HİTİTLER'İN TANRILARI
Gök Tanrı/Fırtına Tanrısı Hitit panteonunda en önemli tanrı kuşkusuz Gök Tanrı idi. Yerel olarak değişik isimlerle çağrılan bu tanrı Hatti dilinde Taru , Hurri dilinde Teşup , Hitit dilinde ise Tarhu,Tarhuna ya da Tarhunt diye adlandırılıyordu. Aslında Hititler geldiklerinde , Hint Avrupa kökenli bir tanrıları vardı. Şiu ismindeki bu tanrı, Yunanca Zeus ve Latince Deus,dii sözcükleri ile aynı kökendendi. Bu kök hem tanrı hem de gün ışığı , parlamak gibi anlamlara da sahiptir. Ancak zaman içinde Şiu özel tanrı ismi olmaktan çıkmış ve genel olarak tanrı anlamına gelmiştir. Ancak Hititlerin de bir dönem, Luwiler gibi Hint Avrupa isimli başka tanrı isimlerini de korudukları zannedilmektedir.
Tanrı nın isimleri ve sembolleri konusunda Akurgal da aşağıdaki alıntıyı almakta fayda vardır : Baştanrı Hitit metinlerinde genellikle Hatti Ülkesinin Gök Tanrısı , Göğün Tanrısı , Hattuşanın Tanrısı , Sarayın Tanrısı gibi adlarla anılmaktadır. Ayrıca Ordunun Göktanrısı , Yağmur Göktanrısı gibi adlandırmalara da rastlanmaktadır. Bir tanrının hiyeroglif işareti ikiye bölünmüş bir elipsten oluşur. Önce söz konusu işaret sonra, gök tanrısı demek isteniyorsa, ikiye bölünmüş elipsin altına W biçimli yıldırım işareti yazılırdı ; ikisi birden gök tanrısı anlamına gelmektedir. Gök tanrı ile dağlar, daha doğrusu dağ tanrıları, arasında sembolik bağ vardır. Aslında bunu dağların gökkubbeyi taşıdığı inancı ile birlikte ele almak daha doğru olacaktır. Bu, daha sonra Yunan Mitolojisinde göreceğimiz Atlas efsanesinin ilk şekli olmalıdır. Bir Hitit metninde, gök tanrının, dağ tanrılarının sembolize eden iki erkek figürü üzerinde durması da bu görüşümüzü güçlendirmektedir. Gök tanrının en önemli sembollerinden biri de boğadır. Boğanın gök tanrıyı sembolize ettiği düşünülmektedir. Alacahöyükte çıkan bir kabartmada kral ve kraliçenin boğa heykeli önünde yaptığı saygı duruşu da aslında gök tanrı ile ilintili olmalıdır. Çatalhöyük ten, belki de daha eski çağlardan beri önemini koruyan bu sembol daha sonra Yunan Mitolojisinde Zeus un boğa kılığına girmesinde de karşımıza çıkacaktır. Gök tanrısı aynı zamanda fırtına tanrısı idi. Zaten Anadolu nun iklimini göz önünde bulundurursak - eskiden daha sıcak olduğu düşünülüyorsa da- fırtınaların ne kadar önemli olduğu açıktır. Hatta bir fırtına sırasında kral II.Murşili nin dilinin tutulduğunu öğreniyoruz : Birden hava bozdu. Gök tanrısı korkunç bir şekilde gürledi ve ben ürktüm. O zaman ağzında söz azaldı ve söz kesiklik yaparak yukarı doğru çıktı. Yıllar geçince bu düşlerimde de kendini duyurmaya başladı. Bu düşlerden birinde tanrının eli bana değdi ve konuşma gücümü bütünü ile yitirdim. Geç dönemlerde , gök tanrısının bütün özellikleri Fırtına tanrısına geçmiş, Hurrilerin fırtına tanrısı Teşup da Hititler in gök tanrısına eş değer bir konuma yerleşmiştir. Teşup için daha çok Toros ve güneyinde, Suriye ye kadar olan bölgede kült merkezleri vardı.
Tanrıça
Hititlerde tanrı kadar tanrıça da önemlidir. Zaten bunun izdüşümü olarak da Hitit toplumuna kadın erkeğe eş değer konumdadır. Hitit Tanrıçası , Hattilerde Vuruşemu , Hurrilerde Hepat diye adlandırılmış tanrıçadır. Hititlerde Arinna nın güneş tanrıçası , geç Hititlerde Kupaba olarak da geçmiştir. (Kybele de büyük olasılıkla aynı inancın devamıdır. ) Bu tanrıça isimleri tabletlerde farklı isimlerde geçseler de aynı özelliklere sahiplerdir. Özellikle Hurri etkisiyle, Teşup un panteona girmesiyle beraber Teşup un karısı tanrıça Hepat da önemli bir yer tutmaya başlamış, Hatta Arinna nın güneş tanrıçası ile eş bir konuma gelmiştir. Bir belgede şöyle denmektedir : Bütün ülkelerin kraliçesi efendin, Arinna nın güneş tanrıçası ! Hatti ülkesinde sen Arinna nın güneş tanrıçası adını alırsın, sedir ağacı ülkelerinde ise Hepat adını alırsın. İlginçtir, yüzyıllar sonra Apuleius da böyle bir ifade kullanacaktır. Çoğu kabartmada Tanrı ve tanrıça yanyana eşit önemde tasvir edilmişlerdir. Yazılıkaya da da bu tanrısal çiftin betimlemeleri vardır. Bunun yanında bu çiftin oğulları da koruyucu tanrı olarak önemlidir. Tanrıçalar arasında en önemlisi kuşkusuz Arinna nın güneş tanrıçasıdır. Arinna kenti hakkında değişik varsayımlar vardır. Ancak en kuvvetlisi ve arkeolojil delillere dayananı , Arinna nın Alacahöyük olduğudur. Arinna nın güneş tanrıçası krallığın hayatında da önemlidir. II.Murşili (MÖ1345-1315) uzun zamandan beri ihmal edilen bu kültü canlandırmış ve kazandığı zaferleri buna bağlamıştır: Ben majeste, babamın tahtına oturduğumda çevredeki bütün düşmanlar benimle savaşa giriştiler. Ancak ben hiç bir düşman ülkesine karşı sefere çıkmadan önce Arinna kentinin güneş tanrıçası ile ilgili bayram törenlerini düzenledim[ ] ve ona seslendim: Arinna nın güneş tanrıçası! Benim efendim, benim yanıma aşağıya gel ve [ ] senin topraklarını almak isteyen çevredeki düşman ülkeleri yok et.! Ve Arinna nın güneş tanrıçası sözümü duydu ve bana geldi. O zaman babamın tahtına oturur oturmaz, çevredeki düşman ülkeleri on yılda yendim ve onları yere vurdum. Zamanla Hepat gibi başka tanrıçalar da bu derece öneme sahip olmuşlar ve protokol de yerlerini almışlardır.
Yerel Tanrılar
Hitiler in yerel tanrılara bakış açısı Ahmet Ünal ın Hitit Sarayındaki Entrikalar Hakkında Bir Fal Metni (bkz Kaynakça) isimli çalışmasında açıkladığı metinlerde çok iyi gözükmektedir. Bu bir fal metnidir ve olan olaylar hakkında tanrılara görüş sorulmaktadır. (Fal konusu ileride ayrıntılı olarak işlenecektir). Bu metinde Arusna kenti tanrısı önemli bir yer tutmaktadır. Bu tanrıyı Ünal şöyle açıklamaktadır: Tapınağı, kültü ve kült personeli Arusna da bulunan, Hititlere oldukça yabancı ve adı bilinmeyen bir tanrıdır. Bu yabancılığa rağmen büyük kralın hastalığı yüzünden Hitit sarayı onunla sıkı bir ilişki halindedir. Çok alıngan ve nazlı bir tanrı olup, bu fal metninin yazılmasına o neden olmuştur. Çünkü kralın hastalığı konusunda kendisine başvurulmamış, bu yüzden de gazaba gelmiştir. Öfkelenmesinin başka bir nedeni de, kraliçeden bir rüya aracılığı ile istemiş olduğu altından çelenklerin aksesuarlarıyla birlikte kendisine verilmeyip, mabeyincinin evinde saklı tutulmasıdır. Bundan dolayı,tanrının öfkesini yatıştırmak için kefaret verilmesi gerekmiş, büyük kralın tutulmuş olduğu hastalıktan kurtulduktan sonra, bir af dileme ayinine katılmak üzere bizzat Arusna ya gitmesi, fal aracıyla saptanmıştır. Tüm bu çabalara rağmen tanrının öfkesi yatıştırılamamış ve anlaşılan bu yabancı tanrının kültünü iyice bilmeyen Hititli rahipler, tanrının bakımını, ayinlerinin yapılmasını vs. Arusna lı rahiplere bırakmak zorunda kalmışlardır. Bunun dışında başka yerel tanrılar da olaylara göre önem kazanmışlardır.
Hayvan tanrılar
Bunların dışında Hitilerde hayvan biçimli (zoomorphique) tanrılar da vardır. Hitilerde hayvan biçimli kaplar zoomorf tanrı düşüncesini kült aletleridir. Fırtına tanrısının boğa ile sembolize edilmesinden dolayı boğa biçimli kaplar en önemlileridir. Burada bir konu üzerinde daha ayrıntılı olarak durmak gerekmektedir. Kaynakçada belirttiğimiz bir çok yayında boğanın tanrının sembolü olduğu söylenmektedir. Ancak bir Hitit metninde (II.Muwatalli nin duası) şöyle geçmektedir : Hatti nin Fırtına Tanrısının önünde yürüyen boğa Şeri, efendim, benim dua olarak bu sözlerimi tanrılara bildir! Efendiler, göğün ve yerin efendileri tanrılar bu sözlerimi ve duamı işitsinler. Buradan anladığımıza göre boğa fırtına tanrısına eşlik etmekte ve tanrılarla insdanlar arasında aracılık yapmaktadır. Böylece kabartmalarda gördüğümüz boğaya tapınma sahnesi de daha anlam kazanmaktadır. Bu Yunan mitolijisindeki Hermes inkine benzer bir roldür. Ayrıca Ayı/insan biçimli figürler de Hitit sanatında yer almıştır. Hitit sanatında ilginç bir figür de Sfenks tir. Sfenks de Mısır kökenli olup Suriye yoluyla Hitit sanatına geçmiştir. Kubaba Hitit tanrılarına uzun uzun isimleriyle yer vermemize rağmen , Anadolu daki tarih sürekliliği açısından Kubaba üzerinde durmak gerekmektedir. Büyük Hitit İmparatorluğu zamanından beri en önemli merkezlerden bir de Kuzey Suriye de bulunan Kargamış olmuştur. Bu dönemde Hitit krallık ailesinden vasal krallar tarafından yöneytilen Kargamış, Hitit İmparatorluğu yıkıldıktan sonra bir Geç Hitit Devleti olarak varlığını sürdürmüştür. Bu merkezin en önemli tanrçalarından bir de Kubaba dır. Burada büyük saygı gören Kubaba daha sonra Anadolu da Kybele adıyla yaşayacaktır.
Gök Tanrı/Fırtına Tanrısı Hitit panteonunda en önemli tanrı kuşkusuz Gök Tanrı idi. Yerel olarak değişik isimlerle çağrılan bu tanrı Hatti dilinde Taru , Hurri dilinde Teşup , Hitit dilinde ise Tarhu,Tarhuna ya da Tarhunt diye adlandırılıyordu. Aslında Hititler geldiklerinde , Hint Avrupa kökenli bir tanrıları vardı. Şiu ismindeki bu tanrı, Yunanca Zeus ve Latince Deus,dii sözcükleri ile aynı kökendendi. Bu kök hem tanrı hem de gün ışığı , parlamak gibi anlamlara da sahiptir. Ancak zaman içinde Şiu özel tanrı ismi olmaktan çıkmış ve genel olarak tanrı anlamına gelmiştir. Ancak Hititlerin de bir dönem, Luwiler gibi Hint Avrupa isimli başka tanrı isimlerini de korudukları zannedilmektedir.
Tanrı nın isimleri ve sembolleri konusunda Akurgal da aşağıdaki alıntıyı almakta fayda vardır : Baştanrı Hitit metinlerinde genellikle Hatti Ülkesinin Gök Tanrısı , Göğün Tanrısı , Hattuşanın Tanrısı , Sarayın Tanrısı gibi adlarla anılmaktadır. Ayrıca Ordunun Göktanrısı , Yağmur Göktanrısı gibi adlandırmalara da rastlanmaktadır. Bir tanrının hiyeroglif işareti ikiye bölünmüş bir elipsten oluşur. Önce söz konusu işaret sonra, gök tanrısı demek isteniyorsa, ikiye bölünmüş elipsin altına W biçimli yıldırım işareti yazılırdı ; ikisi birden gök tanrısı anlamına gelmektedir. Gök tanrı ile dağlar, daha doğrusu dağ tanrıları, arasında sembolik bağ vardır. Aslında bunu dağların gökkubbeyi taşıdığı inancı ile birlikte ele almak daha doğru olacaktır. Bu, daha sonra Yunan Mitolojisinde göreceğimiz Atlas efsanesinin ilk şekli olmalıdır. Bir Hitit metninde, gök tanrının, dağ tanrılarının sembolize eden iki erkek figürü üzerinde durması da bu görüşümüzü güçlendirmektedir. Gök tanrının en önemli sembollerinden biri de boğadır. Boğanın gök tanrıyı sembolize ettiği düşünülmektedir. Alacahöyükte çıkan bir kabartmada kral ve kraliçenin boğa heykeli önünde yaptığı saygı duruşu da aslında gök tanrı ile ilintili olmalıdır. Çatalhöyük ten, belki de daha eski çağlardan beri önemini koruyan bu sembol daha sonra Yunan Mitolojisinde Zeus un boğa kılığına girmesinde de karşımıza çıkacaktır. Gök tanrısı aynı zamanda fırtına tanrısı idi. Zaten Anadolu nun iklimini göz önünde bulundurursak - eskiden daha sıcak olduğu düşünülüyorsa da- fırtınaların ne kadar önemli olduğu açıktır. Hatta bir fırtına sırasında kral II.Murşili nin dilinin tutulduğunu öğreniyoruz : Birden hava bozdu. Gök tanrısı korkunç bir şekilde gürledi ve ben ürktüm. O zaman ağzında söz azaldı ve söz kesiklik yaparak yukarı doğru çıktı. Yıllar geçince bu düşlerimde de kendini duyurmaya başladı. Bu düşlerden birinde tanrının eli bana değdi ve konuşma gücümü bütünü ile yitirdim. Geç dönemlerde , gök tanrısının bütün özellikleri Fırtına tanrısına geçmiş, Hurrilerin fırtına tanrısı Teşup da Hititler in gök tanrısına eş değer bir konuma yerleşmiştir. Teşup için daha çok Toros ve güneyinde, Suriye ye kadar olan bölgede kült merkezleri vardı.
Tanrıça
Hititlerde tanrı kadar tanrıça da önemlidir. Zaten bunun izdüşümü olarak da Hitit toplumuna kadın erkeğe eş değer konumdadır. Hitit Tanrıçası , Hattilerde Vuruşemu , Hurrilerde Hepat diye adlandırılmış tanrıçadır. Hititlerde Arinna nın güneş tanrıçası , geç Hititlerde Kupaba olarak da geçmiştir. (Kybele de büyük olasılıkla aynı inancın devamıdır. ) Bu tanrıça isimleri tabletlerde farklı isimlerde geçseler de aynı özelliklere sahiplerdir. Özellikle Hurri etkisiyle, Teşup un panteona girmesiyle beraber Teşup un karısı tanrıça Hepat da önemli bir yer tutmaya başlamış, Hatta Arinna nın güneş tanrıçası ile eş bir konuma gelmiştir. Bir belgede şöyle denmektedir : Bütün ülkelerin kraliçesi efendin, Arinna nın güneş tanrıçası ! Hatti ülkesinde sen Arinna nın güneş tanrıçası adını alırsın, sedir ağacı ülkelerinde ise Hepat adını alırsın. İlginçtir, yüzyıllar sonra Apuleius da böyle bir ifade kullanacaktır. Çoğu kabartmada Tanrı ve tanrıça yanyana eşit önemde tasvir edilmişlerdir. Yazılıkaya da da bu tanrısal çiftin betimlemeleri vardır. Bunun yanında bu çiftin oğulları da koruyucu tanrı olarak önemlidir. Tanrıçalar arasında en önemlisi kuşkusuz Arinna nın güneş tanrıçasıdır. Arinna kenti hakkında değişik varsayımlar vardır. Ancak en kuvvetlisi ve arkeolojil delillere dayananı , Arinna nın Alacahöyük olduğudur. Arinna nın güneş tanrıçası krallığın hayatında da önemlidir. II.Murşili (MÖ1345-1315) uzun zamandan beri ihmal edilen bu kültü canlandırmış ve kazandığı zaferleri buna bağlamıştır: Ben majeste, babamın tahtına oturduğumda çevredeki bütün düşmanlar benimle savaşa giriştiler. Ancak ben hiç bir düşman ülkesine karşı sefere çıkmadan önce Arinna kentinin güneş tanrıçası ile ilgili bayram törenlerini düzenledim[ ] ve ona seslendim: Arinna nın güneş tanrıçası! Benim efendim, benim yanıma aşağıya gel ve [ ] senin topraklarını almak isteyen çevredeki düşman ülkeleri yok et.! Ve Arinna nın güneş tanrıçası sözümü duydu ve bana geldi. O zaman babamın tahtına oturur oturmaz, çevredeki düşman ülkeleri on yılda yendim ve onları yere vurdum. Zamanla Hepat gibi başka tanrıçalar da bu derece öneme sahip olmuşlar ve protokol de yerlerini almışlardır.
Yerel Tanrılar
Hitiler in yerel tanrılara bakış açısı Ahmet Ünal ın Hitit Sarayındaki Entrikalar Hakkında Bir Fal Metni (bkz Kaynakça) isimli çalışmasında açıkladığı metinlerde çok iyi gözükmektedir. Bu bir fal metnidir ve olan olaylar hakkında tanrılara görüş sorulmaktadır. (Fal konusu ileride ayrıntılı olarak işlenecektir). Bu metinde Arusna kenti tanrısı önemli bir yer tutmaktadır. Bu tanrıyı Ünal şöyle açıklamaktadır: Tapınağı, kültü ve kült personeli Arusna da bulunan, Hititlere oldukça yabancı ve adı bilinmeyen bir tanrıdır. Bu yabancılığa rağmen büyük kralın hastalığı yüzünden Hitit sarayı onunla sıkı bir ilişki halindedir. Çok alıngan ve nazlı bir tanrı olup, bu fal metninin yazılmasına o neden olmuştur. Çünkü kralın hastalığı konusunda kendisine başvurulmamış, bu yüzden de gazaba gelmiştir. Öfkelenmesinin başka bir nedeni de, kraliçeden bir rüya aracılığı ile istemiş olduğu altından çelenklerin aksesuarlarıyla birlikte kendisine verilmeyip, mabeyincinin evinde saklı tutulmasıdır. Bundan dolayı,tanrının öfkesini yatıştırmak için kefaret verilmesi gerekmiş, büyük kralın tutulmuş olduğu hastalıktan kurtulduktan sonra, bir af dileme ayinine katılmak üzere bizzat Arusna ya gitmesi, fal aracıyla saptanmıştır. Tüm bu çabalara rağmen tanrının öfkesi yatıştırılamamış ve anlaşılan bu yabancı tanrının kültünü iyice bilmeyen Hititli rahipler, tanrının bakımını, ayinlerinin yapılmasını vs. Arusna lı rahiplere bırakmak zorunda kalmışlardır. Bunun dışında başka yerel tanrılar da olaylara göre önem kazanmışlardır.
Hayvan tanrılar
Bunların dışında Hitilerde hayvan biçimli (zoomorphique) tanrılar da vardır. Hitilerde hayvan biçimli kaplar zoomorf tanrı düşüncesini kült aletleridir. Fırtına tanrısının boğa ile sembolize edilmesinden dolayı boğa biçimli kaplar en önemlileridir. Burada bir konu üzerinde daha ayrıntılı olarak durmak gerekmektedir. Kaynakçada belirttiğimiz bir çok yayında boğanın tanrının sembolü olduğu söylenmektedir. Ancak bir Hitit metninde (II.Muwatalli nin duası) şöyle geçmektedir : Hatti nin Fırtına Tanrısının önünde yürüyen boğa Şeri, efendim, benim dua olarak bu sözlerimi tanrılara bildir! Efendiler, göğün ve yerin efendileri tanrılar bu sözlerimi ve duamı işitsinler. Buradan anladığımıza göre boğa fırtına tanrısına eşlik etmekte ve tanrılarla insdanlar arasında aracılık yapmaktadır. Böylece kabartmalarda gördüğümüz boğaya tapınma sahnesi de daha anlam kazanmaktadır. Bu Yunan mitolijisindeki Hermes inkine benzer bir roldür. Ayrıca Ayı/insan biçimli figürler de Hitit sanatında yer almıştır. Hitit sanatında ilginç bir figür de Sfenks tir. Sfenks de Mısır kökenli olup Suriye yoluyla Hitit sanatına geçmiştir. Kubaba Hitit tanrılarına uzun uzun isimleriyle yer vermemize rağmen , Anadolu daki tarih sürekliliği açısından Kubaba üzerinde durmak gerekmektedir. Büyük Hitit İmparatorluğu zamanından beri en önemli merkezlerden bir de Kuzey Suriye de bulunan Kargamış olmuştur. Bu dönemde Hitit krallık ailesinden vasal krallar tarafından yöneytilen Kargamış, Hitit İmparatorluğu yıkıldıktan sonra bir Geç Hitit Devleti olarak varlığını sürdürmüştür. Bu merkezin en önemli tanrçalarından bir de Kubaba dır. Burada büyük saygı gören Kubaba daha sonra Anadolu da Kybele adıyla yaşayacaktır.