinduzm’de Dharma adı verilen doğa yasaları, yaşamın sosyal, ahlaki ve ruhsal uyumunu gösterir. Üç tip Dharma vardır. Birincisi tüm evren ile ilgili evrensel uyumu belirler. İkincisi kastları ve kastlar arası ilişkileri anlatır. Üçüncüsü ise bireyin uygulaması gereken ahlakî kuralları oluşturur.

Hindu dininde üç temel uygulama vardır. Puja denilen ibadet biçimi, ölülerin yakılması ve kast sisteminin yasa ve kuralları. Toplumsal yaşamda dört temel kast ve bunların altında yüzlerce alt sınıf bulunur. Bütün alt gruplar kendilerine özgü tanrı, tanrıça, ve putlara ibadet ederler.

Batılıların Hindu dinini anlamakta karşılaştıkları en büyük güçlük, bu kadar çok sayıda tanrıyı ve kutsal varlığı sınıflandırmaktır. Bunu kolaylaştırmak için bütün farklı tanrıların, ana tanrının çeşitli durumlarda yeniden biçimlenen farklı ifadeleri olduğu düşünülebilir. En üstün gücü sembolize eden, her şeye gücü yeten ve her zaman var olan yüce Tanrı; Brahma’dır. Brahma’nın üç fiziksel ifadesi vardır. Bu ifadelere göre; Brahma - yaratıcı, Vişnu - koruyucu ve Şiva - yokedici ve yeniden yaratıcıdır. Brahma’nın her yeri görme özelliği nedeniyle dört yöne bakan dört kafası vardır. Dört Veda’nın bu dört ağızdan yayıldığına inanılır.

Tanrılar, ayrıca bazı hayvanlarla birlikte gösterilir, bu hayvan, o tanrının kullandığı araçtır. Her tanrı, elinde bir de sembol taşır. Bu sembole ve araca bakarak tanrının hangi konu ile ilgilendiği anlaşılabilir.

Brahma’nın temel enkarnasyonlarından birisi, öğrenme tanrıçası olan Sarasvati’dir. Bir kuğu üzerinde ve elinde vina adlı bir müzik aleti ile birlikte gösterilir.

Sarasvati

'Koruyucu' olan Vişnu, yeryüzüne enkarne olduğunda aldığı biçimlerden biriyle gösterilir. Vişnu, yeryüzüne dokuz kez gelmiştir. Onuncu bedenlenişinde Kalki isminde ve at üstünde geleceğine inanılmaktadır. Eski enkarnasyonlarında çeşitli hayvan bedenlerinde ya da Narsingh ismiyle bilinen yarı aslan - yarı insan şeklinde biçimlenmişti. Ramayana destanına göre yedinci enkarnasyonunda, ideal insanın ve bir kahramanın olması gereken şeklini gösteren Rama şeklinde belirdi. Rama, aynı zamanda Hanuman gibi ikincil derecedeki tanrıları da oluşturdu. Günümüzde Hanuman, uğur getirici özelliğiyle çok popüler tanrılardan birisidir.

Vişnu, sekizinci ziyaretinde bir köylü olarak doğup büyüyen Krshna şeklinde enkarne olduğu için çalışan sınıfların en çok sevdiği tanrı olmuştur. Krshna, eşleri Radha, Rukmani ve Satyabhama ile çok iyi tanınır. Resimlerde mavi bir ten renginde ve flüt çalarken gösterilir. Vişnu’nun dokuzuncu ve son enkarnasyonu Buda olmuştur. Bu kabul, Budist’leri Hindu’ların etkisi altına almaya yönelik bir taktik olarak da yorumlanmaktadır.

Vişnu, Vişnu olarak gösterildiğinde sarmal şekilde oturmuş bir yılanın üzerinde bulunur; elinde deniz kabuğundan yapılma bir düdükle metal bir disk tutmaktadır. Vishnu’nun kullandığı araç, yarı insan yarı kartal olan Garuda’dır. Vishnu’nun karısı denizden gelen ve varlık ve zenginliğin tanrıçası olan güzel Laksmi’dir. Laksmi, son zamanlarda para tanrısı olarak isimlendirilmeye başlanmıştır.

Şiva’nın yaratıcı rolü, erkek cinsel organı şeklinde gösterilen “lingam” ile sembolize edilir ve buna ibadet edilir. Şiva, öküz Nandi’yi araç olarak kullanır. Nandi’nin karışık saçları Ganj nehrinde yaşayan Ganga isimli tanrıçayı taşır. Şiva, hayatı boyunca Himalaya’larda yaşamış ve esrar kullanmıştır. İki kaşının arasında üçüncü bir göz taşır, bu nedenle üç çatallı bir mızrak ile birlikte sembolize edilir. Şiva, aynı zamanda dansçı Nataraja olarak da bilinir. Nataraja kozmik dansı ile bütün evreni titreştirmektedir.

Şiva’nın eşi, güzel Parvati’dir. Parvati, Durga şekline girdiğinde karanlık bir görünüm alır. Bu rolde iken on tane koluyla çeşitli silahlar tutar ve bir kaplana biner. Şiva’nın yokedici kişiliğini gösteren Kali ise tanrıçaların en vahşisidir, insanlardan kurbanlar ister, belindeki kemerde kafatasları asılıdır.
Şiva ve Parvati’nin iki çocukları vardır: Birinci çocukları olan Ganeş fil başlı tanrıdır. Ganeş, varlığın ve bilgeliğin tanrısıdır ve bütün tanrılar içinde en çok bilinenidir. Baba Şiva, uzun bir yolculuktan döndükten sonra karısının yanında ilk kez gördüğü Ganeş’in kendi oğlu olduğuna inanmamış ve kafasını kesivermiştir. Karısı Şiva’ya oğlunu yaşatması için baskı yapınca Şiva, Ganeşh’in ormanda karşılaşacağı ilk canlının kafasını alırsa yaşayacağını söylemiştir. Böylece Ganeş ormanda ilk karşılaştığı hayvan olan filin kafasını almıştır. Ganeş’in kullandığı araç ise bir faredir! Şiva ve Parvati’nin öbür çocukları, savaş tanrısı olan Kartikkaya’dır.

Ganeş

Kayıp tanrı ve tanrıçalar ortaya çıktıkça sınıflandırma yapmak iyice zorlaşmaktadır. Bu kadar çok tanrı için pek çok da tapınak yapılması gerekmektedir. Birçok Hindunun genelde Vaişnavit (Vişnu’yu izleyen) veya Şivait (Şiva’yı izleyen) olduğu söylenebilir. Kutsal inek bütün Hindular için dokunulmazlığı olan bir hayvandır.
 
Delhi sokaklarında bir kutsal inek

Hindu dinine sonradan geçmek mümkün değildir. Yani Hindu olabilmek için Hindu anne ve babadan doğmak gerekmektedir. Günümüzde Hinduizm, batılı hayranlarını eli boş çevirmemek için Guru’lar ihraç etmeye başlamıştır. Bir Guru, sadece bir öğretmen veya ruhsal rehber değildir. O, yolunu izleyecek olan öğrencilere kendi kişiliğini örnek olarak gösterir. Ruhsal yolda ilerleyebilmek için öğrencinin bir Guru’ya daima ihtiyacı vardır.

Sadhular ruhsallığı arayış yolunda yalnız ilerleyen Dervişlerdir. Genellikle yarı çıplak gezer, üstü başı tozlu, ve saçı sakalına karışmış halleriyle kolaylıkla tanınırlar. Şiva’yı izleyen Sadhu’lar ellerinde üç çatallı bir mızrak taşır.

Sadhu’lar normal ailesi olan ve toplum için elinden gelen her şeyi yaptığına inanan, ancak sahip oldukları her şeyden vazgeçerek ruhsal gerçekliğe ulaşmaya çalışan kişilerdir. Benliklerini aşabilmek için çeşitli yollar kullanarak inanılmaz acılara katlanıp bütün Hindistan’ı dolaşırlar. Çeşitli zamanlarda ve çeşitli yerlerde düzenlenen dini toplantılarda biraraya gelirler. Birçok Sadhu pis bir dilenci gibi görünmelerine karşın genellikle samimi bir arayış içinde olan saf kişilerdir. Gerçek bir Sadhu bahşiş olarak verseniz bile sizden para kabul etmez. Birçok Sadhu, bu parayı gerçekten saf ve temiz yardım duygularınızın bir ifadesi olduğunu hissederse belki kabul edebilir.

Yogiler çivili tahtada yaşar

ÇAKRA

Mutlak tamlığı sembolize eder. Hinduizm’de Vişnu ve Krishna’nın doğaüstü güçlerini ifade eder. Budizm’de ise 8 kanadı ile kurtuluşa ulaşmanın 8 katlı yolunu gösterir. Dört temel gerçeğin her birisi için üç aşamada oniki kez döndüğü düşünülür.

OM

Hinduizmin en tanınmış sembolü ve en kutsal mantradır. Yaradılış, gelişme ve ölüm çarkını temsil eder. Nokta şekli kozmik bilinci, ay şekli bireyin zihnini, ucu açık halka yaradılış sürecini gösterir. Budistler bu mantrayı sürekli tekrar ederek konsantrasyonlarını artırırlar.

YANTRA

Görünen ve bilinen şeylerin çekirdeğini sembolize eder. Ona konsantre olunduğunda enerjiye ulaşılır. Yantraların en yükseği Sri Yantradır. Ötekiler bundan türetilmiştir. En iyi Yantra kaya kristalinden yapılır. Işığı yansıtırken açığa çıkan şekillerde çeşitli Yantralar oluşur
 
Budizm

Hindistan’da doğmuş olmasına ve tarihte önemli bir rol oynamasına rağmen Hindistanda fazla gelişememiştir. Budizm, aslında bir din değildir, bir tanrı kavramı da yoktur, temel ilkeleri felsefe ve ahlâk prensipleridir. Budizm M.Ö. 500 yıllarında Kuzey Hindistan’da bir Prens olarak doğduktan sonra aydınlanmaya ulaşan Siddharta Gautama tarafından kurulmuştur. Budistler, Nirvana olarak bilinen “aydınlanma” nın tüm insanların nihaî amacı olduğuna inanır.

Buda, Dharma bilgisini ve öğretilerini hiçbir zaman yazılı olarak ifade etmediği halde kendisinden sonra gelenler bu felsefeyi dini bir sisteme dönüştürmüştür. Budizm, iki büyük ekol halinde Viet-Nam, Japonya, Çin, Sri Lanka, Burma ve Tayland’da uygulanmaktadır. Hindistan’ın kuzeyinde ve Ladakh’ta Budizmin Hindu - Tantrik tipi, ezoterik yapısıyla dikkati çekmektedir.

Buda, aydınlanmaya ulaşmak için maddi dünyayı terketmeyi düşünüyordu. Fakat başka dinlerin tersine dünya nimetlerinden mahrum kalmanın insanı ilerletmediğini buldu. Böylece, her şeyin aşırılığa kaçmadan yapılmasını öneren ‘orta yol’ öğretisini oluşturdu. Buda, tüm yaşamın acılardan ibaret olduğunu ve bu acıların kaynağının ise arzular olduğunu gösterdi. Buda’nın ’sekiz basamaklı yol’u izlendiğinde bu arzuları aşılarak Nirvana’ya ulaşmak ve yeniden doğuştan kurtulmak mümkün olmaktadır. Kişiyi yeniden doğmaya sürükleyen yine kendi Karma’sıdır. Buda’ya göre Karma, sadece kör bir kader değil sebep ve sonuç yasasının doğal bir sonucudur.

Hindistan’da Budizm, büyük hükümdar Ashoka’nın bu dini kabul etmesiyle yayılmış ve bu dönemde en parlak çağını yaşamıştır. Ashoka’nın oğlu Budizm’i Sri Lanka’ya ilk götüren kişi olmuştur. Bütün bu gelişmelere rağmen Budizm, hiçbir zaman kitlelere mal olamamıştır. Hindistan’da günümüzde 5 milyon kadar Budist vardır.
 
Müslümanlık

Sayıları 130 milyon kadar olan Müslümanlar Hindistan’daki toplam nüfusun yüzde 12’sini oluştururlar. Müslümanlık, ülkedeki en büyük azınlık dinidir. Moğollar dönemiyle birlikte ülke yönetiminde uzun bir süre tek başlarına söz sahibi olmalarına rağmen Müslüman’lar Hindu toplumu ve kültürü ile Hindu dini üzerinde kalıcı etkiler bırakamamıştır. Bunun nedenleri arasında İslam’ın dünya işlerine karşı ilgisizliği ile Hindu toplumsal ve kültürel yapısının dış faktörlerden etkilenmeyecek biçimde sağlam olması sayılabilir. Sonuçta, İslam dininin Hindistan’daki etkileri daha çok sanat dallarında, mimaride ve Hint mutfağında yoğunlaşmıştır.
 
Sikh Dini

Hindistan’da Sikh dinini 18 milyon kadar kişi izlemektedir. Önceleri Pencab bölgesinde etkin olan Sikh dini, günümüzde Hindistan’ın her yerine yayılmıştır. Sikh’lerin Hint dinî grupları içinde en kolay tanınan grup olması; Guru Gobind Singh tarafından belirlenmiş olan taşımak zorunda oldukları beş sembolden ileri gelir. Bunlar kesha; saçları kesmemek, kangha; ahşap veya fildişi tarak taşımak, kaccha; kısa pantolon giymek, kara; çelik bilezik takmak ve kirtipan; kılıç taşımaktır.

Saç ve sakal uzatma kuralı nedeniyle Sikhler saçlarını toplayarak türbanlarının altında saklar, sakallarını da örgü yaparak çenelerinin altında bir file ile bağlarlar. Kısa pantolon giymek ve kılıç taşımak Sikhlerin askeri geleneğinden gelmektedir. Hindular gibi dhoti denilen uzun etekler giyerek ve kılıçsız kalarak düşmana yenilmek istemezler. Çelik bilezik takmak da gerektiğinde gazoz açacağı olarak kullanılmak gibi bir işleve de sahiptir!

Sikh dini, Guru Nanak tarafından 1469 tarihinde kurulduğunda Hindu ve İslam dinlerinin olumlu yanlarını alarak ideal bir din oluşturmayı amaçlamıştı. Temel düşüncelerinde çok büyük benzerlikler olan Sikh ve Hindu inanışları arasındaki en önemli fark, Sikhlerin kast sistemine karşı olmalarıdır. Sikhler, Gurdvara denilen tapınaklarda ibadet eder ve çocuklarını dinî inanışı anlayacak yaşa gelince vaftiz ederler. Sikhlerin kutsal kitabı olan Granth Sahib, 10 Sikh Gurusu tarafından hazırlanırken çeşitli Hindu ve Müslüman yazıtlarından yararlanılmıştır.

16. yüzyılda Guru Gobind Singh, Sikh dinine savaşçı özellikler katmış, ayrıca her doğan Sikh’in soyadının ‘arslan’ anlamına gelen ‘Singh’ ile biteceğine karar vermiştir. Sikh dininde 10 temel Guru vardır, son Guru 1708 tarihinde ölmüştür. Tek tanrıya inanılır, puta tapma kabul edilmez. Uygulamaları, başkalarına karşı hoşgörü ve sevgi duyma yönündeki eğitimle başlar ve inançlarına göre Gurdvara’ya gelen herkesin barınacak yer bulması için uğraşılması gereklidir. Sikhler, bu yardımlaşma idealleri sonucunda Hindistan’ın en yüksek yaşam standardına ulaşmışlardır. El becerileri ve mekanik araçlardaki hakimiyetleri Pencab eyaletini kısa sürede sanayi bölgesine çevirmiş, birçok fabrikanın yapılması sonucunda burası çok zenginleşmiştir.

1982 yılında Akali Dal Partisi ve yandaşları Pencab eyaleti için daha fazla özerklik isteğinde bulundu. Çoğu Hindistan dışında yerleşmiş olan bazı Sikh liderleri ise Khalistan isimli tamamen bağımsız bir devlet kurulmasını istediler ve Khalistan Liberation Front - Khalistan Özgürlük Cephesi isimli örgütleri ile terör eylemlerine giriştiler. Ayrı devlet kurma fikri Hindistan’da yaşayan Sikh’ler tarafından pek fazla benimsenmezken daha fazla özerklik isteği geniş bir destek bulmuştur. Yıllar boyunca terör faaliyetlerini sürdüren bu örgüt, sonuçta dönemin Hindistan başbakanı İndira Gandi’nin öldürülmesine kadar varan eylemler gerçekleştirmiştir. Hindistan hükümeti ise Pencab bölgesindeki bu ayrılıkçı akımların Pakistan tarafından desteklendiğini iddia etmektedir.
 
Jainizm

Jain dini, çağdaşı olduğu Budizm’e çok benzer. Jainizm, Mahavira isimli bir ermiş tarafından M.Ö. 500 yıllarında kurulmuştur. Günümüzde Jain’lerin sayısı 4 milyon kadardır. Bu kitle, ülkenin her yanına yayılmış olmakla birlikte daha çok batı ve güney batı eyaletlerinde toplanmıştır. Jainler, evrenin sonsuz olduğuna ve bir Tanrı tarafından yaratılmadığına inanırlar. Reenkarnasyon ve Moksha’ya ulaşma inançları yönünden Budizmle aynı paraleldedirler. Jainler, kurtuluşları için ahimsa - acı vermemek, prensibine çok önem verir. Bu ilkeye göre; hiçbir canlı varlığa zarar vermemeye çalışan Jain’ler nefes alıp verirken bile herhangi bir canlıyı öldürmemek için ağızlarına maske takarak dolaşır, katı bir vejeteryan yaşam sürdürürler. Bir yere oturacakları zaman, herhangi bir böceği ezmemek için yanlarında taşıdıkları süpürge ile oturulacak yeri süpürürler.

Jain dininin kurucusu Mahavira'nın heykeli

Jainistler, Shvetambara ve Digambara adında iki büyük mezhebe bölünmüştür. Digambara mezhebindekiler daha katıdır, ‘gök elbisesi’ anlamına gelen isimlerinin hakkını vererek tamamen çıplak olarak gezerler. Bu, maddi olan tüm şeylerden uzak durulması anlamına gelir. Bu uygulamayı günümüzde de sürdüren Jainist’ler genellikle manastır ve tapınaklardan dışarıya pek çıkmazlar. Old Delhi’de Red Fort’un karşısında bulunan Jain tapınağını ziyaret ederek bu din hakkında daha ayrıntılı bilgi edinebilirsiniz.

Digambara (çıplak gezen) rahipler

Jain’ler çalışkan ve zeki insanlardır. Ticarette ve el sanatlarında yeteneklidirler. Tapınakları çok temiz ve iyi dekore edilmiş durumdadır. Rajastan ve Gujarat eyaletleri ile Bombay’da yoğun bir Jain nüfusu bulunmaktadır.
 
Bayramlar ve Resmi tatiller

Çok değişik dinî ve etnik farklılıkların bulunması nedeniyle Hindistan’da pek çok bayram ve tatil vardır. Bu tatiller ay takvimi izlendiği için her yıl değişik günlere rastlar. Hindistanda ayrıca, pek çok yerel bayram da vardır ve bu bayramlar bizde artık pek görülmeyen olağanüstü bir coşku ve eğlence ile kutlanmaktadır. Bu nedenle geziniz sırasında rastlayacağınız bayramları izlemeyi kaçırmayın, eğer fotoğraf çekmek istiyorsanız, bazen dini bir mistisizm içinde, bazen de çılgınca bir eğlenceyle ama mutlaka çok renkli geçen bayramlarda bol malzeme bulabilirsiniz. Aşağıda belirli bayramları sıralıyoruz.
Listede (T) ile gösterilen günler resmi tatil günüdür.

Ocak
Sankranti :
Andhra Pradesh eyaletinde ve güneydeki Tamil bölgesi’nde kutlanır. Bu günler, ekinlerin biçilmesi ve mevsimin değişmesi günleridir, bu tarihte güneşin kuzeydeki evine yöneldiği kabul edilir ve günler uzarken geceler kısalmaya başlar.

26 Ocak Cumhuriyet Bayramı : (T) Hindistan'da Cumhuriyetin ilanının yıldönümü. Bütün eyaletlerde kutlanır, fakat kaçırılmaması gereken kutlama Yeni Delhi'deki askeri geçit törenidir.

Delhi'deki Cumhuriyet Bayramı kutlamalarından

Ocak ayında kutlanan bazı yerel bayramlar :
Jaisalmer’de Çöl Festivali
Ahmedabad’da Uluslararası Uçurtma Festivali
Kerala’da Fillerin Yürüyüşü.

Şubat - Mart

Şivaratri : Bu oruç günü Şiva'ya adanmıştır. Tapınaklara doğru yürüyüşe geçilirken mantralar söylenir, bu sırada Şiva’nın cinsel organını temsil eden heykeller yağ sürülerek kutsanır. Gece Şiva tapınaklarında ilahiler söylenir ve dini yazıtlar okunur. Katı Şivacılar bugün oruç tutarken her 3 saatte bir Puja denilen dualarını okurlar. Bu geceyi hiç uyumadan ibadetle geçirenlerin ruhsal huzura ve kurtuluşa ulaşacakları çok kutsal yazıtlar olan Purana Yazıtlarında belirtilmiştir.

Holi : (T) Hindu bayramları içinde en coşkulu olanıdır. Bu bayramda, ilkbaharın gelişini kutlamak için boyalı sularla, ve toz boyalarla boyanmak gerekmektedir. Gece kurulan Holi şenlik ateşleri, şeytan ruhlu Holika'nın yokedilişini sembolize eder. Bu günlerde üzerinize en kötü elbisenizi giyin, bayram bittikten sonra temizlenemeyeceği için çöpe atarsınız.

Holi (Color Festival) için boyalar hazırlanıyor

Şubat ayında kutlanan bazı yerel bayramlar:
Nagaur’da Nagaur Deve Fuarı
Rishikesh’te Uluslararası Yoga Festivali
Elephanta Adasında Fil Bayramı.

Nagaur'daki Deve festivalinden

Mart - Nisan

Mahavir Jayanti : (T) Bu büyük Jain bayramında Jainizmin kurucusu Mahavira'nın doğumu kutlanır. Ramanavami : (T) Hindistan'daki bütün tapınaklarda Vishnu'nun enkarnasyonu Rama'nın doğuşu bu gün kutlanır.
İyi Cuma : (T) Bu Hristiyan tatil günü Hindistan'da da kutlanır.

Ram ve eşi Sita

Mart ve Nisan aylarında kutlanan bazı yerel bayramlar
Ellora Mağaralarında Hint Klasik Dans ve Müziği ile Ellora Festivali
Goa’da Karnaval
Cochin’de Uluslararası Baharat Festivali
Khajuraho’da Dans Festivali
Jaipur’da Gangaur.

Mayıs - Haziran

Buddha Purnima : (T) Budizm inancına göre Buda'nın doğumu, aydınlanması ve Nirvana’ya ulaşması farklı yılların aynı gününe rastlamaktadır. Mayıs ayının bu dolunay gününde bu olay kutlanır.

Haziran ayında kutlanan bazı yerel bayramlar
Ladakh’ta Hemis Festivali
Jaipur’da Teej
Saharanpur’da Uluslararası Mango Festivali

Haziran - Temmuz

Arabalar Bayramı : Bu bayramda Tanrı Jagannath'ın büyük tapınak arabası Puri'deki tapınağından çıkartılarak dolaştırılır. Bu kutlamalar Puri’deki gibi coşkulu olmasa da Hindistan’ın birçok yerinde yapılır.

Temmuz - Ağustos

Naga Panchami : Vishnu’nun evrenler arasında gezerken dinlenmek için üzerine oturduğu sarmal şekilde uyuyan bir yılan olan Ananta’ya adanmıştır. Bu kutsal yılan sembolüne birçok hediye sunulur, bu bayramda yılan oynatıcılar çok iyi para kazanır. Yılanların muson yağmurları üzerinde etkili olduğuna ve şeytani güçleri evlerden uzakta tuttuğuna inanılır.

Naga Panchami bayramında yılanı kutsayan bir Hintli kadın

15 Ağustos Kurtuluş Günü : (T) Hindistan'ın İngilizlerden bağımsızlığını kazanmasının yıldönümü. Bugün, Başbakan Delhi'deki Red Fort'tan halka hitap eder.

Shravan Purnima : Bugün, üst kasta mensup olan Hindu'lar uzun oruç günlerinde sürekli olarak omuzlarında taşıdıkları kutsal iplerden yapılmış şalları yenisiyle değiştirirler.

Nariel Purnima : Muson yağmurlarının resmen son bulması. Balıkçıların ve denizcilerin bekledikleri işaret.
Raksha Bandhan : Bugün, kızlar erkek kardeşlerinin gelecek yıl boyunca korunmalarını sağlamak için bileklerine Rakhi denilen bilezikler takar. Erkekler de kız kardeşlerine hediyeler verir.

Pateti : Zerdüştlerin İran’dan ayrılarak Hindistan’a gelişlerinin yıldönümü. Bundan bir hafta sonra ise Zerdüşt'ün doğum günü kutlanır.

Zerdüst'ün temsili resmi

Ağustos - Eylül
Janmastami :
(T) Krshna'nın doğum günü. Mutlu bir hava içinde Krshna'nın neşeli karakteri taklit edilir. Hindistanın her yerinde tatil günü olmakla beraber Krshna'nın doğum yeri olan Mathura’da, ayrıca Agra ve Bombay'da daha büyük coşkuyla kutlanır.

Ganesh Chaturti : Fil başlı Tanrı Ganeş'e adanmıştır. Puna, Madras ve Bombay bu kutlamaların merkezi durumundadır. Bombay'da tanrı heykelleri taşınarak denize atılır. Bütün köylerde tapınaklar süslenir ve evlerde porselen Ganeş heykellerinin önünde ibadet edilir. Gün boyunca havai fişekler atılır. Her aile kendi evinde gün boyunca tapındığı Ganeş heykelini nehir, deniz, göl ya da herhangi bir suya törenle atar. Bu gece aya bakmak uğursuzluk getirir.

Ganesh heykeli denize atılırken

Onam : Ekin Bayramı. Bu Kerala Bayramı sırasında ünlü yılan teknesi yarışları yapılır.

Eylül - Ekim

Dussehra : (T) Bu bayram, bütün Hint bayramları içinde en tanınmışıdır ve 10 gün sürer. Bu gün, Rama'nın şeytan kral Ravana'yı yenmesi, devasa Ravana sembollerinin yakılması ile kutlanır. Delhi'de bu bayram Ram Liila olarak kutlanırken Ramayana destanı canlandırılır ve bol bol havai fişek atılır. Mysore ve Ahmedabad'da büyük gösteriler yapılır. Batı Bengal eyaletinde bu bayram Rama, Ravana'yı Durga'nın yardımı ile yendiği için Durga Puja olarak bilinir. Kulu eyaletinde ise bu bayram kısa bir süre geçtikten sonra kutlanır ve burada Kulu vadisine neden 'Tanrıların Vadisi' denildiğini gösterecek coşkun gösteriler yapılır.

2 Ekim Gandi Jayanti : (T) Mahatma Gandi'nin doğum gününün kederli bir şekilde kutlanması. Bu gün O'nun yakıldığı Delhi'deki Raj Ghat'ta dualarla bir toplantı yapılır.

Ekim - Kasım

Divali - Diipavali : (T) Geceleri yakılan sayısız yağ kandili Rama'nın sürgünden evine dönüşünü canlandırır. Bu festival, Bombay'da Laksmi'ye ve Kalküta'da Kali'ye adanmıştır. Tamamı beş gün süren bu bayramın birinci günü yeni iş yılı döneminin başlangıcıdır. İkinci gün Krishna'ya, üçüncü gün Şiva'ya, dördüncü gün ise arkadaşça görünen fakat şeytani bir güç olan Bali'ye adanmıştır. Beşinci günde erkekler kızları ziyaret eder, kızlar ve kadınlar erkeklerinin alınlarına tikka denilen kırmızı boya ile birer noktacık koyar, erkeklere ziyafet verirler.

Kasım

Govardhana Puja : (T) En kutsal hayvan olan ineğe adanmış olan bir Hindu bayramı.

Puşkar Deve Panayırı : Rajasthan eyaletindeki bu çok renkli panayırda ünlü deve yarışları da yapılmaktadır.

Guru Nanak Jayanthi : (T) Sikh dininin kurucusu Guru Nanak'ın doğum günü okunan dualar ve gösterilerle özellikle Amritsar’da kutlanır.

Guru Nanak

25 Aralık Noel : (T) Hz. İsa'nın doğum günü Hindistan'da da tatil günüdür.

Ayrıca İslami Bayramlar da geniş katılımlarla kutlanır. Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı ve Aşure günleri Hindistan'da resmi tatil uygulanır.
 
728px-Taj_Mahal_in_March_2004.jpg

Tac Mahal, Hindistan Türk İmparatorluğu'nun Timuroğulları hanedanının 5. hükümdarı Şah Cihan (1593-1666) tarafından, imparatorluğun o zamanki başkenti olan Hindistan'ın Agra şehrinde, Yamuna Nehri'nin kıyısında yaptırılmış bir anıt mezardır. Dünyada aşk için dikilmiş en büyük ve en güzel anıt olarak kabul edilen bu türbe, Şah Cihan'ın büyük bir aşkla sevdiği eşi Arcümend Banu'nun (Mümtaz Banu) ölümü üzerine, onun hatırasına yaptırılmıştır. 1630'da inşaasına başlanan eser, 22 yıl sonra 1652'de tamamlanmıştır. Tac Mahal büyük mogol imparatoru Akbar'in torunu Kumar tarafindan yapilmistir. Kumar'in babasi'da Salim Jahangir'dir.Iki kez evlenmistir. Ilk hanimi Jagat Gosini, ikincisi ise Mehrunnisa (Jahangir'le evlendikten sonra, Jahangir ona Nur Jahan adini vermistir). Mehrunnisa'da iki kez evlenmis ilk evliligi Ali Quli ile olup, Ladli isimli bir kizi vardir.

Yapının mimarları, Mimar Sinan'ın talebelerinden Mehmet İsa Efendi ve Mehmet İsmail Efendi ile yapıdaki yazıları yazan Hattat Serdar Efendi eserin yapımı için Şah Cihan tarafından İstanbul'dan davet edilmişlerdi. İnşaatta çok sayıda mimar ve ustanın yanısıra yirmi bin işçi çalışmıştır.

Yapılar ve Bahçe
Taç Mahal, geniş bir avlu içinde, dört köşesinde 4 minare bulunan, 75 metre yüksekliğinde beyaz mermerden bir anıt kubbedir. İçinde Mümtaz Mahal ve Şah Cihan’ın mezarları bulunur. Kubbenin önündeki anıtsal bir kapıdan Taç Mahal’in bulunduğu bahçeye girilir. Bu kapının, bir kadının yüzünü örten ve nazikçe açılması gereken bir peçe olduğu düşünülür. Bahçe içinde ince uzun bir havuz ve bahçenin sonunda kubbeli yapı yer alır. Kubbenin bir yanında cami, diğer yanında simetriyi bozmamak için inşa edildiği tahmin edilen bir konuk evi vardır.

Bahçe, mükemmel simetri esasına dayanır. Ortadaki havuz ve dört kanaldan akan sular bahçeyi dörde böler. Bahçedeki çok sayıda çeşme ve havuzlar, Yamuna Nehri’nden gelen su ile beslenir. Tac Mahal’in içi, Hümayun’un Türbesinden esinlenerek yapılmıştır. Mozolenin bulunduğu ortadaki alana açılan 8 oda vardır. Buralar, ölüye Kuran okuyan mollalar için ayrılmıştır.

Tac Mahal'in yapımında parlak, ince mavi damarları olan beyaz mermer kullanılmıştır. Aynı mermerden yapılan ve yerden yüksekliği 82 metre olan kubbe, Mimar İsmail Efendi tarafından yapılmıştır. Kubbe üzerinde altınlı bir alem vardır. Anıtın dört yanına Hatta İsmail Efendi tarafından Yasin suresinin tamamı yazılmıştır.

Mümtaz Mahal ve Şah Cihan'ın sandukaları üst katta, kubbenin altındadır. Sandukaların bulunduğu yerdeki kubbede insan ağzından çıkan her ses 7 kez yankılanacak şekilde bir akustiğe sahiptir. Şahın ve eşinin asıl lahitleri ise en alt katta bulunmaktadır.

Tac Mahal'in yüzbinlerce akik, sedef ve firuze gömülü olan duvarlarında ayrıca 42 zümrüt, 142 yakut, 625 pırlanta ve 50 adet çok iri inci vardır. Bu mücevherler, beyaz mermere oyulan çiçek, demet gibi desenlerin içine yerleştirilmiştir ve böylece Tac Mahal’in günün değişik saatlerinde farklı renkler, değişik görüntüler yansıtması mümkün olmuştur. Tac mahal güneş ışınlarına bağlı olarak pembe sarı, açık leylak, krem gibi renklere bürünmektedir; sıcak öğleden sonra güneşinde ise adeta görünmez olmaktadır.

Romantik görünüşü ile herkesi büyüleyen, Doğulu Batılı birçok ünlü yazar ve şaire ilham kaynağı olan Tac Mahal, mehtaplı gecelerde bile aydan daha parlak görünür. 1966 Hint-Pakistan Savaşında, Pakistan savaş uçaklarına yol gösterici bir parıltı olmaması için, Hint hükümeti tarafından kubbesi siyah bir çadırla örtülmek zorunda kalınmıştır.


Efsaneler
Bir isyanı bastırmak için ordularıyla Burhanpur’a giden Şah Cihan’a, dokuz aylık hamile olmasına rağmen her zamanki gibi eşi Mümtaz Mahal de eşlik etmişti. Mümtaz Mahal, 14. çocuklarını doğururken öldü. Efsaneye göre ölmeden önce kocasına bir vasiyette bulundu: Anısına dünyada eşi benzeri görülmemiş güzellikte bir anıt yaptırması. Şah Cihan, eşinin ölümünden sonra 2 yıl yas tuttu. Artık devlet işlerine ilgisini kaybeden hükümdar, teselliyi sanat ve mimaride buldu. Eşinin ölümünden 6 ay sonra Tac Mahal’in temeli atıldı.


Efsaneye göre kubbeyi desteklemek için yapılan iskele, kubbeden daha fazla masraf ve iş gücü gerektirmişti. İnşaatın bitimine yakın Şah Cihan’a iskeleti sökmenin 5 yıl alacağı bilgisi verilmesi üzerine Şah Cihan, herkesin söktüğü tuğlanın kendisine kalacağı şeklinde bir emir yayınlamış ve iskele bir gecede sökülmüştü.


Şah Cihan, Tac Mahal’in siyah mermerlisini Yamuna Nehri’nin öteki kıyısına inşa ederek oraya gömülmek istemiştir. Ancak oğulları arasındaki taht kavgası sonucu kendisini devirerek 1658’de hükümdar olan oğlu Evrengzib, babasını Agra Kalesi’ne hapsetmiş ve Şah Cihan ömrünün geri kalan 8 yılını tutuklu olduğu kalede Tac Mahal’i seyrederek geçirmiştir, bu nedenle siyah tac mahal inşa edilememiştir ve Şah Cihan, karısının yanına gömülmüştür. Şah Cihan’ın mezarının ilave edilmesi ile Tac Mahal’in simetrisi bozulmuştur.


Dünya Miras Listesi
Tac Mahal, 1983’ten bu yana UNESCO’nun Dünya Miras Listesi’nde yer almaktadır.
 
Geri
Top