İçinizdeki Çocuktan Ne Haber ?

zemheri

Usta
İçinizdeki Çocuktan Ne Haber ?

Uçsuz bucaksiz bir ormandayiz simdi. Karanliklar ortasinda kaybolmusuz. Bir kuyunun dibine düsmüs gibiyiz, duyulmuyor sesimiz. Nefesimiz kabariyor, yüregimiz daraliyor ve gittikçe artiyor yalnizligimiz.

Uzaklardan, çok uzaklardan bir çiglik isitiyoruz. Bir hayat isigi, bir ses, bir varlik yansimasi; kendine çagiriyor bizi. Ormani çigliga bogarak, düsüncemizi dagitarak çagiriyor. Çagriya uyup o sesle birlesiyoruz. Ses bizi bütünlüyor, yüzümüz aydinlaniyor ve yüregimiz duruluyor. O ses bize çok yakin, tanidik bize. O bizim eski, bizim çocuk sesimiz. Kopup giden, asinan ve sehirlerde yiten yanimiz, çocuklugumuz.

Herkesin bir çocuk yani vardir. Bastirilmis, korkutulmus ve kovulmus çocuklugu... "Çocuklasma!" der büyükler. Aslinda, bilmeden "kendin gibi, özünde oldugu gibi davranma" demek isterler. Ne çikar çocuklassa insan? Kirletilmemis günlerdeki kendine dönse ne olur? Çocuklasmis duygularimiz büsbütün kuruyunca damarlarini yitirmis bir irmak gibi kalmaz miyiz ortalikta?

Hayat, hep asik suratli ve ciddi görünmemizi ister bizden. Insanlar, büyümüs yanlarimizi tanirlar ancak. Çünkü hep büyükler anlar yasamanin kanunlarindan. Fakat hayatin ufuklari dardir. Ciddi islerimiz, büyütülmüs yanlarimiz kupkuru ve renksiz günlerin ortasinda birakiverir bizi. Günlerimizi senlendirecek, yüzümüzü güldürecek bir kipirti kalmaz içimizde. Bunu ancak bir çocuk basarabilir. Uzaklardan kosup gelerek ormanimizi çigliklara bogacak bir çocuk. Bizi ancak bir çocuk kurtarir. Ya onu büyüme, yükselme ve kazanma tutkularimizi degistirmissek... Kuslarla, çiçeklerle ve yagmurla bir, ara sira günlerimizi yoklayan ve insanligimizi uyandiran güzelliklerle, tutup en derin kuyulara bastirmissak içimizdeki çocugu! Çünkü çocuklar bos durmaz, muziplik yapar ve dokunu dururlar insanin zayif yanlarina. Kaçmak, kurtulmak ister insan, firlatip atmak ister yaralarina dokunan çocugu. Büyükler, bir çocuga, çocuk yanlarina yenilmekten hoslanmazlar... Bunun için susturmak ister insan çocuk kalan duygularini.

Içimizdeki çocuk bir yerlerimizi hep kemirir durur aslinda... Biri bizi dürüst olmaya, oldugumuz gibi davranmaya çagirir. Güzelliklere çagirir. Bunlara tahammül edecek yürek kalmamissa insanda, içi disi büsbütün kararmissa kendisine bir azap olan çocuk yanini kurutacak ve unutacaktir onu.

Ne garip degil mi, çocukken hep büyümek, akli erenlerin islerine karismak isterdik. Bilmezdik ki hayatin ufuklari daralacak ve günlerimiz gerçegin daracik sinirlarina çekilecek. Oysa çocukluk günleri öyle midir? Bir bakima rüyaya benzerdi o günler. Cennetle dünya arasinda gidip gelen rüya hallerinde Allah'a bir adim yaklasirdik da meleklerin yagmurunda yikanirdi yüzümüz. Sonsuz ufuklari vardi hayatimizin. Büyüdükçe, çocuklugumuz ayrildikça içimizden, meleklerin öpücügü de kesildi yüzümüzden. Simdi büyüklügümüz, bilgeligimiz ve kazançlarimiz yetismiyor yüzümüzü güldürmeye.

Çocuklugumuzu, içimizin o saf, deli dolu çigliklarini yasatmanin bir yolu olmali. Sikildikça bize bir melek öpücügü getirecek, yüzümüz karardikça tebessüm uyandiracak deli dolu bir çocuk kalmali bir yerlerimizde. Bazen, hayatin acimasizligina masum bir çocuk yetebilir. Çocuk yanimizi acilarin üstüne üstüne sürebilir, susuzlugumuzu çocuk günlerimizin yagmurunda giderebiliriz. Çünkü çocuk yanimiz biraz da Allah'a yakin yanimizdir bizim.

Içinizdeki çocugu aramaya ne dersiniz? Eski, saf, riyasiz, tertemiz günleriniz, anilariniz, çocuk hafizanizda saklidir. Su daracik hayatta çocuklugun sonsuz ufuklariyla karsilasmak ne tatli sey olur. Anilara uzandiginizda sayisiz güzellikler çagiracak sizi. Hayata masumluk yükleyip getireceksiniz. Sonra, çocukluguna dönmek isteyen saire hak vermeden edemeyeceksiniz. Cahit Sitki, yasinin ve adinin olmadigi çocukluk günlerine gider. Orada, rengarenk bir dünya karsilar kendisini.

"Bu bahar havasi, bu bahçe
Havuzda su siril sirildir
Uçurtmam bulutlardan yüce
Zipziplarim piril pirildir
Ne güzel dönüyor çemberim
Hiç bitmese horoz sekerim."

(Ali ÇOLAK)

Hiç büyümesin içimizdeki çocuklar!
 
Geri
Top