İçki. Sadece bir kelime, ama içinde fırtınalar, depremler, volkanik patlamalar ve bir sürü garip, açıklanamayan olay barındıran bir kelime. Bazıları der ki, içki bütün kötülüklerin anasıdır. Elbette, bu iddianın kesinlikle abartılı bir tarafı var. Anne olmak, sonuçta, oldukça zor bir iştir ve içki, ne kadar kötü olursa olsun, muhtemelen bir bebek yetiştirmenin karmaşıklığını ve sürekli kusma olaylarını yaşayamayacaktır. Ama şunu kabul edelim, içki, kötü şeyler için oldukça yetenekli bir "yardımcı" olabilir.
Öncelikle, içki, kötü kararların en büyük destekçisidir. Düşünün: normalde asla yapmayacağınız bir şey yapıyorsunuz. Örneğin, karaokede “Bohemian Rhapsody”yi tüm coşkunuzla seslenmek; yabancılara hayatınızın hikayesini anlatmak; yediğiniz pizzanın son dilimini arkadaşınızın tabağından çalmak; hatta internette özür dilemeyi gerektirecek düzeyde saçma sapan yorumlar yazmak. Bu durumların hepsi normalde "hayır" diyeceğiniz şeylerdir. Ama içki? İçki anında sizin en büyük savunucunuzu yapar, sizi bu eylemlere yönlendirir ve sonra da "Aman canım, ne güzeldi!" diye düşünmenizi sağlar. Sabahleyin pişmanlık duymanız ise ayrı bir hikaye... Hatta o pişmanlığın da çoğu zaman içkiyle bastırıldığını düşünürsek, döngünün ne kadar acımasız olduğu anlaşılabilir.
Sonra, içkiyi eleştirenler, onun sosyal hayatı mahvettiğini iddia eder. İçki yüzünden evliliklerin bittiği, arkadaşlıkların bozulduğu, aile kavgalarının yaşandığı çokça hikaye vardır. Bir kadeh şarabın ardından başlayan nazik bir tartışma, sonu gelmez bir kavga dönüşebilir. İçki, dilinizi çözmekle kalmaz, aynı zamanda düşünce filtrelerinizi de tamamen devre dışı bırakır. Sonuçta, aklınızdaki her şeyi - ne kadar kırıcı olursa olsun - doğrudan karşıdakine söyleyebilirsiniz. “Senin saçın daha az komik görünüyor.” gibi müthiş bir lafı sarf edip, bunun içkiden kaynaklandığını savunmanız ise ayrı bir ironi tabii.
İçki, ayrıca ilginç bir şekilde, insanlara yaratıcılık kazandırdığını iddia eder (sadece kendine inanır). Şairler, ressamlar, yazarlar… Hepsi birer içki hastası, denir. Oysa çoğu zaman ortaya çıkan eserler, sadece hafif bir sarhoşluğun eseridir. Siz yazarken, çizerken, bestelerken müthiş bir yaratıcılık salgını yaşadığınızı sanırsınız; ama ertesi gün baktığınızda, aslında sadece yazım hataları, yamuk çizgiler ve anlamsız melodilerden oluşan bir kargaşa görürsünüz. “İlham perisi sarhoştu, o yüzden bu kadar garip oldu,” diyerek kendinizi teselli etmeniz ise işin komik yanı.
Ama belki de içkinin en büyük günahı, zamanı çalmasıdır. Bütün bir akşamı, bulanık anılar ve pişmanlıklarla dolu bir deneyime harcıyorsunuz. Önünüze gelen her şeyle kavga ediyorsunuz. Etrafınızdaki herkese hayat dersleri veriyorsunuz. Sonra bir bakıyorsunuz ki, güneş doğmuş, gününüz mahvolmuş, ve size "bu geceyi ne yaptığını hatırlamıyorum" dercesine bakıyor.
Sonuç olarak, içki bütün kötülüklerin anasıdır demek, muhtemelen biraz abartı. Ama içki kesinlikle bu kötü şeyler için en önemli yardımcı, en etkili kolaylaştırıcıdır. O, sadece hayatımızda birkaç küçük “sorun” yaratmaz, bizzat bir “sorun”dur. Yani, eğer gerçekten hayatınızda kötü bir şey olduysa, suçluyu aramak için çok uzağa gitmenize gerek yok. Belki de suçlu, buzluğunuzun en derinlerinde, loş bir köşede saklanıyordur. Ve o suçlu, muhtemelen size gülecektir.