Jose Moura De Vasconcelos - Şeker Portakalı

KıRMıZı

TeK BaşıNa CUMHURİYET
V.I.P
KİTABIN ADI: ŞEKER PORTAKALI
KİTABIN YAZARI: JOSE MOURA DE VASCONCELOS
KİTABIN KONUSU: Ailesinden baskı gören ve bu yüzden aradığı değerleri başkasında bulan bir çocuğun,ilk başta korkması ve sonra da onu babası olarak görmesi

ŞEKER PORTAKALI

Yaramazlığıyla tüm mahallede adından söz ettiren ve ailesinin kendisini daha fazla olay yaratmaması ve kendilerinin biraz daha rahat edebilmeleri için kendisini daha beş yaşında okula göndermelerinden şikayet eden Zeze,en çok sevdiği kardeşi olan Luis devamlı gezerdi.Zaten insanın ailede biriyle daha çok ilgilendiğini ve bununda Luis olduğunu söylerdi.Ama abisi Totoca ile birlikte de gezerlerdi.
Zeze devamlı Edmundo dayısıslagörüşür ve ondan çok şey öğrenirdi.Ona göre o bir kültür abidesiydi.Her gitttiğinde kendini geliştimesi bakımından bayağı mesafe katediyordu.
Noel yaklaşıyordu.Ve bütün şehirdeNoel’in yaklaştığını gösteren olaylar gelişiyordu.Bütün dükkanlar daha canlı, daha farklıydı.Yalnız Zeze ailesinin maddi durumunun iyi olmaması nedeniyle bu heyecanı yaşayamıyordu.Bir kamyon dolusu oyuncak dağıtılacaktı.Bu oyuncaklardan alabilmeri için oyuncakların dağıltıldığı ve çok mesafade bulunan bu yere gitmeleri gerkiyordu.Ve de kardeşiyle birlikte gittiler.Bu yere vardıklarında oyuncak kalmamıştı.dolasyısıyla Noel’I armağansız geçirdiler.Bu durumdan şikayetçi olan Zeze homuldanırken babası duydu.Babası bu olay üzerine bir köşeye çekilip çok üzüldüğü anlaşılırcasına oturdu.Zez babasını orda olduğundan haberdar değildi.Kemdisini affettirmek için boyacı sandığını kapıp para kazanmaya gitti ve babasına sigara getirdi.
Zez’nin okumayı daha küçükken öğrenmesi ailesinde herkesi şaşırtmıştı.Zaten ilk başta herkes onun duyduklarını ezberlediğini sanıyordu.Okumayı bilmesi ve birazda onun yaramazlığından kurtulmakiçin onu okula kaydettirdiler.Okulda öğtetmeninin en çok sevdiği öğrenci Zeze idi.Çok başarılıydıve de çok sessizdi.Evde yaptığı yaramazlıkları okulda yapmıyordu.
Taşınacaklardı.Yeni evlerine gittiler.Gloria eve doğru koşmaya başladı ve hintkirazı ağacına sarılıp o ağacın onoun olduğunu söyledi.Diğer kardeşi de aynı şeyi demirhindiye yaptı.Ve Zeze ‘ye de arkadaki küçük bir şeker portakalı fidanı vardı.dikensiz olduğu için onu seçti.Ablası onun çok genç olduğunu ve küçük fidanın da onunla büyüyeceğini söyledi.
Zeze devamlı küçük fidanın yanına gidip kendi kendine konuşuyordu.Sonunda bu küçük fidan Zez’nin sorularına cevap verdi.Bu olayda sonra Zeze deavamlı fidanın yanına giderek onunla dertleşiyordu.
Zeze okula giderken arabaların arkasına takılarak “Yarasa” dedikleri işi gerçekleştiriyorlardı.Yalnız, bir araç vardı ki hiçkimse yanaşamıyordu.Zeze birgün bütün cesaretini toplayıp arabanın arkasına atladı.ama arabanın sahibi arabadan indi veZeze’yi fırçaladı.Zeze bu olaydan sonra daha da yarasa yapmaya cesaret edemedi.
Zeze yaptığı yaramazlıkların birisi sonucunda ayağını bir cam parçasıyla yarmıştı.Bunu farkeden O Portekizli adam ki Zeze’yi arabasına bidiği için fırçalamıştı hemen onu arabasına bindirip onu okula bıraktı.daha sonraları sık sık buluşup arabayla gezmaye başladılar.Zeze bu Portekizli adamı çok sevmişti ve de çok samimi olmuştu.Hatta ondan ismini değiştirmesini istemişti.
Evde yaptığı yaramazlık sonucu babası ve ablası ağzı burnu kırılıncaya kadar dövdüler.Okulda kimse durumu anlamasın diye okula göndermediler.Bu yüzden Portrkizli adamın da yanına gidemiyordu.Dünyada en çok sevdiği kişinin bu adam olguğunu düşünüyordu.Bu yüzden bu adamdan onun babası olmasını istiyordu.
Totoc paraya ihtiyacı olduğu için Zeze’ye gelip ondan para istedi.Ama Zeze ona para vermemeye kararlıydı.Totoca para verirse ona iki önemli şey söyleyeceğini söyledi.Şeker portakalı ağacının bulunduğu bahçenin yol için kullanılacağı ve dolayısıyla buradaki fidanların kesileceğini söyledi.
Birgün Zeze okulda öğretmenin sorduğu soruyu cevaplarken geç kalan arkadaşı içeri girdi.Portekizli adamın arabasının Mangaratiba adlı trenin altında kaldığını ve büzden kendisini geç kaldığını söyledi.Bunu duyan Zeze izin almadan olay yerine g,tti ve gerçeği öğrendi.hayatınd aen çok sevdiği adamı yani babası olmasını istediği kişiyi kaybetmişti.Totoca onu bir evin önünde oturuken buldu.ateşler içerisindeydi..Hemen eve götürdü.evdekiler onun yine numara yaptığını sanıyorlardı.Daha sonra bunun gerçek olduğunu anladılar.Hiçbirşey yiyemiyor,hiçbirşey içemiyordu.Bütün mahalle onon ziyaretine gelerek onsuz mahallenin çok sıkıcı çok cansız olduğunu söylüyordu.Totoca ona kötü haber verdiğini ve bu yüzden kardeşinin bu hallere düştüğüne inanıyordu.Bu yüzden vicdan azabı çekiyordu.
Babası ümlü bir şirketin amirliğine atanmıştı.Zeze’yi karşısına alıp ona artık bu sefaletin bittiğini ve bundan sonra acı çekmeyeceğini söyledi.Ayrıca Şeker portakalı fidanının kesimini de erteltttiğini söyledi.ama Zeze için şeker portakalı kesilmişti.Çünki onun manevi babası Manuel Valaderes ölmüştü.

ANAFİKRİ: Çocukların çocuk olduğu unutulmayıp gereken ilgiyi ve şefkati göstermenin önemi vurgulanmıştır.

KİTAPTAKİ ŞAHIŞLAR:

ZEZE:
Küçük yaşta okuma yazma öğrenen,yaramaz bir çocuk.Aile sevgisinden mahrum bırakılmış ve sürekli dayak yemiştir.

TOTORA: Zeze’nin abisidir.

EDMUNDO: Zeze’nin dayısıdır.Ayrıca çok zeki ve çok kültürlüdür.

GLARİA: Zeze’nin ablasıdır.

MANUEL VOLODERES: Babasını olmasını istediği Portekizli adam.


YAZAR HAKKINDA BİLGİ:

Jose Mouro de Vascancelos, 26 Şubat 1920’de Rio de Jenerio yakınlarındaki Bangu’da doğdu.Kızıldereli ve Portekizli kırması bir ailenin çocuğuydu.İki yıl tıp eğitimi aldı ama bu eğitimini tamamlamadı.Çeşitli işlerde çalıştı.boks antrönörlüğü,tarım işçiliği yaptı.Kızıldereliler arasında yaşadı.1942 yılında yazdığı ilk romanı Yaban Muzu ile eşine az rastlanır anlatıcılık yeteneğini otaya koydu.ardından Şeker Portakalı,Güneşi Uyandıralım,Delifişek,Kardeşim Rüzgar,Kardeşim Deriz,Çıplak Sokak gibi romalarıyla ünü Brezilya sınırlarını aştı.
 
Zeze fakir bir ailenin ince ruhlu , zeki ancak anlaşılamamış, yaramaz bir çocuktur. Erken yaşta kendi kendine okumayı öğrenir, hayatın içine gerçeklerine daha erken atılır. Babası işsizdir. Annesi geç saatlere kadar çalışmaktadır. Okula başlayıncaya kadar geçen zamanda ablası ve küçük kardeşi ile evde yaşadıkları anlatılır. Zeze, diğer öğretmene hemen hemen tüm öğrenciler çiçek getirirken kendi öğretmenine kimsenin çiçek getirmediğini fark eder. Parası olmadığı için bir bahçeden çiçekleri gizlice toplar ve her sabah erkenden öğretmenin masasına bırakır. Ancak bir süre sonra yakalanır. Yaptığının hırsızlık olduğunu söylerler ve onu cezalandırırlar.
İnce ruhunun yanında yaramaz olan Zeze’nin eline eski bir çorap geçer. Tıpkı yılana benzemesi onda muzur bir fikir uyandırır. Bir ucuna ip bağlar, ağacın üstünden geçirir ve saklanıp avını bekler. Annesinin arkadaşını korkutur ve dayakla cezalandırılır.
Bir gün okula gitmek istemez. Bir Kiliseye gider oradaki mumları uçurtmasının ipine süreceğini söyleyerek papazdan alır ve Kilise’nin girişine mumları sürer. Yine annesinin bir arkadaşı Zeze’nin kurbanı olur, kayarak düşer. Zeze yine yakalanır, cezalandırılır.
Zeze Noel’de babasının kendisine bir şey almadığına söylenmesini babasının duyduğunu fark edince çok üzülür, tüm gün babasına sigara alacak parayı biriktirmek için ayakkabı boyacılığı yapar.
Yine okuldan kaçtığı bir gün sokakta müzik parçaları yazılı afişler satan bir adamla tanışır, yanında çalışmaya başlar. Bu sırada öğrendiği parçalardan birini babasını üzgün gördüğü bir gün söylemek ister. Babası Zeze’nin ilk cümlesine bir tokatla karşılık verir. “Devam et” der. Zeze devam eder. İkinci bir tokat daha gelir. Zeze söylediği şarkının sözlerinin anlamını bilmez. Babasının niçin sinirlendiğini de anlamaz. Zeze’nin gözlerinden yaşlar gelmeye başlar, babası çok sinirlenmiştir. Kemerini eline alır, Zeze’yi fena halde döver. Zeze buhran içindedir ve onu kimse anlamamaktadır. Bu nedenler onu bir portakal ağacı fidanı ile dost olmaya iter. Dertlerini bu fidanla paylaşır. Manuel Valenderes ise Zeze’nin dertlerini paylaştığı, orta yaşın üstünde bir dostudur. Belki de Zeze’yi anlayan tek yetişkindir. Zeze ona öylesine bağlanmıştır ki ona kendini evlatlık olarak alıp almayacağını sorar. Bu dostunun arabasıyla tren raylarının arasında parçalanması Zeze’yi karamsarlığa iter.
Hikayenin sonunda babası iş bulmuştur ve Zeze’ye artık hayatlarının düzene gireceğini söyler. Ancak Valanderes ölmüş, Şeker Portakalı fidanı da kesilmiştir. Zeze için artık her şey bitmiştir.
Hikaye “Olup bitenleri çocuklara niçin anlatmalı?” sorusu ile biter. Zeze’ye gerçekler çok erken anlatılmıştır.

ÇOCUKSU ÖĞELER
Zeze’nin hiç kimsenin çiçek getirmediği öğretmeni için bir bahçeden gizlice çiçek toplaması ve erkenden gelip öğretmeninin masasına bırakması.
Babasını üzdüğünü düşündüğü için ayakkabı boyacılığı yaparak babasına en sevdiği sigarayı alacak kadar para biriktirmesi
Ayağının kırık cam parçasıyla kesildiğini , ailesinin kızacağından korktuğu için çektiği acıya rağmen saklaması
Şeker Portakalı ile kurduğu diyolog
Babasını mutlu etmek için ona şarkı söylemesi.

KAHRAMANLAR:
Zeze: Fakir ve kalabalık bir ailenin en küçük oğlu. Oldukça zeki, ince düşünceli ve yaramaz bir çocuk. Kendinin kötü bir çocuk olduğunu düşünmekte ve ailesi tarafından kendine uygulanan şiddeti haklı görmektedir.
Gloria: Zeze’nin ablasıdır ve evde Zeze’yi dövmeyen tek kişidir. Zeze’yi daima korur ve sever.
Edmundo Dayı: Zeze’nin merak ettiği her şeyi sıkılmadan ona anlatan ve Zeze’ye sürekli bir şeyler öğreten yaşlı akrabalarıdır.
Luis: Zeze’nin bakmakla zorunlu olduğu küçük kardeşidir. Zeze her zaman ona iyi olanı öğretmeye çalışmaktadır.
Portekizli Manuel Valendares: Zeze’nin kötü bir şekilde tanıştığı fakat sonra çok iyi dost olduğu zengin bir adamdır.
Minguinho: Zeze’nin evlerinin bahçesinde bulunan ve Zeze’nin hayatına dair her şeyi paylaştığı konuşarak rahatladığı şeker portakalı fidanının adıdır.
 
Geri
Top