hz musa ile firavunun hikayesi
Firavun ve hz. Musa
Hz. Musa (a.s)'nin Firavun ile olan kıssası, Kur'an'ın bazi sûrelerinde çesitli üslûplarda ve teferruatli olarak anlatılmıstır. Firavun ve ordusunun Kızıldeniz'de bogulmalari olayından sonra, israilogullari ile ilgili kıssasına da genisçe yer verilmistir.
Musa (a.s)'nin Firavun ile olan mücadelesi, bir sahsin bir kralla, bir peygamberin sadece büyük bir zorba ile olan mücadelesinden ibaret degildir. Bilâkis bu hak ile bâtil'in çatismasi, Rahman'in ordusu ile seytanin ordusunun kaçinilmaz savasidir. Aslinda hak ile bâtil arasindaki bu savas, insanoglunun yaratilisindan, insanlari islah etmek üzere nebîler ve rasullerin hayat sahnesine çikmasindan beri devam edegelmektedir.
Sapiklik ve bâtil, daima iblis ve onun ordusu tarafindan temsil edilmis, imana, tevhide, peygamberlige, kisaca Hakka sürekli meydan okumustur. Fakat kazanan daima Hak olmustur.
Allah Teâlâ söyle buyuruyor:
"Muhakkak ki Biz peygamberlerimizi ve iman edenleri hem dünya hayatinda, hem de meleklerin sahid olacagi günde muzaffer kilacagiz" (el-Mü'min, 40/51).
Hz.Musa İle Firavun Hikayesi
Mısır'da, kafirliğiyle meşhur olan Firavun zamanında dünyaya geldi. O dünyaya gelmeden önce, Firavun bir rüya gördü. Bu rüyadan korktu. Rüyasını tabircilere anlattı ve ne manaya geldiğini sordu. Kendisine:
- İsrail oğullarından bir çocuk dünyaya gelecek. O çocuk senin saltanatını yıkacak, dediler.
Firavun, doğan bütün erkek çocukların öldürülmelerini emretti. Ev ev dolaşırlar, yeni doğan çocuk olup olmadığını kontrol ederlerdi. Hazreti Musa'nın Annesi, hamileliğini gizledi. Musa Aleyhisselam dünyaya geldiği zaman, onu kimseye göstermedi. Bir müddet evde gizlice büyütmeyi düşündü. Fakat bu hem zor hem de riskliydi. Eğer haberleri olursa hemen öldürürlerdi. Nitekim, evde yeni doğan çocuk olup olmadığını kontrol için, birgün Hazreti Musa'nın babasının evine geldiler. Annesi telaşla onu yanan fırının içine sakladı. O telaşla fırının yandığını unutmuştu. Firavun'un adamları gidince, fırından çıkarmak istedi. Fırının içinde ateş olduğunu hatırlayınca telaşla koştu ve:
- Eyvah! Evladım yandı, dedi.
Fırının kapağını açtı ki Musa Aleyhisselam'a hiç bir şey olmamış. Hemen aldı. Bağrına bastı. Düşünmeye başladı. Gizli gizli büyütemezdi. Çaresiz olarak bir sandık yapıp içine koydu ve Nil Nehri'ne bıraktı. Gözümün önünde öldürülmesin de bari ne olursa olsun diyerek, düşünüyordu.
Nil Nehri, Firavun'un sarayının bahçesinden geçiyordu. O sırada, Firavun'un karısı Asiye Hanım bahçede bulunuyordu. Yukardan aşağıya doğru bir sandık geldiğini gördü. Merakla aldı ve açtı ki içinde bir çocuk. Alıp Firavun'a götürdü. Kendilerinin çocukları yoktu,
- Bunu büyütüp kendimize çocuk ediniriz, dedi.
Firavun "Belki benim saltanatımı yıkacak olan bu çocuktur" diye öldürmek istediyse de Asiye Hanım mani oldu. "Bu küçücük çocuktan ne zarar olur" diye onu razı etti. Saraya aldılar ve büyütmek istediler. Bir sütanne aradılar. Hz. Musa hiç bir kadını emmiyordu. Nihayet bir vesileyle annesi geldi. Onu emmeye başlayınca, ücretli olarak onu sütanne olarak tuttular. Hergün annesi geliyor ve Hz. Musa'yı emziriyordu. Böylece Hz. Allah, Musa Aleyhisselam'ı Firavun'un sarayında korumaya almış ve annesini de hem de ücretle ona sütanne olarak yine saraya yerleştirmişti. Böylece Hz. Musa sarayda büyümeye başladı. Yetişip delikanlı olana kadar sarayda kaldı.
Birgün saraydan çıkmıştı. Kavga yapan iki kişiyi gördü. Birisi kendi milletinden, yani İsrail oğullarındandı. Diğeri ise Firavun'un tarafındandı. Musa Aleyhisselam, aralarına girdi ve İsrail oğullarından olmayan adamı itti. Adam yere düştü. Düşmesiyle ölmesi bir oldu. Hz. Musa korktu. Saklandı. Bir adam onu gördü ve kendisine:
- Ey Musa, Firavun seni arattırıyor. Eğer bulursa seni öldürtür. Kaç, dedi.
Hz. Musa oradan kaçtı. Medyen beldesine geldi. Çok yorulmuştu. Bir ağacın altına gitti ve gölgede oturdu. Orada bir su vardı. Suyun başında çobanlar bulunuyordu. Koyunlarını sulamakla meşguldüler. Biraz ilerde, iki kız, koyun sürüleriyle bekliyorlardı. Hz. Musa onların yanına vardı ve:
- Siz niçin burada duruyorsunuz? diye sordu. Onlar:
- Bizim ihtiyar bir babamız var. Koyunlarımızı sulayacağız ama erkek olmadığımız için
diğer çobanların gitmelerini bekliyoruz, dediler.
Musa Aleyhisselam:
- Ben sizin koyunlarınızı sulayayım, dedi.
Koyunlarını suladı ve tekrar gelip gölgeliğe oturdu. Fakat aç ve yorgundu. Ne yapacağını bilmiyordu .
Diğer taraftan, koyunları sulanan kızlar babalarına gidip, kendilerine yardım eden tanımadıkları bu yabancıdan bahsettiler. Bu kızlar Şuayıp Peygamber'in kızlarıydı. Hz. Şuayıp, kızlarından birisini,
- O genci bana çağır da gelsin, diye Hz. Musa'ya gönderdi.
Kızlardan birisi utana utana Musa Aleyhisselam'a geldi ve:
- Babam seni çağırıyor. Sen bizim koyunlarımızı suladığın için sana karşılığını verecek, dedi.
Hz. Musa karşılık için yapmamıştı ama maden çağırılıyorum, diye gitti. Giderken, kız kendisine yol gösteriyordu. Hava rüzgarlı olduğu için kızın eteği rüzgardan arada bir açılıyordu. Hz. Musa kıza:
- Sen benim arkama geç, bana yolu arkadan göster, dedi.
Bu şekilde Hz. Şuayb'ın huzuruna vardılar. Musa Aleyhisselam, başından geçenleri anlattı. Şuayb Aleyhisselam da ona, bulunduğu yerde emniyette olduğunu ve oralara Firavun'un hükmünün geçmediğini söyledi. Kızlardan biri babalarına:
-Babacığım, bu dürüst ve güvenilir adama mükafatını ver, dedi. Hz. Şuayb:
- Ey Musa, bana sekiz sene hizmet etmen şartıyla bu iki kızımdan birini sana nikahlayayım. Sekiz yerine on sene hizmet edersen, o da senin mürüvvetindendir, dedi.
Hz. Musa kabul etti. Hz. Şuayb'a tam on sene hizmet etti. Sonunda küçük kızı Safüra'yla evlendi.
Evlenmesi için sekiz sene hizmet etmesi kafi idi, ama peygamberler yaptıklarını tam ve fazlasıyla yaparlar. O da öyle yaptı ve on sene hizmet etti. Gerçi henüz o zaman kendisine peygamberlik verilmemişti ama, ilerde kendisine peygamberlik verilecek olan zata böyle hareket etmek yakışırdı, Hz. Musa da öyle hareket etti.
Peygamberler içinde ulül azm olan peygamberler vardır. Onların dereceleri diğer peygamberlerden üstündür. Musa Aleyhisselam ulül azam peygamberlerdendir. Allah şefaatlerinden mahrum eylemesin. AMİN.
alıntı
Firavun ve hz. Musa
Hz. Musa (a.s)'nin Firavun ile olan kıssası, Kur'an'ın bazi sûrelerinde çesitli üslûplarda ve teferruatli olarak anlatılmıstır. Firavun ve ordusunun Kızıldeniz'de bogulmalari olayından sonra, israilogullari ile ilgili kıssasına da genisçe yer verilmistir.
Musa (a.s)'nin Firavun ile olan mücadelesi, bir sahsin bir kralla, bir peygamberin sadece büyük bir zorba ile olan mücadelesinden ibaret degildir. Bilâkis bu hak ile bâtil'in çatismasi, Rahman'in ordusu ile seytanin ordusunun kaçinilmaz savasidir. Aslinda hak ile bâtil arasindaki bu savas, insanoglunun yaratilisindan, insanlari islah etmek üzere nebîler ve rasullerin hayat sahnesine çikmasindan beri devam edegelmektedir.
Sapiklik ve bâtil, daima iblis ve onun ordusu tarafindan temsil edilmis, imana, tevhide, peygamberlige, kisaca Hakka sürekli meydan okumustur. Fakat kazanan daima Hak olmustur.
Allah Teâlâ söyle buyuruyor:
"Muhakkak ki Biz peygamberlerimizi ve iman edenleri hem dünya hayatinda, hem de meleklerin sahid olacagi günde muzaffer kilacagiz" (el-Mü'min, 40/51).
Hz.Musa İle Firavun Hikayesi
Mısır'da, kafirliğiyle meşhur olan Firavun zamanında dünyaya geldi. O dünyaya gelmeden önce, Firavun bir rüya gördü. Bu rüyadan korktu. Rüyasını tabircilere anlattı ve ne manaya geldiğini sordu. Kendisine:
- İsrail oğullarından bir çocuk dünyaya gelecek. O çocuk senin saltanatını yıkacak, dediler.
Firavun, doğan bütün erkek çocukların öldürülmelerini emretti. Ev ev dolaşırlar, yeni doğan çocuk olup olmadığını kontrol ederlerdi. Hazreti Musa'nın Annesi, hamileliğini gizledi. Musa Aleyhisselam dünyaya geldiği zaman, onu kimseye göstermedi. Bir müddet evde gizlice büyütmeyi düşündü. Fakat bu hem zor hem de riskliydi. Eğer haberleri olursa hemen öldürürlerdi. Nitekim, evde yeni doğan çocuk olup olmadığını kontrol için, birgün Hazreti Musa'nın babasının evine geldiler. Annesi telaşla onu yanan fırının içine sakladı. O telaşla fırının yandığını unutmuştu. Firavun'un adamları gidince, fırından çıkarmak istedi. Fırının içinde ateş olduğunu hatırlayınca telaşla koştu ve:
- Eyvah! Evladım yandı, dedi.
Fırının kapağını açtı ki Musa Aleyhisselam'a hiç bir şey olmamış. Hemen aldı. Bağrına bastı. Düşünmeye başladı. Gizli gizli büyütemezdi. Çaresiz olarak bir sandık yapıp içine koydu ve Nil Nehri'ne bıraktı. Gözümün önünde öldürülmesin de bari ne olursa olsun diyerek, düşünüyordu.
Nil Nehri, Firavun'un sarayının bahçesinden geçiyordu. O sırada, Firavun'un karısı Asiye Hanım bahçede bulunuyordu. Yukardan aşağıya doğru bir sandık geldiğini gördü. Merakla aldı ve açtı ki içinde bir çocuk. Alıp Firavun'a götürdü. Kendilerinin çocukları yoktu,
- Bunu büyütüp kendimize çocuk ediniriz, dedi.
Firavun "Belki benim saltanatımı yıkacak olan bu çocuktur" diye öldürmek istediyse de Asiye Hanım mani oldu. "Bu küçücük çocuktan ne zarar olur" diye onu razı etti. Saraya aldılar ve büyütmek istediler. Bir sütanne aradılar. Hz. Musa hiç bir kadını emmiyordu. Nihayet bir vesileyle annesi geldi. Onu emmeye başlayınca, ücretli olarak onu sütanne olarak tuttular. Hergün annesi geliyor ve Hz. Musa'yı emziriyordu. Böylece Hz. Allah, Musa Aleyhisselam'ı Firavun'un sarayında korumaya almış ve annesini de hem de ücretle ona sütanne olarak yine saraya yerleştirmişti. Böylece Hz. Musa sarayda büyümeye başladı. Yetişip delikanlı olana kadar sarayda kaldı.
Birgün saraydan çıkmıştı. Kavga yapan iki kişiyi gördü. Birisi kendi milletinden, yani İsrail oğullarındandı. Diğeri ise Firavun'un tarafındandı. Musa Aleyhisselam, aralarına girdi ve İsrail oğullarından olmayan adamı itti. Adam yere düştü. Düşmesiyle ölmesi bir oldu. Hz. Musa korktu. Saklandı. Bir adam onu gördü ve kendisine:
- Ey Musa, Firavun seni arattırıyor. Eğer bulursa seni öldürtür. Kaç, dedi.
Hz. Musa oradan kaçtı. Medyen beldesine geldi. Çok yorulmuştu. Bir ağacın altına gitti ve gölgede oturdu. Orada bir su vardı. Suyun başında çobanlar bulunuyordu. Koyunlarını sulamakla meşguldüler. Biraz ilerde, iki kız, koyun sürüleriyle bekliyorlardı. Hz. Musa onların yanına vardı ve:
- Siz niçin burada duruyorsunuz? diye sordu. Onlar:
- Bizim ihtiyar bir babamız var. Koyunlarımızı sulayacağız ama erkek olmadığımız için
diğer çobanların gitmelerini bekliyoruz, dediler.
Musa Aleyhisselam:
- Ben sizin koyunlarınızı sulayayım, dedi.
Koyunlarını suladı ve tekrar gelip gölgeliğe oturdu. Fakat aç ve yorgundu. Ne yapacağını bilmiyordu .
Diğer taraftan, koyunları sulanan kızlar babalarına gidip, kendilerine yardım eden tanımadıkları bu yabancıdan bahsettiler. Bu kızlar Şuayıp Peygamber'in kızlarıydı. Hz. Şuayıp, kızlarından birisini,
- O genci bana çağır da gelsin, diye Hz. Musa'ya gönderdi.
Kızlardan birisi utana utana Musa Aleyhisselam'a geldi ve:
- Babam seni çağırıyor. Sen bizim koyunlarımızı suladığın için sana karşılığını verecek, dedi.
Hz. Musa karşılık için yapmamıştı ama maden çağırılıyorum, diye gitti. Giderken, kız kendisine yol gösteriyordu. Hava rüzgarlı olduğu için kızın eteği rüzgardan arada bir açılıyordu. Hz. Musa kıza:
- Sen benim arkama geç, bana yolu arkadan göster, dedi.
Bu şekilde Hz. Şuayb'ın huzuruna vardılar. Musa Aleyhisselam, başından geçenleri anlattı. Şuayb Aleyhisselam da ona, bulunduğu yerde emniyette olduğunu ve oralara Firavun'un hükmünün geçmediğini söyledi. Kızlardan biri babalarına:
-Babacığım, bu dürüst ve güvenilir adama mükafatını ver, dedi. Hz. Şuayb:
- Ey Musa, bana sekiz sene hizmet etmen şartıyla bu iki kızımdan birini sana nikahlayayım. Sekiz yerine on sene hizmet edersen, o da senin mürüvvetindendir, dedi.
Hz. Musa kabul etti. Hz. Şuayb'a tam on sene hizmet etti. Sonunda küçük kızı Safüra'yla evlendi.
Evlenmesi için sekiz sene hizmet etmesi kafi idi, ama peygamberler yaptıklarını tam ve fazlasıyla yaparlar. O da öyle yaptı ve on sene hizmet etti. Gerçi henüz o zaman kendisine peygamberlik verilmemişti ama, ilerde kendisine peygamberlik verilecek olan zata böyle hareket etmek yakışırdı, Hz. Musa da öyle hareket etti.
Peygamberler içinde ulül azm olan peygamberler vardır. Onların dereceleri diğer peygamberlerden üstündür. Musa Aleyhisselam ulül azam peygamberlerdendir. Allah şefaatlerinden mahrum eylemesin. AMİN.
alıntı