Bir ilişkide genellikle yalan, kandırma, aldatma gibi ilişkiye zarar veren durumlardan kaçınsak da bazen bu tarz durumlarla karşılaşabiliyor hatta kendimizi aslında onaylamadığımız davranışları sergilerken bulabiliyoruz. Kişilerden birinin sergilediği ve diğeri tarafından yanlış olarak değerlendirilen bir davranış, ilişkide negatif deneyimler yaşanmasına sebep olabiliyor. İlişkide negatif durumlara yol açan davranışlara yalan söylemek, ihanet etmek, alay etmek, aldatmak, kandırmak gibi durumları örnek gösterebiliyoruz. Bu davranışlardan birini sergilediğimizde karşımızdaki kişiyi incitebiliyoruz. Peki bu davranışların ardından oluşan olumsuz durumdan negatif olarak etkilenen sadece karşımızdaki kişi mi oluyor? Yanlış davranışta bulunan kişi olarak biz de partnerimizi incittiğimiz için suçluluk ve/veya utanç gibi duygularla baş başa kalıyoruz ve bizim için de bu durum oldukça negatif sonuçlar doğurabiliyor1,2.
Kişilerin partnerlerini kıracak veya üzecek davranışlar sergiledikten sonra partnerlerine karşı ne kadar suçluluk ve utanç duydukları bu davranışın arkasındaki motivasyonla ve partnerlerin birbirleriyle nasıl bir ilişki kurdukları ile bağlantılı1. Bunun yanında suçluluk ve utanç hissedilmesine sebep olan davranışın ne olduğu ve ilişkide bulunan kişilerin karakteristik özellikleri de bu hislerin derecesini etkiliyor. Suçluluk veya utanç hissedilmesine sebep olan davranışlara örnek olarak alay etmeyi, ihanet etmeyi, kibirli olmayı, şikayet etmeyi ve yalan söylemeyi göstermiştik. Yapılan bir araştırmaya göre kişiler diğer davranışlara kıyasla en çok partnerlerine ihanet ettikleri zaman utanç ve suçluluk hissediyorlar2. En fazla suçlu hissedilen durumdan daha az olana doğru sıralayacak olursak ihaneti sırasıyla yalan söyleme, alay etme ve partnerden şikayetçi olma durumu takip ediyor. Diğerlerine göre kişinin kendisini en az suçlu hissettiği durumun ise kibirli olmak olduğu görülüyor2.
Kişilerin ilişkide bulundukları insanları aldatmalarının veya kandırmalarının arkasında farklı motivasyonlar bulunabiliyor. Örneğin; bir başkasının yararını gözettikleri (altruism) için yalan söylüyor veya kasıtlı olarak ve bencilce sebeplerle karşı tarafı kandırmayı tercih ediyor olabilirler. Bu iki motivasyonu inceleyen bir araştırmaya göre kasıtlı ve bencilce söylenen yalanlar kişilerin daha fazla utanç ve suçluluk hissetmelerine yol açıyor1. Fakat kasıtlı olmayan, beyaz yalanlar kişilerde bilinçli söylenen yalanlara kıyasla daha az suçluluk ve utancın ortaya çıkmasıyla sonuçlanıyor1. Bunların yanı sıra bazı ilişkilerde tarafların ilişkiyi kontrol etme amacıyla yalan söyledikleri bulunuyor. Burada yalan söyleyen veya karşısındakini kandıran kişinin amacı partnerini rahatsız edici bir davranışı yapmaya devam etmekten suçlayarak vazgeçirmek oluyor3. Bu durumda partnerin iyiliğini isteme motivasyonu olsa da ilişkide bulunan iki kişi de suçluluk duyabilir gibi görünüyor.
Olumsuz bir davranış sonrası ne kadar suçluluk veya utanç hissedileceği kişilere bağlı olarak da değişebiliyor. İlişkiyi ayakta tutmak için bağlanma kaygısı bulunan insanların bağlanma kaygısı olmayan kişilere kıyasla daha fazla çabaladıkları biliniyor4. Bu kişiler partnerleriyle yakın bir ilişki içinde kalabilmek için yoğun bir istek duyuyorlar ve ilişkilerinin tehdit altında olduğunu fark ettiklerinde fazla tepki gösterebiliyorlar. Yüksek bağlanma kaygısına sahip kişiler, bağlanma kaygısı bulunmayan kişilere kıyasla olumsuz durumlarda daha fazla incinebiliyorlar ve incindiklerinde bunu stratejik bir şekilde abartarak partnerlerinin suçlu hissetmesine sebep olabiliyorlar. Partnerlerinin kendisini suçlu hissetmesi bu kişilerin ilişkilerine olan pozitif inancını artırıyor. Fakat diğer taraftan suçlu hisseden tarafın suçluluk seviyesi arttıkça ilişki memnuniyetinde azalma olduğu görülüyor3.
Yapılan kandırmanın ve aldatmanın şekli de ilişkiden ilişkiye farklılık gösteriyor. Aralarındaki fark henüz net bir şekilde ortaya konulmamış olsa da arkadaşlık ilişkisinde, yabancı biriyle olan ilişkide ve romantik ilişkideki kandırma ve aldatmanın birbirinden farklı özellikler taşıdığı biliniyor5. Bazı araştırmalar yakınlığın daha fazla olduğu ilişkilerde suçluluk hissinin de daha çok ortaya çıktığını gösteriyor. Fakat son çalışmalara göre daha az yakınlığın bulunduğu kişilerle (öğretmen veya tanımadığımız biri gibi) kurulan ilişkilerde suçluluk hissi daha çok ortaya çıkıyor1. Başka bir deyişle, bu konu tam olarak aydınlatılabilmiş değil.
Olumlu taraftan bakacak olursak suçluluk hissini yakınlık ve empati kurma niyetiyle ilişkilendirebiliriz. Çünkü kişinin yanlış bir şey yaptığında suçluluk duyması aslında partnerini önemsediğine işaret ediyor. Üstelik herhangi bir ilişkide karşımızdakini incittiğimizi fark ettiğimizde hissettiğimiz utanç ve suçluluk sayesinde kandırma ve yalan söyleme gibi eylemlerde bulunmaktan daha çok kaçınabiliyoruz4. Kişinin karşı tarafı üzecek bir davranışta bulunmasına rağmen suçluluk hissinin az olması ise ilişkideki sorunları düzeltmek için yeterince çaba sarf etmediği anlamına gelebiliyor. Bu durum da ilişkinin kalitesini düşürüyor1. Yani, yanlış davranışların ardından gelen belli dozda suçluluk ve utanç hissi ilişkinin sürdürebilmesi için aslında olumlu bir etki taşıyor. Belli bir dozda diyoruz çünkü bu hislerin derecesinin arttığı durumda suçluluk hisseden partner ilgi ve sevgi görmeyi hak etmediğini düşünmeye başlayabiliyor1.
İlişkilerde suçlu duruma düşmemek için en iyisi hiç hata yapmamak formülü pek işe yarar gibi durmuyor. İçinde bulunduğumuz her ilişkide belli hatalarımız oluyor ve aynı şekilde kalbimizin kırıldığı durumlarla karşılaşabiliyoruz. Hatalarımızdan sonra suçluluk duyuyor muyuz veya partnerimizin kalbimizi kırdığında üzgün olduğunu veya yaptığından dolayı suçluluk duyduğunu hissediyor muyuz? Bu soruların cevapları ilişkimizin kalitesi için kritik önem taşıyor.
Yazan: Gökçenay Kaplan
Düzenleyen: Dr. Gizem Sürenkök
Kaynaklar:
[1] Seiter, J. S., & Bruschke, J. (2007). Deception and emotion: The effects of motivation, relationship type, and sex on expected feelings of guilt and shame following acts of deception in United States and Chinese samples. Communication Studies, 58(1), 1-16.
Kişilerin partnerlerini kıracak veya üzecek davranışlar sergiledikten sonra partnerlerine karşı ne kadar suçluluk ve utanç duydukları bu davranışın arkasındaki motivasyonla ve partnerlerin birbirleriyle nasıl bir ilişki kurdukları ile bağlantılı1. Bunun yanında suçluluk ve utanç hissedilmesine sebep olan davranışın ne olduğu ve ilişkide bulunan kişilerin karakteristik özellikleri de bu hislerin derecesini etkiliyor. Suçluluk veya utanç hissedilmesine sebep olan davranışlara örnek olarak alay etmeyi, ihanet etmeyi, kibirli olmayı, şikayet etmeyi ve yalan söylemeyi göstermiştik. Yapılan bir araştırmaya göre kişiler diğer davranışlara kıyasla en çok partnerlerine ihanet ettikleri zaman utanç ve suçluluk hissediyorlar2. En fazla suçlu hissedilen durumdan daha az olana doğru sıralayacak olursak ihaneti sırasıyla yalan söyleme, alay etme ve partnerden şikayetçi olma durumu takip ediyor. Diğerlerine göre kişinin kendisini en az suçlu hissettiği durumun ise kibirli olmak olduğu görülüyor2.
Kişilerin ilişkide bulundukları insanları aldatmalarının veya kandırmalarının arkasında farklı motivasyonlar bulunabiliyor. Örneğin; bir başkasının yararını gözettikleri (altruism) için yalan söylüyor veya kasıtlı olarak ve bencilce sebeplerle karşı tarafı kandırmayı tercih ediyor olabilirler. Bu iki motivasyonu inceleyen bir araştırmaya göre kasıtlı ve bencilce söylenen yalanlar kişilerin daha fazla utanç ve suçluluk hissetmelerine yol açıyor1. Fakat kasıtlı olmayan, beyaz yalanlar kişilerde bilinçli söylenen yalanlara kıyasla daha az suçluluk ve utancın ortaya çıkmasıyla sonuçlanıyor1. Bunların yanı sıra bazı ilişkilerde tarafların ilişkiyi kontrol etme amacıyla yalan söyledikleri bulunuyor. Burada yalan söyleyen veya karşısındakini kandıran kişinin amacı partnerini rahatsız edici bir davranışı yapmaya devam etmekten suçlayarak vazgeçirmek oluyor3. Bu durumda partnerin iyiliğini isteme motivasyonu olsa da ilişkide bulunan iki kişi de suçluluk duyabilir gibi görünüyor.
Olumsuz bir davranış sonrası ne kadar suçluluk veya utanç hissedileceği kişilere bağlı olarak da değişebiliyor. İlişkiyi ayakta tutmak için bağlanma kaygısı bulunan insanların bağlanma kaygısı olmayan kişilere kıyasla daha fazla çabaladıkları biliniyor4. Bu kişiler partnerleriyle yakın bir ilişki içinde kalabilmek için yoğun bir istek duyuyorlar ve ilişkilerinin tehdit altında olduğunu fark ettiklerinde fazla tepki gösterebiliyorlar. Yüksek bağlanma kaygısına sahip kişiler, bağlanma kaygısı bulunmayan kişilere kıyasla olumsuz durumlarda daha fazla incinebiliyorlar ve incindiklerinde bunu stratejik bir şekilde abartarak partnerlerinin suçlu hissetmesine sebep olabiliyorlar. Partnerlerinin kendisini suçlu hissetmesi bu kişilerin ilişkilerine olan pozitif inancını artırıyor. Fakat diğer taraftan suçlu hisseden tarafın suçluluk seviyesi arttıkça ilişki memnuniyetinde azalma olduğu görülüyor3.
Yapılan kandırmanın ve aldatmanın şekli de ilişkiden ilişkiye farklılık gösteriyor. Aralarındaki fark henüz net bir şekilde ortaya konulmamış olsa da arkadaşlık ilişkisinde, yabancı biriyle olan ilişkide ve romantik ilişkideki kandırma ve aldatmanın birbirinden farklı özellikler taşıdığı biliniyor5. Bazı araştırmalar yakınlığın daha fazla olduğu ilişkilerde suçluluk hissinin de daha çok ortaya çıktığını gösteriyor. Fakat son çalışmalara göre daha az yakınlığın bulunduğu kişilerle (öğretmen veya tanımadığımız biri gibi) kurulan ilişkilerde suçluluk hissi daha çok ortaya çıkıyor1. Başka bir deyişle, bu konu tam olarak aydınlatılabilmiş değil.
Olumlu taraftan bakacak olursak suçluluk hissini yakınlık ve empati kurma niyetiyle ilişkilendirebiliriz. Çünkü kişinin yanlış bir şey yaptığında suçluluk duyması aslında partnerini önemsediğine işaret ediyor. Üstelik herhangi bir ilişkide karşımızdakini incittiğimizi fark ettiğimizde hissettiğimiz utanç ve suçluluk sayesinde kandırma ve yalan söyleme gibi eylemlerde bulunmaktan daha çok kaçınabiliyoruz4. Kişinin karşı tarafı üzecek bir davranışta bulunmasına rağmen suçluluk hissinin az olması ise ilişkideki sorunları düzeltmek için yeterince çaba sarf etmediği anlamına gelebiliyor. Bu durum da ilişkinin kalitesini düşürüyor1. Yani, yanlış davranışların ardından gelen belli dozda suçluluk ve utanç hissi ilişkinin sürdürebilmesi için aslında olumlu bir etki taşıyor. Belli bir dozda diyoruz çünkü bu hislerin derecesinin arttığı durumda suçluluk hisseden partner ilgi ve sevgi görmeyi hak etmediğini düşünmeye başlayabiliyor1.
İlişkilerde suçlu duruma düşmemek için en iyisi hiç hata yapmamak formülü pek işe yarar gibi durmuyor. İçinde bulunduğumuz her ilişkide belli hatalarımız oluyor ve aynı şekilde kalbimizin kırıldığı durumlarla karşılaşabiliyoruz. Hatalarımızdan sonra suçluluk duyuyor muyuz veya partnerimizin kalbimizi kırdığında üzgün olduğunu veya yaptığından dolayı suçluluk duyduğunu hissediyor muyuz? Bu soruların cevapları ilişkimizin kalitesi için kritik önem taşıyor.
Yazan: Gökçenay Kaplan
Düzenleyen: Dr. Gizem Sürenkök
Kaynaklar:
[1] Seiter, J. S., & Bruschke, J. (2007). Deception and emotion: The effects of motivation, relationship type, and sex on expected feelings of guilt and shame following acts of deception in United States and Chinese samples. Communication Studies, 58(1), 1-16.