İktisat terimleri
-Borç
-Kredi
-Sermaye
-Tekel
-Tutsat
Borç
Borç, geniş anlamda, bir borç ilişkisini, dar anlamda ise borçlu tarafın ödemekle yükümlü olduğu parasal değeri ya da yerine getirme taahhüdünde olduğu edimi ifade eder. Hukuki alanda kullanılışı, geniş anlamıdır.
Borç ilişkisi, borçlu ve alacaklı olmak üzere iki taraf arasında bir edimin yerine getirilmesine dayanan hukuki bağdır.
Unsurları
Her borç ilişkisinde üç unsur vardır.
* Borçlu, alacaklı ile aralarındaki bir borç ilişkisi dolayısıyla bir edimi yerine getirmekle yükümlü olan taraftır.
* Alacaklı, borç ilişkisine konu olan edimin yerine getirilmesini isteme hakkına sahip olan taraftır. Bu edimin yerine getirilmesini isteme hali, borçlunun edimi kendiliğinden yerine getirmemesi halinde ortaya çıkar ve alacaklının talep hakkı olarak tanımlanır. Alacaklı bu talebinin yerine getirilmemesi durumunda yasal yollara başvurarak borçlunun edimi yerine getirmesini sağlayabilir. Buna dava hakkı denilmektedir.
* Edim, borçlunun bir şey vermek, bir şey yapmak ya da bir şey yapmamak şeklindeki yükümlülüğüdür.
Almancada edim "leistung" olarak ifade edilir.Üc türü olan vermek "übergeben" birsey yapmak "tun" birseyi yapmamak "unterlassen" olarak kullanilmaktadir.
Edim yürleri ve sorumluluk
Edimler, müspet edim-menfi edim; kişisel edim maddi edim; ani edim-sürekli edim ve nihayet bölünebilen edim bölünmez edim gibi ayırımlara uğrarlar. Sorumluluk, borçlunun edimini yerine getirmemesi halinde alacaklının borçlunun malvarlığına el koyabilme imkânı demektir. Sorumluluğun, kişi ile sorumluluk ve mal ile sorumluluk türleri vardır. Mal ile sorumluluk da sınırsız sorumluluk ve sınırlı sorumluluk biçiminde ikiye ayrılır. Sınırlı sorumluluk, belli mallarla veya belli miktarlarla sınırlandırılmış olabilir.
Borcun kaynakları
Borcun kaynakları, taraflar arasında bir borç ilişkisi doğmasına yol açan olaylar, olgulardır. Borçlar Kanunu, borcun kaynaklarını üç grup içinde düzenlemiştir.
Akitden Doğan borçlar
Bir hukuki işlemden doğan borçlardır. Hukuki işlem, hukuki bir sonuç doğurmak amacıyla, irade beyanında bulunmaktır. Hukuki işlemler, irade beyanında bulunan tarafların sayısı açısından, tek taraflı hukuki işlemler ve çok taraflı hukuki işlemler olmak üzere iki grup içinde düznelenmişlerdir.
Tek taraflı hukuki işlemler, sadece bir tek tarafın -doğal olarak borçlu tarafın- irade beyanıyla hüküm ifade eden borç ilişkileridir. Bir borç ilişkisi, tek bir kişinin irade beyanıyla gerçekleşmiştir.
Çok taraflı hukuki işlemer, birden çok tarafın karşılıklı ve birbiryle örtüşen irade beyanlarıyla ortaya çıkan hukuki işlemlerdir. Günlük hayatta en sık rastlanan türü, iki taraflı hukuki işlemlerdir. Hukuk literatüründe bu tarz hukuki işlemlere sözleşmeler denilmektedir. Eski dilde akit ya da mukavele.
Haksız fiillerden Doğan borçlar
Haksız fiiller, Borçlar Kanunu’nun 41-60. maddelerinde tanımlanmıştır, çağdaş hukuk düzeni açısından kabul edilemez tutum ve davranışlar sonucunda karşı tarafın uğrayacağı kaybı ifade etmektedir.
Sebepsiz zenginleşme
Çoğu kez, haksız iktisab olarak da geçen bu hukuk terimi, herhangi bir kimsenin malvarlığının, hukuk düzeni açısından kabul edilir bir nedene dayanmaksızın, başka bir kimsenin malvarlığı zararına olacak şekilde artmasıdır.
Kredi
Kredi, bir kimseye belirli bir süre sonra geri almak kaydıyla satın alma gücü sağlanması veya bu gücün devredilmesi olarak tanımlanır. Bu sözü edilen nakdi kredi tanımıdır. Ancak bankalar bir tüzel ya da gerçek kişi lehine garanti ve kefalet vererek de kredilendirme yapabilir. Buna da gayrinakdi kredi denir.
Kökenbilim
Latince'de inanma, güven anlamına gelen credere sözcüğünden gelir.
Bankalar nakdi kredilerden faiz ve komisyon gelirleri, gayrinakdi kredilerden de verilen garanti ve kefaletin belirli oranlarında komisyon geliri alarak gelir kaydederler. Nakdi krediler banka bilnçosunun aktif kaleminde yer alırken, gayrinakdi krediler ise teminat ve taahhütten ibaret olduğundan bilanço dışında, nazım hesaplar olarak takip edilir.
Diğer yandan kredi iki taraf arasında gerçekleşen bir hukuki sözleşme olarak da açıklanabilir. Bu sözleşmede taraflar, kredi açan taraf ve kredi açılan taraftır.
Kredi sözleşmeleri, konu itibariyle çok yönlü sözleşmelerdir.
* Belirli bir satın alma gücünün kredi açan tarafça, kredi açılan tarafa devri, borç verme sözleşmeleri ve nakdi krediler olarak,
* Belirli bir malın, bedeli kredi sözleşmesinde belirlenmiş koşullarla geri ödenmesi vaadiyle devri, finansal kiralama ve benzeri işlemler olarak,
* Üçüncü kişilerin, kredi açılan tarafla aralarındaki farklı bir hukuki sözleşmeden doğan alacaklarının, bu sözleşme hükümlerine göre ifa edilmemesi durumunda, kredi açan tarafça ödeneceği ya da alacaklı tarafın, sözleşme koşullarının yerine getirmemesi dolayısıyla uğrayacağı zararın tazmini, kefalet ya da gayri nakdi krediler olarak,
* Kredi açan tarafın kendi ticari itibarını, kredibilitesini, üçüncü kişilerin, kredi açılan tarafla aralarındaki farklı bir hukuki sözleşmede ortaya koymalarını, keza kefalet sözleşmeleri olarak,farklı biçimlerde olabilir.
Sermaye
Sermaye veya kapital ekonomide, üretim sürecinde mal veya hizmet oluşturmak için kullanılan üretim faktörleri. Sermaye malları para ve finansal sermaye ile elde edilebilir. Finans ve muhasebede, sermaye genellikle finansal servet, bilhassa bir işletmeyi kurmak veya başlatmak için olan, servet için kullanılır.
Tekel
Bu madde tekellik kavramını anlatmaktadır.
Tekel ya da monopol, bir pazarda belirli bir ürün için üretici ya da dağıtımcı olarak tek bir firmanın bulunması durumudur. Bir monopol, rakip firmaların daha düşük fiyat koyması korkusu olmadan kendi fiyatını belirleme gücüne sahiptir. Monopoli, serbest rekabeti ortadan kaldırarak kaynakların verimli kullanımını önleyen bir durum yaratır.
Tekelleşmenin sebepleri
Pazarın durumu nasıl olursa olsun, bir sektördeki her firmanın amacı karlarını maksimum seviyeye çıkarmaktır. Serbest rekabet ortamında firmaların pazara girişinde veya çıkışında herhangi bir engel olmazken, bu durum her zaman geçerli olmayabilir. Bazı durumlarda firmalar pazara girmek istese bile birtakım engellerden dolayı girmekten vazgeçebilirler. Tekeller de bu tür engellerin varlığında ortaya çıkarlar.
Birinci olarak, pazardaki Batık maliyetlerin yüksek olması durumunda firmalar, pazara girmekten vazgeçebilir ya da bu maliyetleri karşılayabilecek pazarda tek bir firma olabilir. Bu durumda bu sektöre girmek isteyen firmaların sermaye ve mali yapısının güçlü olması gerekliliği, firmalar için bir engel teşkil eder.
İkinci olarak, bir şirketin sadece belli bir ürünün üretimini bilmesi ya da o ürünü pazardaki diğer firmalardan daha ucuza üretebilecek bilgiye sahip olması durumunda bile, pazarda tekel durumuna gelebilir. Bir firma, başkalarının taklit edemediği yeni veya daha iyi bir ürün üretebilmeye imkân sağlayan özel bir bilgiye ya da teknolojiye sahip olabilir. Firma bu bilgiyi sır olarak saklayıp rakip firmaların bu ürünü taklit etmesine engel olabilir. Bu durum, firmayı bu pazarda tekel durumuna getirir
Tekellerin bir diğer çıkış noktası ise, devlettir. Devlet, bazı firmalara bazı ürünleri üretmesi için ayrıcalıklı ve o firmaya özel yasal haklar verebilir. Bu durumda bu firmanın dışındaki diğer firmalar bu yasal hakka sahip olmadıklarından, pazara giremezler. Patentler de bu duruma dahildir. Örneğin devlet, bazı ilaçların patentini ve üretim hakkını sadece belli başlı firmalara verebilir. Bu da ilaç sektöründe her bir ilaç için pazarın tekelleşmesine sebep olur.
Eğer bir sektör halihazırda zaten tekelleşmişse, ve bu tekel firma da belli bir tarihe ve üne sahipse, konumunu tekel olarak korumaya devam edebilir. Tekel firmanın ününden ve pazardaki tanınmışlığından dolayı, yeni firmalar pazara girmekte zorlanabilir ve bu da pazardaki tekelin devamına sebep olur.
Tekellerin özellikleri
Serbest rekabet ortamında firmaların ürünleri için belirlediği fiyat, marjinal maliyete eşittir. Serbest rekabet ortamında fiyatlar sabit, talep eğrisi de düzdür.(eğimi yoktur) Tekellerde ise durum daha farklıdır. Tekellerde, negatif eğimli bir talep eğrisi görülür ve bu durum, tekele kendi isteğine göre bir fiyat belirleme olanağı verir. Elbette tekelin de amacı karlarını maksimize etmektir. Tekel, karını maksimize edecek bir şekilde fiyat ve miktar belirler. Bunu da yaparken marjinal maliyeti, marjinal gelire eşitler çünkü firma fiyatlarını, fazladan üretilecek her bir üründen elde edeceği gelir(marjinal gelir), fazladan üretilecek her bir ürünün maliyetine(marjinal maliyet) eşit olana kadar arttıracaktır. Sonuçta bir tekelin belirlediği fiyat, serbest rekabet ortamındaki bir firmanın koymuş olduğu fiyattan daha fazla olacaktır. Bu durumda da tekel, serbest rekabet ortamındaki bir firmanın edeceği kardan daha çok kar edecektir. Ama tekelin daha yüksek fiyat koyuyor olması, tekelin her zaman pozitif kar edeceği anlamına da gelmez çünkü maliyetler hala elde edilen geliri aşıyor olabilir.
Tekelleşmenin getirdikleri
Daha önceden de değinildiği gibi, tekeller serbest rekabet ortamında oluşan pazar fiyatının üstünde bir fiyat belirlerler. Bu durumda tüketici, aldığı malı serbest rekabet ortamındakine göre daha pahalı bir fiyata satın almış olur. Tüketici, tekelin olduğu bir pazarda zararda olan taraftır. Tekel ise serbest rekabet ortamındaki fiyattan daha yüksek bir fiyata ürünlerini sattığı için kazançlı olan taraftır. Bunun yanı sıra her iki tarafın da bir kazancı olmadığı boşa giden bir miktar da ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla tekeller, serbest rekabet ortamı ile karşılaştırıldığında toplum refahını azaltıcı etki gösterirler.
Tekel bir firma, kendi sektöründe tek olduğu için verimli bir şekilde çalışmak zorunda değildir. Serbest rekabet ortamında tüm firmalar birbirlerinin hareketlerini izleyebildiklerinden ve her firmanın kendisi için en iyisini yaptığını bildiklerinden verimlilik daha fazladır. Dolayısı ile tekel firmaların tam verimle yönetilme olasılığı genel olarak serbest rekabet ortamındaki bir firmaya göre daha azdır. Bu da firmanın kendini geliştirme ve böylece topluma katkıda bulunması açısından olumsuz bir özelliktir.
Toplum refahına olan olumsuz etkisini tekeller, araştırma-geliştirme(AR-GE) faaliyetleri ile kapatmaya çalışırlar. Tekelin elde ettiği yüksek miktarlardaki kar oranı, firmanın ARGE çalışmaları için gerekli olan sermayeyi elde etmesine olanak verir. Firma böylecei yeni ürünler geliştirebilir, ürünlerini yenileyebilir ya da daha düşük maliyetli imalat yöntemleri geliştirebilir.
Tekelleşmeye Karşı Alınan Tavır
Tekelleşme, serbest rekabeti ortadan kaldırdığı için, ürünlerin ya da verilen hizmetin fiyatının yükselmesine sebep olur. Bu da tüketicinin zararınadır. Tekelleşme durumda en kazançlı olan tekel firmanın kendisidir. Pek çok hükümet, tüketicinin kazancını ve sektörün verimliliğini arttırmak amacı ile piyasalardaki tekelleşme eğilimlerini giderici düzenlemelerle önlem almaktadırlar.
Tekelleşmeye karşı alına önlemlerden birkaçı olarak şunlar sıralanabilir:
* İthalattan alınan vergilerin düşürülmesi
* Teşvik primi, vergi indirimi politikalarının uygulanması
Tutsat
Tutsat maddesi ipotek ile yapılan satış ile ilgilidir, ipotek kavramı ile ilgili madde için Tutu sayfasına bakınız.
Tutsat, tutulu satış, ipotekli satış, rehinli satış ya da mortgage bir malın kendisinin güvence olarak gösterilerek, ödünç alınan parayla satın alınması anlamına gelen iktisadi terimdir.
Tutulu satış genellikle taşınmaz mal (çoğunlukla da yapı) satınalımlarında kullanılır. Bu gibi satışlarda, parasal kurumlar ödünç verdikleri tutar (kredi) geri ödenene dek, taşınmaz mala el koyabilme yetkisini ellerinde tutarlar. Bu tutu, parasal kurumların ödünç verdikleri para için bir güvence niteliğindedir. Bu yöntem, özel ya da tüzel kişilerin, bir taşınmaz malın ederi kadar paraları başlangıçta olmasa da, malı alıp, genellikle 15-30 yıllık süre içerisinde parça parça ödemelerini ve sonunda da tümüyle sahip olmalarını sağlar. Ödeme tamamlandığında, tutu durumu ortadan kalkar.
Geri Ödeme
Ödünç verilen tutar, ödünç isteyenin geri ödeme kapasitesine (genellikle aylık gelirinden giderleri çıkarıldıktan sonra hesaplanır) ve satın alınmak istenen taşınmaz malın "Hemen Paraya Çevrilebilir Değeri"ne (HPÇD) bağlıdır. HPÇD genellikle malın değerinin %75'i ile %90'ı arasında olur ve borcun ödenememesi durumunda malın parasal kurumca hemen satılabileceği tutara denk gelir. Ödemelerde gecikme olduğu takdirde parasal kurumlar kalan borcun tamamını tahsil etmek amacıyla tutulu malın satışını isteyebilmekte, ve satışın borcu karşılayamaması durumunda ise borçlu hakkında icra takibi yapma hakkını saklı tutmaktadır.
Kanunlar ve Vergilendirme
Tutu yöntemiyle ödünç alınan tutarın geri ödenmesinde, genellikle o ülkedeki vergi yasalarına ve ödünç alanın alabileceği rizikolara bağlı olarak değişik parasal yapılar kullanılır. Örneğin borç faizlerinin vergiden düşülebildigi ülkelerde (ABD gibi), geri ödemelerin faiz olan kısmınını borçlu gelirinden düşebilir.
Birçok ülkede, özellikle de gelişmiş ekonomilerde, ev, işyeri satınalımlarının tutu yöntemiyle yapılması çok olağandır.
-Borç
-Kredi
-Sermaye
-Tekel
-Tutsat
Borç
Borç, geniş anlamda, bir borç ilişkisini, dar anlamda ise borçlu tarafın ödemekle yükümlü olduğu parasal değeri ya da yerine getirme taahhüdünde olduğu edimi ifade eder. Hukuki alanda kullanılışı, geniş anlamıdır.
Borç ilişkisi, borçlu ve alacaklı olmak üzere iki taraf arasında bir edimin yerine getirilmesine dayanan hukuki bağdır.
Unsurları
Her borç ilişkisinde üç unsur vardır.
* Borçlu, alacaklı ile aralarındaki bir borç ilişkisi dolayısıyla bir edimi yerine getirmekle yükümlü olan taraftır.
* Alacaklı, borç ilişkisine konu olan edimin yerine getirilmesini isteme hakkına sahip olan taraftır. Bu edimin yerine getirilmesini isteme hali, borçlunun edimi kendiliğinden yerine getirmemesi halinde ortaya çıkar ve alacaklının talep hakkı olarak tanımlanır. Alacaklı bu talebinin yerine getirilmemesi durumunda yasal yollara başvurarak borçlunun edimi yerine getirmesini sağlayabilir. Buna dava hakkı denilmektedir.
* Edim, borçlunun bir şey vermek, bir şey yapmak ya da bir şey yapmamak şeklindeki yükümlülüğüdür.
Almancada edim "leistung" olarak ifade edilir.Üc türü olan vermek "übergeben" birsey yapmak "tun" birseyi yapmamak "unterlassen" olarak kullanilmaktadir.
Edim yürleri ve sorumluluk
Edimler, müspet edim-menfi edim; kişisel edim maddi edim; ani edim-sürekli edim ve nihayet bölünebilen edim bölünmez edim gibi ayırımlara uğrarlar. Sorumluluk, borçlunun edimini yerine getirmemesi halinde alacaklının borçlunun malvarlığına el koyabilme imkânı demektir. Sorumluluğun, kişi ile sorumluluk ve mal ile sorumluluk türleri vardır. Mal ile sorumluluk da sınırsız sorumluluk ve sınırlı sorumluluk biçiminde ikiye ayrılır. Sınırlı sorumluluk, belli mallarla veya belli miktarlarla sınırlandırılmış olabilir.
Borcun kaynakları
Borcun kaynakları, taraflar arasında bir borç ilişkisi doğmasına yol açan olaylar, olgulardır. Borçlar Kanunu, borcun kaynaklarını üç grup içinde düzenlemiştir.
Akitden Doğan borçlar
Bir hukuki işlemden doğan borçlardır. Hukuki işlem, hukuki bir sonuç doğurmak amacıyla, irade beyanında bulunmaktır. Hukuki işlemler, irade beyanında bulunan tarafların sayısı açısından, tek taraflı hukuki işlemler ve çok taraflı hukuki işlemler olmak üzere iki grup içinde düznelenmişlerdir.
Tek taraflı hukuki işlemler, sadece bir tek tarafın -doğal olarak borçlu tarafın- irade beyanıyla hüküm ifade eden borç ilişkileridir. Bir borç ilişkisi, tek bir kişinin irade beyanıyla gerçekleşmiştir.
Çok taraflı hukuki işlemer, birden çok tarafın karşılıklı ve birbiryle örtüşen irade beyanlarıyla ortaya çıkan hukuki işlemlerdir. Günlük hayatta en sık rastlanan türü, iki taraflı hukuki işlemlerdir. Hukuk literatüründe bu tarz hukuki işlemlere sözleşmeler denilmektedir. Eski dilde akit ya da mukavele.
Haksız fiillerden Doğan borçlar
Haksız fiiller, Borçlar Kanunu’nun 41-60. maddelerinde tanımlanmıştır, çağdaş hukuk düzeni açısından kabul edilemez tutum ve davranışlar sonucunda karşı tarafın uğrayacağı kaybı ifade etmektedir.
Sebepsiz zenginleşme
Çoğu kez, haksız iktisab olarak da geçen bu hukuk terimi, herhangi bir kimsenin malvarlığının, hukuk düzeni açısından kabul edilir bir nedene dayanmaksızın, başka bir kimsenin malvarlığı zararına olacak şekilde artmasıdır.
Kredi
Kredi, bir kimseye belirli bir süre sonra geri almak kaydıyla satın alma gücü sağlanması veya bu gücün devredilmesi olarak tanımlanır. Bu sözü edilen nakdi kredi tanımıdır. Ancak bankalar bir tüzel ya da gerçek kişi lehine garanti ve kefalet vererek de kredilendirme yapabilir. Buna da gayrinakdi kredi denir.
Kökenbilim
Latince'de inanma, güven anlamına gelen credere sözcüğünden gelir.
Bankalar nakdi kredilerden faiz ve komisyon gelirleri, gayrinakdi kredilerden de verilen garanti ve kefaletin belirli oranlarında komisyon geliri alarak gelir kaydederler. Nakdi krediler banka bilnçosunun aktif kaleminde yer alırken, gayrinakdi krediler ise teminat ve taahhütten ibaret olduğundan bilanço dışında, nazım hesaplar olarak takip edilir.
Diğer yandan kredi iki taraf arasında gerçekleşen bir hukuki sözleşme olarak da açıklanabilir. Bu sözleşmede taraflar, kredi açan taraf ve kredi açılan taraftır.
Kredi sözleşmeleri, konu itibariyle çok yönlü sözleşmelerdir.
* Belirli bir satın alma gücünün kredi açan tarafça, kredi açılan tarafa devri, borç verme sözleşmeleri ve nakdi krediler olarak,
* Belirli bir malın, bedeli kredi sözleşmesinde belirlenmiş koşullarla geri ödenmesi vaadiyle devri, finansal kiralama ve benzeri işlemler olarak,
* Üçüncü kişilerin, kredi açılan tarafla aralarındaki farklı bir hukuki sözleşmeden doğan alacaklarının, bu sözleşme hükümlerine göre ifa edilmemesi durumunda, kredi açan tarafça ödeneceği ya da alacaklı tarafın, sözleşme koşullarının yerine getirmemesi dolayısıyla uğrayacağı zararın tazmini, kefalet ya da gayri nakdi krediler olarak,
* Kredi açan tarafın kendi ticari itibarını, kredibilitesini, üçüncü kişilerin, kredi açılan tarafla aralarındaki farklı bir hukuki sözleşmede ortaya koymalarını, keza kefalet sözleşmeleri olarak,farklı biçimlerde olabilir.
Sermaye
Sermaye veya kapital ekonomide, üretim sürecinde mal veya hizmet oluşturmak için kullanılan üretim faktörleri. Sermaye malları para ve finansal sermaye ile elde edilebilir. Finans ve muhasebede, sermaye genellikle finansal servet, bilhassa bir işletmeyi kurmak veya başlatmak için olan, servet için kullanılır.
Tekel
Bu madde tekellik kavramını anlatmaktadır.
Tekel ya da monopol, bir pazarda belirli bir ürün için üretici ya da dağıtımcı olarak tek bir firmanın bulunması durumudur. Bir monopol, rakip firmaların daha düşük fiyat koyması korkusu olmadan kendi fiyatını belirleme gücüne sahiptir. Monopoli, serbest rekabeti ortadan kaldırarak kaynakların verimli kullanımını önleyen bir durum yaratır.
Tekelleşmenin sebepleri
Pazarın durumu nasıl olursa olsun, bir sektördeki her firmanın amacı karlarını maksimum seviyeye çıkarmaktır. Serbest rekabet ortamında firmaların pazara girişinde veya çıkışında herhangi bir engel olmazken, bu durum her zaman geçerli olmayabilir. Bazı durumlarda firmalar pazara girmek istese bile birtakım engellerden dolayı girmekten vazgeçebilirler. Tekeller de bu tür engellerin varlığında ortaya çıkarlar.
Birinci olarak, pazardaki Batık maliyetlerin yüksek olması durumunda firmalar, pazara girmekten vazgeçebilir ya da bu maliyetleri karşılayabilecek pazarda tek bir firma olabilir. Bu durumda bu sektöre girmek isteyen firmaların sermaye ve mali yapısının güçlü olması gerekliliği, firmalar için bir engel teşkil eder.
İkinci olarak, bir şirketin sadece belli bir ürünün üretimini bilmesi ya da o ürünü pazardaki diğer firmalardan daha ucuza üretebilecek bilgiye sahip olması durumunda bile, pazarda tekel durumuna gelebilir. Bir firma, başkalarının taklit edemediği yeni veya daha iyi bir ürün üretebilmeye imkân sağlayan özel bir bilgiye ya da teknolojiye sahip olabilir. Firma bu bilgiyi sır olarak saklayıp rakip firmaların bu ürünü taklit etmesine engel olabilir. Bu durum, firmayı bu pazarda tekel durumuna getirir
Tekellerin bir diğer çıkış noktası ise, devlettir. Devlet, bazı firmalara bazı ürünleri üretmesi için ayrıcalıklı ve o firmaya özel yasal haklar verebilir. Bu durumda bu firmanın dışındaki diğer firmalar bu yasal hakka sahip olmadıklarından, pazara giremezler. Patentler de bu duruma dahildir. Örneğin devlet, bazı ilaçların patentini ve üretim hakkını sadece belli başlı firmalara verebilir. Bu da ilaç sektöründe her bir ilaç için pazarın tekelleşmesine sebep olur.
Eğer bir sektör halihazırda zaten tekelleşmişse, ve bu tekel firma da belli bir tarihe ve üne sahipse, konumunu tekel olarak korumaya devam edebilir. Tekel firmanın ününden ve pazardaki tanınmışlığından dolayı, yeni firmalar pazara girmekte zorlanabilir ve bu da pazardaki tekelin devamına sebep olur.
Tekellerin özellikleri
Serbest rekabet ortamında firmaların ürünleri için belirlediği fiyat, marjinal maliyete eşittir. Serbest rekabet ortamında fiyatlar sabit, talep eğrisi de düzdür.(eğimi yoktur) Tekellerde ise durum daha farklıdır. Tekellerde, negatif eğimli bir talep eğrisi görülür ve bu durum, tekele kendi isteğine göre bir fiyat belirleme olanağı verir. Elbette tekelin de amacı karlarını maksimize etmektir. Tekel, karını maksimize edecek bir şekilde fiyat ve miktar belirler. Bunu da yaparken marjinal maliyeti, marjinal gelire eşitler çünkü firma fiyatlarını, fazladan üretilecek her bir üründen elde edeceği gelir(marjinal gelir), fazladan üretilecek her bir ürünün maliyetine(marjinal maliyet) eşit olana kadar arttıracaktır. Sonuçta bir tekelin belirlediği fiyat, serbest rekabet ortamındaki bir firmanın koymuş olduğu fiyattan daha fazla olacaktır. Bu durumda da tekel, serbest rekabet ortamındaki bir firmanın edeceği kardan daha çok kar edecektir. Ama tekelin daha yüksek fiyat koyuyor olması, tekelin her zaman pozitif kar edeceği anlamına da gelmez çünkü maliyetler hala elde edilen geliri aşıyor olabilir.
Tekelleşmenin getirdikleri
Daha önceden de değinildiği gibi, tekeller serbest rekabet ortamında oluşan pazar fiyatının üstünde bir fiyat belirlerler. Bu durumda tüketici, aldığı malı serbest rekabet ortamındakine göre daha pahalı bir fiyata satın almış olur. Tüketici, tekelin olduğu bir pazarda zararda olan taraftır. Tekel ise serbest rekabet ortamındaki fiyattan daha yüksek bir fiyata ürünlerini sattığı için kazançlı olan taraftır. Bunun yanı sıra her iki tarafın da bir kazancı olmadığı boşa giden bir miktar da ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla tekeller, serbest rekabet ortamı ile karşılaştırıldığında toplum refahını azaltıcı etki gösterirler.
Tekel bir firma, kendi sektöründe tek olduğu için verimli bir şekilde çalışmak zorunda değildir. Serbest rekabet ortamında tüm firmalar birbirlerinin hareketlerini izleyebildiklerinden ve her firmanın kendisi için en iyisini yaptığını bildiklerinden verimlilik daha fazladır. Dolayısı ile tekel firmaların tam verimle yönetilme olasılığı genel olarak serbest rekabet ortamındaki bir firmaya göre daha azdır. Bu da firmanın kendini geliştirme ve böylece topluma katkıda bulunması açısından olumsuz bir özelliktir.
Toplum refahına olan olumsuz etkisini tekeller, araştırma-geliştirme(AR-GE) faaliyetleri ile kapatmaya çalışırlar. Tekelin elde ettiği yüksek miktarlardaki kar oranı, firmanın ARGE çalışmaları için gerekli olan sermayeyi elde etmesine olanak verir. Firma böylecei yeni ürünler geliştirebilir, ürünlerini yenileyebilir ya da daha düşük maliyetli imalat yöntemleri geliştirebilir.
Tekelleşmeye Karşı Alınan Tavır
Tekelleşme, serbest rekabeti ortadan kaldırdığı için, ürünlerin ya da verilen hizmetin fiyatının yükselmesine sebep olur. Bu da tüketicinin zararınadır. Tekelleşme durumda en kazançlı olan tekel firmanın kendisidir. Pek çok hükümet, tüketicinin kazancını ve sektörün verimliliğini arttırmak amacı ile piyasalardaki tekelleşme eğilimlerini giderici düzenlemelerle önlem almaktadırlar.
Tekelleşmeye karşı alına önlemlerden birkaçı olarak şunlar sıralanabilir:
* İthalattan alınan vergilerin düşürülmesi
* Teşvik primi, vergi indirimi politikalarının uygulanması
Tutsat
Tutsat maddesi ipotek ile yapılan satış ile ilgilidir, ipotek kavramı ile ilgili madde için Tutu sayfasına bakınız.
Tutsat, tutulu satış, ipotekli satış, rehinli satış ya da mortgage bir malın kendisinin güvence olarak gösterilerek, ödünç alınan parayla satın alınması anlamına gelen iktisadi terimdir.
Tutulu satış genellikle taşınmaz mal (çoğunlukla da yapı) satınalımlarında kullanılır. Bu gibi satışlarda, parasal kurumlar ödünç verdikleri tutar (kredi) geri ödenene dek, taşınmaz mala el koyabilme yetkisini ellerinde tutarlar. Bu tutu, parasal kurumların ödünç verdikleri para için bir güvence niteliğindedir. Bu yöntem, özel ya da tüzel kişilerin, bir taşınmaz malın ederi kadar paraları başlangıçta olmasa da, malı alıp, genellikle 15-30 yıllık süre içerisinde parça parça ödemelerini ve sonunda da tümüyle sahip olmalarını sağlar. Ödeme tamamlandığında, tutu durumu ortadan kalkar.
Geri Ödeme
Ödünç verilen tutar, ödünç isteyenin geri ödeme kapasitesine (genellikle aylık gelirinden giderleri çıkarıldıktan sonra hesaplanır) ve satın alınmak istenen taşınmaz malın "Hemen Paraya Çevrilebilir Değeri"ne (HPÇD) bağlıdır. HPÇD genellikle malın değerinin %75'i ile %90'ı arasında olur ve borcun ödenememesi durumunda malın parasal kurumca hemen satılabileceği tutara denk gelir. Ödemelerde gecikme olduğu takdirde parasal kurumlar kalan borcun tamamını tahsil etmek amacıyla tutulu malın satışını isteyebilmekte, ve satışın borcu karşılayamaması durumunda ise borçlu hakkında icra takibi yapma hakkını saklı tutmaktadır.
Kanunlar ve Vergilendirme
Tutu yöntemiyle ödünç alınan tutarın geri ödenmesinde, genellikle o ülkedeki vergi yasalarına ve ödünç alanın alabileceği rizikolara bağlı olarak değişik parasal yapılar kullanılır. Örneğin borç faizlerinin vergiden düşülebildigi ülkelerde (ABD gibi), geri ödemelerin faiz olan kısmınını borçlu gelirinden düşebilir.
Birçok ülkede, özellikle de gelişmiş ekonomilerde, ev, işyeri satınalımlarının tutu yöntemiyle yapılması çok olağandır.
Vikipedi