UmuT ÇiÇeĞİ
Aktif
Sevgilim demiyorum sana. Sanırım sana olan bu doyumsuz sevdam yalnızca sevgiden ibaret değil. Seviyorum diyerek kısıtlayamıyorum içimde oynayan çocukların evciliklerini. Ben de onlara katılıp ev'cilik oynamak istiyorum seninle; yaramaz, yaşadığı olayı ciddiye alarak ve delice.
Aşkım demek yetmiyor sana, dilim döndüğünce söyleyebiliyorum kusurumu affet. Sadece dilime dolanan bir kelime olup yerleş istemiyorum kelime dağarcığıma. Ve seni aşk diye bilip bir gün bitmek zorunda olacağına inanmak, yani bir gün bir şekilde gideceğini kabullenmek kabıma sığdırmıyor beni, taşıyorum. Ve her sevdalı gibi kalpte gizlenmiş bir sızı olarak saklamak da istemiyorum seni titreyişlerimin ardına. Yüreğimde durduğun gibi avuçlarımda olmalısın, elimden tutmalısın mesela. Parmaklarımı senin parmaklarına kilitlemeliyim ve mabedinde seni verdiği için yaratana şükreden sadece ben olmalıyım. Yalnızca sana ait olduğum gibi bir tek bana ait olmalısın.
Farklı kentlerin ya da aynı şehrin farklı bir apartman dairesinde yaşamamalıyız biz. Aynı sofraya oturup, aynı masadan birer tabak kaldırmalıyız seninle. Aynı bardaktan su içmeliyiz… Senin yaşlandığını izleyen ben olmalıyım, ve yaşlandıkça saçlarımın beyazladığını ilk fark eden de sen…
Hastalandığımda başıma ıslak havlu koyan sen ol, ki hatta son nefesi verirken bile sen tut ellerimden son defa.
Ömrümüz hep böyle geçsin omuz omuza.
Yaşlandığında, yaslandığın bastonun olayım mesela…
Her gece en tatlı yerinde uykumuzu bölen aynı bebek çığlığı olsun.
Ve bir ömrü tüketip geriye baktığımda;
Bana yaşattığın en büyük stres, bir doğumhane kapısı önünde kızımızı beklemek olsun.
Şimdi sana aşk desem yüreğime, sevgili desem dilime yüksün. Sen benim ömrüme yük ol, başımın üstünde taşıdığım.
Çünkü sen benim koluma girip sokakta bana eşlik eden değil, hayatıma girip ömrüme eş olmalısın.
Çünkü sen;
Kadınım olsun istediğim tek kadınsın…
Ezgin KILIÇ
Aşkım demek yetmiyor sana, dilim döndüğünce söyleyebiliyorum kusurumu affet. Sadece dilime dolanan bir kelime olup yerleş istemiyorum kelime dağarcığıma. Ve seni aşk diye bilip bir gün bitmek zorunda olacağına inanmak, yani bir gün bir şekilde gideceğini kabullenmek kabıma sığdırmıyor beni, taşıyorum. Ve her sevdalı gibi kalpte gizlenmiş bir sızı olarak saklamak da istemiyorum seni titreyişlerimin ardına. Yüreğimde durduğun gibi avuçlarımda olmalısın, elimden tutmalısın mesela. Parmaklarımı senin parmaklarına kilitlemeliyim ve mabedinde seni verdiği için yaratana şükreden sadece ben olmalıyım. Yalnızca sana ait olduğum gibi bir tek bana ait olmalısın.
Farklı kentlerin ya da aynı şehrin farklı bir apartman dairesinde yaşamamalıyız biz. Aynı sofraya oturup, aynı masadan birer tabak kaldırmalıyız seninle. Aynı bardaktan su içmeliyiz… Senin yaşlandığını izleyen ben olmalıyım, ve yaşlandıkça saçlarımın beyazladığını ilk fark eden de sen…
Hastalandığımda başıma ıslak havlu koyan sen ol, ki hatta son nefesi verirken bile sen tut ellerimden son defa.
Ömrümüz hep böyle geçsin omuz omuza.
Yaşlandığında, yaslandığın bastonun olayım mesela…
Her gece en tatlı yerinde uykumuzu bölen aynı bebek çığlığı olsun.
Ve bir ömrü tüketip geriye baktığımda;
Bana yaşattığın en büyük stres, bir doğumhane kapısı önünde kızımızı beklemek olsun.
Şimdi sana aşk desem yüreğime, sevgili desem dilime yüksün. Sen benim ömrüme yük ol, başımın üstünde taşıdığım.
Çünkü sen benim koluma girip sokakta bana eşlik eden değil, hayatıma girip ömrüme eş olmalısın.
Çünkü sen;
Kadınım olsun istediğim tek kadınsın…
Ezgin KILIÇ