Hukuk Kavramı(ünite 1)
Hukuk kavramını, doğasını oluşturan iki temel öğeyi kullanarak tanımlayabilmek
Hukuk, bir toplum içindeki kişilerin birbirleri ile ve toplumla olan ilişkilerini düzenleyen, uyulması zorunlu, yani maddi yaptırımı bulunan kurallar bütünüdür. Hukukun gerekliliğini kanıtlayan bir örnek türetebilmek
Sosyal hayatın bir düzen içinde olması için kişilerin gerek birbirleriyle gerek toplumla olan ilişkilerinde uyacakları birtakım kuralların varlığı zorunludur. Kişiler sosyal hayattaki ilişkilerinde bu kuralların koymuş olduğu "emir" ve "yasaklar"a uygun biçimde davranmak zorundadırlar. Aksi halde, bir takım tepkilerle karşılaşırlar. Bu tepkiye yaptırım (müeyyide) diyoruz. Sosyal hayatı düzenleyen kuralların kaynaklarını ve bunlar arasındaki temel farklılıkları sıralayabilmek
Hukuk, sosyal hayatı düzenleyen kurallardan sadece biridir. Diğer sosyal kuralları din, ahlak ve görgü kuralları olarak sayabiliriz.
Din kuralları, yüce güç tarafından konulmuş ve peygamberler vasıtası ile kişilere ulaşmış bulunan birtakım emir ve yasaklardan oluşan kurallardır. Yaptırımı manevidir. Kişiyi bu kurallara uymaya zorlayamayız.
Ahlâk kuralları, sosyal hayatta gerek kişinin kendi nefsine karşı, gerekse kişilerin birbirlerine karşı nasıl davranması gerektiğini gösteren kurallardır. Bu kuralların yaptırımı da manevidir.
Görgü kuralları, bir kimsenin belli bir olayda ne şekilde davranması gerektiğini gösteren manevi yaptırımlı sosyal kurallardır.
Hukuk kuralları, sosyal hayatta kişilerin birbirleri ile ve devletle olan ilişkilerini düzenleyen maddi yaptırımlı, yani devlet gücü ile desteklenmiş kurallar olduğu için diğer sosyal kurallardan ayrılmaktadır. Kişiler hukuk kurallarına uymak zorundadırlar. Oysaki diğer sosyal kurallar manevi yaptırıma sahip oldukları için bu kurallara uymak zorunlulukları bulunmamaktadır.
Hukuk Kurallarının Özelliği (Hukukun Yaptırımı)(ünite 2)
Yaptırım ve hukuki yaptırım türlerini tanımlayabilmek ve örnekleyebilmek
Hukuk kuralları maddi yaptırımlı, yani uyulması zorunlu kurallardır. Hukuk kurallarına uymayanlar, diğer sosyal kurallardan farklı olarak birtakım maddi yaptırımlarla karşılaşırlar. Bu maddi yaptırımlar bazen ceza biçiminde; bazen cebri icra, yani zorla yaptırma biçiminde; bazen verilen maddi veya manevi zararın ödetilmesi (tazminat) biçiminde ortaya çıkarlar.
Aynı şekilde, hukuk kurallarına uymamanın sonucu, bazen yapılan bir hukuki işlemin hükümsüzlüğü, bazen de o işlemin ortadan kaldırılması (iptal) biçiminde gerçekleşir. Hukuk sistematiğinin ne olduğunu, hangi açılardan yapıldığını ve önemini kavrayabilmek
Hukukun sistemi denilince, mahiyetleri ve özellikleri bakımından birbirlerinden çok farklı olan çeşitli ilişkileri düzenleyen hukuk kurallarının bir tertibe, bir düzene tabi tutulması anlaşılır. Böylece az çok birbirine benzeyen ilişkileri düzenlemekte olan hukuk kuralları bir isim altında bir araya toplanmış olur. Hukuk, birisi Kamu Hukuku, diğeri Özel Hukuk olmak üzere başlıca iki ana gruba ayrılmaktadır.
Bir kişi ile diğer bir kişi arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk kurallarına özel hukuk; bir kişi ile devlet, veya bir devlet ile diğer bir devlet arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk kurallarına da "kamu hukuku" denir.
Kamu Hukukunun Dalları(ünite 3)
Devlet örgütünü ve devlet örgütü içindeki organların görev ve yetkileri ile ilişkilerini saptayabilmek
Kamu hukuku bir üst kavram olup çeşitli dallardan oluşmaktadır. Kamu hukukunun dalları: Anayasa Hukuku, Ceza Hukuku, Yargılama Hukuku, Devletler Umumi Hukuku, Vergi Hukuku ve İş Hukukundan ibarettir. Anayasa Hukuku, devletin şeklini, yapısını, organlarının görev ve yetkilerini, vatandaşları n temel hak ve ödevlerini düzenleyen hukuk kurallarının tümüdür. Devlet idaresinin yapısını, işleyişini ve kişilerle olan ilişkilerini kavramak, bunlara ilişkin örnek türetebilmek
İdare Hukuku, Devlet idaresinin örgüt ve işleyişini, kişilerin İdare ile olan ilişkilerini ve anlaşmazlıklarını ve kamu hizmetlerinin görülmesi gibi konuları düzenleyen hukuk kurallarının tümüdür. Hangi eylem ve davranışların suç oluşturacağını ve bunlara hangi cezaların verilebileceğini kavrayabilmek
Ceza Hukuku, suç teşkil eden eylem ve davranışların nelerden ibaret bulunduğunu, suç işleyenlere ne gibi cezaların verileceğini belirleyen hukuk kurallarından oluşmaktadır. Hukuk kurallarının bağımsız ve tarafsız mahkemelerce belli bir olaya ne şekilde uygulandığını anlayabilmek
Yargılama Hukuku, hukuk ve ceza davalarının görülmesinde uyulacak yöntemleri belirleyen hukuk kurallarından oluşmaktadır. Türk yargı sistemi; Anayasa yargısı, İdari yargı, Askeri yargı ve Adli yargı olmak üzere başlı dört yargı sistemi tanımaktadır. Bağımsız devletlerin birbirleriyle ve uluslararası kuruluşlarla olan ilişkilerini kavrayabilmek
Devletler genel hukuku, egemen devletlerin birbirleriyle olan devletlerarası ilişkilerini veya devletler ile uluslar arası kuruluşların birbirleriyle olan ilişkilerini düzenleyen hukuk dalıdır. Devlet ile kişiler arasında vergi ilişkisinin nasıl kurulduğunu, bu ilişkide devletin ve kişilerin hak ve yükümlülüklerinin ne olduğunu ortaya koyabilmek
Vergi Hukuku, Devlet ile kişiler arasındaki mali ilişkileri düzenleyen hukuk kurallarından oluşmaktadır. Vergi hukukunun temel ilkelerinden birisi, vergide genellik ve adalet ilkesidir. Vergi hukukunda kanunilik esası geçerlidir. Hizmet sözleşmesinin tarafı olan işçi ve işverenin ilişkilerinin niteliğini anlayabilmek
İş Hukuku, işçi ile işveren arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk kurallarının tümünden oluşmaktadır.
Özel Hukukun Dalları(ünite 4)
Kişilerin toplum içinde yaşamaları nedeniyle bir hüküm ve değer ifade eden eylem ve davranışlarını, işlem ve ilişkilerini düzenleyen hukuk kurallarının neler olduğunu ve bunların önemini kavrayabilmek Medeni Hukuk, kişilerin toplum halinde yaşaması bakımından bir hüküm ve değer arz eden bütün eylem ve davranışlarını, işlemlerini ve ilişkilerini düzenleyen hukuk kurallarının tümüdür. Medeni hukuk düzenlemekte olduğu ilişkilerin niteliğine göre, beş bölüme ayrılır. Bunlar, "kişiler hukuku", "aile hukuku", "miras hukuku", "eşya hukuku" ve "borçlar hukuku"dur. Kişiler arasındaki ticari ilişkilerin türlerini; şirket, kıymetli evrak, sigorta kavramlarını ve bunlara iliş- kin örnekler türetebilmek Ticaret hukuku, kişiler arasındaki "ticari ilişkileri" düzenleyen hukuk kurallarıdır. Ticaret Hukuku ile medeni hukuk arasında çok sıkı bir bağ vardır.
Medeni hukuk kişiler arasında günlük yaşamdaki ticari işletme ile ilgili olmayan ilişkileri, ticaret hukuku ise, ticari işletme ile ilgili olanları düzenler. Ticaret hukuku, "ticari işletme hukuku", "şirketler hukuku", "kıymetli evrak hukuku", "deniz ticareti hukuku" ve "sigorta hukuku olmak üzere beş bölüme ayrılır. Aynı uyrukluğa sahip olmayan kişiler arasındaki özel ilişkilerin niteliğini anlayabilmek ve bunlara uygulanabilecek hukuk kurallarını ne şekilde belirleneceğini anlayabilmek Devletler Özel Hukuku, çeşitli devletlere bağlı olan, aynı uyruklukta (tabiiyette) olmayan kişiler arasındaki özel hukuk ilişkilerine hangi devletin kanununun uygulanacağını ve kişilerle şeylerin uyrukluğunu düzenleyen hukuk kurallarından oluşur.
Devletler özel hukukunun düzenlediği ilişkiler daima bir yabancı unsur karışmıştır. Bu yabancı unsur "kişi" veya "yer" unsuru olabilir.
Hukukun Kaynakları(ünite 5)
Hukuk kaynağından ne anlaşılması gerektiğini ortaya koyabilmek
Hukukun kaynakları denilince "hukuku doğuran kaynaklar" ve "hukuku bildiren kaynaklar" akla gelir. Hukuku doğuran kaynaklar, hukuk kurallarının nasıl ve ne şekilde meydana geldiklerini, nereden çıktıklarını ifade eder. Hukuku bildiren kaynaklar ise, hukuk kurallarının hangi şekillerde göründüklerini gösteren kaynaktır ki, bunlara "hukukun şekli kaynakları" denir. Hukukun şekli kaynaklarını "yazılı kaynaklar" ve "yazısız kaynaklar" biçiminde bir ayırıma tabi tutarız. Bunlara "yardımcı kaynaklar"ı da ekleyebiliriz. Hukukun yazılı kaynaklarının neler olduğunu ve bunların hangi makam tarafından çıkarılarak ne şekilde yürürlüğe girdiğini saptayabilmek
Yazılı kaynaklar deyimi ile, hukuk kurallarının yazılı bir biçimde yer almış oldukları metinler ifade edilmek istenir. Bunlar yazılı hukuk kurallarını içeren kaynaklardır.Yazılı hukuk kuralları yetkili mercilerce konulmuşlardır.Yazılı kaynaklar; kanunlar, kanun hükmünde kararnameler, tüzükler ve yönetmeliklerden oluşur. Hukukun yazılı olmayan kaynaklarının ne şekilde oluştuğunu ve hukuk kaynağı şekline nasıl dönüştüğünü kavrayabilmek
Yazısız kaynağı örf ve adet (gelenek) hukuku oluşturur. Bu kurallar, yetkili bir organ tarafından bilerek ve istenerek konulmazlar. Bunlar toplumda kendiliğinden doğarlar. Örf ve adet hukuku kuralları herhangi bir yerde yazılı olmayıp, toplumun ruhunda vicdanında yer alırlar. Bir adetin bir geleneğin örf ve adet hukuku kuralı olabilmesi için üç unsurun bir arada bulunması gerekir. Bunlar, "maddi unsur", "manevi unsur" ve "hukuki unsur"dur. Hukukun yardımcı kaynaklarının neden ibaret bulunduğunu ve bunların bir olaya uygulanmaktaki etkilerinin ne olduğunu ortaya koyabilmek
Yardımcı kaynaklar ise bilimsel görüşler (doktrin) ile yargısal kararlardan oluşur. Hakim önüne gelmiş olan bir anlaşmazlığı çözümlerken bu kaynaklara mutlaka başvurmak zorunda olmayıp, dilerse bunlardan faydalanabilir.
Hakkın Tanımı ve Türleri(ünite 6)
Hakkın ne anlama geldiğini saptayabilmek ve tanımını yapabilmek
Hak, hukuk düzeni tarafından kişilere tanınmış olan yetkilerdir. Her hak mutlaka bir hukuk kuralına dayandığı gibi, her hakkın mutlaka bir sahibi de vardır; sahipsiz hak olmaz. Hakkın türlerini ve bunlar arasındaki farklılıkları kavrayabilmek, hangi haklara sahip olduğumuzu ve bunları kimlere karşı ne şekilde ileri sürebileceğimizi
saptayabilmek ve bunlara örnekler türetebilmek.
Haklar, doğdukları hukuk kuralına göre "kamu hakları" ve "özel haklar" şeklinde bir ayırıma uğrarlar. Kamu hakları, kamu hukukundan doğan haklardır. Kamu haklarını kendi aralarında "kişisel haklar", "sosyal ve ekonomik haklar" ve "siyasi haklar" olmak üzere üçe ayırırız. Özel haklar ise, özel hukuktan doğan haklar olup, mahiyetlerine, konularına, kullanılmalarına ve nihayet amaçlarına göre çeşitli türlere ayrılırlar. Bunlar içinde en önemli ayırım "mutlak haklar" "nisbi haklar" ayırımıdır. Mutlak haklar, herkese karşı ileri sürülebildikleri halde, nisbi haklar ancak belli bir kişiye veya kişilere karşı ileri sürülebilirler.
Hakkın Kazanılması, Kaybedilmesi, Kullanılması ve Korunmasıünite 7)
Hakları doğuran olguların neler olduğunu, kişilerin hakları ne şekilde kazandıklarını ve hakların kazanılmasında iyiniyetin işlevini kavrayabilmek
Hakkın kazanılması, bir hakkın bir kişiye bağlanmasını, bir hak ile bir kişi arasında bir bağlantı kurulmasını ifade eder. Bir hakkın bir kişiye bağlanmasıyla hukuki olay ya hukuki fiil ya da hukuki işlem yollarıyla gerçekleşir. Haklar biri aslen, diğeri devren olmak üzere başlıca iki türlü kazanılır. Bir hakkın aslen kazanılması demek, bir kimsenin o zamana kadar hiç kimseye ait olmayan bir hakkı kendi fiiliyle elde etmesi demektir. Bir hakkın devren kazanılması ise, bir kimsenin o hakkı o zamana kadar sahibi bulunan kişiden elde etmesi demektir. Hakkın kazanılmasında iyiniyetin de rolü vardır. İyiniyet, bir hak kazanılırken hakkın kazanılmasına engel olan bir hususun varlığı veya kazanma için gerekli bir unsurun yokluğu hakkında kişide mevcut, mazur görülebilen bir bilgisizlik veya yanlış bir bilgidir. Hakların kaybedilmesi ve hakların kaybedilmesine neden olan olguların nelerden ibaret bulunduğunu saptayabilmek ve bunları örneklendirebilmek
Hakkın kaybedilmesi, bir hakkın sahibinden ayrılması, onun elinden çıkması demektir. Hakkın kazanılmasında olduğu gibi, kaybedilmesinde de hukuki olaylar, hukuki fiiller ve hukuki işlemler rol oynar. Kişilerin sahip olduğu hakları hangi sınırlar içinde ve ne şekilde kullanabileceklerini belirleyebilmek.
Bir hakka sahip bulunan kimse, bu hakkını nasıl kullanacaktır? Anayasamız ve Medeni Kanunumuz bu konuda özel hükümler koymuşlardır. Ancak, bir hakkın nasıl kullanılması gerektiği yolunda Medeni Kanunumuz genel bir kural getirmiştir ki, bu kurala "dürüstlük kuralı" diyoruz. Dürüstlük kuralı, bir hak sahibinin hakkını kullanırken veya bir borçlunun borcunu yerine getirirken iyi ve doğru hareket etmesi, yani dürüst, namuslu, aklı başında, davranışının sonucunu bilen, orta zekalı her insanın benzer olaylarda izleyecek olduğu yolda hareket etmesi demektir. Bir hak, sahibi tarafından iyiye kullanıldığı sürece hukuk düzeni tarafından korunur. Hak sahibi hakkını kötüye kullanırsa, hukuk düzeni onu korumaz. Hakkın kötüye kullanılması demek, bir hakkın dürüstlük kurallarına apaçık derecede aykırı surette ve özellikle amacı dışında kullanılmış olması ve bundan da başkalarının zarar görmüş veya zarar görme tehlikesiyle karşılaşmış bulunmaları demektir. Kişilerin sahip oldukları hakları korumanın yollarını saptayabilmek
Hakkın korunması modern hukuk sistemlerinde devlet eliyle olmaktadır. Hak sahibi hakkının devlet eliyle korunması için dava açar. İstisnai olarak haklar bazen bizzat sahipleri tarafından da korunur. Örneğin meşru müdafaa ve zaruret halinde durum böyledir. Hakkın korunmasında ispat sorunu da önem kazanır. Acaba bir davada iddiaları kim ispat edecektir? Buna "ispat yükü" denir. Medeni Kanunumuz aksi belirtilmedikçe taraflardan her birinin kendi iddiasını ispatla yükümlü olduğunu belirtmiştir. Ancak, iddiasını kanuni bir karineye dayandıran kimse ispat yükünden kurtulur.
K
Hukuk kavramını, doğasını oluşturan iki temel öğeyi kullanarak tanımlayabilmek
Hukuk, bir toplum içindeki kişilerin birbirleri ile ve toplumla olan ilişkilerini düzenleyen, uyulması zorunlu, yani maddi yaptırımı bulunan kurallar bütünüdür. Hukukun gerekliliğini kanıtlayan bir örnek türetebilmek
Sosyal hayatın bir düzen içinde olması için kişilerin gerek birbirleriyle gerek toplumla olan ilişkilerinde uyacakları birtakım kuralların varlığı zorunludur. Kişiler sosyal hayattaki ilişkilerinde bu kuralların koymuş olduğu "emir" ve "yasaklar"a uygun biçimde davranmak zorundadırlar. Aksi halde, bir takım tepkilerle karşılaşırlar. Bu tepkiye yaptırım (müeyyide) diyoruz. Sosyal hayatı düzenleyen kuralların kaynaklarını ve bunlar arasındaki temel farklılıkları sıralayabilmek
Hukuk, sosyal hayatı düzenleyen kurallardan sadece biridir. Diğer sosyal kuralları din, ahlak ve görgü kuralları olarak sayabiliriz.
Din kuralları, yüce güç tarafından konulmuş ve peygamberler vasıtası ile kişilere ulaşmış bulunan birtakım emir ve yasaklardan oluşan kurallardır. Yaptırımı manevidir. Kişiyi bu kurallara uymaya zorlayamayız.
Ahlâk kuralları, sosyal hayatta gerek kişinin kendi nefsine karşı, gerekse kişilerin birbirlerine karşı nasıl davranması gerektiğini gösteren kurallardır. Bu kuralların yaptırımı da manevidir.
Görgü kuralları, bir kimsenin belli bir olayda ne şekilde davranması gerektiğini gösteren manevi yaptırımlı sosyal kurallardır.
Hukuk kuralları, sosyal hayatta kişilerin birbirleri ile ve devletle olan ilişkilerini düzenleyen maddi yaptırımlı, yani devlet gücü ile desteklenmiş kurallar olduğu için diğer sosyal kurallardan ayrılmaktadır. Kişiler hukuk kurallarına uymak zorundadırlar. Oysaki diğer sosyal kurallar manevi yaptırıma sahip oldukları için bu kurallara uymak zorunlulukları bulunmamaktadır.
Hukuk Kurallarının Özelliği (Hukukun Yaptırımı)(ünite 2)
Yaptırım ve hukuki yaptırım türlerini tanımlayabilmek ve örnekleyebilmek
Hukuk kuralları maddi yaptırımlı, yani uyulması zorunlu kurallardır. Hukuk kurallarına uymayanlar, diğer sosyal kurallardan farklı olarak birtakım maddi yaptırımlarla karşılaşırlar. Bu maddi yaptırımlar bazen ceza biçiminde; bazen cebri icra, yani zorla yaptırma biçiminde; bazen verilen maddi veya manevi zararın ödetilmesi (tazminat) biçiminde ortaya çıkarlar.
Aynı şekilde, hukuk kurallarına uymamanın sonucu, bazen yapılan bir hukuki işlemin hükümsüzlüğü, bazen de o işlemin ortadan kaldırılması (iptal) biçiminde gerçekleşir. Hukuk sistematiğinin ne olduğunu, hangi açılardan yapıldığını ve önemini kavrayabilmek
Hukukun sistemi denilince, mahiyetleri ve özellikleri bakımından birbirlerinden çok farklı olan çeşitli ilişkileri düzenleyen hukuk kurallarının bir tertibe, bir düzene tabi tutulması anlaşılır. Böylece az çok birbirine benzeyen ilişkileri düzenlemekte olan hukuk kuralları bir isim altında bir araya toplanmış olur. Hukuk, birisi Kamu Hukuku, diğeri Özel Hukuk olmak üzere başlıca iki ana gruba ayrılmaktadır.
Bir kişi ile diğer bir kişi arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk kurallarına özel hukuk; bir kişi ile devlet, veya bir devlet ile diğer bir devlet arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk kurallarına da "kamu hukuku" denir.
Kamu Hukukunun Dalları(ünite 3)
Devlet örgütünü ve devlet örgütü içindeki organların görev ve yetkileri ile ilişkilerini saptayabilmek
Kamu hukuku bir üst kavram olup çeşitli dallardan oluşmaktadır. Kamu hukukunun dalları: Anayasa Hukuku, Ceza Hukuku, Yargılama Hukuku, Devletler Umumi Hukuku, Vergi Hukuku ve İş Hukukundan ibarettir. Anayasa Hukuku, devletin şeklini, yapısını, organlarının görev ve yetkilerini, vatandaşları n temel hak ve ödevlerini düzenleyen hukuk kurallarının tümüdür. Devlet idaresinin yapısını, işleyişini ve kişilerle olan ilişkilerini kavramak, bunlara ilişkin örnek türetebilmek
İdare Hukuku, Devlet idaresinin örgüt ve işleyişini, kişilerin İdare ile olan ilişkilerini ve anlaşmazlıklarını ve kamu hizmetlerinin görülmesi gibi konuları düzenleyen hukuk kurallarının tümüdür. Hangi eylem ve davranışların suç oluşturacağını ve bunlara hangi cezaların verilebileceğini kavrayabilmek
Ceza Hukuku, suç teşkil eden eylem ve davranışların nelerden ibaret bulunduğunu, suç işleyenlere ne gibi cezaların verileceğini belirleyen hukuk kurallarından oluşmaktadır. Hukuk kurallarının bağımsız ve tarafsız mahkemelerce belli bir olaya ne şekilde uygulandığını anlayabilmek
Yargılama Hukuku, hukuk ve ceza davalarının görülmesinde uyulacak yöntemleri belirleyen hukuk kurallarından oluşmaktadır. Türk yargı sistemi; Anayasa yargısı, İdari yargı, Askeri yargı ve Adli yargı olmak üzere başlı dört yargı sistemi tanımaktadır. Bağımsız devletlerin birbirleriyle ve uluslararası kuruluşlarla olan ilişkilerini kavrayabilmek
Devletler genel hukuku, egemen devletlerin birbirleriyle olan devletlerarası ilişkilerini veya devletler ile uluslar arası kuruluşların birbirleriyle olan ilişkilerini düzenleyen hukuk dalıdır. Devlet ile kişiler arasında vergi ilişkisinin nasıl kurulduğunu, bu ilişkide devletin ve kişilerin hak ve yükümlülüklerinin ne olduğunu ortaya koyabilmek
Vergi Hukuku, Devlet ile kişiler arasındaki mali ilişkileri düzenleyen hukuk kurallarından oluşmaktadır. Vergi hukukunun temel ilkelerinden birisi, vergide genellik ve adalet ilkesidir. Vergi hukukunda kanunilik esası geçerlidir. Hizmet sözleşmesinin tarafı olan işçi ve işverenin ilişkilerinin niteliğini anlayabilmek
İş Hukuku, işçi ile işveren arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk kurallarının tümünden oluşmaktadır.
Özel Hukukun Dalları(ünite 4)
Kişilerin toplum içinde yaşamaları nedeniyle bir hüküm ve değer ifade eden eylem ve davranışlarını, işlem ve ilişkilerini düzenleyen hukuk kurallarının neler olduğunu ve bunların önemini kavrayabilmek Medeni Hukuk, kişilerin toplum halinde yaşaması bakımından bir hüküm ve değer arz eden bütün eylem ve davranışlarını, işlemlerini ve ilişkilerini düzenleyen hukuk kurallarının tümüdür. Medeni hukuk düzenlemekte olduğu ilişkilerin niteliğine göre, beş bölüme ayrılır. Bunlar, "kişiler hukuku", "aile hukuku", "miras hukuku", "eşya hukuku" ve "borçlar hukuku"dur. Kişiler arasındaki ticari ilişkilerin türlerini; şirket, kıymetli evrak, sigorta kavramlarını ve bunlara iliş- kin örnekler türetebilmek Ticaret hukuku, kişiler arasındaki "ticari ilişkileri" düzenleyen hukuk kurallarıdır. Ticaret Hukuku ile medeni hukuk arasında çok sıkı bir bağ vardır.
Medeni hukuk kişiler arasında günlük yaşamdaki ticari işletme ile ilgili olmayan ilişkileri, ticaret hukuku ise, ticari işletme ile ilgili olanları düzenler. Ticaret hukuku, "ticari işletme hukuku", "şirketler hukuku", "kıymetli evrak hukuku", "deniz ticareti hukuku" ve "sigorta hukuku olmak üzere beş bölüme ayrılır. Aynı uyrukluğa sahip olmayan kişiler arasındaki özel ilişkilerin niteliğini anlayabilmek ve bunlara uygulanabilecek hukuk kurallarını ne şekilde belirleneceğini anlayabilmek Devletler Özel Hukuku, çeşitli devletlere bağlı olan, aynı uyruklukta (tabiiyette) olmayan kişiler arasındaki özel hukuk ilişkilerine hangi devletin kanununun uygulanacağını ve kişilerle şeylerin uyrukluğunu düzenleyen hukuk kurallarından oluşur.
Devletler özel hukukunun düzenlediği ilişkiler daima bir yabancı unsur karışmıştır. Bu yabancı unsur "kişi" veya "yer" unsuru olabilir.
Hukukun Kaynakları(ünite 5)
Hukuk kaynağından ne anlaşılması gerektiğini ortaya koyabilmek
Hukukun kaynakları denilince "hukuku doğuran kaynaklar" ve "hukuku bildiren kaynaklar" akla gelir. Hukuku doğuran kaynaklar, hukuk kurallarının nasıl ve ne şekilde meydana geldiklerini, nereden çıktıklarını ifade eder. Hukuku bildiren kaynaklar ise, hukuk kurallarının hangi şekillerde göründüklerini gösteren kaynaktır ki, bunlara "hukukun şekli kaynakları" denir. Hukukun şekli kaynaklarını "yazılı kaynaklar" ve "yazısız kaynaklar" biçiminde bir ayırıma tabi tutarız. Bunlara "yardımcı kaynaklar"ı da ekleyebiliriz. Hukukun yazılı kaynaklarının neler olduğunu ve bunların hangi makam tarafından çıkarılarak ne şekilde yürürlüğe girdiğini saptayabilmek
Yazılı kaynaklar deyimi ile, hukuk kurallarının yazılı bir biçimde yer almış oldukları metinler ifade edilmek istenir. Bunlar yazılı hukuk kurallarını içeren kaynaklardır.Yazılı hukuk kuralları yetkili mercilerce konulmuşlardır.Yazılı kaynaklar; kanunlar, kanun hükmünde kararnameler, tüzükler ve yönetmeliklerden oluşur. Hukukun yazılı olmayan kaynaklarının ne şekilde oluştuğunu ve hukuk kaynağı şekline nasıl dönüştüğünü kavrayabilmek
Yazısız kaynağı örf ve adet (gelenek) hukuku oluşturur. Bu kurallar, yetkili bir organ tarafından bilerek ve istenerek konulmazlar. Bunlar toplumda kendiliğinden doğarlar. Örf ve adet hukuku kuralları herhangi bir yerde yazılı olmayıp, toplumun ruhunda vicdanında yer alırlar. Bir adetin bir geleneğin örf ve adet hukuku kuralı olabilmesi için üç unsurun bir arada bulunması gerekir. Bunlar, "maddi unsur", "manevi unsur" ve "hukuki unsur"dur. Hukukun yardımcı kaynaklarının neden ibaret bulunduğunu ve bunların bir olaya uygulanmaktaki etkilerinin ne olduğunu ortaya koyabilmek
Yardımcı kaynaklar ise bilimsel görüşler (doktrin) ile yargısal kararlardan oluşur. Hakim önüne gelmiş olan bir anlaşmazlığı çözümlerken bu kaynaklara mutlaka başvurmak zorunda olmayıp, dilerse bunlardan faydalanabilir.
Hakkın Tanımı ve Türleri(ünite 6)
Hakkın ne anlama geldiğini saptayabilmek ve tanımını yapabilmek
Hak, hukuk düzeni tarafından kişilere tanınmış olan yetkilerdir. Her hak mutlaka bir hukuk kuralına dayandığı gibi, her hakkın mutlaka bir sahibi de vardır; sahipsiz hak olmaz. Hakkın türlerini ve bunlar arasındaki farklılıkları kavrayabilmek, hangi haklara sahip olduğumuzu ve bunları kimlere karşı ne şekilde ileri sürebileceğimizi
saptayabilmek ve bunlara örnekler türetebilmek.
Haklar, doğdukları hukuk kuralına göre "kamu hakları" ve "özel haklar" şeklinde bir ayırıma uğrarlar. Kamu hakları, kamu hukukundan doğan haklardır. Kamu haklarını kendi aralarında "kişisel haklar", "sosyal ve ekonomik haklar" ve "siyasi haklar" olmak üzere üçe ayırırız. Özel haklar ise, özel hukuktan doğan haklar olup, mahiyetlerine, konularına, kullanılmalarına ve nihayet amaçlarına göre çeşitli türlere ayrılırlar. Bunlar içinde en önemli ayırım "mutlak haklar" "nisbi haklar" ayırımıdır. Mutlak haklar, herkese karşı ileri sürülebildikleri halde, nisbi haklar ancak belli bir kişiye veya kişilere karşı ileri sürülebilirler.
Hakkın Kazanılması, Kaybedilmesi, Kullanılması ve Korunmasıünite 7)
Hakları doğuran olguların neler olduğunu, kişilerin hakları ne şekilde kazandıklarını ve hakların kazanılmasında iyiniyetin işlevini kavrayabilmek
Hakkın kazanılması, bir hakkın bir kişiye bağlanmasını, bir hak ile bir kişi arasında bir bağlantı kurulmasını ifade eder. Bir hakkın bir kişiye bağlanmasıyla hukuki olay ya hukuki fiil ya da hukuki işlem yollarıyla gerçekleşir. Haklar biri aslen, diğeri devren olmak üzere başlıca iki türlü kazanılır. Bir hakkın aslen kazanılması demek, bir kimsenin o zamana kadar hiç kimseye ait olmayan bir hakkı kendi fiiliyle elde etmesi demektir. Bir hakkın devren kazanılması ise, bir kimsenin o hakkı o zamana kadar sahibi bulunan kişiden elde etmesi demektir. Hakkın kazanılmasında iyiniyetin de rolü vardır. İyiniyet, bir hak kazanılırken hakkın kazanılmasına engel olan bir hususun varlığı veya kazanma için gerekli bir unsurun yokluğu hakkında kişide mevcut, mazur görülebilen bir bilgisizlik veya yanlış bir bilgidir. Hakların kaybedilmesi ve hakların kaybedilmesine neden olan olguların nelerden ibaret bulunduğunu saptayabilmek ve bunları örneklendirebilmek
Hakkın kaybedilmesi, bir hakkın sahibinden ayrılması, onun elinden çıkması demektir. Hakkın kazanılmasında olduğu gibi, kaybedilmesinde de hukuki olaylar, hukuki fiiller ve hukuki işlemler rol oynar. Kişilerin sahip olduğu hakları hangi sınırlar içinde ve ne şekilde kullanabileceklerini belirleyebilmek.
Bir hakka sahip bulunan kimse, bu hakkını nasıl kullanacaktır? Anayasamız ve Medeni Kanunumuz bu konuda özel hükümler koymuşlardır. Ancak, bir hakkın nasıl kullanılması gerektiği yolunda Medeni Kanunumuz genel bir kural getirmiştir ki, bu kurala "dürüstlük kuralı" diyoruz. Dürüstlük kuralı, bir hak sahibinin hakkını kullanırken veya bir borçlunun borcunu yerine getirirken iyi ve doğru hareket etmesi, yani dürüst, namuslu, aklı başında, davranışının sonucunu bilen, orta zekalı her insanın benzer olaylarda izleyecek olduğu yolda hareket etmesi demektir. Bir hak, sahibi tarafından iyiye kullanıldığı sürece hukuk düzeni tarafından korunur. Hak sahibi hakkını kötüye kullanırsa, hukuk düzeni onu korumaz. Hakkın kötüye kullanılması demek, bir hakkın dürüstlük kurallarına apaçık derecede aykırı surette ve özellikle amacı dışında kullanılmış olması ve bundan da başkalarının zarar görmüş veya zarar görme tehlikesiyle karşılaşmış bulunmaları demektir. Kişilerin sahip oldukları hakları korumanın yollarını saptayabilmek
Hakkın korunması modern hukuk sistemlerinde devlet eliyle olmaktadır. Hak sahibi hakkının devlet eliyle korunması için dava açar. İstisnai olarak haklar bazen bizzat sahipleri tarafından da korunur. Örneğin meşru müdafaa ve zaruret halinde durum böyledir. Hakkın korunmasında ispat sorunu da önem kazanır. Acaba bir davada iddiaları kim ispat edecektir? Buna "ispat yükü" denir. Medeni Kanunumuz aksi belirtilmedikçe taraflardan her birinin kendi iddiasını ispatla yükümlü olduğunu belirtmiştir. Ancak, iddiasını kanuni bir karineye dayandıran kimse ispat yükünden kurtulur.
K