Follow along with the video below to see how to install our site as a web app on your home screen.
Not: This feature may not be available in some browsers.
Merhaba Ziyaretçi. "Hoşgeldin sonbahar " konulu resim yarışması başladı. İlgili konuya BURADAN ulaşabilirsiniz. Sizi de beğendiğiniz 2 resmi oylamanız için bekliyoruz...
1) ESARETİN BEDELİ: Çok eski bir filmdir ama izlenmesi gereken bir baş yapıt
Şaibeli bir şekilde karısını öldürmek suçundan Shawshank hapishanesine gönderilen Andy Dufresne (Tim Robbins), burada hiç alışık olmadığı bir hayat mücadelesi vermeye başlıyor. Hapishanede tanıştığı Ellis Redding (Morgan Freeman) onun en yakın dostu oluyor ve kendi deneyimleriyle Dufresne'e mücadele gücü veriyor. Film, Stephen King'in aynı adlı romanından sinemaya uyarlandı ve gösterildiği ülkelerde büyük ilgiyle karşılandı ve 7 dalda Oscar'a aday gösterildi.
Geçtiğimiz yıl Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye alan ve en iyi film dalında Oscar’a aday olan Piyanist, İkinci Dünya Savaşı sırasında Varşova gettosunda saklanarak hayatta kalmayı başaran Yahudi piyanist Vladislav Szpilman’in gerçek hayat öyküsünü anlatıyor. Almanlar Polonya’yı işgal ettiğinde yirmi sekiz yaşında olan Szpilman, ülkesinin önde gelen genç yeteneklerinden biri olarak Varşova Radyosu’nda çalışmakta, bir yandan da konserler vermekte ve bestecilik yapmaktadır. İşgal sonrasında yaşam alanları gittikçe kısıtlanan Yahudiler, trenlere bindirilerek toplama kamplarına yollanmaya başladıkları zaman, Szpilman önceden tanıdığı bir görevli tarafından sıradan çıkarılır. Tüm ailesi kamplarda yitiren Szpilman (burada Polanski’nin de annesinin Auschwitz’te öldüğünü ve babasının Mauthausen kampından kurtulduğunu belirtmekte yarar var), savaşın sonuna kadar çeşitli Polonyalılar tarafından korunarak, sıklıkla açlıktan ölüm sınırında, Varşova’nın kurtarılmasını bekler. Daha önce Spielberg’in “Schindler’in Listesi”ni yönetmen teklifini reddeden usta Polonyalı yönetmen Roman Polanski’nin, Szpilman’la aynı dönemlerde yaşamını sürdürme mücadelesi verdiği için, filmi büyük bir duyarlılıkla kotardığı söyleniyor. “Piyanist” kaçırılmaması gereken bir film.
Ölümcül derecede hasta olan Paul, kalp nakli yapılabilmesi durumunda yaşamaya devam edebilecektir. Kalbini kullanacağı birinin ölümünü beklemenin verdiği vicdan azabı onu günden güne yiyip bitirir. Bu altından kalkması güç psikolojik yük altında bir yandan da ölmeden önce kendisinden bir bebek isteyen karısı ile evlilik sorunları yaşamaktadır. Geçmişinde işlediği suçlardan dolayı sabıka dosyası bir hayli kabarık olan Jack, hayatına çeki düzen vermeye çalışmakta, huzuru kendini dinine adayarak aramaktadır. Mutlu bir yaşama sahip olan Christina'nın hayatı ise bir trafik kazasında eşini ve kızlarını kaybetmesiyle altüst olur. İşte bu vahim trafik kazası, üç farklı yaşamı bir noktada kesiştirir. Ölüm olgusu filmin merkezindedir ve karakterler tarafından farklı metafizik sorularıyla sorgulanır. Ölüm kimi için zaten beklenmekteydi (kendi ölümü ya da başka birinin ölümü); kimi için önceki yaşamına istemsiz bir geri dönüşe sebep olur; kimi içinse hayatını altüst eden bir nitelik kazanır.
"Paramparça Aşklar Köpekler" ("Amores perros", 2000) filmiyle izleyenleri sarsan Meksikalı yönetmen Alejandro González Iñárritu, yeni filmi "21 Gram"da benzer bir hikâyeyle kader kavramını sorguluyor.
Marangoz bir ailenin oğlu olan Eisenheim (Edward Norton), aristokrat bir ailenin kızı Sophia'ya (Jessica Biel) aşık olur; ancak sosyal konumları nedeniyle ilişkilerinin yasaklanması sonucu Avusturya'yı terk ederek dünyayı keşfe çıkar. Eisenheim15 yıl sonra ünlü bir illüzyonist olarak isim yapmıştır; ülkesine döndüğünde eski sevgilisi Sophie, Avusturya-Macaristan veliaht prensi Leopold (Rufus Sewell) ile nişanlanmak üzeredir. Ünü tüm ülkeye yayılan Eisenheim'in bir gösterisine Prens Leopold müstakbel nişanlısı Sophie ile katılır; Eisenheim'in küstah tavrı ve kendisine üstü kapalı meydan okumasına sinirlenen prens sihirbazın gösterisinin yasaklanmasını emreder. Bir taraftan Prensin emirlerini uygulamak zorunda olan ancak diğer taraftan sihirbazın yeteneklerinden etkilenen Müfettiş Uhl (Paul Giamatti), Eisenheim'ı uyarsa da; Eisenheim ve Sophie'nin tekrar birleşmesi kaçınılmazdır. Müstakbel nişanlısı tarafından reddedilmeyi kolay kabullenemeyen Prens, Eisenheim'in doğaüstü güçleri ve insanlar üzerindeki etkisinden de rahatsız olunca, iki adam arasında büyük bir mücadele başlar...
1994 yılında Nobel Ekonomi Ödülü'nü kazanan dahi matematikçi John Forbes Nash Jr'ın gerçek yaşam öyküsü anlatan film Sylvia Nassar'ın biyografi kitabından sinemaya uyarlanmış. Ünlü matematikçi, iniş çıkışlarla dolu kariyerinin ilk yıllarında şaşırtıcı bir keşif yaptı ve uluslarası övgülerin merkezi haline geldi. Ancak bilimsel kariyerinin en yüksek noktasında kendisi keşfetme yolunda acılarla dolu ve ürkütücü bir yolculuğa başladı. Şizofreni tanısıyla 30 yılı aşkın bir süre tedavi gören Nash'in yaşamında artık zaferin yerini trajedi almıştı. Ancak yıllar sonra Nobel Ekonomi Ödülü'nü kazanmasıyla birlikte kaybettiği onurunu ve şöhretini geri kazandı. Hala hayatta olan Nash'in parlak üniversite yıllarından Nobel Ödülü'nü aldığı güne kadar olan uzun yılları anlatan film sekiz ayrı dalda Oscar adayı.
Hayatı boyunca yalnızlığın bütün yüzlerini yaşayan Eleni, kızı Marika ile birlikte bütün ömrünü geçirdiği İstanbul'da bir sabah doktordan aldığı haberle kendini büyük bir sınavın eşiğinde bulur kanserdir ve bir ay ömrü kalmıştır. Ölmekten korkmayan Eleni'nin tek düşüncesi kendi ölümünden sonra kızı Marika'ya ne olacağıdır. Marika 40'lı yaşlarda zeka özürlü bir kızdır. Eleni çaresizliğini yıllar önce bırakıp gittiği ailesinde arar ancak tüm bu çaresizlik diğerlerinin intikamına dönüşür. Eleni Tanrı’ya sığınır.
Sokakta yaşayan Musa abisi Zülfikar'a rağmen düştükleri durumdan Tanrı'yı sorumlu tutmaktadır. Zülfikar'ın uyarılarına rağmen Tanrı'nın evlerini soymaya karar verir, yeni hedefi camideki ayakkabı ve kilisedeki mumlardır.
Elenin arkasında kiliseye girer ve hayal kırıklığına uğrar; adaklıkta tek bir mum vardır! Eleni'nin mumu. Musa bir kez daha kadersizliğinde dem vurur Tanrıya isyan eder. O tek mumu alıp kiliseden çıkmaya kalkar, ne olursa o anda olur!
Yapım Yılı
2005
Süre
115 dk
Oyuncular
Işık Yenersu
Fikret Kuşkan
Işın Karaca
Zeynep Eronat
Yıldız Kenter
Ahmet Mümtaz Taylan
Haldun Boysan
Okan Yalabık
Evrim Solmaz
Asuman Krause
LEON (Nasıl unutmuşum bu filmi, harika bir filmdi, yine eski bir yapım ama izlenmeye değer )
Leon; (Jean Reno) tek insani ilişkisini çiçeğiyle kurabilen, pek konuşmayan, siyah gözlüklerinin ardındaki insanı saklayan bir tetikçi. Matilda; (Natalie Portman) ailesi manyak bir narkotik polisi tarafından katledilen 12 yaşında bir kız. Ve tetikçiyi himaye eden bir mafya babası. Ailesini kaybeden Matilda kapı komşusu Leon'a sığınıyor, tetikçiye aşık oluyor ancak bir süre sonra Stansfield'la (Gary Oldman) karşılaşıyor. Sicilini kirletmeye niyeti olmayan Stansfield, New York Polis Teşkilatıyla birlikte bu iki temiz insanı öldürmek için ant içiyor. "Nikita", "Atlantis" gibi filmlerin yönetmeni Luc Besson'un, Manhattan'ın kalabalık sokaklarında Paris'i aradığı filmi ülkemizde de çok beğenilmişti.