• Merhaba Ziyaretçi.
    "Hoşgeldin sonbahar "
    konulu resim yarışması başladı. İlgili konuya BURADAN ulaşabilirsiniz. Sizi de beğendiğiniz 2 resmi oylamanız için bekliyoruz...

İstanbul Adalar Gezi Rehberi

Büyük Ada, Heybeli Ada, Kınalı Ada, Burgaz Ada, Sedef Adası Gezilecek Yerler..​


Bir diğer adıyla Prens Adaları olarak bilinen, İstanbul adaları; şehre bir kapı komşusu kadar yakın mesafede olup, şehir hayatının o hızlı karmaşasından uzakta huzurun zaman içinde aktığı bir yer.
Adalar İstanbul’un 39 ilçesinden biridir. Büyükada, Heybeliada, Burgaz Ada, Kınalıada ve Sedef Adası’nda düzenli bir yerleşim var.
Sivri Ada, Yassıada, Kaşık Adası ve Tavşan Adası’n da ise sürekli ve düzenli yerleşim bulunmuyor.
Adalar’a ulaşım için 2 yol var: Özel deniz motorları ve Şehir Hatları Vapurları.
Motorla
Büyükada’ya en çok motor seferleri var. Mavi Marmara‘nın motorları ile Beşiktaş, Kabataş, Eminönü, Yeşilköy, Kadıköy ve Bostancı’dan seferler var.
Vapurla
Şehir Hatları Vapurları‘nın ise Eminönü, Bostancı, Kadıköy’den vapur seferleri var. Yolculuk Avrupa Yakası’ndan 1 saat 20 dakika kadar sürüyor. Bostancı’dan yarım saat, Kadıköy’den ise 1 saat sürüyor.
Vapur saatleri için İstanbul Şehir hatları resmi internet sitesine bakmayı ve kış sezonu ile yaz sezonu için ayrı tarifeler olduğunu unutmayınız.
Büyükada
Büyükada hem kültürel, hem de tarihi anlamda İstanbulluların olduğu kadar, İstanbul’a gelen turistlerin de ziyaret ettiği bir adres.
Genelde günübirlik geziler olarak düşünülse de en azından bir gün kalmak adanın keyfini iyice çıkarmak için bence gerekli. Büyükadaya yılın her mevsimi gidilebilir elbet, ancak fırtınalı bir günde adaya gitmek pek de tavsiye edilmez, eğer böyle bir havada denk gelip de gittiyseniz adadan dönmeniz pek mümkün olmayabilir, bu da ada da konaklamanız için bahaneniz olabilir.
Bana göre adanın en keyifli zamanları yaz ayları olduğu kadar çok kalabalık olmayan ılık bahar günleri.
İstanbul Adaları içinde en büyüğü olan Büyükada, trekking ve bisiklet tutkunlarının çok tercih ettiği bir yer olmasının yanısıra, Dil Burnu ve Yörük Ali plajları başta olmak üzere bir çok plajıyla da İstanbullular tarafından denize girmek ve piknik yapmak için en çok tercih edilen noktaların başında geliyor.
Büyükada’ya vardığınızda bir çok gezilecek yer var, gelin şimdi birlikte neler yapabiliriz bakalım.
Hristiyanların Türkiye’deki iki hac noktasından biri olan Aya Yorgi’ye çıkmak ilk yapılabilecekler arasında, kilise uzun ve dik olan yokuşlu bir yolda olduğundan kiliseyi gezdikten ve isterseniz dileğinizi tuttuktan sonra kısa bir mola vermek iyi bir tercih olacaktır.
Aya Yorgi Kilisesi’nin hemen yanında yer alan Yücetepe Kır Gazinosu, sempatik ve huzurlu bir yer.
Çayınızı yada kahvenizi yudumlarken enfes manzarayı izleyip dinlenebilirsiniz.Salaş yerleri sevenlerdenseniz bu aile işletmesi olan kır lokantasının menüsüne de bir göz atmanızı öneririm menü az ama öz, ev yapımı olan lezzetlerle manzaranın keyfini çıkarın. Hele dolunay geceleri, buradaki ay ışığı manzarası da inanılmaz, eğer denk gelirseniz sahilde değil de burada akşam yemeğini tercih edin diye de bir öneride bulunayım. İşletme yılın her zamanı açık.
Büyükada’da, manzarasıyla muhteşem bir de Hızır İlyas Tepesi var bu tepede Adakule adında bir yangın kulesi bulunuyor ve bu kuleden adanın tamamı görülebiliyor. Eğer yokuşlardan çok şikayetçi değilseniz kesinlikle buraya da gitmelisiniz. Aya Yorgi’ye göre çok daha tenha ve turistik değil.
Büyükada

Evet Büyükada’da yapılacak şeyler sizleri biraz yoracak ancak muhteşem bir tarihi ve doğal güzellik içinde yer alacağınız için yorulduğunuza değdiğini göreceksiniz. Dünyanın en büyük ahşap yapıları arasında olan Rum Yetimhanesi de Büyükada’da uğramanız gereken yerlerden biri. Yetimhane 1964 yılından beri kullanılmıyor fakat tüm ihtişamı ile kendini korumayı başarmış.
Büyükadanın güzelliğine oldukça katkısı olan köşklerini mutlaka duymuşsunuzdur, Reşat Nuri Köşkü’nden İzzet Paşa Köşkleri’ne kadar köşklerin bulunduğu yolu takip edebilir, ayrıca adanın kendine hayran bırakan müstakil Ada evlerinin bulunduğu sokakları gezebilirsiniz.
İstanbul’un ilk çağdaş kent müzesi olma özelliği taşıyan, 20 bin belge, 10 bin fotoğraf, yüzlerce obje, onlarca sesli ve sözlü tarih kayıtlarını barındıran Adalar Müzesi’ni de gezebilirsiniz.
Ada’da Konaklama:
Büyükada’da sahil kesiminde sıralanmış bir çok otel var. Tesisler genelde butik otel ve konuk evi tarzında. Bütçenize uygun seçenekler mutlaka mevcut. Kalabalık dönemlerinde biraz sıkıntı yaratsa da genellikle konaklama sorunu yaşanmıyor, lakin her ihtimale karşı tercihiniz gecelik konaklamada olsa önceden rezervasyon yaptırmakta fayda var.
Ada’da Ne Yenir:
Adanın en eskilerinden Büyükada Pasta Börek Fırınından böreğinizi alıp iskelede çay bahçesine oturup deniz manzaralı kahvaltı yapabilirsiniz.
Adada bolca yürüyüş sonrası tatlı-kahve keyfi yapmak için Büyükada Şekercisi iyi bir tercih olabilir. Hatta yürürken tatmak için şekerlemelerden alabilirsiniz.
Adada gezerken Maden Yolu’ndan geçerseniz eğer Bahçede Sinek Kafe diye bir mekan var, doğal limonata yapıyorlar ve öyle lezzetli ki mutlaka denemelisiniz.
Sahil restoranlarıyla ünlü olan Büyükada’ya gelmişken balık yemeden dönmeyin. Balık ve meze çeşitlerinin en güzellerini burada tadabilirsiniz lakerda, kabak kızartma, çiroz, balık çorbası, asma yaprağında sardalya sayılabilecek lezzetlerden birkaçı..
Büyükada’nın en meşhur lezzetlerinden biri tabi ki dondurma. İsterseniz dondurmanızı alarak Büyükada sokaklarını gezmeyi daha da keyifli bir hale getirebilir, ya da akşam yemeği üzerine tatlı keyfi yapabilirsiniz.
Prinkipo Dondurmacısı veya Yunus Dondurma sayabileceğim lezzet durakları.
Tüm bunları yaparken bol bol yürüyün ya da bir bisiklet kiralayın.
Bisiklet kiralama fiyatları 20 – 30 TL arasında değişiyor ve her köşe başında bir bisikletçi bulunuyor. Ada sokaklarında bisiklet sürmek gibi bir keyfi başka yerde bulamazsınız.
Faytona binip, atlara yapılan eziyete ortak olmayın.
Büyükada

Heybeliada
Heybeliada, daracık sokaklarında gezerken, mis gibi deniz kokusunu içinize çekebileceğiniz ve buram buram tarih kokan mimarisiyle eşsiz bir durak.
Yeşil alanı oldukça fazla olan ada, Büyükada kadar kalabalık ve hareketli değildir.Sakinliği ile bir vapur mesafesi uzaklıkta olması da ayrı bir tercih sebebidir.
Denizin üzerine bırakılmış bir heybeye benzediği için Heybeliada olarak isimlendirilmiştir.
Hadi tarihe tanıklık ederken, hem de doğayla baş başa kalarak Heybeliada da nereleri gezebiliriz bi göz atalım.
Vapurdan indiğinizde iskelede sizi ilk Heybeliada Deniz Lisesi karşılar. Türkiye Cumhuriyeti Millî Eğitim Bakanlığı bünyesindeki yabancı dil ağırlıklı olarak, Deniz Harp Okulu’na öğrenci yetiştiren bir lisedir. 31 Temmuz 2016 tarihinde OHAL kapsamında çıkartılan kanun hükmünde kararname ile kapatılmıştır. Yüzyıllık tarihi olan askeri bina, günümüzde yalnızca ziyaret edilecek bir yapı olarak görev yapmaktadır.
Bugün eğitim vermeyen Heybeliada Ruhban Okulu uzun yıllar teoloji (tanrıbilim) dersleri verilmesi nedeniyle ismi Rum Ortodoks Ruhban Okulu diye de anılmaktadır. Ortodoks dünyasında açılan ilk akademi okullarından biri olarak kabul görmektedir. 1971 yılında çıkarılan bir yasa ile tüm okulların devlet üniversitelerine bağlanması istendi. Herhangi bir üniversiteye bağlanmak istemeyen ve daha farklı bir statü talep eden Patrikhane tarafından 1971 yılında okul kapatılmıştır.
İskeleden 50 metre kadar uzaklıkta bulunan Aya Nikola Rum Ortodoks Kilisesi (Büyük Rum Kilisesi) gezilebilir. Kilise doğu-batı yönünde haç planıyla yapılmıştır. Denizcilerin koruyucu azizi olarak kabul edilen Nikolaos adına yapılan kilisenin duvarlarında Nikolaos ikonları da bulunmaktadır.
Ada sakinlerinden olan İsmet İnönü 1924 yılında kiraladığı köşkte uzun yıllar kalmıştır. Daha sonra evi satın alan İsmet Paşa dönem dönem ailece adada tatil yapmıştır. Ölümünden bir süre sonra müzeye dönüştürülen evde Atatürk’ün kendisine hediye ettiği mobilya eşyaları günümüze kadar korunmuştur. Müzede İsmet Paşa’ya ait eşyalar ile birçok fotoğraf sergilenmektedir. Evin arkasında yer alan bahçede ise yılın belirli dönemlerinde etkinlikler düzenlenmektedir.
Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın 1912-1944 yılları arasında yaşadığı ev ölümünden sonra müzeye dönüştürülmüş.
İçinde Gürpınar’ın kendi el yazısıyla tuttuğu notlardan kitaplarına kadar birçok özel eşyası sergilenmekte.
Müzeyi ücretsiz bir şekilde gezebiliyorsunuz.
Adada görülmesi gereken doğal güzelliklerin başında ise Çam Limanı Koyu gelmektedir. Türkiye’nin en güzel koylarından olan Çam Limanı Koyu gerçekten huzur bulabileceğiniz bir manzaraya sahip. Adada yüzülebilecek yerlerin başında burası gelmektedir. Koyun sol tarafında sanatoryum sağ tarafında da Terk-i Diyar yer almaktadır.
Çam Limanı Koyu üzerinde bulunan sanatoryum, Atatürk’ün isteğiyle 1924 yılında yurt dışındaki bir örneğine uygun olarak yapılmıştır. Özellikle verem hastalarına uzun yıllar hizmet vermiş olan Sanatoryumda şehrin gürültüsünden ve havasından uzak, yeşil bir doğa içinde deniz havasıyla hastalara uygun bir tedavi yöntemi uygulanıyormuş. Ancak yeterli talebin olmaması nedeniyle 2005 yılında kapatılmış.
Adada mutlaka uğramanız gereken yerlerden birisi de Çam Limanı Koyu’nun hemen ucunda yüksek bir noktaya inşa edilmiş olan dünya hayatından uzaklaşmak ve inzivaya çekilmek isteyen keşişlerin mekanı olmasından dolayı Terk-i Diyar olarak adlandırılan manastır.
Manastır manzarası ile büyülüyor.
Güzel deniz manzarası ve havası eşliğinde vakit geçirmek isteyenlerin uğrak yeri olan Değirmen burnu, piknik yapmak isteyenlerin mekanı. Denizin kıyısında bulunan değirmenden dolayı bu ismi almış olan Değirmen Burnu aynı zamanda özellikle gün batımında Burgaz Ada ve Kınalıada manzarasının büyük bir keyifle seyredildiği noktadır.
Sarp bir yolu olan Alman Koyu, dik ve taşlı bir plaj olmasının yanısıra Heybeliada’nın denize girilebilecek en güzel koylarından biridir.Güneydoğu’ya bakan bu koy daima güneşli ve muhteşem gün batımlarına tanıklık etmektedir.
Heybeliada
Konaklama
Daha çok günübirlik geziler olarak ziyaret edilen adada gelmişken kalıp gece hayatını da görmek isterseniz, her zevke ve bütçeye uygun çoğunluğu tarihi konakların restore edilmesiyle oluşturulmuş pansiyon ve butik otellerden tercih edebilirsiniz..
Heybeliada’da ne yenir
Heybeliada’da Büyükada’daki kadar çok yiyecek içecek seçeneği bulunmamakla birlikte, tek tük de olsa kendine has, çok güzel mekanları da var. İskelenin hemen orada yer alan Heyamola, bunlardan bir tanesi. Heyamola zengin serpme kahvaltı, ev yapımı reçeller, taze sebzeler, zeytin ve peynir çeşitleri, börekler ve sıcak aperatiflerle sizlere ada kahvaltısı için zengin lezzetler sunuyor.
Ayrıca meze ve yemek menüleri de geniş.
Atıştırmalık kahvaltı ve öğlen yemekleri için Nazlıgül Muhallebicisi’ni tercih edebilirsiniz. Çok lezzetli kol böreği, su böreği ya da poğaça çeşitlerinden tadabilirsiniz.
Kahvaltı sonrası taze çekilmiş kahveler, taze demli çaylar eşliğinde ada keyfi yapmak için Luz Cafe & Shop doğru adres.
Akşam keyfini de balık yiyerek çıkarmak isterseniz Halki güzel bir tercih olabilir.
Bütün bunları yaparken tercihiniz yine yürümek yada bisiklet kiralamak olmalı.
  • Burgaz Ada
Burgaz Ada için Adaların en küçüğü ama en güzeli diyebiliriz.
Bir tarafta köşkler, bir tarafta sıralanmış cumbalı evler, begonviller, asırlık ağaçlar ve muhteşem doğası ile işte huzuru yakaladım dedirten haftanın tüm yorgunluğunu atabileceğiniz İstanbul’un komşu kapısı.
Büyükada ve Heybeliada’ya göre öyle küçük ki, yarım günde bile gezebilirsiniz.
Burgaz Ada
Türk hikayeciliğinin usta ismi Sait Faik Abasıyanık’ın evi ölümünden sonra annesi tarafından müze yapılmak üzere Darüşşafaka Cemiyetine bağışlanmış. Cemiyet de burayı muhteşem bir müze haline getirmiş.
Bu müzede yaşamına tanıklık etmiş eşyaları, fotoğrafları, mektupları, kartpostalları, eserlerine konu olan sayısız hatırasının izlerini taşıyan belgeler bulunmakta. Müze Pazartesi ve Salı günleri kapalı, aklınızda bulunsun.
Yeşil ve mavinin muhteşem birlikteliğinde kafa dinlemek isteyenler için Kalpazankaya en iyi adres. Burası için gün batımını izlemenin en güzel noktalardan demek hiç de abartı olmaz.
Genellikle kamp meraklılarının tercih ettiği Madam Martha Koyu, kamp yapmasanız bile manzarayı izlemek için bile gelinebilecek yerlerden.
Adanın bunca doğal güzelliklerinin yanında, iki önemli tarihi yeri de bulunmakta. Biri Aya Yani Kilisesi, diğeri Hristos Manastırı.
Burgaz Ada diğerlerine göre daha az doğal ve kültürel yapıya sahip, bundan dolayı gezilecek yerleri de daha az fakat bu küçük görüntüsü insana daha samimi bir his veriyor sanki.
Konaklama
Ada evlerinin hepsi şirin ve huzur veriyor. Bu evlerin bir kısmı pansiyon, bir kısmı da sezonluk olarak kiralık verilebiliyor.
Nerede Ne Yenir
Burgaz Ada dendiğinde ilk akla gelen adres Ergün Pastanesi olur. İskelenin hemen karşısında, yer alan Ergün Pastanesi adanın en eski işletmelerindendir.
Burgaz Adanın hem en güzel kahvaltısını hem de çok özel börek ve tatlılarının adresi kesinlikle burası diyebiliriz.
Burgaz Adada geçireceğiniz keyifli bir günün sonunda yorgunluk kahvenizi Ergün Pastanesi’nde alabilir ve hatta meşhur çilekli milföy pastasını da deneyebilirsiniz.
Burgaz Adada denize karşı harika bir akşam yemeği için, birbirinden lezzetli mezeleri ve mevsim balıkları ile Yasemin Restoran güzel bir adres.
Burgaz Ada da balığa dair ne yemek istiyorsanız, balık böreği, balık kroketi, soslu balıklar ve daha fazlası için Sahil Restaurant iyi bir seçim olabilir..
Damla sakızlı, vişneli, limonlu, krokanlı ve daha fazla dondurma tadı için Burgaz Adaya gelince Sinem Dondurma’ya uğramayı unutmayın.
Diğer adalarda olduğu gibi bütün bunları yaparken tercihiniz yürümek yada bisiklet kiralamak olmalı.
Burgazada
  • Kınalıada
Prens Adaları adıyla anılan adalar topluluğu içerisinde İstanbul’a en yakın adadır Kınalıada. Diğer adalara göre en az ağacın görüldüğü Kınalıada, Bizans dönemindeki savaşlarda başarısız olan prenslerin sürgün edildiği yer olarak tarih sahnesinde yerini almıştır. Bu sürgünlerin en bilineni ise Romen Diyojen’dir.
Büyükada ya da Heybeliada ile kıyaslandığında dümdüz kalır Kınalıada, tepeleri ve yokuşları diğer adalara göre daha azdır. Kınalıada’da fayton bulunmamaktadır. Bunun nedeni de adanın en uzak noktasına yürüyerek 30 dakika gibi bir sürede ulaşılabilmesidir.
Erguvanlarla dolu beyaz ve ahşap evlerin süslediği sokaklardan yürümek Kınalıada’nın en güzel yanıdır.Zaten çok büyük olmadığı için yorucuda olmuyor.
Adanın küçük olmasından dolayı pek gezilecek yeri yok. Bu da bu adaya sessizlik ve huzur katmakta. . Dinlenmek, kitap okumak veya kafa dinlemek isterseniz tercihiniz Kınalıada olabilir.
Kınalıada’ya gelmişken Manastır Tepesi’ne çıkıp, bu şirin adanın muhteşem manzarasında eşsiz bir seyir keyfi yaşayabilirsiniz.
Özellikle yazın denize girmek için Kınalıada’ya gelirseniz, Ayazma’dan denize girebilirsiniz.
Kınalıada da diğer adalar gibi tarihi açıdan pek fazla seçenek olmasa da,
Surp Krikor Lusavoriç Ermeni Kilisesi
Kınalıada Cami, Dönüşüm Manastırı
Sirakyan Evleri gezip görmeniz gereken tarihi değerleri arasında sayılabilir.
Konaklama
Adaların en küçüğü olan Kınalıada da
İstanbul’un karmaşık ve yorucu yapısından birazcık da olsa sıyrılıp kafa dinlemek isteyenler için pansiyon ve butik oteller hizmet vermekte.
Kınalıada da Ne Yenir
Adanın en meşhur kahvaltı noktası, Bahar Pastanesi’dir. Kahvaltının yanında pastane seçenekleri de lezzetli olan pastanenin özellikle ballı pastasını kahvenizle denemelisiniz.
Bahar Pastanesi, sabahın erken saatlerinden gece 03.00’a kadar zengin çeşitleriyle hizmet vermektedir.
Diğer tüm adalarda olduğu gibi balık ve meze yemek konusunda yine tercihiniz olabilir. Vapurdan iner inmez, solda denize nazır Mimoza, gerek yemekleri gerekse konumu itibariyle Kınalıada’da ki en güzel restoranların başında geliyor.
Kınalıada’nın en meşhur noktalarından biri Yeşil Roma Dondurma ismindeki meşhur dondurmacıdır. Özellikle ballı ve vişneli dondurmaların tavsiye edildiği dondurmacı, adanın kesinlikle uğranılması gereken mekanlarından.
Kınalıada
  • Sedef Adası
Prens Adalarının en küçüğüdür Sedef Adası.
Adanın 4/3’ünün özel mülkiyet olması ve adada fayton veya bisiklet bulunmaması Sedef Adasını diğer adalardan farklı hale getirmiştir.
Adanın tarihçesine göz attığımız da Bizans döneminde zaman zaman sürgün yeri olarak kullanılmış olan ada 1850 yılında Sultan Abdülhamit tarafından
Fethi Ahmet Paşa’ya hediye edilmiş. Bir çok kaynağa göre ada, Paşanın soyundan gelen aileye kalmış.
İstanbul’un işgali sırasında Yavuz Zırhlısı uzun süre buraya demirlemiş.
1956 yılında mülkiyet hakkını ellerinde bulunduran aile Sedef Adasında bir yapı kooperatifi kurarak adayı seçkin insanların yaşadığı bir yerleşim yeri haline getirmeye çalışmış, binlerce ağaç diktirmiş ve villalar inşa ettirmiş.
Sedef Adası
Sedef Adasına 1958 yılında vapur seferleri başlayınca tatil ve yaz günlerinde ziyaretçiler gelmeye başlamış.
Sedef Adasına ulaşım diğer adaların ulaşımı gibi sağlanıyor, tek ayrıcalık Büyükada’dan da adaya motor seferleri var.
Adada sadece bir bakkal bulunuyor.
Club Sedef ve Elio Sedef de plaj olarak hizmet alabileceğiniz tesisler.
Adanın büyük bir bölümü özel mülkiyet olduğundan çok fazla yürüyüş yapma şansınız yok, bu sebeple yapılabilecek en güzel aktivite denizin ve havanın tadını çıkararak bol bol yüzmek.
Sizlerinde Adalar ile ilgili gezi notlarınız varsa yorumlar kısmında bizimle paylaşır mısınız?
 
Geri
Top