Korkak Kalpli Kerem
Kerem, küçük bir köy okulunda okuyan, yedi yaşında, minik kalbi kocaman heyecanlarla dolu bir çocuktu. Ama kalbinde bir de minik bir korkaklık filizlenmişti. O korkaklık, jandarmalara dairdi. Köylerine ara sıra gelen jandarmaları gördüğünde Kerem’in kalbi hızla çarpar, elleri terler, nefesi kesilirdi. Jandarmaların üniformaları, kasketleri, ciddi bakışları onu çok ürkütüyordu. Sanki her an bir suç işleyecekmiş gibi hissediyor, saklanacak bir yer arıyordu.
Köydeki diğer çocuklar jandarmaları gördüklerinde heyecanla koşarak yanlarına gider, sorular sorarlardı. Kerem ise onlara uzaktan bakmakla yetinir, yanlarına gitmeye asla cesaret edemezdi. Öğretmeni Ayşe Hanım, Kerem’in bu korkusunu fark etmiş, ona birkaç kez yaklaşarak jandarmaların aslında ne kadar yardımsever ve iyi insanlar olduğunu anlatmaya çalışmıştı. Ama Kerem’in içindeki korku, sanki kök salmış, büyümeye devam ediyordu.
Bir gün, köydeki küçük derenin kenarında oynarken, Kerem çok sevdiği oyuncak arabasını suya düşürdü. Arabayı almak için uzandı ama dengesini kaybedip kendisi de suya düştü. Su o kadar soğuktu ki, Kerem’in dişleri birbirine vurmaya başladı. Bağırmaya çalıştı ama sesi kısılmıştı. Etrafta kimse yoktu. Tam o sırada, uzaktan bir jandarma arabası yaklaştı. Kerem’in içindeki korku bir anda daha da büyüdü. “Şimdi ne yapacağım?” diye düşündü. “Beni sudan çıkarırlarsa belki kızarlar, belki de ceza verirler!”
Jandarma arabası durdu ve içinden iki tane jandarma çıktı. Birisi sakallı ve babacan görünüyordu, diğeri daha gençti. Sakallı jandarma, Kerem’i sudan çıkardı. Kerem titriyordu ve ağlamaklıydı. Genç jandarma, hemen arabasından bir battaniye çıkarıp Kerem’e sardı. Sakallı jandarma ise, “İyi misin küçük delikanlı?” diye sordu şefkatle.
Kerem, şaşkınlıkla onlara baktı. Onlar sandığı gibi kızgın değillerdi. Tam aksine, endişeli ve yardımsever gözlerle ona bakıyorlardı. Sakallı jandarma, Kerem’e “Burada tek başına oynamaman gerekir. Evine gitmelisin.” dedi. Sonra genç jandarmaya dönerek, “Onu evine götürelim.” diye ekledi.
Jandarmalar, Kerem’i jandarma arabasına bindirip evine bıraktılar. Annesi, Kerem’i o halde görünce çok telaşlandı. Jandarmalar, Kerem’in başına gelenleri annesine anlattılar. Annesi de onlara teşekkür etti. Kerem, o an jandarmaların aslında korkulacak insanlar olmadığını anladı. Onlar, herkese yardım etmeye çalışan, iyi yürekli insanlardı.
O günden sonra Kerem’in jandarmalara karşı olan korkusu yavaş yavaş azaldı. Hatta, bir daha jandarma gördüğünde onlara gizlice gülümser oldu. Artık kalbindeki korkaklık filizi kurudu, yerine kocaman bir cesaret çiçeği açtı. O cesaretle, bir daha asla yardıma ihtiyacı olan birini yalnız bırakmamaya karar verdi. Ve en önemlisi, jandarmaların da herkes gibi insanlar olduğunu, yardıma ihtiyaç duyduğumuzda yanımızda olduklarını öğrenmiş oldu. Kerem, bir gün büyüyüp kendisi de bir jandarma olup herkese yardım etmeye karar verdi. Belki de bir gün, köyünün jandarması olarak görev yapacak ve diğer çocukların kalbindeki korkuyu sevgiye dönüştürecekti.
Korkak Kalpli Kerem'in Komik Jandarma Macerası
Kerem, jandarmaların aslında dost canlısı olduğunu anladıktan sonra, onların yanına gitmeye başladı. Ama bu sefer de biraz fazla meraklıydı. Jandarmaları gördüğünde yanlarına koşturup, "Neden kasketiniz var? İçinde saçlarınız terlemiyor mu? Telsizinizle neler konuşuyorsunuz? Acaba benim annemin nerede olduğunu sorabilir misiniz?" gibi sorular sormaya başladı. Jandarmalar, Kerem'in bu bitmek bilmez sorularına gülüyor, hatta bazılarını cevaplarken biraz zorlanıyorlardı.
Bir gün, köyün en muzip çocuğu olan Ali, Kerem’e bir oyun oynamaya karar verdi. Ali, Kerem’in jandarmaları çok sevdiğini biliyordu. Ali, Kerem’e “Biliyor musun, jandarmaların arabalarında özel bir düğme var. O düğmeye basınca araba uçabiliyor!” dedi. Kerem, gözleri kocaman açılmış bir şekilde Ali’ye baktı. “Gerçekten mi?” diye sordu heyecanla. Ali, kafasını sallayarak, “Evet, ama çok gizli. Sadece jandarmalar biliyor.” dedi.
Kerem, o günden sonra jandarma arabalarını her gördüğünde uçma düğmesini merak etmeye başladı. Bir gün, jandarma arabası köyün meydanına park ettiğinde, Kerem kalbi gümbür gümbür atarak arabanın yanına gitti. Etrafına baktı, kimse yoktu. Yavaşça arabanın kapısına yaklaştı ve kapıyı açtı. İçeride, telsiz, harita, kask gibi bir sürü ilginç şey vardı. Kerem, dikkatlice düğmelere baktı, ama hiçbiri uçma düğmesine benzemiyordu.
Tam o sırada, arabayı kilitlemeyi unutan jandarma Mehmet, arabasına geri geldi. Kerem’i arabanın içinde görünce şaşırdı. Kerem, panikle “Uçma düğmesini arıyordum!” dedi. Jandarma Mehmet, önce şaşkınlıkla Kerem’e baktı sonra kahkahayı bastı. Kerem, o kadar ciddiydi ki, Jandarma Mehmet gülmekten konuşamadı.
Kerem, jandarma Mehmet'in gülmesine bir anlam veremedi, hatta birazcık da alındı. “Neden gülüyorsun ki? Uçma düğmesi yok mu?” diye sordu. Jandarma Mehmet, gülmeyi kesip, “Yok minik dostum. Arabalar uçmaz, onlar sadece yolda giderler.” dedi. Sonra, Kerem’e arabada bulunan telsizin nasıl çalıştığını, haritaların ne işe yaradığını anlatmaya başladı. Kerem, o kadar çok şey öğrendi ki, o an uçma düğmesini tamamen unuttu.
O gün, Kerem’in merakı sayesinde jandarmalar ve köy çocukları arasında daha da güçlü bir bağ kuruldu. Jandarmalar, Kerem'e köyün önemli yerlerini gösterdiler, telsizle konuşmasına izin verdiler, hatta bir keresinde jandarma arabasının sirenini bile çaldılar. Köy çocukları, Kerem sayesinde jandarmalara karşı olan çekingenliklerini tamamen yendiler.
Kerem, artık ne jandarmalardan korkuyordu, ne de onların arabasında uçma düğmesi olduğuna inanıyordu. Ama hala jandarma arabalarını her gördüğünde heyecanlanıyor, onlara sorular sormaktan vazgeçmiyordu. Hatta, bir gün bir jandarma kasketi bulup, kendi kendine jandarma olmuş gibi oyunlar oynamaya başladı. Kendi oyuncak arabalarını durduruyor, telsiz gibi bir sopayla konuşuyor, köyün kedilerini ve köpeklerini koruyordu.
Kerem’in bu komik halleri, köyde herkesi güldürüyordu. Ama herkes biliyordu ki, Kerem’in bu macerası aslında kocaman bir ders içeriyordu. O da, korkuların üstesinden gelmenin, merak etmenin ve yeni şeyler öğrenmenin ne kadar önemli olduğunu gösteriyordu. Ve tabii ki, jandarmaların da aslında herkes gibi, gülmeyi, şakalaşmayı ve çocuklarla vakit geçirmeyi seven insanlar olduğunu…
Hikayenin sonunda, Kerem hala büyümeye devam ediyor, hala meraklı ve hala jandarmaları çok seviyordu. Ve herkes biliyordu ki, Kerem’in komik maceraları daha yeni başlıyordu!